Türk Tarımının
Dergisi Sesi Habercisi
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fakıbaba, hayvancılık alanında yapılan yatırımlardan bahsederek, “son 15 yılda hayvancılığa yaklaşık 25 milyar TL destek veridi” dedi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Sakarya'nın Sapanca ilçesindeki bir otelde Sakarya tarım sektörü raporu sunumu ve çiftçi eğitim sertifika dağıtım törenine katıldı.
Hayvancılık alanındaki yatırımlardan bahseden Bakan Fakıbaba, "Yediğimiz her gıda bizim sağlığımızı en yakından ilgilendiriyor. Destekleme politikalarımızı dahi üreticileri esas alarak değiştirdik. 'Üretici kazanmazsa hiç kimse kazanamaz' dedik. Bu zamana kadar toplam 110 milyar TL nakit hibe verdik. Bu yıl 14 buçuk milyar TL bütçemiz mevcut, önümüzdeki yıl bunun 19 buçuk milyar olması için gerekli çalışmaları başlattık. Son 15 yılda hayvancılığa yaklaşık 25 milyar TL destek verdik. Elimizde TİGEM’leri çok etkili şekilde kullanacağız. Organizasyonlarda bazı sıkıntılar olsa da bu sorunları çok hızlıca aşacağımıza inanıyoruz" dedi.
"Vatandaşımızın yaşam kalitesini artıracağız"
Bakan Fakıbaba, Türkiye'deki tarım ve hayvancılık çalışmaları hakkında da bilgi verdi. Türkiye'nin büyümesinde çiftçilerin büyük katkısı olduğunu söyleyen Fakıbaba, şöyle devam etti:"Sofralarımızda tükettiğimiz her gıdada çiftçilerimizin alın teri ve emeği vardır. Yaz kış demeden üretim yapan fedakar Türk çiftçisi bu toprakların gerçek sahibidir. Avrupa’nın en büyüğü, dünyanın 7. büyük tarım gücü haline bu arkadaşlarımızla geldik. Bu topraklar ilk kez tarımın yapıldığı topraklardır. Bu sebeple Anadolu tarımda çok özel bir yere sahiptir. Türk tarımına ve çiftçisine hak ettiği değeri ve desteği her zaman sağladık ve sağlamaya devam edeceğiz. Çiftçilerimizin daha iyi şartlarda üretmesi ve daha çok kazanması için büyük reformlar yaptık. Çiftçimizi gerçekten yaptığımız projelerin merkezine aldık."
"Kırsalda iyi yaşam sağlayacak, şehre göçü önleyeceğiz"
Bakan Fakıbaba, kırsalda kalkınma olmadan Türkiye'nin kalkınamayacağını ifade ederek, şunları söyledi:
"Kalkınma yerelden başlar ve yerel her şeyi bilir. Bugün burada çıkan raporun özetini okudum ve bu çalışmayı yapan arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Maddeler çok hızlı şekilde yapılabilecek şeyleri barındırıyor ama yapamıyoruz. Sanırım bunda benimde sorumluluğum var. Kırsalda iyi yaşamı sağlayacak ve şehre göçü önleyeceğiz. Kırsalda yaşayan vatandaşlarımızın yaşam kalitesini arttıracağız. Bu bağlamda eski bir belediyeci olarak bu yetkileri yerel yönetimlere vermiş olsak çok daha hızlı olarak sorunların çözüleceğini inanıyoruz."
"Talep olmayan ürünleri üretmemeliyiz"
"Özellikle et ithalatına baktığımızda görüyoruz ki en fazla besicilikle uğraşmışız. Ülkede 1 milyon düve eksiğimiz var ve düve üreten insanlara hayranlıkla bakıyorum. Et eksiğimizin ve et fiyatlarının yüksek olmasının sebebi olan düve eksiğimizi karşılamak için çalışan
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilcisi ve Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü Yuriko Shoji, 16 Ekim'de kutlanacak Dünya Gıda Günü'nün bu yılki temasının "göç" olacağını belirterek, "Sürdürülebilir kırsal kalkınma, iklim değişikliğine uyum ve dayanıklı kırsal geçim kaynaklarına yatırım, mevcut göç sorununa karşı küresel cevabın önemli bir parçası" dedi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilcisi ve Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü Yuriko Shoji, bu yıl "Göçün geleceğini değiştirin, gıda güvenliği ve kırsal kalkınmaya yatırım yapın" sloganıyla kutlanacak Dünya Gıda Günü'ne ilişkin açıklamalarda bulundu.
FAO'nun göç kavramını, nedeni, süresi ve isteğe bağlı olup olmadığından bağımsız olarak her türlü hareketliliği belirtmek için kullandığını dile getiren Shoji, söz konusu kavramın göçmen işçiler, mülteciler, sığınmacılar, ülkelerinde yerinden olmuş kişiler ve iklim kaynaklı göçmenleri kapsadığını bildirdi.
Shoji, dünyadaki hareketlilik nedeniyle bu senenin temasını göç olarak seçtiklerini anlatarak, "Artan çatışmalar ve siyasi istikrarsızlıklar nedeniyle İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana insanlar daha fazla evlerinden kaçmak zorunda kaldı. Göçe neden olan diğer önemli faktörler ise açlık, yoksulluk ve iklim değişikliğiyle bağlantılı aşırı hava olaylarındaki artış." diye konuştu.
Göçün nedenleri ve etkilerinin FAO'nun açlıkla mücadele, gıda güvenliğini sağlama, kırsal yoksulluğu azaltma ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı gibi küresel amaçlarıyla yakından ilişkili olduğunu belirten Shoji, FAO'nun kırsal alanlarda daha iyi koşulların oluşturulması ve dayanıklı geçim kaynaklarını destekleme konusundaki deneyiminden dolayı kırsal göçü azaltmada benzersiz bir role sahip olduğunu söyledi.
Shoji, sadece 2015'te 65,3 milyon insanın çatışma ve zulüm nedeniyle zorla yerlerinden edildiğine ve 19 milyondan fazla kişinin de doğal afetler nedeniyle evlerinden ayrılmak zorunda kaldığına işaret ederek, "Ortalama 26,4 milyon insan 2008-2015 arasında iklim veya havayla ilgili afetler nedeniyle yerinden oldu." dedi.
Tarım ve kırsal kalkınmanın göçün temel nedenlerinden olan kırsal yoksulluk, gıda güvensizliği, eşitsizlik, işsizlik ve doğal kaynakların tükenmesi gibi sorunlara çözüm sunabileceğine dikkati çeken Shoji, "Sürdürülebilir kırsal kalkınma, iklim değişikliğine uyum ve dayanıklı kırsal geçim kaynaklarına yatırım, mevcut göç sorununa karşı küresel cevabın önemli bir parçası. Koşulları iyileştirerek ve kaynak ülkelerde alternatif yaşam seçenekleri yaratarak felaket göçlerinin temel nedenlerini çözmeye ve kaynak ile varış ülkeleri için göçün kalkınma fırsatlarından yararlanmaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.
Shoji, insanları ve topraklarını iklim değişikliği ve doğal afetlere bağlı şoklardan kurtarmanın yolunun onları bunlara karşı hazırlamak olduğunu aktararak, toprakların korunmasının önemli olduğunu ve onlara sürdürülebilir bir şekilde toprak işleme ve ürün yetiştirmelerini sağlayacak "İklim-Akıllı Tarım" tekniklerini öğreterek yardım ettiklerini anlattı.
GIDAYA ERİŞİM KAMP DIŞINDAKİ SURİYELİLER İÇİN DAHA ZOR
Geçen yıl yetersiz beslenen insan sayısının 815 milyona yükseldiğine işaret eden Shoji, aşırı gıda güvensizliği ve dengesiz beslenme sorunlarının çatışmaların kuraklık ve sel gibi doğal afetlerle birleştiği bölgelerde daha da artma eğiliminde olduğunu, gıda güvenliğinin Sahraaltı Afrika, Güneydoğu ve Batı Asya'nın bazı bölgelerinde gözle görülür biçimde kötüye gittiğini vurguladı.
