Türk Tarımının
Dergisi Sesi Habercisi
Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçılar Birliği Derneği İktisadi İşletmesi (BESD-BİR) genetiği deştirilmiş ‘MONN87427’ kod numaralı mısırın tavuklarda yem olarak kullanılması için Tarım ve Orman Bakanlığı’na başvurdu. Bakanlık başvuruyu onaylayarak, kararını Resmi Gazete’de 23 Ocak'ta yayımladı.
Bakanlığın kararına göre 10 yıl kullanım izni verilen GDO’lu bu yem çeşidinin ambalajlanması, taşınması, muhafazası ve nakli için mevzuatta belirtilen kurallara uyulacak ve bu yemin GDO’lu olduğuna ilişkin etiketleme yapılacak.
Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Remzi Baki Suiçmez, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bir GDO’lu mısır çeşidinin daha yem olarak tavuklarda kullanılmasına izin vermesini eleştirdi. Suiçmez, “GDO’yu tercih etmek, bir yerde GDO lobisini ülkemizde söz sahibi olmasının önünü açmaktadır. Çözüm GDO’lu yem ürünleri değil, doğal ürünler ve doğal beslenmedir” dedi.Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, salgından dolayı geciken elektrikli traktörün 3 ay içinde banttan ineceğini açıkladı. Bakan Pakdemirli, büyük tasarruf sağlayacak olan elektrikli traktörle ilgili, “Dünyada Türkiye’den başka seri üretime hazır bir elektrikli traktör platformu yok” dedi.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde düzenlenen Covid-19 Süreci ve Sonrasında Gıda Sektörü Değerlendirme Toplantısı'na katıldı.
Türkiye ekonomisinin büyümesinde tarımın önemli bir rolü olduğunu kaydeden Bakan Pakdemirli, “Yüzde 5.3 büyüyen bir sektör tarım orman sektörü. Türkiye ilk üç çeyrekte 0.5 büyüdü. Yüzde 5.14 tarım sektörü büyüdü. Doğru işler yaptık ki gıdada, tarımda, tarımın paydaşlarında doğru neticeler alabildik” dedi.
Elektrikli traktör konusunda da açıklamalarda bulunan Bakan Pakdemirli şunları söyledi;
Tarımın geleceği, geleceğin tarımı diye bir platform altında hem dijital projeler hem de Türkiye'nin büyük iş adamlarıyla buluşarak onları da tarıma yönlendirme konusunda bir platform oluşturduk.
Türkiye'nin elektrikli traktörünü bantlardan çıkarmak üzereyiz. Dünyada Türkiye'den başka seri üretime hazır bir elektrikli traktör platformu yok. Tahmin ediyorum ilk 3 ay içerisinde, aslında sene başında olacaktı üretim, pandemiden dolayı bazı malzemeler tedarik edilemedi. İlk 3 ay içerisinde elektrikli traktörümüz hazır.
Bunun manası ne? Yüzde 80 daha tasarruflu bir ürünle, elektrikli traktörle çiftçimiz çok daha rahat bir şekilde üretimini yapabilecek. 45 dakikada 8 saatlik şarj olacak.
2021 yılını su ve sulama yatırımlarında hamle yılı olarak tasarladıklarını belirten Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Gelecek yıl 51 baraj ve 39 gölet olmak üzere toplam 90 depolama tesisi daha bitirerek, depolama sayısını 1617’ye, kapasitesini ise 180 milyar metreküpe ulaştıracağız dedi.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde gıda arz güvenliğinde ve vatandaşların temel gıda maddelerini temininde sorun yaşanmadığına dikkat çeken Pakdemirli, “Bakanlık olarak gıda ihtiyacını karşılayacak ürün stokları kontrol edilerek, fiyat artışlarının olmaması için takiplerimiz devam etmiştir. Aralık ayı itibarıyla 19,9 milyar lira destek ödenmiş olup, ödemeler devam etmektedir.Avrupa Birliği'nin finansal desteği, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) uzmanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın iş birliğinde hayata geçirilen "Uygulamalı Çiftçi Okulu" projesi devam ediyor.
Proje kapsamında, Van ve yöresinde önemli geçim kaynaklarından olan kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi otlu peynirin, marka değerinin ve kalitesinin artırılması, daha geniş pazarlara satılması amacıyla Çatak ilçesinde "uygulamalı otlu peynir yapımı kursu" başlatıldı.
Tarım ve Orman İl Müdürlüğü görevlileri, kursa katılan 25 kadını, koyun sütü ile yaylalardan toplanan dağ nanesi, kekik, sirmo (yabani sarımsak), mendo, helis, siyabo gibi endemik otlarla hazırlanan otlu peynirin tuz oranı, sütün saklama koşulları, plastik bidonlar yerine topraktan yapılan küplerin kullanılması konularında bilgilendiriyor.
Daha önce geleneksel yöntemleri kullanan kadınların, 6 ay sürecek eğitimlerin ardından, belirlenen standartlar doğrultusunda ürettikleri peynirleri, daha sağlıklı koşullarda muhafaza ederek pazarlanması hedefleniyor.
Proje Koordinatörü Bünyamin Hakan, kentin en önemli değerlerinden otlu peynirin değerini artırmak ve özelliklerini koruyarak gelecek nesillere aktarmak amacıyla kursun düzenlendiğini söyledi.
Van'ın tarım, hayvancılık ve gıda yönünden önemli bir şehir olduğunu belirten Hakan, şunları kaydetti:
"Uygulamalı Çifti Okulu duvarı olmayan okuldur. Üreticilerimize sahada, karla kaplı bahçelerde ve ahırlarda eğitimler veriyoruz. Çiftçilerimizin iş becerilerini geliştirmeyi, kazançlarını artırmayı ve onlara iş olanağı sağlamayı amaçlıyoruz. Proje kapsamında Çatak'ta 25 kadın üreticiye otlu peynir yapımıyla ilgili eğitimler veriyoruz. Eğitimler sayesinde kentimizin en önemli değeri olan otlu peynir hak ettiği değeri görecek. Marka haline getireceğimiz otlu peyniri tüm dünyaya tanıtmayı hedefliyoruz. Otlu peyniri ihracatı olan bir ürün haline getireceğiz."
Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından, “Çanakkale ilinde küçükbaş hayvanlarda süt verimi ve üretiminin arttırılması” projesi hazırlandı. Proje ile Ezine peynirinin ham maddesi olan koyun sütü talebini karşılamak ve bölgedeki küçükbaş hayvancılık işletmelerinin verimliliğini arttırmak amaçlanıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından proje desteklendi ve finanse edildi. Geçtiğimiz gün Vali İlhami Aktaş ve yetkililer, alanda incelemelerde bulundu. Çanakkale’de Ezine ve Bayramiç bölgesinde küçükbaş hayvancılık desteklenecek ve üretimin arttırılacak.
Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından, “Çanakkale İlinde Küçükbaş Hayvanlarda Süt Verimi ve Üretiminin arttırılması” projesi yapıldı. Hazırlanan projeye Tarım ve Orman Bakanlığı destek verdi ve finansman sağladı. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin talimatları üzerine Ezine Merkez ve Bayramiç Yukarı Şevik köylerinde toplu küçükbaş yetiştiriciliği yapılacak. Alanda geçtiğimiz günlerde Vali İlhami Aktaş ve yetkililer incelemelerde bulundular.
Gerçekleşen incelemeye, Vali İlhami Aktaş, AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü Zekeriya Erdurmuş, Ezine Kaymakamı Hacı Arslan Uzan, Bayramiç Kaymakamı Sercan Gökdemir, Tarım ve Orman İl Müdürü Erdem Karadağ, Ezine Belediye Başkanı Güray Yüksel, Ezine OSB Müdürü Alper Altınok, Bayramiç Ziraat Odası Başkanı İsmail Pehlivan’da katıldı.
Ezine Danışment Mahallesi ve Bayramiç Yukarı Şevik Köyü mera alanında yapılan incelemelerde, Tarım ve Orman İl Müdürü Erdem Karadağ tarafından proje kapsamında küçükbaş hayvanlarda kaliteyi ve üretim miktarını arttırmak amacıyla hayvancılığın toplu olarak yapılabileceği alanlarda hayvan ıslah çalışmaları, meralarda ihtiyaç duyulan altyapı çalışmalarını, barınakları iyileştirmesi, barınakların altyapılarını iyileştirilmesi ve hayvan bakım besleme konusunda verilecek eğitimler hakkında bilgi verildi.
“Çalışmalar birbiri ardına meyvelerini veriyor”
Konuyla ilgili açılamalarda bulunan AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, “Son yıllarda, kentimizin markasını daha üst seviyelere taşımak adına sürdürdüğümüz çalışmalar birbiri ardında meyvelerini veriyor. Grup Başkanvekilimiz Bülent Turan ile, her alanda büyük yatırımları kentimize kazandırarak, potansiyelimizi daha da iyi değerlendirmeyi amaçlıyoruz.
“Çanakkale’mizin ön planda olacağı bir dönem olacak”
Çiftçimiz, üreticimiz, esnafımız, vatandaşımız çalışmalarının karşılığını hak ettikleri şekilde alsınlar istiyoruz. Gıda ürünlerimizi hem ülke hem dünya piyasasına daha kolay sunabileceğimiz Ezine Gıda OSB, Ayvacık jeotermal sera OSB… Sonrasında peynir denince ilk akla gelen ürün olan Ezine peynirinin hammaddesi koyun sütünü de daha bol, daha kaliteli, daha ulaşılabilir hale getirmek istiyoruz. Önümüzdeki dönem, ulaşımdan üretime, tarımdan hayvancılığa her yönüyle Çanakkale’mizin ön planda olacağı bir dönem olacak” dedi.Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından çevrimiçi gerçekleştirilen Türkiye'de tarım öğretiminin 175. yıldönümü kutlama programına katılan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, konuşmasının başında Diyarbakır Lice'de teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Çelik'e rahmet, yaralı askerlere de şifa diledi. Pakdemirli ayrıca, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü tebrik etti.
Türkiye'de futboldan sonra en çok konuşulan konunun tarım olduğunu, tarımdan sonra en çok konuşulan konunun ise eğitim olduğunu söyleyen Bakan Pakdemirli, "İtiraf etmeliyim ki ben, makul olduğu müddetçe konuşanları da haklı buluyorum. Zira iki hayati şey vardır; karnın doyması, aklın doyması. İşte tam da bu noktada karşımıza tarım eğitimi çıkıyor. Çünkü biliyoruz ki tarım ile bilginin önemini çok iyi kavramış toplumlar daima öndedir, belirleyicidir, tetikleyicidir.
