Buğday insanlığın olduğu gibi ülkemiz insanının da en temel beslenme kaynaklarından biri. 12 bin yıllık tarihi boyunca insanlığın en temel besin gıdaları arasında başı çekmektedir.

Ülkemizin geçim kaynağının temel söylemi “ekmek parası kazanmak” kültürünün kaynağı buğday…

İş güç sahibi olmanın adı (ekmeğini eline almak) buğday…

Anadolu kültüründe yemek öğünlerinin adı olan (öğlen ekmeği, akşam ekmeği) buğday…

Gen kaynağı yani dünyaya yayıldığı yer Anadolu olan buğday...

Beslenmemizde ve kültürümüzde bu kadar yeri olan buğday üretiminde olan biteni herkese açık paylaşılan veriler ışığında dikkatinize sunmak istedim. Rakamları masaya yatırıp olanları görelim ve sonunda birkaç soru soralım.

  • Türkiye'de bakanlık verilerine göre halen 4 milyon hektar tarım arazisinde ekim yapılmıyor. Buğday ekilen arazi 9.2 milyondan 6.9 milyon hektara geriledi. Bunun en önemli nedenlerinden bazıları, girdi maliyetleri, memnun etmeyen fiyat politikaları, finansman yetersizliği gibi nedenlerle çiftçi borçları 10 yılda 6 kat artarak katlandı.

  • Ülkemizde nüfus artarken buğday üretimimiz 19 milyon ton ile 21 milyon ton arasında bir bantta duruyor/durduruluyor. Tarımsal üretimden kaçış ve tarım arazilerinin kullanımının hızla azalması en fazla buğday üretimimizi etkilemektedir. Üretim yönünde bir planlamamızın olmadığı görülüyor. Yıllara göre üretim miktarlarındaki durumun en çok ithalat yaptığımız Rusya ile mukayesesinde bu durum açıkça görülmektedir. Rusya, uyguladığı üretimi arttırma politikası ile 2012 den 2021 dönemine kadar üretimini üç kat arttırmışken ülkemizde hemen hemen aynı kalmış ve ithalat miktarımız 2002 den 2020 yılına altı kattan fazla artmıştır.

  • İthal edilen buğdayların tümünün makarna imalatında kullanıldığı iddiası doğru değil. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2019 yılında toplam 9,8 milyon ton ithal edildi. Bu buğdayın 8,4 milyon tonu ekmeklik, 1 milyon 453 bin tonu ise makarnalık buğdaydan oluştu.

  • Rakamlar ,incelendiğinde ; İthalatı dünya ortalama fiyatlarının üstünde yaptığımız, ihraç ettiğimiz un ve makarnanın ise dünya piyasa fiyatlarının altında satıldığı ve bu şekilde ülkemizin zarar uğratıldığı görülüyor. Bu da ithalatı ve ihracatı yapan firmaların aynı olduğu, ya da anlaşmalı olarak bu fiyatların uygulandığı, ve bu yolla sermaya aktarımı yapıldığı iddiaları da incelenmesi gereken ciddi boyutlarda…

  • B u şekilde, 2002 yılında 1 milyon 116 bin ton olan buğday ithalatı bugün 10 milyon ton sınırına ulaştı.

  • Sektör temsilcileri, çiftçinin üretimden vazgeçtiğini, buğday üreticisinin daha iyi gelir elde edeceği başka ürünlere yöneldiğini ithalat için belirlenen alım fiyatının Türkiye’de yerli üretim için belirlenen taban alım fiyatından yüksek olduğuna işaret ederek, Türkiye’deki çiftçiden esirgenen desteğin başka ülke çiftçilerine verildiğini savunuyor.

  • Rusya başta olama üzere Yunanistan dâhil pek çok ülkeden her yıl artan miktarda ithalat artık normalimiz oldu.

  • Yunanistan’dan bile ithalatımız % 600 den fazla artmış ve bu alanda bir dünya rekoru gelmiş; Çin den bile daha çok ithalat yaparak bu rekora ulaşmışız.

  • ÜRETTİĞİMİZİN YARISI KADAR DA İTHAL EDER HALE GELMİŞİZ.

Rusya nasıl başardı konusuna bir bakalım;

Rusya'da tahıl üretiminin sadece belli bölgelerde değil,her bölgede artış gösterdiğini anlatan Rylko, bu başarının arkasındaki faktörleri şöyle sıraladı:

1- Ülkede 13 hububat bölgesi belirlendi. Her bir bölgeye üretim kotası verildi. Yerel üreticilere fiyat desteği sağlandı.

2- Tahıl üretimi ve ihracatı konusunda çok iyi bir koordinasyon sağlandı. Tarım Bakanlığı ve diğer ilgili tüm kuruluşların katılımı ile haftada bir toplantı yapılıyor, sorunlar ele alınarak çözüm üretiliyor. Belirlenen hedefler doğrultusunda çalışmalar yürütülüyor.

3- Demiryolları, deniz yolu ve tüm lojistik faaliyetleri iyileştirildi ve maliyetler düşürüldü.

4 - Silolar gübre sektöründen alınarak hububat sektörüne verildi. Altyapı çalışmalarıyla depolama kapasitesi artırıldı.

5- Baltık Denizi limanları açılarak ticaretin çok yönlü yapılması sağlandı.

Şimdide kendimize sorular soralım,

  • Bir üretim planlamamız ve üretim politikamız neden yok. İthalatı durdursak ve başka hiçbir şey yapmasak da 18-20 milyon ton buğday zaten üretilecek gibi görünmüyor muyuz.

  • Üreticileri yüksek ve kontrolsüz girdi maliyetleri ile baş başa bırakıp üretimden çekilmelerine daha ne kadar seyirci kalacağız,

  • Tarım dışı kalan, ekilip biçilmeyen topraklarımızı nereye kadar azaltacağız.

  • Hani yüksek verimli tohum ıslah ediyorduk

  • Hani modern sulama ve tarım tekniklerimizi artıyorduk,

  • Şu kadar destek verdik diye açıklıyoruz; Yaptığımız iş gerçekte destek mi köstek mi,

  • Tarımda üretim yapanları uzaklaştırıp nerde istihdam edeceğiz.

  • Her üründe ithalatta yeni dünya rekorları mı kıracağız,

  • Tarım siyasetin ve günlük polemiklerin dışında olmalı; bu rakamlara ve gerçeklere göre bir çok yanlışlık yaptığımız açıkça görülmüyor mu,

  • Hangi ülkeden ya da kimlerden tarımımızı düzeltmesini bekliyoruz,

Kendi kendimize bu cennet ülkede tarım alanında bir çok problem oluşturmaya devam ediyoruz. Bu ülkenin potansiyeli bütün sorunları çözmeye yeter. Ancak,

 ÇÖZMEYİ GERÇEKTEN İSTİYORMUYUZ..