Shoji, Türkiye'nin 3 milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yaptığını hatırlatarak, şöyle konuştu: "Türkiye'deki Suriyelilerin yaklaşık yüzde 10'u hükümet tarafından kurulan geçici konaklama merkezlerinde kalıyor ve geri kalan kısım kendi kaynakları ya da insani ve kalkınma yardımlarıyla kamp dışında yaşıyor. Dünya Gıda Programı verilerine göre, kamplarda hane halklarının yüzde 94'ü 'kabul edilebilir' gıda tüketimi düzeyine sahip olarak sınıflandırılmış. Ancak kampların dışında ikamet eden Suriyelilerde bu oran yüzde 82. Bu durum, gıdaya erişimin kamp dışında yaşayan Suriyeliler için daha büyük bir zorluk olduğunu gösteriyor."
Yeterli ve besleyici gıdaya ekonomik erişimin Suriyeliler için endişe kaynağı olduğunu dile getiren Shoji, FAO'nun yeni projesiyle Türkiye'deki Suriyeliler için istihdam fırsatları sağlayarak tarım sektörüne katkılarını geliştirmeyi amaçladığını anlattı.
Shoji, FAO'nun "Türkler ve Suriyeliler İçin Tarımsal Mesleki eğitim Projesi"yle Şanlıurfa, Adana, Mersin, Gaziantep ve Isparta gibi 5 ana tarım ilinde, bölgelerin ihtiyaçlarına dayalı çeşitli tarımsal alanlarda Suriyelilerin ve ev sahibi toplulukların mesleki becerilerin geliştirilmesini hedeflediğini belirterek, "Projenin ilk aşamasında yaklaşık 900 kişiye istihdam olanakları sağlamayı amaçlıyoruz. Proje ayrıca yaratılan istihdamla hane halkı gelirlerini artırarak ve daha iyi yiyecek tüketimine katkıda bulunarak, Suriyeliler ve ev sahibi topluluk arasındaki sosyal bütünlüğü de geliştirmeyi hedefliyor." diye konuştu.
Küçük aile çiftçiliğinin desteklenmesini öneren Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, şehirleşmenin küçük ölçekli milyonlarca aile çiftliği için büyük zorlukları beraberinde getirdiğini bildirdi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 9 Ekim’de açıkladığı Gıda ve Tarımın Durumu 2017 Raporu’na göre, gelişmekte olan ülkeler için kalkınmanın yolu kırsaldan geçiyor. Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyümenin anahtarı uzun yıllar yoksulluğun sebebi olarak görülen kırsal bölgeler olduğu belirtilen raporda küçük aile çiftçiliğinin desteklenmesi isteniyor…
Gelişmekte olan ülkelerde gelecek yıllarda, işgücüne katılmaya hazır milyonlarca genç insanın yoksulluktan kurtulmak için kırsal bölgeleri terk etmesine gerek olmadığı belirtilen raporda: “Ancak daha genç ve kalabalık bir gezegenin beslenmesi ve istihdamına yardım etmek için kırsal bölgelerin potansiyellerini ortaya çıkaracak çok geniş ve köklü dönüşümler gerekiyor” bilgisine yer verildi.
Kırsal bölgelerin, gıda üretimi ile ilgili sabitlenmiş ekonomik büyüme için geniş bir potansiyel olduğu vurgulanan raporda özetle şu görüşlere yer verildi: “Dünyadaki yoksul ve aç insanların çoğunluğu bu bölgelerde yaşarken, 2030 kalkınma gündeminin başarıya ulaşması çoğu zaman ihmal edilen bu potansiyelin ortaya çıkarılmasına bağlı olacak. Bunu yapmak; geçimlik tarımda düşük verimlilik, birçok yerde sınırlı endüstrileşme, hızlı nüfus artışı ve şehirleşmeden oluşan oldukça zorlu bir bileşimin üstesinden gelmeyi gerektiriyor. Bunların hepsi gelişmekte olan milletlerin kendini besleme ve yurttaşlarını istihdam etme konularında büyük zorluklar oluşturuyor.”
Şehirlerin gıda talebi ve kırsala etkileri
Gıda ve Tarımın Durumu raporunda; kırsal ekonomilerde ihtiyaç duyulan dönüşümlerin, gıda sistemlerini çeşitlendirmek ve çiftlik dışı tarıma bağlı faaliyetlerde yeni ekonomik fırsatlar yaratmak için kentsel bölgelerde artan gıda talebini harekete geçirilebileceği ifade ediliyor.Raporda: ” Bu; işleyen veya arıtan, paketleyen veya taşıyan ve gıdayı depolayan, pazarlayan veya satan işletmelerin yanı sıra tohum, araç gereç ve gübre veya sulama veya diğer hizmetlere dair üretim girdilerini arz eden işyerlerini içeriyor. Kentlerdeki gıda pazarlarından gelen giderek artan talebin şu an ulusal gıda arzının yüzde 70’ine kadarını tüketiyor. Bu geniş kırsal nüfusa sahip ülkeler için bile geçerli.” bilgisine yer verildi.
Küçük aile çiftçiliği desteklenmeli
Şehirleşmenin bir taraftan tarım için “altın bir fırsat” sağlarken diğer taraftan küçük ölçekli milyonlarca aile çiftçileri için büyük zorlukları da beraberinde getirdiği belirtilen Raporda,daha fazla kar getiren pazarlar gıda üretiminin büyük ticari çiftliklerde yoğunlaşmasına; tedarik zincirlerinin büyük işleyiciler ve perakendeciler tarafından kontrol edilmesine ve küçük çiftlik sahiplerinin dışarıda bırakılmasına yol açabileceği uyarısı yapılıyor.
Küçük aile çiftçiliğinin önemine değinilen raporda, “Destekleyici kamu politikaları ve yatırımları; dönüştürücü ve adil büyümenin bir motoru olarak kentsel talebi dizginlemenin anahtarı olacaktır. Küçük ölçekli aile çiftçilerinin pazara katılımını garanti altına alacak tedbirler bu politikalarda çok sıkı şekilde yer almalıdır.” görüşü dile getirildi.
Üç eylem planı önerisi
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) Gıda ve Tarımın Durumu 2017 Raporu’nda önerilen 3 eylem planı ise şöyle:
“Birincisi; küçük ölçekli üreticilerin kentsel gıda talebini karşılamaya tamamen katılabilmelerini garanti altına alacak birtakım politikaların devreye sokulmasını içeriyor. Arazi kullanım haklarını güçlendirecek, tedarik sözleşmelerinde eşitliği sağlayacak veya krediye erişimi iyileştirecek tedbirler başlıca birkaç seçeneği oluşturuyor.
İkincisi; kırsal ve kentsel pazarları birbirine bağlayacak gerekli altyapının oluşturulması. Birçok gelişmekte olan ülkede kırsal yollar, elektrik nakil hatları şebekeleri, depolama imkanları ve soğuk taşıma sistemlerinin eksikliği; kentlerdeki taze sebze, meyve, et ve süt ürünlerine talebi çiftçilerin avantajlarına çevirmelerine büyük bir engel teşkil ediyor.
Üçüncüsü ise, mega kentlerin kırsal-şehirsel ekonomilere daha iyi bağlanmalarını değil, aynı zamanda daha küçük, kentsel alanların dışında daha yayılmış bir örgüyü kapsıyor. Rapor küçük kentsel merkezlerin daha fazla gözden kaçmış gıda pazarlarını temsil ettiğinin altını çiziyor. Gelişmekte olan ülkelerde kent sakinlerinin yarısı 500 binden daha düşük nüfuslu şehir ve kasabalarda yaşıyor.