Tabii tarım eğitimi, neredeyse insanlık tarihi kadar eski. İnsanı yalnızca tüketen değil, üreten bir varlık konumuna yükselten de yine tarımın kendisi. Binlerce yıldan günümüze kadar şekil değiştirerek devam eden tarımsal üretim, bugün dünyada en önemli ticari sektör, en önemli üretim ve istihdam dalı olmuştur. Artık bütün dünya ülkeleri tarımsal üretime, üretim kaynaklarına bir başka önem veriyor. Çünkü tarımsal üretimin temel amacı olan gıda üretimi, dünyada stratejik sektör olma özelliğini her geçen gün daha da artırıyor. Hatırlarsınız, bundan 40-50 yıl kadar önce, az gelişmiş ülkeler, tarım ülkesi olarak nitelendirildi. Gelişmişlik düzeyini belirleyen ise, tarımdan çok sanayi ve teknolojiydi. Bugün görüyoruz ki tarım; ekonominin ve sanayinin ham maddesi. Bugün tarım; ekolojinin, biyolojinin, iktisadın kesişim merkezi. Tarım bugün; ticaret, sanayi, diplomasi, sağlık ve turizmin lokomotifi.
Bugün tarım; dengeli ekonomik büyümenin, sosyal gelişmişliğin göstergesi. Tabi bu tarım, ilkel tarım uygulamalarıyla yapılan tarım değil. Çünkü bugünkü büyük rekabet ortamında, her ne üretirseniz üretin; bilgisiz, bilimsiz, sanayisiz, teknolojisiz, markasız, reklamsız, dijital dünyasız hareket ederseniz, emeğinizin karşılığını alamıyorsunuz. Yani tarımın bilgi çağının nimetlerinden en üst düzeyde faydalanması, artık şarttır. Çünkü bu asır, teorik bilginin değil, bilgiyi pratik etmenin asrıdır.
Evet, hepimizin ezbere bildiği bir şey var; ülke ve dünya nüfusu artıyor, küreselleşme yükseliyor. İklim değişiklikleri ve buna bağlı etkiler kapıda. Bir yanda açlık, diğer yanda obezite artık hayatımızda. Ve tarım, artık Milli Savunma Sanayii kadar stratejik konumda. Bir şeyi itiraf etmemiz gerekiyor ki, hâlihazırda, sahip olduklarımızla bir süre daha idare edebilir, iyi gidebiliriz. Ancak geleceği öngöremezsek, tedbirli ve planlı hareket etmezsek ne kendimize, ne de dünyamıza yetemeyeceğiz. Öyle ki, suyunuz azalırsa sulama yapamazsınız. Toprağınız verimsizleşirse tarım yapamazsınız. Nüfus bu denli hızla artarken, birkaç dönüm tarlayla kimseyi doyuramazsınız. Ürettiğinizi markalaştıramazsanız, sürdürülebilirliği sağlayamazsınız. İşte burada yapılacak en iyi iş verimi ve kaliteyi yükseltmektir. Bunun yolu ise tarıma teknolojiyi, modern yöntemleri, kısacası bilgiyi hâkim kılmaktan geçmektedir" diye konuştu.Türkiye’de tarım eğitiminin 175’inci yıldönümü dolayısıyla Ege Üniversitesinde düzenlenen programda konuşan Bakan Pakdemirli, “Türkiye’nin tarımsal altyapısı sağlam. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayetiyle en büyük diye düşüneceğimiz her türlü problemlerin üstesinden başarı ile geliyoruz. Biz her zaman yarınlarımıza pozitif bakıyoruz ama en kötünün de kötüsü senaryolara da her zaman Bakanlık olarak sektör paydaşlarımız ile birlikte hazırız” dedi.
Programın açılışında konuşan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, “Tarım eğitiminin başlamasının 175. Yılı münasebeti ile bir aradayız. Tarım, dünyanın en eski mesleklerinden. Tarım eğitimi de insanlığın en köklü bilgilerini ve tecrübelerini nesilden nesile aktardığı hayati bir faaliyet alanı. 1955 yılında kurulan ve kurulduğu yıldan bugüne büyük gelişim gösteren Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi de bölgenin ilk ve ülkemizin ikinci ziraat fakültesi olma özelliğini taşıyor. URAP’ın dünya üniversitelerini bilim alanlarına göre sıraladığı raporda, ziraat ve çevre alanında dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasına Türkiye’den 10 üniversite girdi. Bu üniversiteler arasında birinci sırada ise Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi yer almakta. Bu başarıdan dolayı hocalarıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi.
“Ziraat fakültelerinin önemini bir kat daha arttı”
Son yıllarda ülkeler arası mücadelelerin su ve gıda gibi temel besin kaynaklarına göre yeniden şekillendiğini söyleyen Bakan Pakdemirli, “Bu durum, ziraat fakültelerinin önemini bir kat daha artırmaktadır. Bu kapsamda biz de Bakanlık olarak Ar-ge faaliyetlerimize, akıllı tarım uygulamalarımıza teknolojik ve dijital tüm imkânlarımızla daima üniversitelerimizin yanında olduk. Geçen yıl Mayıs ayında tarım eğitimi adına çok önemli bir platform kurduk. Tarım Orman Akademisi adıyla kurduğumuz bu dijital eğitim sistemini tüm çiftçilerimizin, araştırmacılarımızın ve ilgililerin hizmetine açtık. İlk dersini benim verdiğim akademide bugüne kadar 70’den fazla akademisyen ve uzman ders verdi. EÜ’den de hocalarımızı bu platformda ders vermeye davet ediyoruz. Bakanlık olarak asırlarca edindiğimiz bilgileri tüm tecrübelerimizi, tüm tavsiyelerimizi bu akademide herkesle paylaşıyoruz. Akademimiz tam anlamıyla bir bilgi hazinesi” diye konuştu.
Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, Hamsi Avcılığının kısmi olarak durdurulduğunu bildirdi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi.
Yapılan gözlem ve denetimler ile araştırma kuruluşları tarafından yapılan izleme çalışmaları sonucunda, İstanbul Boğazı’nda ve Karadeniz'de hamsi balıklarında yasal avlanabilir boy uzunluğunun altındaki bireylerin oranında artış olduğu ve et verimlerinin ise oldukça düşük olduğu tespit edilmiştir.
Özellikle bu yıl yaşanan çevresel ve iklimsel faktörlerin etkisine bağlı olarak gerçekleşen bu durum nedeniyle, gerek balığın avlanabilir yasal boy uzunluğuna, gerekse de balığın biyolojik yapısına uygun olmayan avcılık giderek artış göstermiştir.
Sonuç olarak da mevcut avlanılan balıkların avlanma miktarlarında, değerlendirilmeyen ve pazara sunulmayan balık miktarlarındaki oran artışı devam etmektedir.
Yaşanan bu durumun, gelecek yılların hamsi stoklarına ve anaçlarına olumsuz etki edeceğinden, balıkçılık yönetimi açısından acil bir önlem alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Sektör paydaşlarımız, bilim insanları ve çok sayıda balıkçı ve balıkçılık örgütleri temsilcileriyle yapılan istişareler sonucunda, “Hamsi Avcılığının” kısmi olarak durdurulması kararı alınmıştır.
Buna göre; İstanbul Boğazı’nın tamamında ve Karadeniz’de İstanbul İli Sarıyer İlçesi Kumköy Aslan Burnu’ndan, Gürcistan sınırına kadar olan karasularımızda 08 Ocak 2021 saat 00:01’den itibaren 18 Ocak 2021 saat 00:00’a kadar 10 gün süreyle her türlü av aracıyla ticari amaçlı Hamsi Avcılığı’na izin verilmeyecektir.
Bu süre içerisinde Bakanlığımızca yapılacak gözlem ve incelemeler neticesinde hamsi balıklarının biyolojisinde bir düzelme olmaması halinde, 10 ar günlük periyodlarla 20 gün daha hamsi avcılığı durdurulabilecektir.
Marmara Denizinde ve İstanbul Boğazının Karadeniz girişinin batısındaki hamsi stoklarında balığın biyolojisi açısından bir olumsuzluk tespit edilmediği için buralarda bir durdurma söz konusu olmayacaktır.
Halkımızın hamsi ihtiyacı, hamsi avcılığının serbest olduğu alanlardan yakalanan ve soğuk hava depolarında muhafaza edilen ürünlerle karşılanmaya devam edilecektir. Diğer taraftan istavrit, lüfer, mezgit, çaça gibi diğer türlerin avcılığında herhangi bir kısıtlamaya gidilmemiştir.
Getirilen düzenlemelere uygun avlanmanın temini için, Bakanlık olarak denetimlere geçmişte olduğu gibi tüm imkânlar seferber edilerek devam edilecektir.
Bunun için her türlü teknik ve altyapı önlemleri alınmıştır.
Balıkçılarımızın yavru ve yeterli et verimliliğine sahip olmayan hamsileri avlamamaları, halkımızın da bu konuda gerekli duyarlılığı göstererek, 9 cm'den küçük hamsileri almamaları ve bu tür balık satışı yapanları, Tarım Orman İl/İlçe Müdürlüklerine veya Alo 174 Gıda Hattı’na bildirmeleri, su ürünleri stoklarının korunması ve sürdürülebilir işletilmesi bakımından önem taşımaktadır.
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli yeni yıl dolayısıyla bir mesaj yayımladı.
Bakan Pakdemirli yayınladığı mesajda şunları söyledi;
Tarımın Pandemiye rağmen 2020 yılında büyüdüğünü ve bir tek gün dahi gıda stoklarında ve market raflarında sıkıntı yaşanmadığını kaydeden Bakan Pakdemirli, bu başarının çiftçimizin ve üreticimizin başarısı olduğunu belirterek, çiftçilerimize seslendi.
Tarım ve Orman Bakanı Sn. Bekir Pakdemirli’nin yeni yıl mesajı şöyle;
“Tarım sektörümüz, 2020’de her çeyrekte büyüme göstermiştir. İlk 3 çeyrek ortalamasında tarım sektörü %5,3 büyüyerek, ekonomimize önemli katkı sağlamıştır. İnşallah bu yılı tarımda, önemli bir büyüme ile kapatacağız. 9 aylık tarımsal hasılamız geçen yılın aynı dönemine göre %20, tarım ve gıda ürünleri ihracatımızda yılın ilk 10 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre %5 artış gösterdi.
