Yeni yılın ülkemiz ve insanımız açısından iyi, güzel ve hayırlı geçmesini dileyerek başlamak istiyorum. Herkes gibi ben de 2022’nin zorlu geçeceğini düşünsem de umudunu yitirmiyor, elde edilecek pozitif durumların doğacağını, yakalanacak bazı fırsatların olabileceğini düşünüyor, bu fırsatların ve potansiyelin olduğunu da daha önceki yaşananlardan ve tecrübelerden biliyorum.

2021 yılında ekonomik yönden büyüyen Çin’den sonraki 2. ülkeyiz. Ayrıca, 2022 yılında Türkiye’nin tahmini büyüme hızının %11,5 düzeyinde olacağı dış kaynaklarca tahmin ediliyor. Elbette bu veriler devletimiz açısından sevindirici, umuyorum vatandaşlarımız yönünden de kazançlı olur.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre geçtiğimiz yılın Kasım ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre üretilen inek sütü miktarı %3,6 oranında artmıştır. Ocak-Kasım arası dönemde bir önceki yılın aynı zaman aralığına göre %2,2 seviyesinde artıdadır.

Bununla birlikte aşağıdaki tabloda beyaz ette kısmi bir yükselişin olduğu, yumurtada ise az miktarda gerilediğimiz görülüyor.

2021’in Bitkisel Üretim verileri pek umduğumuz gibi çıkmadı. Üretim miktarında azalanlar da oldu, artanlar da. Ama bu sene meydana gelen kuraklık, sel ve yaşanan afetler tabi ki istenen ilerlemeyi sağlayamadı. O yüzden Tarım ve Orman Bakanlığı 2022-2024 yılları arasında yoğun bir şekilde suya yapılacak yatırımlara yer verecek. Suyun her alanda ekonomik ve doğru kullanılması için yapılacak projeleri destekleyeceklerini görüyoruz. Çünkü üretim oranımız, 2021 yılı tarımsal hâsıla verilerine göre; hem tahıl hem de diğer bazı bitkisel ürünlerde bir önceki yıla göre düşmüş durumda. Bu sektörde yaklaşık %13,4 azalış var. Fakat sebzede %1.8, meyvelerle baharat bitkilerinde %5,4 oranında artış izleniyor. Buna göre tahıl ve diğer bitkisel ürünlerde üretim miktarı 2021 yılında yaklaşık 61,7 milyon ton, sebzede 31,8 milyon ton, meyve ve baharat bitkilerinde ise 24,9 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.

Bir önceki yıla göre; buğday üretimi %13,9 oranında azalarak yaklaşık 17,7 milyon ton, arpa ise %30,7 azalarak 5,8 milyon ton, çavdar %32,4 azalarak 200 bin ton, yulaf üretimi %12,2 azalarak 276 bin ton, olmuştur. Fakat dane mısır üretimimiz bunların tersine %3,8 oranında artarak yaklaşık 6,8 milyon ton düzeyine çıkmıştır.

Baklagillerden nohut üretimi %24,6 oranında azadı ve 475 bin tonda kaldı. Yine kırmızı mercimek %30,6 oranında azalarak 228 bin ton, yumru bitkilerden patates ise %1,9 oranında azalarak 5,1 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca tütün üretimi %7,7 azalarak 73 bin ton, şeker pancarı ise %20,7 oranında azaldıktan sonra yaklaşık 18,3 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.

Fakat, kuru fasulye %9,1 artarak 305 bin ton, yağlı tohumlardan soya üretimi %17,2 oranında artarak 182 bin ton, ayçiçeği üretimi %16,8 oranında artarak yaklaşık 2,4 milyon ton olmuştur.

Not: Tüm tablo ve grafik bilgileri TUİK’den alınmıştır.

Yine meyve, içecek ve baharat bitkilerinde üretim 2021 yılında bir önceki yıla oranla artmıştır. Buna göre %5,4 oranında yükselen ve yaklaşık 24,9 milyon ton olan bu bazdaki üretimimiz, özellikle ihraç ürünlerimizden kayısı %4, üzüm %12,8, kiraz %4,8 oranında azalırken, elma %4,5, çilek %22,4 ve zeytinde %32,1 oranında artmıştır. Turunçgillerden mandalina %14,7, portakal %30,6, limon %30,4, sert kabuklu meyvelerden fındık üretimi %2,9 oranında artarken, Antep fıstığı büyük ölçüde (%59,7) azalmıştır. Muz üretimi %21,3 oranında artarken, incir üretimi ise değişmemiş ve 320 bin tonda kalmıştır. Yine süs bitkileri üretimimiz bir önceki yıla göre %2,9 oranında artmıştır. Kesme çiçek %5,2 ve iç mekân süs bitkileri üretimi de %11,4 oranında yükselmiştir.

Bu zor günlerde üretimde inişli çıkışlı bir grafiğe sahip olmamıza rağmen, hâlâ tarımsal üretimde Avrupa birincisiyiz ve çok da kötü bir tablo çizmediğimiz anlaşılıyor.

Peki, bu kadar artımız olduğu halde neden tarımda büyük bir memnuniyetsizlik ya da bezginlik gözleniyor? Niye bu sektör çalışanları mutsuz?

Emin olun bu sorunun cevabı herkese göre farklıdır ve “ne yazılsa olur” denilebilir. Ama bol yağışların olduğu, hasılatın tavan yaptığı senelerde bile köylünün problemi bitmiyor. Öyleyse gerçek sebep ne?

Bana kalırsa, bunları bir kenara koyup büyük resme bakmamız lazım. O da üretimden çok satış şekli. Yani satış sürecinde üreticinin değil de bu işe aracı olanların karı söz konusu. Böyle bir durumda memnun olmak tabi ki mümkün değil. Önemli olan çiftçimizin zarar etmeden sezonu nasıl kapatacağının bulunmasıdır. İnanın üretim çok olduğunda bu defa da fiyatlar dip yapıyor ve çiftçi yine zarar ediyor. Bence esas sorun üreticinin cebine girmesi gereken kârın başkalarının cebini doldurmasıdır. Yani üreticiden çok aracıların misliyle kazanmasıdır. İşte o yüzden diyorum ki, üretim açısından çok karamsar olmayalım. Biz ne yapar, ne eder yine üretiriz. Ama esas yapılması gereken üretici konumdaki çiftçimizin, köylümüzün satış gelirlerinin makul seviyelere getirilmesi, yani kârının artırılmasıdır. Esas bu noktaya eğilmek, olaylara bu açıdan bakmak gerekir. Tüm dünyada gıda arzının bir silah gibi kullanıldığı şu günlerde alınacak ilave tedbirlerle bu sektöre bir nefes alma şansı verilebilir. Hep söylüyorum aracının değil, üreticinin öne çıktığı günleri görmek dileklerimle.

Dr. Öğr. Üyesi Hakan KEÇECİ

            Bingöl Üniversitesi

Veteriner İç Hastalıkları Anabilim Dalı Bşk.