Kırsalın stratejik önemi
Rapor; canlı gıda sistemleri inşa etmek ve özellikle küçük ve orta ölçekli şehirler gibi kentsel alanlara bağlı tarımsal sanayileri desteklemek için kırsal bölgelere politika desteği ve yatırımı hedeflemenin stratejik bir hamle olacağını vurguluyor; öyle bir girişimin neden kırsal bölgelerde istihdam yaratacağı, daha fazla insanın yerinde kalmasını sağlayacağı ve insanların gelişimine katkıda bulunacağının önemine dikkat çekiyor.rapora göre, dönüştürülen kırsal ekonomiler insanların yer değiştirmesine yol açan tüm baskıları çözen her derde deva bir ilaç olmayacak, ancak ihtiyaç duyulan işlerin çoğunu üretecek ve göçü, bir zorunluluk olmaktan çıkarıp bir seçeneğe dönüştürmeye katkıda bulunacak.
Küçük şehir ve kasabaların kırsal için önemi
FAO Genel Direktörü General José Graziano da Silva raporun önsüzünde “Bu durum politika yapıcılar ve planlamacılar tarafından çok sık ihmal edilmiştir: Küçük şehirlerin ve kasabaların bölgesel ağları kırsal insanlar için referans noktasıdır—bu ağlar, buradaki insanların tohumlarını satın aldığı, çocuklarını okula gönderdiği, sağlık ve diğer hizmetlere ulaştığı yerlerdir.” diye yazdı.
FAO Genel Direktörü “Politika yapıcılar; küçük şehirlerin ve kasabaların kırsal-şehir bağlantısına aracılık etmek ve küçük ölçekli çiftçilere ürünlerini pazarlamak ve ekonomik büyümenin faydalarından pay almaları için daha fazla fırsatlar sağlamada harekete geçirici olumlu bir rolleri olduğunu kabul etmeli.” diye ekledi.
Temel veriler:
– Kırsal dönüşüm 1990’lardan bu yana gerçekleşiyor; bu tarihten itibaren kırsalda yaşayan 750 milyon ilave insan günlük kişi başı 3,1 Amerikan Doları olan makul yoksulluk sınırının üstünde gelire sahip.
– 1960’ta gelişmekte olan ülkelerin nüfusunun yüzde 22’si (460 milyon insan) şehirlerde ve kasabalarda yaşarken bu oran 2015’te yüzde 49’a (3 milyar insan) yükseldi.
– Gelişmekte olan ülkelerin kırsal nüfusu 1960 (1,6 milyar insan) ile 2015 (3,1 milyar insan) arasında yaklaşık 1,5 milyar arttı.
– Güney Asya’da 1 milyon ve Sahra Altı Afrika’da 2,2 milyon genç insan 2010 ile 2015 yılları arasında iş piyasasına girdi.
– Nüfusu 5-10 milyon arasında olan büyük şehirler ve nüfusu 10 milyondan fazla olan mega kentlerin sakinleri dünyanın kent nüfusunun sadece yaklaşık yüzde 20’sini oluşturuyor.
– Gelişmekte olan ülkelerde çoğu kentsel alan görece küçüktür. Kentsel nüfusun yaklaşık yüzde 50’si bu da 1,45 milyar insan demek—nüfusu 500 binden düşük şehir ve kasabalarda yaşıyor.
– Bugün dünya nüfusunun yaklaşık yarısı nüfusu 500 binden az şehirlerde veya onu çevreleyen kırsal alanlarda yaşamaktadır.
– Küresel olarak küçük kentsel alanlar günümüzde kentsel gıda talebinin yaklaşık yüzde 60’nı teşkil ediyor.
– 2030 yılına gelindiğinde dünyanın az gelişmiş bölgelerindeki kentsel nüfus 4 milyar olacak.
Bu kent sakinlerinin yüzde 80’i Afrika, Asya ve Latin Amerika’da yaşıyor olacak.
– 2030’da dünya kent nüfusunun çoğunluğu 1 milyondan düşük nüfuslu şehirlerde bulunacak; bunlardan yüzde 80’i 500 binden düşük nüfuslu şehirlerde yaşayacak.
– Sahra Altı Afrika’daki kentsel gıda pazarının değeri 2010-2030 yılları arasında büyük ihtimalle 4 kat artarak 313 milyon Amerikan dolarından 1 trilyon Amerikan dolarına ulaşacak.
– Doğu ve Güney Afrika’da gıda pazarından alışveriş yapan şehirli tüketicilerin payı şimdiden yüzde 52 ve bunun 2040 yılında yüzde 67’ye yükselmesi bekleniyor.
Et ve Süt Kurumu (ESK) etteki fiyatı düşürmek için ithal et getirip, marketlerde reyon kiralayıp, satış yapmaya hazırlanırken, hükümet de destekleri artırma yolunda. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş, yerli üretimi artırmak için küçükbaş hayvancılığa verdikleri destekleri yüzde 50 artıracaklarını ifade etti. Daniş, bu yolla Türkiye’nin küçükbaş hayvan sayısının da yüzde 50 artırılmasının hedeflendiğini dile getirdi.
Müstakil Sanayiciler ve İş adamları Derneği (MÜSİAD) 97’ncisini düzenlediği Genel İdare Kurulu toplantısını Aksaray’da gerçekleştirdi. Toplantıya; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz, Aksaray Vailisi Aykut Pekmez, Aksaray Belediye Başkanı Haluk Şahin Yazgı, MÜSİ- AD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, MÜSİAD Aksaray Başkanı Eyüp Dağdaş ve Aksaray Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Koçaş’ın yanı sıra MÜSİAD Şube Başkanları ve üyeleri katıldı.
Toplantıda MÜSİAD’ın gıda, tarım ve hayvancılık konusunda sorun ve çözüm önerilerinin yer aldığı ve 31 şube ve temsilciliğinin katılımıyla hazırladığı “İyi Ekonomide Gıda, Tarım ve Hayvancılık” kitapçığı bakanlık temsilcilerine verildi.
Toplantıda konuşan Bakan Yardımcısı Daniş, sanayi devriminin ardından yaratılan tüketim toplumuyla birlikte tüm dünyanın tarımı geri plana attığını dile getirdi. Dünyanın bu yanlıştan çabuk döndüğünü kaydeden Daniş, “2. Dünya Savaşı’nın ardında Avrupa’da tarım arazileri birleştirildi. Biz ise bunu başaramadık. Ayrıca arazilerimizi suyla da buluşturamadık. Toprakların miras yoluyla bölünmesinin önüne Ak Parti Hükümeti geçti” dedi. Tarımın vazgeçilemeyecek bir sektör olduğunu ifade eden Daniş, kendi gıdasını üretemeyen ülkelerin tam bağımsız olamayacağını savundu.
Türkiye’nin tarım alanı varlığı konusunda dünyada 15’inci sırada olduğunu anlatan Daniş, şöyle devam etti: “34.5 milyon hektar alanda tarım yapıyoruz ama yapısal sorunlarımız var. Bir çiftçimizin toplan tarım yaptığı alan 60 dekar. O da tek parselde değil. Avrupa’da bir çiftçi en az 110 dekar alanda tarım yapıyor. Hedefimiz 2023 yılına kadar toplulaşma işini çözmek. Aynı zamanda parsel büyütme çalışmamız da var. Öte yandan 8.5 milyon hektar arazimizi suyla buluşturacağız.”
Türkiye’de büyükbaş hayvan etinin daha fazla tercih edildiğini dile getiren Mehmet Daniş, küçükbaş hayvan etinin tüketiminin artırılması gerektiğini belirtti. Küçükbaş hayvana verilen devlet desteğinin yüzde 50 oranında artırılacağını vurgulayan Daniş, bu yolla küçükbaş hayvan varlığının da aynı oranda artırılmasının hedeflendiğine dikkat çekti.