Bu dönemde birçok ülke, gıda sektöründe önemli güçlükler yaşarken, aldığımız önlem ve tedbirlerle bizler; çiftçilerimiz, üreticilerimiz ile durmaksızın çalışmaya, üretmeye devam ettik. 83 milyon vatandaşımızın sıkıntı yaşamadan hayatlarına devam etmelerini sağladık, sağlamaya da devam edeceğiz.
Bununla beraber pandemi döneminde, üretimde rekorlar da kırdık. Ülkemizde bitkisel üretimde bu yıl, 2019’a göre 7 Milyon ton artışla 124 Milyon tona ulaşmış, Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmıştır.
Hayvansal üretimde ise 2020 yılı ilk 6 aylık verilerine göre; büyükbaş hayvan varlığımız bir önceki yıla göre, 800 bin baş artışla 18,6 Milyon başa, küçükbaş hayvan varlığımız ise 6,6 Milyon baş artışla, 55,1 milyon başa yükseldi. Küçükbaştaki 6,6 Milyon baş artış ile bir yıl bazında miktar olarak son 80 yıldaki en fazla artışı sağladık. Hamdolsun, küçükbaş hayvan varlığında AB’de birinci, büyükbaşta ikinci sıradayız.
Tarımda verimliliğin artırılması ve üretimin doğru yönlendirilmesi için tarımsal desteklere, büyük önem veriyoruz. 2020 yılında; Tarımsal destek miktarını 2019’a göre %37 gibi büyük bir artışla, 22 Milyar Liraya çıkardık. 2021 yılında ise tarım-orman sektörüne yani çiftçimize toplam 24 Milyar lira tarımsal destek ödeyeceğiz.
Bizler Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde ülkemiz, milletimiz için çalışmaya devam ediyoruz. Çaba sizden, destek bizden diyerek; yeni umutlarla karşıladığımız 2021 yılının üreticilerimiz ve çiftçilerimiz başta olmak üzere bütün insanlığa sağlık, mutluluk ve bereket getirmesini diliyorum.”
Tarım ve hayvancılığın yaygın yapıldığı Ağrı'da, küçükbaş ve büyükbaş hayvan sayısının arttırılması için besicilere önemli destekler sunuluyor.
Valilik, mera varlığı ve besicilik anlamında önemli potansiyele sahip kentte, hayvancılık alanındaki ürünlerin hem kalitesini hem de verimini artırmak için çalışma başlattı.
Bu kapsamda çiftçilere ipoteksiz ve faizsiz uygun şartlarda kredi imkanı sunulurken Valilik, Belediye, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile Ziraat Bankası ortaklığıyla başlatılan "5 Yılda 750 Bin Koyun Projesi" kapsamında, ilk aşamada 14 çiftçi, toplamda 1200 koyun almanın sevincini yaşadı.
Büyükbaş hayvan sayısının arttırılması için çalışmaların sürdürüldüğü kentte, karkas et ve diğer et ile süt ürünlerinin üretilebileceği tesislerin yapılması hedefleniyor.
- "Kentte 1 milyon 400 bin küçükbaş, 400 bin de büyükbaş mevcut"
Vali Osman Varol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ağrı'nın geçmişten günümüze tarım ve hayvancılık açısından hem ülkenin hem de bölgenin merkezi olduğunu söyledi.
Tarım ve hayvancılık alanında kente ciddi anlamda sınıf atlattıracak birçok projenin hazırlığı içerisine girdiklerini ifade eden Varol, şöyle konuştu:
"Ağrı'nın arazi niteliğine baktığınızda yüzde 70'ten fazlasının otlak ve meralardan oluştuğunu görmekteyiz. Bu aslında inanılmaz bir potansiyel ve kuvvettir. Bu anlamda ciddi bir hayvan varlığına sahibiz. 1 milyon 400 bin küçükbaş ve yaklaşık 400 bin de büyükbaş hayvanımız mevcut. Bizler hem bu hayvan varlığının getirilerinden çok verimli bir şekilde istifade edemiyoruz hem de bunun sayısını artırma noktasında istediğimiz başarıyı ortaya koyamıyoruz. Hem hayvan sayımızı sayısal olarak artırmak hem de mevcuttan ve bundan sonra elde edeceğimiz hayvan varlığından daha fazla gelir ve katma değer elde etmek için çeşitli alanlarda projeler hazırlıyoruz."
Vali Varol, kentteki küçükbaş hayvan varlığını artırmak adına Ziraat Bankası iş birliğiyle hayata geçirilen koyun projesine 2 binin üzerinde başvuru olduğunu ve çiftçilerin koyunlarını almaya devam ettiğini anımsatarak, hayvan sayısını artırmak ve hayvancılığı geliştirmek için çok ciddi projeler hayata geçireceklerini vurguladı.
İldeki küçükbaş hayvan varlığını 3 milyona ulaştırmayı hedeflediklerini aktaran Varol, "Bu hedefleri gerçekleştirirken, insanlarımızın eğitimine de önem veriyoruz. Özellikle otlak ve meralarımızın bilinçli bir şekilde kullanılması, belirli bir planlamaya dahil olması ve hayvancılığın verimli bir şekilde gerçekleştirilmesi için de vatandaşlarımızla iletişim halinde olup eğitim çalışmaları düzenliyoruz. Otlak ve meraların verimini artırmak adına ıslahları yönünde de çok ciddi çalışmalarımız var." diye konuştu.
Bitkisel üretim miktarları, 2020 yılında bir önceki yıla göre tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 8,7, sebzelerde yüzde 0,3, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde yüzde 5,8 oranında artış gösterdi.
TÜİK’in açıkladığı bitkisel üretim verilerini değerlendiren Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, aldıkları tedbirler sayesinde tarımsal üretimin pandemiye rağmen büyüdüğünü söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bir karış tarım toprağı boş kalmayacak” hedefi doğrultusunda pandemi sürecinde üretimin arttığına dikkat çeken Pakdemirli,
“2020 yılında birçok üründe Cumhuriyet tarihinin rekor üretimlerine ulaştık. Ülkemiz bitkisel üretimi 2020 yılında bir önceki yıla göre %5,9 artış göstererek toplam 124 milyon tonu aşmıştır. Bu başarı, pandemiye rağmen tarladan, bahçeden ayrılmayan, üretime kesintisiz devam çiftçimizin ve tarım sektörümüzün başarısıdır.” dedi.
Atıl/boş veya nadasa bırakılan alanlarda başlatılan projelerin yanında, birim alandan elde edilen verimi yükseltmeye yönelik yürütülen çalışmaların sonucunda tarımsal hasılanın artmaya devam ettiğini ifade eden Pakdemirli, bitkisel üretim miktarlarının 2020 yılında yaklaşık olarak tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 69,3 milyon ton, sebzelerde 31,2 milyon ton, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde 23,6 milyon ton olarak gerçekleştiğini açıkladı.
Tahıl ürünleri üretim miktarlarının 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 8,1 oranında artarak yaklaşık 37,2 milyon tona ulaştığını dile getiren Pakdemirli, bir önceki yıla göre;
“Buğday üretimi yüzde 7,9 oranında artarak 20,5 milyon ton, arpa üretimi yüzde 9,2 oranında artarak 8,3 milyon ton, dane mısır üretimi yüzde 8,3 oranında artarak 6,5 milyon ton, yulaf üretimi %18,7 oranında artarak yaklaşık 314,5 bin ton oldu.” dedi.
Bakan Pakdemirli, kırmızı mercimeğin %5,9 oranında artarak yaklaşık 328,4 bin ton, yumru bitkilerden patates ise %4,4 oranında artarak 5,2 milyon ton olarak gerçekleştiğini dile getirdi.
“ŞEKER PANCARI ÜRETİMİ YÜZDE 16,3 ARTTI”
Pakdemirli, tütün üretiminin %12,2 oranında artarak 76,5 bin ton, şeker pancarı üretiminin ise %16,3 oranında artarak 21 milyon tona yükseldiğini söyledi.
“MUZDA ARTIŞ YÜZDE 32,8 OLDU”
Meyve, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarının 2020 yılında bir önceki yıla göre %5,8 oranında artarak yaklaşık 23,6 milyon tona ulaştığına dikkati çeken Pakdemirli,
“Meyveler içinde önemli ürünlerin üretim miktarlarına bakıldığında, bir önceki yıla göre elma %18,8, şeftali %7,4, kiraz %9,1, çilek %12,3, nar ise %7,3 oranında arttı.
Turunçgil meyvelerinden mandalina %13,3, sert kabuklu meyvelerden Antep fıstığı ise %248,7 oranında arttı. İncirde %3,2, muzda ise %32,8 oranında artış oldu.” İfadelerini kullandı.
Sebze ürünleri üretim miktarının ise 2020 yılında bir önceki yıla göre %0,3 artarak yaklaşık 31,2 milyon tona yükseldiğini anlatan Pakdemirli, şöyle konuştu:
“Sebze ürünleri alt gruplarında üretim miktarları incelendiğinde, yumru ve kök sebzeler %0,7, başka yerde sınıflandırılmamış diğer sebzeler ise %3,4 oranında arttı. Sebzeler grubunun önemli ürünlerinden domateste %2,8, kuru soğanda %3,6, salçalık kapya biberde %4,6 oranında artış oldu.”
“2021 YILINDA ÇİFTÇİLERİMİZE 24 MİLYAR LİRA ÖDEME YAPACAĞIZ”
Bakan Pakdemirli, 2021 yılında tarımsal üretimin daha da artması ve ortaya koydukları hedeflere ulaşılması için üreticilerimizin destekleyeceklerini ve ilave 2 milyar lirayla birlikte toplamda 24 milyar tarımsal destek ödemesi yapacaklarını da söyledi.
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından oluşturulan "Tarımın Geleceği Geleceğin Tarımı Platformu" ile iş dünyası ve tarım sektörü buluşturulurken, tarım sektörünün potansiyeli yatırımcılarla paylaşıldı.
Bu kapsamda, sektörde finansman, teknoloji ve Ar-Ge yatırımı gerektiren alanlarda iş dünyasının talepleri doğrultusunda gerekli altyapı ve rehberlik çalışmaları yapılacak. Küçük ve orta boy işletmelerin kapasitelerinin yetmediği alanlara iş dünyası yönlendirilecek. Bu sayede, tarım-sanayi entegrasyonunun sağlanması ve "Tarıma yatırım yarına yatırımdır" sloganıyla yeni yatırımcıların sektöre kazandırılması hedefleniyor.
