Tarım bakanı değişeli tam bir buçuk ay oldu. Bu değişim geç kalınmış ve zorunlu idi. Bir önceki bakan Pakdemirli ve ekibi son derece başarısız bir yönetim ile sektörü geri dönüşü imkânsız değil ama son derece zor bir noktada bıraktı! Yalnızca bakanın değil ekibinin de tamamen değiştirilmesi gerekiyor ki bu değişimi Bakan Kirişçi hemen yapmalı!

Bakan Vahit Kirişci sektörün içinden geliyor, yıllardır önlem alınmayan sorunların adeta kördüğüme dönüştüğü bir noktada, kelimenin tam anlamıyla büyük bir enkaz devraldı. Bu öyle bir enkaz ki adeta büyük bir deprem sonrası gibi ve toplumun gözü kulağı buradan gelecek “umutlu” bir haberde! Tecrübe, bilgi, donanım tam da bu noktada kendini gösterecek!  Bakan Kirişçi görevde bir ayı geride bırakırken, umut vaat eden tek bir adım atmadı. Bir ayda ne yapılır ki, diyebilirsiniz lakin nereye doğru gittiğinizi gösteren, attığınız ilk adımdır! Görünen o ki, sorunlar çığ gibi büyürken maalesef aynı “politikalar” devam ediyor…

Çiftçi tarlasına gübre atamadı, bakanlık bir çözüm üretti mi?

Ukrayna-Rusya Savaşı ile birlikte ithalatı bile zora giren buğday ve ayçiçeği üretimi için bir adım atıldı mı?

Üretimin arttırılması, çiftçinin tarlasını ekebilmesi için mazot desteği mevcut fiyatlara göre güncellendi mi?

Tarlasını terk eden, üretimden vazgeçen köylüler için özel bir çalışma yapıldı mı?

Artan yem fiyatları karşısında süt inekleri kesime giderken bu trajediye “dur” diyecek acil bir önlem alındı mı?

Artan et fiyatlarını durdurmak için dün olduğu gibi bu gün de “ithalat”tan başka bir öneri getirildi mi?

Çiftçi kendini geçindiremiyor, sofrasına ürettiği gıdadan koyamıyorken, ülkeyi nasıl doyuracak, bu sorunu çözecek bir acil eylem planı hazırlandı mı?

Dünün ulusları koşullarında ithalat yaparak bir şekilde gıdayı “sorun” olmaktan çıkartıyordunuz belki ama bu günün dünyasında işler değişti, paranız olsa da gıda tedariki üretmeyenler için çok zor! Üstelik gıda güvencesi başka ülkelerin çiftçisine emanet edilemeyecek kadar stratejik bir konu, gıda güvencesi eşittir, ulusal güvenlik.

Bazen bildiğini unutur insan, olağanüstü koşullarda eli ayağına dolaşır, ne yapacağını bilemez. Sayın Bakan, şu anki hâlet-i rûhiyenizin bundan farklı olduğunu sanmıyorum!  Yolun başındayken, çok geç olmadan çıkışa giden yola dair birkaç öneriyi sizinle paylaşmak, ülkesini milletini çok seven, tarıma gönül vermiş bir insan olarak her şeyden öte vatandaşlık görevimiz;

Çözümü tarlada çiftçimizin yanında arayın, ayağınız toprağa bassın!

 Ürettiğimiz tüketimimize yetmiyor ama el alışkanlığı siz yine gider ithalat yaparsınız, ne olur ne olmaz öncelikle çiftçimize ALIM GARANTİSİ verin!

Çiftçinin tarlaya gidecek mazotu yokken, ekimden sonra yapacağınız destekle üretim yapması mümkün değil; destekleri peşin ödeyin!

Ürün planlamasını ihtiyaçlar doğrultusunda yapın!

Köyden kente göçü tersine çevirecek sosyal projeler başlatın!

Artan gıda fiyatlarını profesyonel işletmelerle değil aile işletmeleri ile kontrol altına alabiliriz ve bunun tek yolu aile işletmelerinin desteklenmesi, örgütlenmenin özendirilmesidir. Gıda güvencemizin sigortası aile işletmeleridir, bu kriz ortamında Türk Tarımının uluslararası şirketlerin eline geçmemesi konusunda hassasiyet gösterin!

Kendi yerleşkesi bile tarım arazisi üzerinde kurulu bir bakanlık, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımını önleyebilir mi bilmiyorum ama yine de tarım arazilerinin imara açılmasına engel olun!

Yönünüzü üretime çevirir, elinizi çiftçimizin omzuna koyarsanız bu zorluğun üstesinden geliriz, hala bir çıkış var yeter ki adımlarınızı doğru yöne atın!

Yıllardır söylenen, her birimizin diline pelesenk olan ama her nedense bu önerilerin göz ardı edilmesinin vahim sonuçlarını yaşıyoruz. Değişime inanmak ve bu inancı engelleyen tüm yanlış inançlardan, yönlendirmelerden arınmak gerek; kötü kader değil ki değişmesin!

Assiye Yıldırım

Tarım Yazarı