“Hayvan sayısı yüzde 50 artmazsa, et fiyatları düşmez"
Son dönemde kamuoyunu sıkça meşgul eden et fiyatlarıyla ilgili konuşan MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan, küçükbaş hayvan sayısında yüzde 50 artışın sağlanamaması halinde fiyatların düşmeyeceğini savundu.
Hayvancılıkla ilgili verilerin tam anlamıyla tatmin etmemesine karşın, sektörde sevindirici gelişmeler yaşandığını söyleyen Kaan, “Yerli et üretimini artırmak noktası, bu gelişmelerden biri. Ette ithalatın son bulması fikrini önemsiyoruz. Çünkü ilk etapta bizim kendi tüketimimizi karşılayıp, ardından ihracatımızla dünyadaki önemli et üreticilerinin karşısındaki yerimizi almalıyız. 2016 yılında Türkiye’de 14,3 büyükbaş, 44 milyon ise küçükbaş hayvan bulunuyordu. Bu sayıyı mümkün olduğunca artırmalıyız. Et ve süt sektörü birbirinin ayrılmaz parçasıdır. Süt hayvancılığında kombine ırklara geçilerek, daha verimli süt ve et ihtiyacını karşılayabiliriz. Uluslararası piyasalarda etkin bir aktör olarak yer almak üzere, geçen sene süt ürünlerinde uygulanan ihracat desteğinin devam ettirilmesini özellikle tavsiye ediyoruz” diye konuştu.
“Tohumları sertifikalandırmak şart”
2016 verilerine göre son 10 yılda gıda, tarım ve hayvancılık ürünleri ihracatının 8 milyar dolardan 16,2 milyar dolara yükseldiğini anlatan Kaan, gelecek 10 yılda ise bu rakamı 40 milyar dolara yükseltme hedefi olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin doğal tohum ve embriyo açısından oldukça zengin olmasının, doğal organik tarımda önemli bir fırsat olduğunu belirten Kaan, şunları anlattı:
“4000 civarında endemik tohum ve lezzet çeşitliliğimiz üzerinden yapılacak organik tarım, ekonomimize farklı bir boyut ve katma değer sağlayacaktır. Aynı zamanda organik tarımda biyo-çeşitlilik sağlanmalı ve bunu sürdürülebilir bir hale getirilmeliyiz. Bunu başardığımızda, kalitesiyle diğer pazarlara göre çok daha ileride olan memleketimizin ürünleri, uluslararası pazarda rekabet edebilecektir. Bunun için de, ürünlerimizi ve tohumlarımızı sertifikalandırmak zorundayız.”
"Akıllı tarıma önem vermeliyiz"
Küresel pazarda yer almak için arazi ve iş gücü verimliliği, pazara yönelik ve pazarın beklentilerine göre organize olmuş ‘akıllı tarım’ uygulamalarına önem vermek gerektiğini ifade eden MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan, “Daha önce gelmiş olan ‘Makro Havzalar Modeli’ açılımının bir versiyonu mesafesinde kalan ‘Milli Tarım Projesi’nin ötesinde, felsefesi, vizyonu, kalkınma planı ve programı olan köklü bir reform söz konusu olmalı. Hem konvansiyonel tarım hem de fonksiyonel tarım yaklaşımını bir arada kurgulamak zorundayız. Dışa bağımlı kaynaklarda rasyonel ve rekabetçi bir bakış açısıyla planlanacak verimliliği önceleyen teşvik politikasıyla konvansiyonel; doğal/yerli kaynaklarda ise milli ve destekleyici bakış açısıyla planlanacak ürün çeşitliliğini önceleyen teşvik politikalarımızla da fonksiyonel tarımı bir arada kurgulamak zorundayız. Bu, ülkemizi uluslararası rekabete hazırlıklı kılacaktır” dedi.
Gıda, Tarım ve Hayvacılık Bakanlığınca, "Sığır Eti İthalatında Sağlık ve Teknik Şartların Belirlenmesine İlişkin Tebliğ"in özel sektöre et ithalatının önünün açılmasıyla ilgili bir düzenleme olmadığı bildirildi.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Resmi Gazete'de yayımlanan söz konusu tebli̇ğe ilişkin bazı basın yayın organlarında yanlış değerlendirmelerin yapıldığına işaret edildi.
Sığır eti ithalatındaki sağlık ve teknik şartları düzenleyen tebliğin, 2012 yılında yayımlanan tebliğde yer alan denetim ile ilgili hususların detaylandırılması amacıyla hazırlandığı belirtilerek, kemiksiz et ithalatı hususunun da bu amaçla düzenlemeye dahil edildiği vurgulandı.
Tebliğ ile ilk kez özel sektöre sığır eti ithalat izni verileceği iddiasının gerçeği yansıtmadığı bildirilerek, iddialara konu olan tebliğin ilgili maddesindeki ifadelerin, daha önce uygulanan 2010 ve 2012 yıllarındaki tebliğlerde de aynen yer aldığı, dolayısıyla özel sektörün ithalat yapabilmesiyle ilgili kuralların yeni olmadığı kaydedildi.
İthalatın gerçekleştirilebilmesinin Bakanlıktan alınacak kontrol belgesi ile mümkün olabileceğinin altı çizilerek, "Özel sektöre 2012 yılından bu yana kontrol belgesi düzenlenmemiştir. İthalat, sadece Et ve Süt Kurumu tarafından gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla bu tebliğ, özel sektöre et ithalatının önünün açılmasıyla ilgili bir düzenleme değildir." ifadeleri kullanıldı.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fakıbaba, Japonya’ya kanatlı eti ihracatının, sektörün ulaştığı sağlık şartlarının ne kadar üst seviyede olduğunun bir göstergesi olduğunu söyledi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Türkiye’den Japonya’ya kanatlı eti ihracatının başlayacak olmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Japonya’ya kanatlı eti ihracatına dönük çalışmalar kapsamında Türkiye’de yetiştirilen hayvanların sağlığıyla ilgili detaylı bilgilendirmelerin yapıldığını ifade eden Fakıbaba, Japonya Tarım, Orman ve Balıkçılık Bakanlığı yetkililerinden oluşan bir heyetin Türkiye’yi ziyaret ettiğini ve talep edilen tüm bilgi ve belgelerin ilgili ülke resmi makamlarına iletildiğini belirtti.
Fakıbaba, “Bakanlıklar tarafından yürütülen ortak çalışmalar neticesinde, ülkemizin hayvan sağlığı statüsü ve veteriner sağlık sertifikası karşılıklı müzakere edilmiştir. Bu süreçte ülkemizden Japonya’ya kanatlı eti ihracatına başlanabilmesiyle ilgili tüm engeller kaldırılmıştır. Japon Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı tarafından kanatlı eti ithalatında kullanılacak sağlık sertifikası kabul edilmiş, ihracat başvurusu yapan firmalara ihracat izni verilmiştir.” diye konuştu.
Japonya’ya ihracatın, sağlık şartlarının ne kadar üst seviyede olduğunun bir göstergesi olduğunu ifade eden Fakıbaba, şunları söyledi:
“Ürünlerimizi Irak, Gürcistan, Rusya Federasyonu ve Gümrük Birliği ülkelerinin de dahil olduğu toplam 57 ülkeye ihraç ediyoruz. Bu ülkeler grubuna, gıda güvenilirliği konusunda çok hassas olduğu bilinen Japonya’yı da dahil etmiş olmamız, sektörümüz açısından sevindirici bir gelişmedir. Japonya’nın ülkemizden kanatlı eti ithalatını başlatmış olması, aynı zamanda kanatlı eti üretiminde sağlamış olduğumuz sağlık şartlarının ne kadar üst seviyede olduğunun da göstergesidir.”
Damızlık düve yetiştiriciliği desteklerinde değerlendirmeye alınan “damızlık dişi buzağı” tanımı yeniden düzenlendi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından hazırlanan Damızlık Düve Yetiştiriciliğinin Desteklenmesine İlişkin Uygulama Esasları Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dai̇r Tebliği, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Buna göre, tebliğe konu olan “damızlık dişi buzağı” tanımında değişikliğe gidildi.