İş dünyasından gelen görüş ve öneriler doğrultusunda da ürün ve sektör bazında yatırım rehberlerinin hazırlanmasına başlandı. Ceviz, badem, zeytin, trüf mantarı, mavi yemiş, keçiboynuzu, arıcılık, ipek böcekçiliği ile kaz ve hindi yetiştiriciliği gibi alanlarda hazırlanan yatırımcı rehberleri ve fizibilite raporları yatırımcının kullanımına sunuldu. Bu rehberler ve fizibilite raporlarıyla yatırımcılar, nasıl bir yatırım ile ne kadar kazanç sağlayacağını daha işin başında planlamış oluyor.
Sırada, kekik, adaçayı, anason, kuşburnu, çörek otu, çemen, sumak, sarı kantaron, oğul otu ve tıbbi nane üretimi gibi alanlar bulunuyor. Bakanlık, bu alanlara yatırım yapmak isteyenler için fizibilite raporu ve yatırımcı rehberlerini hazırlamaya başladı.
Yapılan ön çalışmaya göre, 10 dekarlık alanda adaçayı üretmenin maliyeti ortalama 10 bin 184 lira iken net karı 17 bin 766 lira, kekik üretiminin maliyeti 11 bin 506 lira iken net karı 17 bin 442 lira olarak hesaplandı. Tıbbi nane üretiminin maliyeti 17 bin 907 lira iken net kar 27 bin 433 lira olarak belirlendi. Bakanlık, böylece söz konusu bitkileri üretmenin karlı bir yatırım olduğunu ortaya koymuş oldu.III. Tarım Orman Şurası kapsamında belirlenen eylemler bir bir hayata geçiriliyor.
2019’un Kasım ayında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından III. Tarım Orman Şurası sonuç bildirgesi açıklandı. Tarımın sürdürebilirliği, gıdanın geleceği, ormanlarımızın yarını ve suyun istikbali için 5 yıllık planlar oluşturuldu ve 25 yıla ışık tutacak bir yol haritası hazırlandı. İki ayda tamamlanan Eylem planı hemen uygulamaya konuldu.
Tarım ve Orman Bakanımız Dr. Bekir Pakdemirli başkanlığında “Tarımda Yeni ve Yerli Bir Yüzyıl” vizyonu ile işe koyulan ilgili birimlerimiz, 8 ana başlıkta belirlenen 2020 yılı eylemlerini bir bir hayata geçirdi. Tarımsal Üretim ve Arz Güvenliği, Güvenilir Gıda, Kırsal Kalkınma, Balıkçılık ve Su Ürünleri, Toprak ve Su Kaynakları, Biyolojik Çeşitlilik ve İklim Değişikliği, Ormancılık, Dijitalleşme, Teknoloji Kullanımı, Ar-Ge” başlıklarında ‘yapacağız’ denilen bütün adımlar atıldı.
DİTAP’tan Tarım Orman Akademi’ye, Desteklerin artırılmasından, Gıdanı Koru kampanyasına, Hazine arazilerinin üretime kazandırılmasından, Orman varlığının artırılmasına, yangınlarla mücadele ekipmanının genişletilmesine kadar eylem planları, 2020 için verilen sözler ve projeler başarı ile tamamlandı.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, dün olduğu gibi bugün ve yarın da hayvancılığı desteklemeye devam edeceklerini söyledi.
Pakdemirli, Silivri’de, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu tarafından sağlanan hibeyle organik süt üretim işletmesine güneş enerji paneli kurulan çiftlik sahibi Saliha Aysun Sökmen ile görüntülü görüştü.
İstanbul Tarım ve Orman Müdürü Ahmet Yavuz Karaca’nın da hazır bulunduğu görüşmede, Bakan Pakdemirli’ye güneş panelleri ve çiftliğin bazı bölümleri gösterildi. Pakdemirli, çiftliğe önemli bir yatırım yapıldığını belirterek, “Yatırım yapılan 435 bin liranın 217 bin lirasını biz vermişiz hibe tutarı olarak. 20 yıla yakındır da hastalıktan ari işletme sertifikasına sahipmişsiniz. Bundan dolayı teşekkür ediyorum.” dedi.
Özellikle Trakya bölgesinin bu konuda hastalıktan ari bölge olma konusunda başı çektiğini aktaran Pakdemirli, “İşletmelerimiz de hakikaten yüz güldürecek işler yapıyor. Kadın girişimci olmanız da bizim için son derece önemli. Biz, dün olduğu gibi bugün de, yarın da sizi desteklemeye devam edeceğiz.” diye konuştu.
Antalya’nın Kepez ilçesinde mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan Altın Erdoğan, tarladan dönerken servis aracında maske takılmasını talep ettiği için darp edildi. Bir buçuk ay önce meydana gelen olayın ardından bir gözünü kaybeden Erdoğan, adalet arıyor.
60 yaşındaki Erdoğan, geçim sıkıntıları nedeniyle eylül-ekim aylarında nar ve portakal bahçelerinde mevsimlik işçi olarak çalışıyor. Sabah hava aydınlanmadan nar bahçesine giden Erdoğan, günlük 80 lira yevmiye ile çalıştığını söyledi.
Olay günü kendilerini tarlaya götüren çavuş dedikleri kişi ile tartıştığını belirten Erdoğan, “Yemek dahi yemeden sabah 7’den akşam 3’e kadar çalıştık. Ben çavuşa, ‘Yemek yemeyecek miyiz, biz köle değiliz?' dedim. Çavuş, ‘Yemek yok. Tarlayı bir an önce bitirip gideceğiz' dedi. Bu olaydan sonra gün boyu benimle uğraştılar” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, sonrasında yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Akşam dönerken serviste genç işçiler vardı, maske takmıyorlar. Onları uyardım 'maske takın' diye. Sonra onları videoya çekmeye başladım. Çavuşun eşi arabayı durdurdu, yanıma geldi, boğazımı sıktı. Telefonumdan videoyu sildiler. Evin yakınına geldiğimizde beni beklettiler. Eve gitmeye çalıştığımda da saldırdılar. Sol gözümden kanlar akmaya başladı. Bir gözüm görmüyordu zaten, şimdi diğer gözümü de kaybettim. Adaletin yerini bulmasını, bu kişilerin yargılanmasını istiyorum.”
Erdoğan’ın avukatı Bilge Yılmaz ise hukuk mücadelesi başlattıklarını açıkladı. Yılmaz, “Karakol soruşturması henüz tamamlanmadı. Altın hanım için hastaneden bir ön rapor bekleniyor şu an. Ancak karakol soruşturması eksik yapılmış zaten. Müvekkilin telefonunun zorla alınıp video kayıtlarının silinmesi vb. soruşturulmamış. Bunun için savcılığa ek başvuruda bulunduk” dedi.
Erdoğan’ın korkutulduğunu belirten Yılmaz, “Azmettirici S.A ve eşi H.A., Altın hanımı çocuklarını kaçırmakla tehdit etmiş. Korkudan ilk ifadesinde kaza yaşandığını söylemiş”diye konuştu.
Erdoğan’ın sol gözündeki görme kaybının yüzde 97 olduğunu söyleyen Yılmaz, “Hukuk mücadelesi başlattık. Çok fazla destek telefonları alıyoruz. Bunlar bizim için moral oluyor. Altın hanım yalnız olmadığını hissediyor” ifadelerini kullandı.
Tarım ve Orman Bakanlığı, gıda ürünlerinin etiketinde 'trans yağ' ibaresini kaldırmak için hazırladığı yönetmelik taslağında geri adım atacağı sinyalini verdi.
Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Harun Seçkin HaberTürk televizyonunda Mehmet Akif Ersoy'un sunduğu programda hazırlanan taslağın görüşe açıldığını ve gelen görüşler doğrultusunda trans yağ ibaresinin etiketlerde kalabileceğini söyledi.
Dünya gazetesinin haberine göre; Seçkin, program sonunda son bir cümleniz var mı sorusuna: "Yani 'trans yağ yoktur' ifadesi ile ilgili bir gündem oluştu. Bunun kullanılabileceğini ifade etmek istiyorum, özellikle" yanıtını verdi.
Mehmet Akif Ersoy'un "etiketlerden kaldırılmayacak değil mi?" sorusuna ise Seçkin "Evet" dedi.Aynı bölgede 18 dekarlık alanda örtü altı üretim yapan Yaşar Tetik, ürünlerini dijital ortamda müşteriye sunma, alın terinin karşılığını alma imkanı bulduklarını dile getirdi.
Hasan Mert de yetiştirdikleri ürünleri birçok ülkeye ihraç ettiklerini, ilaç kullanmadan böcekler yardımıyla biyojik üretim yaptıklarını söyledi.
İşçilerden Hatice Elcir, sabah erken saatlerde seraya girip saatlerce çalıştıklarını, ürünleri paketleyip satışa hazırladıklarını belirterek, herkesin emeğinin karşılığını almasının önemli olduğunu vurguladı.
Ayşe Mert de sebze yetiştirmenin emek istediğini, bu yıl emeklerinin karşılığını alabildiklerini ifade etti.
"Üretici parasını nakit alıyor"
Dijital ortamda ürün satın alan bir firmanın sahibi olan ziraat mühendisi Aziz Öztürk de dijital tarımda her şeye ulaşmanın daha kolay olduğunu söyledi.
Sistemin biraz daha geliştirilebileceğini belirten Öztürk, "En büyük avantajımız pazarlık. Direkt üreticiden aldığımız için daha karlı. Market de daha ucuz alıyor, son tüketici de daha ucuza tüketiyor. Üreticiyle sözleşme imzalayıp ürünü alıyoruz, tutarını da direkt banka hesabına geçiyoruz. Üretici parasını nakit alıyor." dedi.Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, inşaat çalışmaları devam eden Yusufeli Barajı’nın 260 metre yüksekliğe ulaşıldığını ve son 15 metreye girildiğini belirterek, “Tamamlandığında yaklaşık 2,5 milyon nüfuslu bir şehrin yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak ve ekonomiye yılda 1 milyar 500 milyon lira katkı sağlayacak” dedi.
Yusufeli Barajı’nda yapılan çalışmalara ilişkin açıklama yapan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Türkiye’nin vizyon projelerinden olan Yusufeli Barajı’nın tamamlandığında 275 metre yüksekliği ile çift eğrilikli beton kemer kategorisinde Türkiye’nin en yüksek, dünyanın 3. yüksek barajı olacağını dile getirdi.
