Öncelikle Allah’ın izniyle bir Kurban Bayramı’na daha şükür ulaştık.

Her sene olduğu gibi bu sene de fiyatların çok pahalı olduğundan buna rağmen yetiştiricinin kazanamadığından bahsedeceğiz. Ekranlarda vatandaş “artık bayramda bile et yüzü göremez olduk” derken, yetiştirici temsilcileri çözümü devlete atıp “ destek versin, zordayız” feryatlarını edecekler. Çok bilen uzmanlar çözüm yerine sorunların nedenlerini, bütün bu olanlara gerekçe olarak maliyetlerin yüksek, tüketicinin alım gücünün düşük olduğunu anlatacaklar. Sonra yetkili birisi çıkıp uzun ve küsuratlı rakamları sıraladıktan sonra aslında devletin çok paralar ödendiğini söyleyecek. Yani çözüm yine devlet destek versin ile imkanlar dahilinde milyarlar veriliyor arasında sıkışıp kalacak. Sonuçta bozuk plak misali aynı nakaratları dinlemeye devam edeceğiz. Arife günü ile 5 günlük bayramdan tam 5 gün sonra, yine bütün bu konuşulanlar gelecek Kurbana kadar unutulacak.

Peki, gelecek kurbana kadar durum böyle gidebilecek mi? Bıçak kemiğe dayandı diyen yetiştirici acaba doğruyu söylüyor olabilir mi?

Gelin birlikte sadece matematik yaparak durumu değerlendirelim. Çünkü işin ekonomisine girdiğimiz zaman, matematiğin yani sıra sosyolojik etkiler de giriyor ve hesap edilenden farklı sonuçlara ulaşılıyor. Örneğin çoktan batmış bir işletme, yaşam biçimi haline geldiği için dışarıdan bakıldığında sanki işleyen bir işletmeymiş gibi sanılabiliyor.

Önce piyasaların mevcut durumunun bir fotoğrafını çekelim. Görüldüğü kadarıyla bu sene kurban zamanı geldiğinde kurbanlık bulmada sıkıntı yaşamayacağız. Her yıl 4 gün içinde kesilen kurban sayısı ortalama olmak üzere toplam 3,5 milyon (800 bini büyükbaş, 2 milyon 700 bini küçükbaş) olduğu ve halen kurbanlık vasfı taşıyan 4 milyon 700 bin baş hayvan bulunduğu düşünülürse bu tespitin doğru olduğu söyleyebiliriz. Ama vatandaşlarımızın sıkıntısı kurbanlığı bulmak değil, bulduğu kurbanlığı alabilmek. Burada en önemli etken fiyatlar. Bilindiği üzere her yıl kurban döneminde hayvan fiyatlarının illere, canlı ağırlığa, ırkına (yerli-kültür) ve büyükbaşta düve, tosun, küçükbaşta koyun, keçi olmasına göre farklılık gösterir. Buna göre bu sene fiyatların her bir hayvan tipi başına büyükbaşta 10.000-30.000 TL, küçükbaşta ise 1.000-3.500 TL arasında değişeceği söylenebilir. Her ne kadar internette çeşitli fiyatlar dolaşsa da, zincir mağazalar düşük fiyatlar açıklasalar da vatandaşın büyük çoğunluğu hala hayvanı canlı görüp, kesim sırasında başında olmayı tercih ettiği için esas fiyat yine bayram zamanı pazarda belirlenecek.

Bu hayvan varlığı ve yaklaşık fiyatlar üzerinden kurban zamanı piyasalarda toplam işlem hacminin tahminen 13 – 16 milyar TL tutarında olacağını söyleyebiliriz. Bu miktar, bütün yıl boyunca taksitle verilmesi planlanan ve bir önceki yıla göre yaklaşık %10 azalan 6,3 milyar TL tutarındaki 2021 yılı hayvancılık desteğinin nerdeyse 2,5 katı kadardır. Hayvancılığa verilen destek miktarına az demezseniz, 5 günlük bir süre için peşinde bu tutarı devasa olarak kabul etmeniz gerekir. Bu durumda yetiştiricinin 5 günde zenginleşmesi ve refaha ulaşması gerektiğini düşünebiliriz. Her ne kadar yetiştirici eline geçen paranın büyük kısmını hemen yemciye olan borcu olarak ödüyorsa da, diğer masraflar da çok büyük bir pay tutuyorsa da ortada ciddi bir para var. Hatta buna standartlara uygun kesilmiş ve tuzlanmış yaş sığır derisinin 8 TL/kg, koyun derisinin ise 15 TL/kg olduğu düşünürsek derilerden gelecek yaklaşık 300 milyon TL geliri de eklersek çiftçinin paraya boğulacağını düşünebiliriz. Aslında bu para da yetiştiriciden daha ziyade vakıf ve derneklere gidiyorsa da sonuçta yine ciddi bir meblağ tutuyor.(Tabii burada doğru kesim ve özellikle sıcakta uygun saklama koşullarının sağlanması gerektiği, ehil olmayan kişiler nedeniyle %20 oranında ekonomik kayıp oluştuğu unutulmamalıdır). Ama ne yazık ki yetiştirici para içinde değil borç içinde boğuluyor. O zaman 5 günde bu kadar para nereye gidiyor. Bir hayvan doğum sonrasından kurban pazarına gelinceye kadar kaç kere el değiştiriyor. Nihai satıcılar kim. Bu kadar vakıf, dernek ve zincir market niçin bu işin içindeler diye iyi düşünmek gerekiyor.