Daha önce “Bakanlık kayıt sistemlerine kayıtlı en fazla 8 aylık dişi buzağıyı” kapsayan tanım, “teknik ve sağlık şartları Bakanlıkça belirlenecek, TÜRKVET kayıt sistemine kayıtlı dişi sığır” olarak yeniden düzenlendi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünce (FAO) gıda fiyat endeksinin ağustosta bir önceki aya göre yüzde 1,3 düştüğü bildirildi.
FAO'dan yapılan açıklamaya göre, küresel gıda fiyatlarının düşmesinde tahıl hasadının bol olacağı tahminleri etkili oldu. FAO gıda fiyat endeksi geçen ay temmuza göre yüzde 1,3 azalarak 176,6 puan seviyesine geriledi. Bu durum, tahıl fiyat endeksinin yüzde 5,4 gerilemesinden kaynaklandı.
Küresel tahıl üretim tahmini 2 milyar 611 milyon ton olarak belirlenirken bu seviye tüm zamanların rekoru olarak kayıtlara geçti. Bunun gerçekleşmesi halinde küresel tahıl stokları da 2018 sezonunun kapanmasıyla tüm zamanların en yüksek değerine erişecek.
Pirinç üretim miktarı da dünya genelinde yıl sonunda yeni bir rekora ulaşacak.
Fiyatlarda düşüş, stok ve ticarette artış
Gıda fiyatlarının ağustosta düşmesiyle üç aydan beri süren yükselişin sona erdiği kaydedilen açıklamada, "Buna rağmen uluslararası pazarlarda tahıl, bitkisel yağ, süt ürünleri, et ve şekerden oluşan beş ana gıda maddesinin fiyatları ve ticareti takip edilerek belirlenen endeks geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 6 yükseldi." değerlendirmesinde bulunuldu.
Açıklamada, tahılların yanı sıra et fiyatlarının da geçen ay yüzde 1,2 düştüğü, şeker fiyatlarının ise Brezilya, Tayland ve Hindistan gibi önde gelen üreticilerin hasat beklentileri ve Çin ile Hindistan'ın koyduğu yüksek gümrük tarifelerinin gölgesinde gerçekleşen zayıf uluslararası talebin etkisiyle yüzde 1,7 gerilediği belirtildi.
Öte yandan açıklamada, ağustosta bitkisel yağ fiyatlarının yüzde 2,5, süt ürünleri fiyatlarının yüzde 1,4 arttığı belirtildi.
Dünya tahıl stoklarının 719 milyon tonla yeni bir rekor kıracağı ifade edilen açıklamada şunlar kaydedildi:
"Bu da sezon açılırken zaten en yüksek değerine ulaştığı noktadan yüzde 2'lik bir artış anlamına geliyor. Rusya'daki buğday ve Brezilya'daki mısır stoklarının da belirgin şekilde artması bekleniyor. Dünya tahıl ticaretinin yüzde 2'nin üzerinde genişleyerek 403 milyon tona varması bekleniyor ki bu da yeni bir rekor demek. Çin, Brezilya, Avrupa Birliği, İran ve Meksika'dan beklenen sağlamlaştırıcı ithalat talebinin etkisiyle FAO'nun son öngörüsü bir öncekinden 8 milyon ton daha yüksek gerçekleşti."
Taraflar görüşme halinde
4 bin 800 yetiştiriciyi temsil eden Birlik ile sektörün öncü marklarından Banvit, yaşanan krizi aşmak için görüşme halinde. 16 Ağustos’ta bir araya gelen taraflar, cuma günü yeniden buluşacak. Bu toplantıda nihai bir karara varılması bekleniyor. Bu arada sorunun çözümü için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’da devreye girdi.
“Artık bıçak kemiği deldi geçti”
Yaşanan süreçle ilgili değerlendirmede bulunan Kanatlı Hayvan Eti Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Abdullah Koç, “Firma ile görüşmelerimiz devam ediyor. Cuma günü bir araya geleceğiz. Taleplerimiz karşılanmazsa Banvit için tavuk yetiştirmeyi durduracağız” dedi. 18 büyük firma içinde tavuk yetiştirmeme yönündeki kararın ilk olarak Banvit için alındığını ancak bununla sınırlı kalınmayacağını ifade eden Koç, “Banvit’le başladı, çünkü onlar diyaloğa daha soğuk ve yüzde 15 daha az kazandırıyorlar” diye konuştu.
Türkiye’nin beyaz ette dünyanın en büyük 8. üreticisi olduğu bilgisini veren Koç, “Sektörün büyüklüğünü düşününce üretimi durdurmak kolay değil, ama artık bıçak kemiği deldi geçti” ifadelerini kullandı. Türkiye’de günlük 4 milyon 700 bin adet civciv üretildiğini belirten Koç, “Biz almazsak o kadar civcivi koyacakları başka tesis yok” dedi.
30 Ağustos’a kadar anlaşma sağlanamaması durumunda Banvit ile ilişkilerini askıya alacaklarını söyleyen Koç, üretimi durdurma yönünde karar alırlarsa bunu üye olmayan üreticilerin de izleyeceğine dikkat çekti.
Beyaz et üreticileri ‘kimlik’ istiyor
Öte yandan sektörün bir diğer sorunu da yönetmelik eksikliği olarak gösteriliyor. Türkiye’deki yaklaşık 14 bin tavuk üreticisi işletmenin ‘kimliksiz’ çalıştığını, bu işletmelerin en küçüğünün 2 milyon liralık yatırımla kurulduğunu ve sektörün 90 bin kadar kişiyi istihdam ettiği belirten Abdullah Koç, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan söz konusu işletmeleri tanımlayan bir yönetmelik çıkarmalarını beklediklerini ifade etti.
Eski Bakan Faruk Çelik ile sürecin belli bir noktaya getirildiğini kaydeden Koç, “8 aydır bunun için çalışıyoruz. Bakan değişince süreç doğal olarak aksadı. Şu an kimliği olmayan insan durumundayız” dedi. Kendilerine ilişkin bir tanımlama olmadığı için son olarak Ziraat Bankası’na olan çiftçi borçlarının ertelenmesi kararından yararlanamadıklarını bildiren Koç, “Yönetmeliğimiz olmadığı için sektördeki 18 büyük şirket istediğini yapıyor” şeklinde konuştu. Koç, eski Bakan Faruk Çelik ile durumun ehemmiyetini yeni Bakan Eşref Fakıbaba’ya iletmesi için görüştüklerini, ayrıca bir de üçlü görüşme gerçekleştirdikleri bilgisini de verdi.
Avrupa'nın bazı ülkelerinde üretilen yumurtalarda "fipronil" maddesinin bulunduğu iddialarıyla başlayan krizinden sonra Türkiye kendi yumurtalarını takibe aldı.
Türkiye, Avrupa'nın bazı ülkelerinde üretilen yumurtalarda "fipronil" maddesinin bulunduğu iddialarıyla başlayan krizi yakından takip ediyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, krizle ilgili izleme çalışması başlattı.
Bakanlığa bağlı laboratuvarlara Türkiye'deki yumurtalarda da söz konusu maddenin var olup olmadığının tespit edilmesi için analiz yapılması talimatı verildi. Söz konusu talimat çerçevesinde yumurta üretiminin yoğun olduğu yerlerden numuneler alınarak gerekli analizler gerçekleştirilecek.
İnsan sağlığına zararlı "fipronil" maddesinin bazı Avrupa ülkelerindeki yumurtalarda tespit edilmesi üzerine söz konusu yumurtaların üretildiği çiftliklerin faaliyetleri durduruldu, yumurtalar da raflardan kaldırılarak imha edildi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından aldığı bilgiye göre Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye mevzuatı gereği fipronilin gıda değeri olan hayvanlarda kullanımına izin verilmiyor. Türkiye'de bu madde; kedi, köpek gibi gıda değeri olmayan hayvanlarda antiparaziter olarak kullanılmak üzere, sprey veya deriye damlatma formlarında ruhsatlandırılıyor.