“YUSUFELİ, MÜHENDİSLİK HARİKASI BİR PROJE”
Geçen yıl Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın baraj inşaatını ziyaret ederek ‘Muhteşem Bir Eser Ortaya Çıkıyor’ değerlendirmesinde bulunduğunu hatırlatan Bakan Pakdemirli, Yusufeli Barajı inşaatında çalışmaların yoğun bir şekilde devam ettiğini belirterek, “Zor coğrafi koşullar altında böyle bir mega projeye imza atıyoruz. Belgesellik ve mühendislik harikası projedir” dedi.
Yusufeli Barajı ve HES tesisinin kurulu gücünün 558 MW ve yıllık enerji üretiminin 1 milyar 888 milyon KWh olacağını dile getiren Pakdemirli, santral binası ve enerji yapılarında betonlama çalışmalarının planladığı şekilde devam ettiğini belirtti. Barajın tamamlanması ile milli bütçeye yıllık 1 milyar 500 milyon TL katkı sağlanacağını kaydeden Pakdemirli, proje sayesinde yaklaşık 2,5 milyon nüfuslu bir şehrin yıllık enerji ihtiyacının karşılanacağını söyledi.
GÖVDE YÜKSEKLİĞİ 260 METREYE ULAŞTI
Yusufeli Barajında günlük ortalama 4.400 metreküp beton dökülüyor. Gövde betonunda gerçekleşme oranı yüzde 93 oldu ve baraj 260 metre yüksekliğe ulaşmış durumda. Baraj gövde yüksekliği inşaatında son 15 metre kaldı.
Yusufeli Barajının 275 metre gövde yüksekliği ile Eyfel Kulesinden 25 metre kısadır. Barajın gövdesi 100 katlı bir gökdelen yüksekliğindedir. Yusufeli Barajının gövdesinde kullanılacak olan 4 milyon metreküp beton ile Artvin’den Edirne’ye 13 metre platform genişliğinde beton yol yapılabilir.
Baraj tamamlandığında 275 metre ile Türkiye’nin en yüksek barajı olacak.
ÇORUH’TA TAŞKIN RİSKİ DE AZALTILACAK
Yusufeli Barajı üreteceği enerjinin yanı sıra diğer barajlara da su kaynağı olacak. Diğer taraftan Çoruh nehrinin getireceği rusubatı önemli ölçüde tutarak diğer barajların ömrünün uzamasına ve Çoruh Nehrinde oluşabilecek taşkın riskini de azaltacak.
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, çevrimiçi olarak düzenlenen IV. Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Çalıştayına katıldı.
Tıbbi ve aromatik bitkilerin sadece tarım ve ormanı ilgilendiren bir faaliyet olmadığını, gıdadan sağlığa, kozmetikte turizme kadar birçok alanı ilgilendiren önemli bir sektör olduğunu belirten Pakdemirli, dünya nüfusunun yaklaşık %70’inin tedavi ve korunma amacıyla bu ürünleri tercih ettiğini söyledi.
Dünyada yaklaşık 425 bin civarında bitki olduğu, bunlardan 50 Bin ile 70 Bin kadarının tıbbi bitki türü olarak tanımlandığı dile getiren Pakdemirli, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bugün dünyada kullanılan tıbbi bitki sayısının 20 Bin civarında olduğunu anlattı.
Bu bitkilerin 4.000’nin tedavi amaçlı ilaç olarak kullanıldığını ifade eden Pakdemirli, Dünyada 2.000, Avrupa’da ise 500’e yakın tıbbi bitkinin ticaretinin yapıldığını ve yıllık ekonomik değerinin de 115 Milyar Dolar civarında olduğunu dile getirdi.
Türkiye’nin biyolojik zenginlik bakımından önemli bir konumda olduğuna dikkati çeken Pakdemirli, ‘‘3 gen merkezinin kesişme noktasında olan Türkiye, yaklaşık 4.000’i endemik, yani bu coğrafyaya has olmak üzere, toplam 12 bin bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Başka bir ifadeyle, Avrupa kıtasından daha fazla biyolojik çeşitliliğe sahip bir ülkeyiz. Tıbbi ve aromatik bitkiler yönünden ise zengin bir potansiyele, üretim için uygun iklim ve habitatlara sahibiz. Bu zenginliğimiz içinde 1.700 civarında bitki, tıbbi özellik taşımaktadır. Bunun 500’ünü tıbbi ve aromatik bitki olarak değerlendiriyoruz. Bu veriler bize, dünya üzerindeki tıbbi bitkilerin yaklaşık %6’sının ülkemizde olduğunu göstermektedir. Ülkemiz, hem doğadan toplanan defne, kekik, adaçayı gibi ürünlerde, hem de kültürü yapılan kimyon, anason, nane, rezene gibi ürünlerde geniş bir popülasyona sahiptir. Ayrıca, Asya ile Avrupa arasında bir köprü konumunda bulunan Anadolu, bu bitkilerden yararlanma konusunda da zengin birikime sahiptir. Ülkemizin sahip olduğu bu zenginliği, daha yüksek katma değere çevirmesi ve bu pazardan daha yüksek pay alması son derece önemlidir’’ dedi.
‘‘Tıbbi Ve Aromatik Bitki Üretimimiz 5 Kat Artışla 370 Bin Tona Yükseldi’’
Son 18 yılda tıbbi ve aromatik bitki ekiliş alanının 2 kat artışla 1,7 milyon dekara,
üretiminin ise 5 kat artışla 370 bin tona yükseldiğini belirten Pakdemirli, ‘‘İhracat değerimiz 105 Milyon Dolardan 4 kat artışla 404 Milyon Dolara ulaştı. Kekik ve defne ihracatında dünya lideriyiz. Dünya defne ihtiyacının %90’ını biz karşılıyoruz. Yine, kimyon, adaçayı, biberiye ve anasonda da önemli bir tedarikçi konumundayız’’ diye konuştu.
Son 2,5 yılda Anadolu Adaçayı, Dağ Çayı, Ekinezya, Kekik, Oğulotu, Şevketibostan, Tıbbi Adaçayı, Kapari türlerinde toplam 11 yeni çeşit geliştirdiklerini ifade eden Pakdemirli, ‘‘Biyolojik çeşitliliğe dayalı geleneksel bilginin kayıt altına alınması projesiyle, ülkemizdeki ürünlere ilişkin bilgilerin derlenmesi ve veri sisteminin oluşturulmasını sağladık. Bu sistem sayesinde, elimizdeki yaklaşık 2 milyon veriyle tıbbi ve aromatik bitki çalışmalarına ciddi bilgi kaynağı sağlıyoruz. Bakanlığız araştırma enstitülerince, tıbbi aromatik bitkiler konusunda toplama, kültüre alma, adaptasyon, çeşit geliştirme gibi çalışmalar yürütülüyor. Böylece, yok olma ihtimali olan bitkileri koruma altına alarak, sürdürülebilir üretimini teşvik ediyoruz. 2004’ den bu yana Kamu özel sektör ve Üniversiteler tarafından 20 türde toplam 71 tescilli çeşit geliştirildi. Bunun 16 türdeki 33 çeşidinin tescili Bakanlığımız araştırma enstitülerimiz tarafından yapıldı. Ayrıca, Tohum Gen Bankamızda 264 türe ait 2.641 tıbbi ve aromatik bitki örneğini de koruma altına aldık’’ değerlendirmesinde bulundu.
Bakanlık olarak, tıbbi aromatik bitkilerin hem üretimini hem de katma değerini artırmak amacıyla çok sayıda destek ve hibe verdiklerini anlatan Pakdemirli, şöyle konuştu:
‘‘İyi tarım ve organik tarım kapsamında yer alan tıbbi ve aromatik bitki üreticilerine dekar başına bireyselde 40 Lira, grup sertifikasında ise 20 Lira destek veriyoruz. 2008 yılından bu yana iyi tarım uygulamaları kapsamında yaklaşık 696 bin dekar alanda 71 Milyon Lira destekleme ödemesi yaptık. Bunun, alan olarak neredeyse tamamını (628 Bin dekar), destek miktarının da 41 milyon Lirasını son 2,5 yılda ödedik. 2013 yılından bugüne kadar ise organik tarım olarak bu ürünleri yetiştiren üreticilere 58 bin dekar alanda 2,7 Milyon Lira organik tarım desteği verdik. TARSİM ile tıbbi aromatik bitkilerin büyük bölümünü dolu zararı kapsamında sigorta teminatı altına aldık. Ayrıca, yağ gülü için de isteğe bağlı don zararı teminatı verdik. Kırsal kalkınma destekleri kapsamında, tıbbi aromatik bitkilerin işlenmesi, depolanması ve paketlenmesine önemli hibeler sağlıyoruz. Yeni tesis, teknoloji yenilenmesi, alternatif enerji kaynaklarının üretilmesi ve kullanılması, sulama sistemleri kurulması ve alet ekipman alımlarına %50 oranında hibe desteği veriyoruz. Bugüne kadar; 104 adet Projeye 30 Milyon Lira, Genç Çiftçi projesi ile 209 tıbbi ve aromatik bitkiler projesine 6,3 Milyon Lira hibe desteği ödedik. TKDK-IPARD destekleri kapsamında son 2,5 yılda 1.860 projeye 111 Milyon Lira destek ödeyerek kırsalda 234 Milyon Lira yatırım yapılmasını sağladık. Isparta’da hayata geçirdiğimiz Gülanta Projesiyle küçük işletmeler ve çiftçiler için ortak başvuru modelleri geliştirilmesini sağladık. ORKÖY projeleri kapsamında 18 yılda 306 tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği projesine 9,1 Milyon Lira destekleme ödemesi yaptık. Yine, Orman Genel Müdürlüğümüz tarafından yürütülen “Tıbbi ve Aromatik Bahçeler Eylem Planı” içerisinde yaklaşık 1, 7 milyon fidan dikimiyle yöre halkının gelirine 3 Milyon Lira tutarında ilave katkı sağladık. Bunun yanında, gelir getirici türlerde 15 milyon fidan üretimi yaparken son 2,5 yılda artan talebi karşılamak adına yıllık fidan üretimimizi 25 Milyon adede çıkarttık. 2002 yılında 31 bin ton olan odun dışı orman ürünleri üretimimiz 825 bin tona ulaştı. 2023 hedefimiz ise 1,2 milyon tondur. Böylece, orman köylümüze 2019 yılında 700 Milyon Lira, bu yılda 800 Milyon Lira katkı sağladık. 2023 yılı hedefimizi ise 1,1 Milyar Lira ilave katkı olarak belirledik. Odun dışı orman ürünleri üretimi kapsamında kırsalda yaklaşık 25 Bin kişi istihdam imkanı getirdik. Odun dışı orman ürünlerinde 2019 yılında, ülke ekonomimize 5 Milyar Lira, bu yılda 6 Milyar Lira katkı sağladık. 2023 yılı hedefimiz ise 9 Milyar Liradır. 2013 yılındaki 438 Milyon Dolar odun dışı orman ürünleri ihracatımız da bu seneki hedefimiz 1 Milyar 350 Milyon Dolar. 2023 hedefimiz ise 2 Milyar Dolardır.’’