Vatandaşın en önemli hesaplarından biri de canlı ağırlık fiyatından kilogram başına etin fiyatıdır. Yukarıdaki tahmine hesaba göre bu fiyatlar büyükbaşta 35-45 TL, küçükbaşta 40-50 TL olarak hesaplanabilir. Tabii ki zincir marketler de göz görmeden yapılan toplu kesimlerde bu fiyatlar biraz daha düşmektedir. Bu fiyatlar kesim sonrası elde kalan net et miktarı üzerinden hesaplanırsa yani elde edilecek karkas et miktarı büyükbaşta %65, küçükbaşta %50 olarak genelleme yapılırsa; kilogramda büyükbaş için 50-65 TL, küçükbaşta 55-75 TL olarak bulunacaktır. Bu fiyatlar hesaplanırken bölgeye, hayvanın ırkına ve türüne göre tabii ki çok değişiklik olabileceğini göz önünde bulundurmak gerekir.

İşte şimdi bu nokta vatandaş açısından çok önemli:

Bu fiyatları, kontrol altında tutan ve piyasada en ucuz et satışı yapan zincir marketlerdeki fiyatlar ile mukayese etmek gerekmektedir. Zincir marketlerde kilogram et fiyatlarının büyükbaş 60TL, küçükbaş 80 TL olduğu görülmektedir. Yani neredeyse büyükbaşta aynı, küçükbaşta biraz pahalı olduğu görülmektedir. İlanlarındaki kurbanlık fiyatlarına bakacak olursak; bu fiyatın büyükbaşta 90 TL’ye, küçükbaşta 110 TL’ye kadar çıktığını görüyoruz.

Şimdi gelin hep birlikte düşünelim. Ülke aynı, hayvan aynı, vatandaş aynı ama aslında ortada fark edilmesi gereken bir durum var. Birinde kombine toplu kesilen fabrikasyon bir iş yapılırken, diğerinde yerleşim yerine kadar getirilen ve vatandaşın gözü önünde kesim hizmeti verilen yani büyük maliyet yaratan bir hizmet var. Örneğin; kurbanlık satan üreticilerin, büyükşehirlerde, illerde ve ilçelerde kendilerine gösterilen satış yerlerine çadır kirası, elektrik, su, yem parası ödendiği, mesafelere göre nakliye parası verdiği, anlaşmaya göre paylara ayrılmış şekilde et verilen kasap hizmeti sunulduğu dikkate alınmalıdır. Sadece çadır kiralarının 10bin TL’den 30bin TL’ye kadar ulaştığın düşünülürse; 40 kurban getirip satmaya çalışan bir yetiştirici için maliyetlerin ne kadar arttığı daha iyi hesaplanabilir.

Bu durum bile; toplu alımlarla, fabrikasyon işlemlerle ve geniş lojistik ağ ile en ucuz fiyat verdiğini iddia eden zincir marketlerin aslında çiftçinin kendi imkanlarıyla yaptığı basit ve daha pahalı lojistik hizmete rağmen daha altına inemediğini göstermektedir. Üstelik bu fiyatlar etin toplu olarak pazara sürüldüğü en ucuz olduğu dönemde böyledir. Yani çiftçinin emeği bir yerlerde sömürülmektedir. Matematik bu durumu açıkça göstermektedir. Giderek yaşlanan ve borçları artan çiftçi bu sömürüye daha ne kadar katlanabilir. Yaşam tarzı olduğu için üretmekten vazgeçemeyeceğini sandığımız çiftçi kaç bayram daha kurbanlıklarımızı en sağlıklı şekilde ve yeterli miktarda önümüze getirmeye devam eder.

Prensip olarak; bir malın fiyatını arz ve talep kapsamında piyasadaki miktarı, satıcının beklentileri ve alıcıların alım gücü belirler. Bir yılda devletin verdiği desteklerin neredeyse 2,5 katı kadar devasa paranın 5 günde döndüğü bir piyasada, üstelik kurban miktarı olarak bir sıkıntı olmamakla beraber oluşan fiyatlar hiç kimseyi mutlu etmiyor. Vatandaş tarafında sanki ülkede hiç hayvan yokmuş da uzaydan geliyormuş hissi yaratan fiyatlar, yetiştirici tarafında hem yetiştirirken maliyetler, hem de pazara getirirken yaptığı masraflardan sonra sanki bedava mal dağıttığı hissine neden oluyor.

Sonuçta, hiç kimsenin memnun olmadığı bir bayram ortamında imkanlar zorlanarak ibadet görevimizi yerine getirmeye gayret ediyoruz. Buraya kadar sadece matematik ile para hesabı yaptık. Tabii ki bu sevap için yapılan bir ibadet ve para hesabı yapmamak lazım. Ama yetiştiricinin durumu da burada iyi incelenmeli ki gelecek yıl yine kurban bulabilelim. Bu arada dikkat ettiyseniz; bu sefer, yazımda kooperatiflerin çözüm olduğuna değinmedim. İşi Allaha bırakıyorum. Allah önce yardımcımız olsun, sonra da yaptığımız ibadetleri kabul etsin.

Dr. Erhan EKMEN 

Ziraat Yüksek Mühendisi / [email protected]