Bitki koruma ürünü olarak ise 500 g/l fipronil aktif maddesini ihtiva edenler tohum ilaçlaması olarak Mısır ve ayçiçeğinde ruhsatlı olarak kullanılabiliyor.
Her türlü hayvan barınaklarında uygulanan böcek ilaçları biyosidal ürün olarak sağlık Bakanlığınca ruhsatlandırılıyor, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bu amaçla ruhsatlandırılmış bir ürünü ise bulunmuyor.
Türkiye, 2005 yılından itibaren AB'nin direktifiyle uyumlaştırılmış yönetmelik esaslarına göre Ulusal Kalıntı İzleme Planı (UKİP) yürütüyor. UKİP, hayvansal birincil ürünlerin AB'ye ihracı için AB Konseyi tarafından alınan kararla tüm ihracatçı ülkelerce uygulanması mecburi tutulan bir plan statüsünde bulunuyor ve bir önceki yılın üretim verileri esas alınarak her yıl yeniden hazırlanıyor, düzenlenen planlar mart ayı sonuna kadar AB'ye gönderiliyor. Türkiye, 2006 yılından itibaren kanatlı hayvanlar, su ürünleri, süt ve balda UKİP'i kabul edilen üçüncü ülkeler listesinde yer alırken, 2010 yılında plana yumurta da dahil edildi.
UKİP kapsamında; veteriner ilaç kalıntısı, pestisit, bulaşan ve kullanımı yasaklı maddelerin analizleri yapılıyor. Planlanan numune sayısı, üretim verileri esas alınarak AB direktifine göre belirleniyor ve ABtarafından onaylandıktan sonra uygulamaya başlanıyor.
Fipronil; karıncalar, böcekler, hamam böcekleri, pireler, keneler, termitler, bitki zararlıları, kök kurtları, zararlı böcekleri ve diğer böcekleri kontrol amacıyla kullanılıyor. Bu maddeden, mısır ve ayçiçeği üretiminde de tel kurtlarıyla mücadelede yararlanılıyor.
Dünya Sağlık Örgütü, fipronil maddesini "orta derecede tehlikeli" olarak tanımlıyor. Almanya Federal Risk Değerlendirme Enstitüsü, yumurtada tespit edilen 1,2 mg/kg f ibronille çocuklar için geçerli "İnsan sağlığı üzerinde kayda değer bir sağlık riski yaratmayan tek bir öğünle alınabilecek miktar (Akut Referans Doz) değeri"nin aşıldığı sonucuna vardı. Bu durum, söz konusu ilacın bulaştığı tavuk yumurtalarını tüketen çocukların bir sağlık riskiyle karşılaşmalarının muhtemel olduğuna işaret ediyor.
Türkiye’de 1 milyon 150 bini büyükbaş olmak üzere toplam 5 milyon 150 bin kurbanlık hayvan bulunuyor. Geçen yıl Kurban Bayramı’nda 920 bin büyükbaş, 2 milyon 950 bin küçükbaş kesimi gerçekleştirilmişti.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de toplam 117 ruhsatlı hayvan pazarı ve 18 hayvan borsası olmak üzere, toplam 135 ruhsatlı hayvan satış noktası bulunuyor. Toplam 59 ilde hayvan pazarı, 15 ilde de hayvan borsası faaliyet gösteriyor.
Türkiye’de geçen yıl Kurban Bayramı’nda 920 bin büyükbaş, 2 milyon 950 bin küçükbaş kesimi gerçekleşirken, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından, bu yıl için 1 milyon 150 bini büyükbaş, 4 milyonu küçükbaş olmak üzere kurbanlık hayvan şartlarına haiz toplam 5 milyon 150 bin hayvan varlığı tespit edildi.
Öte yandan geçen yıl itibarıyla Türkiye’de büyükbaş varlığı 14 milyon 222 bin 228, küçükbaş varlığı da 41 milyon 329 bin 232 olarak belirlendi.
Kaynak:www.dunya.com
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, protein tozu ve sporcu gıdalarının spor hocası ve diyetisyenlerin önerileri doğrultusunda kullanılması gerektiği belirtilerek "Spor hocası ve diyetisyen önerisiyle kullanın, kısa sürede yoğun kas için değil. Katkı içeren yurda sokulmuyor" dedi.
Edinilen bilgiye göre Bakanlık, söz konusu ürünlerin içerik denetimlerinde ilaç katkı maddesi tespit edilmediğini iddia ederken, olumsuzluk tespit edilen ürünlerin yurtiçine girişine izin verilmediğini de ifade etti. Yapılan denetimlerde içerik açısından mevzuata aykırı bir durum tespit edilemediği öne sürüldü.
Kaynak:haberturk.com
Türkiye ile Katar arasındaki tarım alanında imzalanan mutabakat zaptı Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı.
Türkiye adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Katar adına ise Belediye ve Çevre Bakanlığının uygulamasından sorumlu olduğu mutabakat zaptıyla tarım, bitkisel üretim ve bitki sağlığı, hayvancılık ve hayvan ıslahı, hayvan sağlığı, balıkçılık ile gıda sağlığı alanlarında iş birliği sağlanacak.
İki ülke, bilimsel ve teknik bilgi ile doküman, araştırma sonuçları, uzman mübadelesi yapacak, eğitim, seminer, konferans ve toplantı düzenleyecek, tarımsal pazarlamada özel sektör kuruluşları arasında iş birliği ve ortak yatırımları teşvik edecek, bitki besleme, iklim değişikliği ve tarımsal sulamada ortak projeler hazırlayacak, veteriner laboratuvarları arasında eşleştirme yapacak.
İş birliğini izlemek ve değerlendirmek üzere “Tarım Yürütme Komitesi” kurulacak. Komite, dönüşümlü olarak iki ülkeden birinde toplanacak. Mutabakat zaptı 5 yıl süreyle yürürlükte kalacak.
OECD ve FAO’nun Tarımsal Görünüm Raporu’na göre küresel gıda emtia fiyatları gelecek 10 yıl boyunca düşük seviyelerde kalmayı sürdürecek.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), talepte yavaş büyümenin etkisiyle küresel gıda fiyatlarının düşük seyredeceği tahmininde bulundu.
OECD ile FAO’nun ortaklaşa hazırladıkları 10 yıllık Tarımsal Görünüm Raporu’na göre, küresel gıda emtia fiyatları geçmiş yıllarda yaptığı zirvelere kıyasla gelecek 10 yıl boyunca düşük seviyelerde kalmayı sürdürecek. Bu durum, yükselen bazı ekonomilerde talep büyümesinin yavaşlayacağı beklentisi ve biyoyakıt politikalarının pazarlarlar üzerindeki azalan etkisinden oluşacak.
Hububat stoklarının son on yılda 230 milyon metrik ton ile ikmali ve diğer birçok emtia stoklarının bol oluşu şu an neredeyse 2007-2008 gıda fiyat krizinden önceki seviyelerine gerileyen küresel fiyatların artmasını sınırlandırmaya yardım edecek. Talepte yavaş büyümenin etkisiyle küresel gıda fiyatları düşük seyredecek.
Kişi başı gıda talebi büyük ölçüde yatay seyredecek. Sadece bazı gelişmiş ekonomiler buna istisna olabilecek. İlave kalori ve protein tüketiminin 10 yıl boyunca bitkisel yağ, şeker ve süt ürünlerinden gelmesi beklenirken et için talep büyümesi yavaşlayacak.
Ortalama kaloriye erişim 2026’da en az gelişmiş ülkelerde günde kişi başı 2 bin 450 kilokaloriye ulaşacak, gelişmekte olan diğer ülkelerde ise günde 3 bin kilokaloriyi geçecek.