Tıbbi ve aromatik bitki üretimini artırmak ve uluslararası pazarlarda biyolojik çeşitliği avantaja dönüştürmek amacıyla 2015 yılında 25 ilde başlattıkları “Itrî ve Tıbbî Bitkiler ile Boya Bitkileri Yetiştiriciliğinin Geliştirilmesi Projesi”ni bu yıl 40 ile yaygınlaştırdıklarını kaydeden Pakdemirli, Hatay’da Türkiye’nin ilk Tıbbi ve Aromatik Müzesi’nin kurulmasına da katkı sağladıklarını dile getirdi.
Bakan Pakdemirli, İzmir ili Kınık ilçesinde tıbbi ve aromatik bitkilerin üretilmesi, işlenmesi ve paketlenmesi ile ilgili tesislerin de yoğun olarak yer alacağı 1.228 dekar alanda 3.000 kişinin istihdam edileceği Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin kuracaklarını da söyledi.
‘‘Tıbbi Ve Aromatik Bitki Üretimi Karlı Bir İş, Girişimcilerimizi Desteklemeyi Sürdüreceğiz’’
Küresel iklim değişikliğinin kaçınılmaz sonucu kuraklık kapıya dayandı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün son haritası Türkiye'nin şiddetli kuraklık riskiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Geçen yıla oranla yağışlar yüzde 53 düştü. Meteorolojik kuraklık Türkiye'de kuru tarım alanlarında verim kaybına neden oluyor. Önümüzdeki aylarda yer altı suları ile nehirlerde debi düşüşü dolayısıyla hidrolojik kuraklık riski de var. Türkiye'nin tarımsal kuraklık için acil önlemlere ihtiyacı var.
Tarım ve Orman Bakanlığı Kuraklık Eylem Planı'nı hazırladı ancak su tasarrufu konusunda toplumsal bilinç de gerekiyor. Konuyu uzmanlarla konuşup tarımdaki kuraklık riskinin fotoğrafını çektik. Türkiye'nin tarımsal üretimi risk altında mı? Havzalarda, barajlarda su durumu nedir? Neler yapılması gerekir? İşte yanıtlar...
Zirai faaliyetlerde su kaynaklarının etkin kullanımı, suyun miktarına ve bolluğuna uygun tarımsal ürün deseni seçimi yapılmalı.
Türkiye'de suyun yüzde 74'ü sulama amaçlı tarımda kullanılıyor. Türkiye'de tarımda hâlâ suyun yüksek oranda israf edildiği salma sulama yöntemi tercih ediliyor. Sadece yüzde 1 oranında yapılan damla sulama sistemlerinin ise hızla yaygınlaştırılması öneriliyor.
En hızlı su tüketiminin olduğu kentlerde beklenen su sıkıntısının önüne geçmek için ilk etapta park ve bahçelerde şebeke suyunun kullanılmasının önüne geçilmesi gerekiyor.
Çiftçinin kuraklıktan etkilenmemesi için kuraklık sigortası yaptırmasının önemi büyük.
Ülke genelinde su tasarrufu ile ilgili hareket başlatılmalı. Yayınlar ve eğitimlerle su tasarrufu bilinci pekiştirilmeli.
Küçük arazilerde tarım yapan üreticilerin arazi birleşmesine giderek kuraklıktan en az şekilde etkilenmesi elzem.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye'de kuru alanlarda yetiştirilen buğday, arpa, kanola ve kırmızı mercimek gibi bazı temel ürünlerin kuraklıktan etkilenme sınırına geldiğini anlatıyor. Bayraktar, "Buğday, arpa ve mercimek tek başına toplam ekili-dikili alanların yüzde 56'sını kapsıyor. Bu ürünler ekim-kasım aylarında ekiliyor. Bu aylarda yağışlar geçen yılın çok altında oldu" diyor. Türkiye'nin buğday başta olmak üzere stratejik ürünlerde stok yapması gerektiğinin altını çizen Bayraktar, atıl tarım arazilerinin de acilen devreye alınması gerektiğini vurguluyor. Bayraktar, "Birçok ülke kuraklık nedeniyle verimde kayıplar yaşıyor. Örneğin, Rusya'da kışlık buğday ekilişlerinin yüzde 22'sinde büyüme eksiklik tespit edildi. Bunun gibi üretimde kayıp yaşayan ülkeler 2021'de ihracat yasağı getirebilir" diyor.
Türkiye sanılanın aksine de su zengini değil, yılda kişi başına düşen bin 519 metreküplük su miktarı ile 'su sıkıntısı çeken' bir ülke... WWF'in verilerine göre, Türkiye nüfusunun 2030'da 100 milyona ulaşacağı ve kişi başına düşen su miktarının bin 120 metreküpe gerileyeceği öngörülüyor. Diğer bir deyişle, artan nüfusu ve büyüyen kentleriyle Türkiye, 'su fakiri' olma yolunda ilerliyor. Yani kısa vadede Türkiye'de kuraklığın şiddet ve süresi bugüne kıyasla çok daha kuvvetli hissedilecek. İç Anadolu en riskli bölgelerin başında geliyor. İTÜ Meteoroloji Mühendisliği bölümünün verilerine göre, bölgeye düşen yağışta yüzde 62 oranında azalma var.
Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş da, yağışın geçen yıla göre bu dönemde yüzde 53 azaldığını özellikle tahıl ürünlerinin bu kuraklıktan ilk etapta zarar göreceğini söylüyor. Tahılın suya çok fazla ihtiyaç duymamasına rağmen yağışın dağılımında bir azalma olduğunda toprakta çimlenen ürünün çürüdüğünü dile getiren Demirtaş, bunun da verime negatif yansıyacağını anlatıyor. Kasımda ekim yapanların ise yağışlar az seyrettiği takdirde ekimlerini bahara kaydırabileceklerini dile getiren Demirtaş, şunları söylüyor: "Ancak ürün hasadı ekimdeki gibi yüksek olmaz. Yılda yaklaşık 22 milyon ton buğday üretimi yapmamıza rağmen 10 milyon ton da ithal ediyoruz. Bunun bir bölümünü ihraç ediyoruz ama artık mevcut üretim Türkiye nüfusuna yetmiyor.
Türkiye'nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya'da da durum farklı değil. Karatay Ziraat Odası Başkanı Rıfat Kavuneker, "31 ilçemizin 28'ine yakınında yağış yok. Acilen bu bölgeye su aktarılması gerekiyor. Mavi Tünel olmasaydı Konya'nın Çumra ve Karatay ilçelerinde tarım bitmiş olacaktı. Allah'tan ümit kesilmez ama yüzde 10'luk bir rekolte düştü. Yağış olmazsa rekolte diye bir şey kalmayacak" diyor. Konya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Murak Akbulut da 2019'da 80 milimetre alınan yağışın bu yıl 30 milimetreye kadar düştüğünü söylüyor.
Devlet Su İşleri (DSİ) Dairesi Eski Başkan Yardımcısı ve Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, 2019'da yağışların yüzde 20 düştüğünü, bu yıl da böyle giderse ciddi bir tehditle karşı karşıya kalınacağını söylüyor. Sulama barajlarındaki depolama suyunun çok dikkatli kullanılması gerektiğinin altını çizen Yıldız, "Kuraklık tablosu endişe verici. Üçte biri dolu depolarla yıla giriyoruz. Melen Barajı projesinin 5 yıldan önce bitmesi çok güç. Kuraklık devam ederse, önümüzdeki yaz su seviyeleri dibe vuracak. Kovid-19 tedbirleri gibi, gerekirse genelgeler yayınlayarak, araba ve halı yıkama gibi hoyratlıklara son verilmeli" diye konuştu.
2020'de ekim ve kasım ayı toplam yağışı 56.4 milimetre, normal yağış ortalaması 118.8 milimetre ve geçen yılın aynı dönemine göre yağış ortalaması ise 58.3 milimetre oldu. Ekim ve kasım ayı toplam yağışlarında normale göre yüzde 53 ve geçen yıl yağışlarına göre yüzde 3 azalma gözlendi. Ekim ve kasım ayı toplam yağışları, tüm bölgelerde normale göre azalma gösterdi. Normaline göre, yağışlarda en fazla azalma yüzde 62 ile İç Anadolu bölgesinde gerçekleşti. Bunu yüzde 57'le Akdeniz, yüzde 56'yla Ege, yüzde 55'le Doğu Anadolu, yüzde 48'le Karadeniz, yüzde 41'le Güneydoğu Anadolu ve yüzde 40'la Marmara Bölgesi izledi.
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, Türkiye’nin 8 milyon arılı kovana sahip olduğunu ve 114 bin 471 ton bal üretimiyle dünyada ikinci sırada bulunduğunu söyledi.
Arıcılığın tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yoğun ilgi gören tarımsal bir uğraş alanı olduğunu dile getiren Bakan Pakdemirli, Türkiye’nin 8 milyon arılı kovana sahip olduğunu ve 114 bin 471 ton bal üretimiyle dünyada ikinci sırada bulunduğunu ifade etti.
2003 yılından bu yuna arıcılığa destek verdiklerini bildiren Pakdemirli, kovan başına 15 lira, ana arı başına da 80 lira ödeme yaptıklarını söyledi.
Bakan Pakdemirli, ayrıca, arıcılığın yoğun olarak yapıldığı 34 ilde arıcılık malzeme ve ekipman desteği verdiklerini, bunun yanında kırsal kalkınma programları kapsamında ise arıcılık faaliyetlerine yüzde 50 hibe desteği sağladıklarını dile getirdi.
“BALDA ÜRETİM MİKTARI VE KALİTE ARTACAK”
Arıcıların meteorolojik parametrelerden en fazla etkilenen üreticilerin başında geldiğini anlatan Pakdemirli, bu etkiyi en aza indirmek için Türkiye Arı Yetiştiricileri Birliği ile Meteoroloji Genel Müdürlüğü arasında meteorolojik tahminlerin paylaşımı konusunda işbirliği yapılacağını ifade etti.