Verimlilik mahsul üretimini artıracak
Mahsul üretiminde artış özellikle yüksek ürün veriminden sağlanacak. Mısır üretimindeki artışın yüzde 90’ının verim artışından, yüzde 10’nun ise ekim alanının genişlemesinden gelmesi bekleniyor. Et ve süt ürünlerindeki artış ise hayvan sürülerindeki genişlemeden ve hayvan başına daha yüksek verimden sağlanacak. Süt üretim artışı önceki 10 yılla kıyaslandığında hızlanacak ve bu büyük ölçüde Hindistan ve Pakistan’dan gelecek.
Raporun öngörülerine göre, su ürünleri yetiştiriciliği, balık sektöründe büyümede baskın olacak ve çiftlik balık üretimi raporda analiz edilen bütün emtialar içinde en hızlı büyüyen protein kaynağı olacak.
Et fiyatlarında oynama yaparak haksız kazanç sağlayan firmaları tespit ettiklerini belirten Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, “Haksız kazançla 80 milyonun çok daha pahalı tüketimine vesile olanlarla mücadelemiz var. Onlar zannediyorlar ki biz izlenmiyoruz. Biz biliyoruz, bunlar açık söylüyorum 5-6 firmadan ibarettir. Bunlara müsaade etmeyeceğiz. Bunun bedelini 80 milyona ödetmeye çalışanlar bunun bedelini ödeyecekler” dedi.
Proteinin herkesin alması gereken bir ihtiyaç olduğunu kaydeden Çelik şunları söyledi: “Siz, 22 liraya bir karkas etin maliyeti var ise nasıl 45’e satıyorsunuz. Bana izah eder misiniz, biri gelsin söylesin. Nasıl kıymayı 40 liraya, kuşbaşını 45 liraya satıyorsunuz? Böyle insafsızlık, vicdansızlık, kâr anlayışı olur mu. Anlayan anlar, anlamayan bildiği yoldan devam edecek. Ona da anlatmamızı bileceğimizi buradan ifade ediyorum.”
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, "Artık üreme durumu olmayan veya laktasyon dönemini tamamlayan hayvanlarla ilgili kesim tabii ki raporla olacak ama genel itibarıyla kurban alanlarına biz dişi hayvanların sokulmayacağını bugünden söylüyoruz.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, "Artık üreme durumu olmayan veya laktasyon dönemini tamamlayan hayvanlarla ilgili kesim tabii ki raporla olacak ama genel itibarıyla kurban alanlarına biz dişi hayvanların sokulmayacağını bugünden söylüyoruz." dedi.
Çelik, Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı kuruluşlardan Soğuk Hava Deposu İşletmeciliğinin (BELSO) Oran'daki "Süt Satış Noktası"nın tanıtımına katıldı.
Bakan Çelik, burada yaptığı konuşmada, çiğ sütün tüketiciye sağlıklı yoldan ulaşmasını amaçladıklarını ve kontrollü satışına yönelik bir düzenleme yaptıklarını hatırlatarak, bunun o dönem çeşitli eleştirilere konu olduğunu ifade etti. Çelik, Bakanlık olarak bir taraftan gıda arzını yeterince sağlama zorunlulukları, diğer taraftan da gıdaya sağlıklı erişimi düzenlemek durumunda bulunduklarını söyledi.
Çelik, tanıtımı yapılan süt satış noktasında "Sütmatik" cihazının bulunduğunu belirterek, sütün hangi işletmeden, hangi saatte geldiğinin bu makineler üzerinde yarından itibaren görülebileceğini ifade etti.
Bu cihaz üzerinde ürünün adı, üreticinin adı soyadı veya ticari unvanı, adresi, hayvancılık işletme numarası, sütün sağım tarihi ve son kullanma tarihine ilişkin bilgilerin yer alacağına işaret eden Çelik, cihaz üzerinde ayrıca "Kullanmadan önce kaynatın" ve "0-4 santigrat derecede buzdolabında muhafaza ediniz" uyarılarının bulunacağını bildirdi.
Çelik, Türkiye'nin 19 milyon ton süt üretimi olduğuna ancak bunun sadece 1,5 milyon tonunun ari işletmelerden elde edilebildiğine dikkati çekerek, "Sütmatik"te hastalıklardan arındırılmış çiftliklerden elde edilen sütün satıldığını söyledi.
Amaçlarının bu yolla ari işletmeleri teşvik etmek olduğunu vurgulayan Çelik, sütün kalitesinin artması için ari işletmelerin artması gerektiğini dile getirdi. Çelik, üreticilerin çiğ sütü piyasada 1,30 liradan sattığını belirterek, 2 liralık satış fiyatının üretici için de iyi olduğunu ve söz konusu işletmelerin artmasını teşvik edeceğini ifade etti.
Çelik, hayvancılığın geleceğinin de sütle ilgili olduğunu, hayvansal ürünlerin güvenli üretilip tüketilmesi için el birliği yapacaklarını söyledi.
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Çelik, bir soruya yanıt verirken Kurban Bayramı'nda dişi hayvanların kesinlikle kesilmeyeceğini söyledi. Çelik, şöyle konuştu:
"Ama laktasyon dönemini tamamlamak üzere olan hayvanlarla ilgili veterinerlerimiz kontrollerini yapacaklar. Artık üreme durumu olmayan veya laktasyon dönemini tamamlayan hayvanlarla ilgili kesim tabii ki raporla olacak ama genel itibarıyla kurban alanlarına biz dişi hayvanların sokulmayacağını bugünden söylüyoruz. Herkes tedbirini bugünden alsın. Şu anda stoklarımızda 1 milyon 200 bin kurbanlığa hazır büyükbaş hayvan, 4 milyon civarında da küçükbaş hayvan var. Kurban ile ilgili herhangi bir sorun, sıkıntı yok ama maalesef ramazan ayına girerken spekülatif oyuncular hemen devreye giriyorlar. Et fiyatlarıyla oynamaya kalktılar. Şimdi kilogramı 25-26 liraya karkas et satışı oluyor da neden 28-29 liraya kadar fiyatları çıkardınız? Bunlar tespit ediliyor. Biz ESK olarak regülasyona başlayalı daha 1 yıl oldu. Biz üreticinin karını kesinlikle güvence altına alıyoruz. Bunu herkes bilsin. Üretici ile ilgili bir sorun kesinlikle yok. Haksız kazanç sağlayanlar ve piyasada 80 milyonun çok daha pahalı tüketimine vesile olanlar var. Onları biz izliyoruz ve bunlar 5-6 firmadan ibarettir. Bunlara müsaade etmeyeceğiz."
Çiğ sütün litresi 2,5 lira
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de hastalıktan ari i·şletmelerden elde edilen çiğ sütü Ankara'nın değişik noktalarında halka ulaştırmak için adım atıldığını, buradan alınan sütün 24 saat boyunca satışa hazır olduğunu ifade etti.
Gökçek, üreticiden litresini 2 liraya aldıkları sütü, tüketiciye 2,5 liradan sattıklarını belirterek, üreticiye daha çok gelir sağladıklarını, aracıyı ortadan kaldırdıklarını söyledi. Gökçek, şu an Ankara'da 13 noktada çiğ süt satışı yaptıklarını, bu rakamı artıracaklarını bildirdi.
Konuşmaların ardından Bakan Çelik ve Gökçek, Sütmatik'ten çiğ süt aldı.
Cihazdan çiğ süt alan tüketici Ayşe Baş da dışarıdan temin edilen sütlerde katkı maddesi olduğunu düşündüğünü, buradan aldıkları sütün güvenilir olduğunu bildiklerini ifade etti.
Çiğ sütü yoğurt yapmak için aldığını belirten Baş, sütün tadının çok güzel, fiyatının da iyi olduğunu kaydetti.
BM Gıda ve Tarım Örgütü Gıda Fiyat Endeksi’nin haziranda bir önceki aya göre 2,5 puan artarak 175,2 puana yükseldiğini açıklarken, endeksin yükselişinde tahıl, süt ürünleri ve et gruplarındaki fiyat artışı rol oynadığı belirtildi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), küresel gıda emtia fiyatlarının haziranda yükseldiğini duyurdu.FAO, uluslararası piyasalarda tahıl, bitkisel yağ, süt ürünleri, et ve şekerden oluşan 5 ana gıda grubunun ticaretinin takip edilerek belirlendiği Gıda Fiyat Endeksi’ni açıkladı.
Raporda, Gıda Fiyat Endeksi’nin haziranda bir önceki aya göre 2,5 puan (yüzde 1,4) artarak 175,2 puana yükseldiği, endeksin yükselişinde tahıl, süt ürünleri ve et gruplarındaki fiyat artışının rol oynadığı belirtildi.
Açıklamada, Tahıl Fiyat Endeksi’nin haziranda bir önceki aya göre 6,2 puan (yüzde 4,2) artarak 154,3 puana yükseldiği, endeksin son bir yılın en yüksek seviyesine ulaştığı vurgulandı.
Süt Ürünleri Fiyat Endeksi’nin haziranda bir önceki aya göre 15,9 puan (yüzde 8,3) yükselişle 209 puana, Et Fiyat Endeksi’nin de aynı dönemde 3,2 puan (yüzde 1,8) artışla 175,2 puana tırmandığı bildirildi.
Bitkisel Yağ Fiyat Endeksi’nin haziranda bir önceki aya göre 6,5 puan (yüzde 3,9) düşerek 162,1 puana gerilediği belirtilen açıklamada, Şeker Fiyat Endeksi’nin de aynı dönemde 31 puan (yüzde 13,4) düşerek son 16 ayın en düşük seviyesi olan 197,3 puana indiği kaydedildi.
Küresel tahıl arzı beklentisi düşürüldü
Açıklamada, FAO’nun, bu yıla dair küresel tahıl arzı beklentisini 1,2 milyon ton aşağı çekerek dünya genelinde tahıl üretiminin bu yıl 2 milyar 593 milyon ton olmasını beklediği bildirildi.
FAO’nun küresel tahıl stoklarında artış olmasını öngördüğü, stokların bu yıl 704 milyon tona ulaşarak yeni bir rekor kırmasını beklediği kaydedilen açıklamada, FAO’nun küresel tahıl ticaretinin 2017-2018’de yaklaşık 395 milyon ton olmasını tahmin ettiği de belirtildi.
Yetkilendirilmiş tohumculuk kuruluşlarının bitkisel üretim destekleme ödemesinden yararlanmaları için son başvuru süresi 31 Temmuz’a kadar uzatıldı.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının “Bitkisel Üretime Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliiği” Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Buna göre, daha önce 30 Haziran olarak belirlenen yetkilendirilmiş tohumculuk kuruluşlarının destekleme ödemesi için son başvuru tarihi 31 Temmuz oldu.
Yurt içi sertifikalı fidan üretim desteği için son başvuru tarihi de 31 Temmuz olarak güncellendi.
Tebliğ hükümleri 1 Ocak 2016’dan geçerli olmak üzere uygulanacak.
Gümrük Bakanı Bülent Tüfenkci, 5 Haziran’dan bu yana Türkiye’nin Katar’a 32.5 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini, bu tutarın Türkiye-Katar ticaretinin normal seyri açısından üç kat olduğunu söyledi.
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Bahreyn başta olmak üzere bazı Basra Körfezi’ne kıyısı olan Arap ülkeleri bu ayın başında, terörizme destek verdiği iddiasıyla Katar’la diplomatik ilişkilerini kesmiş, Türkiye ise Katar konusunda bu ülkelerin yanlışa düştüğünü açıklayarak, Katar’a gıda ve malzeme sevkiyatını artırarak sürdürmüştü.
Gazetecilerle iftar yemeğinde bir araya gelen Tüfenkci bir soru üzerine, “5 Haziran’dan bu yana Katar’a 32.5 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirilmiştir. Bunun 12.5 milyon doları gıda. Bu rakam normalin üç katı” dedi.
Büyüme, Kur, DışTicaret
Türkiye ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde de büyümeye devam edeceğini vurgulayan Tüfenkci, “Yıl sonu itibarıyla büyümede yüzde 5’leri yakalayacağız” diye konuştu.
Türkiye ekonomisi bu yılın ilk çeyreğinde teşviklerin desteğiyle iç talep ve ihracat ödülünüzde yüzde 5 büyüme gerçekleştirmişti. Yıl sonu büyüme beklentisi de yukarı çekilmişti.
Döviz kuru ile ilgili de Tüfenkci, “Dolar son aylarda en düşük seviyelerinde seyrediyor. Yıl sonuna karar da stabil şekilde normal öngörülebilir şekilde seyretmesini bekliyoruz” ifadesini kullandı.
Tüfenkci, “Dış ticaretimiz toparlanıyor, ihracatımız büyümeyi destekliyor… Mayıs ayında yüzde 9.5 oranında artan ihracat yılın ilk beş ayında yüzde 8.9 arttı… Son bir yılda yüzde 4.7 arttı” dedi.
Kredi Notu
Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının notlarına dönük de Tüfenkci, “Türkiye’nin alelacele notunu düşürmelerini anlamamıştık. Şimdi hatalarını düzeltmelerini bekliyoruz. Bu inandırıcılıklarını kaybetmemeleri için gerekli” ifadesini kullandı.
Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye için büyüme tahminini hafta içinde yüzde 4.7 olarak güncellemişti.
Tüfenkci faizlerin seviyesiyle ilgili ise, “Bankaların ticari kredilerini kullandırırken yatırımcı dostu olmasını bekliyoruz. Ancak tacir ve esnafımız da kendi aralarında vadeli satışlarda faiz oranlarını düşürmeli. Kendi aralarındaki faiz oranları da yüksek” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan sonra, Başbakan Binali Yıldırım da iki gün önceki açıklamasında bankaları makul bir faiz oranı konusunda uyarmıştı.
Taşınır Malların Rehni
Tüfenkci Taşınır Malların Rehni Kanunu’nun çıkarılmasının etkileri konusunda da, “Bu kanunla toplam 35 milyar liralık ticari hacme 5 ayda ulaşıldı. Bu imkandan daha çok KOBİ’ler yararlanıyor. Bireysel tacirler de sık sık kullanıyor” dedi.
Global gıda fiyatları nisan ayında 1,8 puan düşüş göstererek geriledi. 168 puana geriledi gerileme kaydedilirken, fiyatı artan tek ürün ise yüzde 1,7 ile et oldu.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından hazırlanan küresel gıda fiyatları endeksi nisan ayında yüzde 1,8 düşüş gösterdi.
FAO’dan yapılan açıklamaya göre, global gıda fiyatları endeksi 168 puan oldu.
Endeks 2017 Şubat ayında 2015 yılı Şubat ayından bu yana en yüksek seviyesini görmüştü.
Öte yandan endeks geçen yıla göre yüzde 10 yukarıda bulunuyor.
Raporda ana hatlarıyla şunlar sıralandı:
– Tahıl fiyatları endeksi yüzde 1,2 düşüşle 146,0 puan oldu.
– Yağ fiyatları endeksi yüzde 3,9 düşüşle 161,1 puana geldi.
– Süt fiyatları endeksi yüzde 3,3 düşüşle 183,6 puan oldu.
– Et fiyatları endeksi yüzde 1,7 artışla 166,6 puana geldi ve tek artış gösteren ürün grubu oldu.
– Şeker fiyatları endeksi yüzde 23,3 düşüşle 233,3 puana geldi.
– Şeker fiyatları endeksi 12 ayın en düşük seviyesine geldi.
KAYNAK: dunya.com