Bu işbirliğiyle, sıcak ve soğuk hava dalgaları ile kuvvetli meteorolojik hadiselere ilişkin tahminlerin erken uyarı olarak SMS ile arıcılara iletileceğini dile getiren Pakdemirli, ayrıca, arıcıların konaklayacakları bölgeleri daha iyi tespit edebilmeleri için de geçmiş yıllara ait verilerin kendileriyle paylaşılacağını söyledi.
Bakan Pakdemirli, yapılacak işbirliğiyle bal üretim miktarı ve kalitesinin artmasına katkı sağlanacağını da belirtti.
Tarım ve Orman Bakanlığı 2023'te erozyonla taşınan toprak miktarını yıllık 130 milyon tona indirmeyi hedefliyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, geçen yıl 154 milyon tonu bulan erozyonla taşınan toprak miktarını, 2023'e kadar yürütülecek çalışmalarla yıllık 130 milyon tona düşürmeyi hedefliyor.
Toprakların korunması, tabii kaynakların sürdürülebilir yönetimi ve gıda güvenliğinin sağlanması için erozyon ve çölleşmeyle mücadele kapsamında "Erozyonla Mücadele Eylem Planı" hazırlanarak uygulandı. Plan kapsamında, yaklaşık 2 milyon hektar alanda erozyonla mücadele amacıyla ağaçlandırma, rehabilitasyon, erozyon kontrolü, mera ıslah çalışmalarının yapılması planlandı. Ayrıca, su kaynaklı Türkiye Dinamik Erozyon Modeli ve İzleme Sistemi ile rüzgar kaynaklı Ulusal Dinamik Rüzgar Erozyonu Modeli ve İzleme Sistemi kuruldu.
Orman Genel Müdürlüğü (OGM) erozyonla mücadele çalışmaları kapsamında, 1946-1991 döneminde toplam 256,4 bin hektar, 1992-2002 döneminde 213,8 bin hektar, 2003-2012 döneminde 543,9 bin hektar, 2013-2019 döneminde ise 530,9 bin hektar alanda erozyon kontrolü çalışması yaptı. Bugüne kadarki söz konusu çalışmaların yüzde 63'ü son 17 yılda gerçekleştirildi.
OGM verilerine göre, bu alanda 56 yılda yapılan çalışmanın yaklaşık 2 katı, son 17 yılda yapıldı. 1970'li yıllarda erozyonla taşınan toprak miktarı yıllık 500 milyon ton iken iyileştirme çalışmaları sonucu 2018 yılı itibarıyla bu rakam 154 milyon tona düşürüldü. Geçen yıl da 154 milyon ton toprak erozyon sonucu taşındı.
Resmi Gazetede yayımlanarak, yürürlüğe giren "Su Ürünleri Yetiştiriciliği Destekleme Tebliği"ne göre, yapılacak tarımsal desteklemelere ilişkin kararla su ürünleri yetiştiriciliği yapan üreticilere verilecek desteğe ilişkin usul ve esaslar belirlendi.
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, konuya ilişkin yaptığı açıklamada sağlıklı beslenmede önemli bir protein kaynağı olan su ürünleri üretiminde tür çeşitliliğini ve üretim miktarını artırmak amacıyla avcılık ve yetiştiriciliğe destek verdiklerini söyledi.
Bakan Pakdemirli;
“Bugün yayımlanan tebliğle alabalık üretimine 0,75 TL/kg,
Yeni türler, kapalı sistem ve kilogram üstü alabalık üretimine 1,50 TL/kg,
Midye üretiminde 0,10 TL/kg,
Toprak havuzlarda balık üretiminde 1,00 TL/kg,
Sazan balığı üretiminde 0,50 TL/kg destekleme yapılacak.
Desteklemeden yararlanmak isteyen yetiştiricilerimiz, en geç 25 Aralık 2020 mesai bitimine kadar yetiştiricilik tesisinin bulunduğu Tarım ve Orman il/ilçe müdürlüklerine müracaat etmeleri gerekiyor.” dedi.
“SU ÜRÜNLERİ ÜRETİMİ 373 BİN TONA YÜKSELDİ”
Su ürünleri sektörüne 2003 yılından bu yana toplam 1 milyar 350 milyon lira destek verdiklerini dile getiren Pakdemirli, sağladıkları bu destekle yetiştiricilik tesisi sayısının yüzde 70 artışla 2.127’ye, üretim miktarının da yüzde 511 artarak, 373 bin tona yükseldiğini ifade etti.
Bakan Pakdemirli, Türkiye’nin başta AB ülkeleri olmak üzere 100’den fazla ülkeye 1 milyar doların üzerinde su ürünleri ihracatı gerçekleştirdiğini de belirtti.Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü'nce uygulanan 'Damızlık Mandalarda Verimliliği Artırma Projesi' kapsamında Samsun'da 36 yetiştiriciye damızlık boğa (comba) dağıtımı yapıldı.
Samsun Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile Samsun İli Damızlık Manda Yetiştiricileri Birliği koordinasyonunda Bafra Hayvan Pazarı'nda yapılan dağıtımdan Bafra, Alaçam, 19 Mayıs, Terme ve Vezirköprü ilçelerinden 36 yetiştirici yararlandı.
Samsun İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam burada yaptığı konuşmada, "Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, ülkemizde bulunan damızlık değeri yüksek mandaların erkek yavrularını damızlık tabii tohumlama combası (boğa) olarak kullanarak, yerli mandalarımızda süt veriminde genetik olarak ilerleme ve kan tazeleme sağlamak amacıyla 'Damızlık Mandalarda Verimliliği Artırma Projesi' uygulanmaktadır. Bu proje kapsamında, ilimizde Damızlık Manda Yetiştirici Birliği'ne üye, en az 15 dişi manda varlığına sahip, sürüsünde tohumlama yaptırabilecek ve dağıtılan mandaların aşım kayıtlarını tutabilecek, bu kayıtların Manda Islah Sistemi'ne girilmesini sağlayacak 36 yetiştirici, komisyon marifetiyle seçilmiştir.
Damızlık comba (boğa) bedelinin yüzde 80'i bakanlık bütçesinden ödenecek olup bu tutar en fazla 7 bin TL/baş olacaktır. İlimizde bu kapsamda, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü'nden görevlendirilen komisyon üyeleri ve Damızlık Manda Yetiştiricileri Birliği iş birliğinde Kocaeli ili Kandıra ilçesinde combaların seçimi gerçekleştirilmiştir. Yetiştiricilerimize hayırlı olsun" dedi. Dağıtım programına ayrıca, Bafra Kaymakamı Cevdet Ertürkmen, Hayvancılık Genel Müdürlüğü Islah ve Geliştirme Daire Başkanı Adem Bölükbaşı, Bafra Belediye Başkan Vekili Ahmet Tokgöz, Damızlık Manda Birliği Başkanı İsmail Metin, şube müdürü, ilçe müdürleri, sivil toplum kuruluşlarından temsilciler ve yetiştiriciler katıldı.
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı, NTV ve Özgencil Grup iş birliğiyle düzenlenen Ege Ekonomik Forum'un ikinci gün oturumunda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin tarım ve ormancılıkta önemli mesafeler kat ettiğini, gelecek için planlama çalışmalarına önem verdiklerini söyledi.
Tarım sektörüne yönelik desteklemelere ilişkin bilgi veren Dr. Pakdemirli, "Bugün ilk defa buradan çiftçilerimiz için bir müjde açıklamak istiyorum, bugün itibarıyla çiftçilerimize başta organik tarım destekleri olmak üzere birçok kalemde bir destek ödemesi yapmaya başlıyoruz, toplamı 490 milyon lira, hayırlı uğurlu olsun." dedi.
Türkiye'de protein tercihinin genelde kırmızı etten yana kullanıldığını belirten Bakan Pakdemirli, et üretiminin artmasına rağmen talepteki artışı karşılayamadığını ifade etti.
Dr. Pakdemirli, balık tüketiminin artırılmasını tavsiye ettiğini ancak bunun zaman zaman eleştiri konusu olduğunu dile getirdi. 2002'de kişi başına ortalama 6,7 kilogram olan balık tüketiminin 2017'de 5,5 kilograma gerilediğini, tavukta aynı dönemde tüketimin 10 kilogramdan 26 kilograma, kırmızı ette ise 6 kilogramdan 15 kilograma çıktığına dikkati çeken Dr. Pakdemirli, şöyle devam etti:
"Önümüzdeki 6 ay içinde kasaplık hayvanlarla ilgili herhangi bir ithalatımız olmayacak. Bunu net söyleyebilirim ama Türkiye (tüketimini) 6 kilogramdan 15 kilograma çıkarırken üretimini yüzde 70 artırmış. Bugün itibarıyla tüketici tercihleri proteinde bir miktar daha ette olduğu için bizim bu konuyla ilgili ithalat bağımlılığımızı tamamen ortadan kaldırmamız 3 senelik bir program. 2021 yılı içinde biz artık 'Türkiye tamamen bu konuda ithalata bağımlı olmaktan kesinlikle çıkacaktır.' diyebiliyoruz.
Ucuz eti sosyal sorumluluk olarak görüyoruz. Türkiye'de 81 ilde teşkilatı olan 3 büyük markette 29 liradan kıyma, 31 liradan kuşbaşı et satışları sürmekte. Bunu devam ettirmeyi düşünüyoruz. Diğer taraftan tabii ki et sektörü de para kazanmalı ama sektörde her oyuncuya ihtiyaç var. Türkiye'nin aylık et tüketimi ihtiyacı 100 bin tondur, bunun aşağı yukarı 5 bin tonu sosyal sorumluluk projesi kapsamında bizim de desteklediğimiz Et ve Süt Kurumu tarafından yapılan, vatandaşın ucuz ete ulaşmasını sağlayan proje."
"TARIM SAVUNMA SANAYİSİNDEN DAHA ÖNEMLİ"
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, ulusal zincir marketlerde yerel ve coğrafi işaretli ürün satma mecburiyetinin yasal olarak yüzde 1 olduğunu, bunun yüzde 20-25 seviyesine taşınması halinde hem ciddi bir verimlilik yakalanabileceğini hem de yerel kalkınmaya katkı sağlanabileceğini belirtti.
Dr. Pakdemirli, Ege Ekonomik Forum'unda, dünyadaki tarım ve gıda projeksiyonları konularında da değerlendirmelerde bulundu.
Gelecekte yüksek teknoloji ve uzay temalarına rağmen gıdanın vazgeçilmez önemde olacağını, bu konuda Türkiye'yi de zor ev ödevlerinin beklediğini belirten Dr. Pakdemirli, tarımın savunma sanayisinden daha önemli bir alan olduğunu kaydetti.
"Açlıkla karşı karşıyaysanız o kocaman uçakları, roketleri, tankları ısırıp yeme imkânınız yok. Öncelikle vatandaşı besleyeceksiniz ondan sonra her şey geliyor" diyen Pakdemirli, stratejik planlar yapılması gerektiğini bildirdi.
Bakan Dr. Pakdemirli, tarımın günlük siyasete çok açık bir alan olduğunu dile getirerek, "Bizim genel bir alışkanlığımız da var, 'herkes okumadan katip, yazmadan alim'. Bana göre tarımı siyasetten ayrı tutmamız gerekiyor. Çok zor bir ev ödevimiz var. Tarımda hep beraber yan yana yürümeye ihtiyacımız var." dedi.
Tarımda global bir marka oluşturma hayalinin bulunduğunu, bunun çeşitli ürünleri bir şemsiye altında toplayan bir marka da olabileceğini anlatan Bakan Pakdemirli, incir, fındık gibi fiyat belirleyicisi oldukları ürünler için gelecek projeksiyonlarının çizilmesi gerektiğine dikkat çekti.
YEREL ÜRÜN ZORUNLULUĞU
Hal yasası ve perakende yasası çalışmalarıyla ilgili değerlendirmede bulunan Dr. Pakdemirli, şöyle konuştu:
"Tarlada ürün 1 lira, tüketicide 4 lira. Burada verimsizlikleri ne yapacağız? Yüzde 10-12 tarlada, yüzde 25-30 halde, yüzde 10 markette, yüzde 10 civarı da evde kayıp var. Aslında değer zincirinde ürünün yüzde 50'sini kaybediyoruz. İşte doğru hal yasası, doğru perakende yasası, bunlar üzerinde çalışıyoruz.
Bana göre, İzmir Yelki'deki köylü vatandaşım oradaki ulusal zincir markette ürününü, sebzesini, meyvesini satabilmeli. Bununla ilgili ben perakende sektöründen geldiğim için hepsinin genel müdürleriyle konuşuyorum. Coğrafi işaretli bir ürün veya yerel ürün satma mecburiyeti yasal anlamda yüzde 1 ama biz bunu yüzde 20-25'ler seviyesine taşıyabilirsek hem yerel ekonominin kalkınmasını hem de ciddi bir verimliliği yakalayabiliriz. Bu ürün taşınırken üç defa elleçlenmeyecek, üç defa mazot, işçilik ödenmeyecek. Bunları da mutlaka hesaba katıyor olmamız lazım."
KOOPERATİFLERLE İLGİLİ DÜZENLEME
Tarımsal kooperatif sayısının çok fazla olduğunu, bu işin derlenip toplanması konusunda bakanlık olarak zorlayıcı bir etkilerinin olmasını istemediğini aktaran Dr. Pakdemirli, gelecek günlerde konuyla ilgili çalıştay yapacaklarını söyledi.
Japonya'daki 600 kooperatife karşılık Türkiye'de 14 bin kooperatifin bulunduğunu dile getiren Dr. Pakdemirli, buna rağmen dünyada ilk bine girebilen bir kooperatiflerinin bulunmadığına işaret etti.
"KABALI KÖYÜ ÖRNEK OLMALI"
Bakan Dr. Pakdemirli, Türk tarımında ortalama işletme büyüklüğünün 6 hektarken Fransa'da 40, İngiltere'de 95 hektar olduğunu, ölçeği artırmak için toplulaştırma konusunda önemli adımlar attıklarını, ancak bunun dışında kooperatifler ve birliklerin de devreye girmesini istediklerini bildirdi.
Yozgat'ta ziyaret ettiği Kabalı köyünde üreticinin bir araya gelerek arazilerini toplulaştırdığını, oluşturulan meyve bahçesiyle gelirini katladığını belirten Dr. Pakdemirli, bu güzel örneğin yaygınlaştırılması gerektiğini aktardı.
Bakan Pakdemirli, tohum konusunda arz güvenliğini de önemsediklerini aktararak " Tohum yerli olduğu zaman üretim ve lezzetten vazgeçmemiş oluyorsunuz. Ötesinde katma değeri yurt dışına bırakmıyorsunuz. Tohum konusunda gelişim alanımız vardır, kötü bir yerde değiliz. Bugün 1 milyon 50 bin yerli tohum üretim noktasındayız. Hedeflerimiz var." dedi.
"DİĞER ÜLKELERİN NE İŞİ VARSA BİZİM DE O İŞİMİZ VAR AFRİKA'DA"
Dr. Pakdemirli, Türkiye'nin Afrika'da yürüttüğü çalışmaların zaman zaman eleştiri konusu yapıldığını ifade ederek şöyle konuştu:
"Bu hafta Sudan'daydım. Afrika konusu da speküle ediliyor. 'Ne işiniz var' diyorlar. Gıda arz güvenliği bizim stratejik konularımızdan biri. Diğer ülkelerin ne işi varsa bizim de o işimiz var Afrika'da. Dünyada tüm ülkeler bu işi yaparken biz sadece sınırlarımız içinde kalmamalıyız, ufka bakıp ne yapmamız gerektiğine karar vermemiz lazım.
Sudan'daki arazi Türkiye'deki ekilebilir alanın yüzde 10'u ve bize bedelsiz teklif edilmiş. Almasa mıydık? Devlet olarak tarım yapma niyetimiz yok, önümüzdeki günlerde bu tarım arazilerini kullanmaları için iş adamlarımıza açacağız. İzmirli iş adamlarımız yatırım yapmak istiyorsa bu konuda İzmir'e pozitif ayrımcılık yapabiliriz."Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB) Tarım ve Hayvancılık Sektör Meclisleri toplantısında konuşan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli
Tarımda oluşturdukları güçlü altyapının avantajlarını pandemi sürecinde net olarak gördüklerini belirtti. Bakan Pakdemirli, “Bu süreçte, pek çok ülkede raflar boş kalırken, ülkemizde tarım-gıda sektöründe hamdolsun hiçbir sıkıntı ile karşılaşmadık. Perakende zincirlerini hızlı ve doğru şekilde yönlendirdik. Tarlada, bahçede, serada, ahırda ve merada üretimin devam etmesini sağladık. Pandemi sürecini şuana kadar başarıyla yürüttük. Son yayımlanan genelgede sektörlerimizi ilgilendiren yeni tedbirler bulunuyor. Üretim ve imalat tesisleri saat sınırı olmadan açık kalabilecek. Bitkisel ve hayvansal üretimi yapanlar yine yasaklardan muaf olacak” dedi.
TÜRKİYE NET İHRACATÇI BİR ÜLKE
Türkiye’nin, tarım ve gıda ürünlerinde net ihracatçı olduğunu söyleyen Bakan Pakdemirli şöyle devam etti:
“18 yılda tarımsal ihracatımız 3,7 Milyar Dolardan, 18 Milyar Dolara yükseldi. Son 18 yılda toplam 220 Milyar Dolar ihracat yaptık ve 73 Milyar Dolar dış ticaret fazlası verdik.
193 ülkeye 1.827 çeşit tarım ürünü ihraç ediyoruz.
Bu yılın ilk 9 ayında ihracatımız pandemiye rağmen geçen yılın aynı dönemine göre %6,3 artış gösterdi.”
Tarım-orman sektörünün her geçen gün büyümeye ve gelişmeye devam ettiğini belirten Bakan Pakdemirli, “ Son 2 yılda tarımsal hasılamız %47 artışla, 277,5 Milyar Liraya ulaştı. 48,7 Milyar Dolar tarımsal hasılası ile Avrupa’da lider, Dünya’da ilk 10 içindeyiz. GSYH içindeki payımız 2018 yılında %5,8 iken, 2019 yılında %6,4’e yükseldi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sağladığı imkânlarla; tarım sektörü 2 yıldır tüm çeyreklerde büyüme gösteriyor. TÜİK tarafından en son açıklanan 2020 yılı 2. Çeyrek büyüme rakamlarında, tarım %4 büyüme ile birçok sektörün önünde gelişme gösterdi. İnşallah bu yılı, önemli bir büyüme rakamı ile kapatarak ekonomimize güç katmaya devam edeceğiz” dedi.
BİTKİSEL ÜRETİMİMİZ 124 MİLYON TONA ULAŞTI
Ekilmedik bir karış toprak bile bırakmayacaklarını ifade eden Pakdemirli “Bu kapsamda yapmış olduğumuz çalışmalar neticesinde, son 2 yılda bitkisel üretimimiz %8 artışla 124 Milyon tona ulaştı. Yani bitkisel üretimde 8,7 Milyon ton ilave artış oldu. Ayrıca, tarımsal üretimimizi garanti altına almak için, 2020 yılında koruma altına aldığımız 26 büyük ova ile birlikte toplam 291 büyük tarımsal ovayı sit alanı olarak ilan ettik. Bu yıl, %75 tohum hibesi ile boş arazileri üretime kazandıracak projeleri başlattık. Hazine arazilerini üretime açarak, bitkisel üretimi daha da yukarılara taşıyacağız. Hayvan varlığımızda ise son 2 yılda artan rakamlar hemen göze çarpıyor. Büyükbaş hayvan varlığımız %8 artışla, 18,6 milyon baş, Küçükbaş hayvan varlığımız ise %20 artışla, 55,1 milyon başa çıktı. Hamdolsun bugün Türkiye, küçükbaş hayvan sayısında Avrupa’da birinci, Büyükbaş sayısında ikinci sırada” açıklamasını yaptı.
SON 18 YILDA, TOPLAM 310 MİLYAR LİRA TARIMSAL DESTEK VERDİK
Tarımdaki tüm bu gelişmelerin arkasında üreticiye ve yatırımcıya verilen desteklerin büyük rolü olduğunun altını çizen Pakdemirli “Son 18 yılda, üreticilerimize reel rakamlarla toplam 310 Milyar Lira tarımsal destek verdik. Hayvancılıkta ise 18 yılda toplam 73 Milyar Lira destek ödedik. Bunun %21’i yani 15,5 Milyar Lirası son iki yılda ödendi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemiyle birlikte; son iki yılda tarımsal desteği %52 artışla, 22 Milyar Liraya çıkardık. 2021 yılında ise üreticilerimize, 1 Milyar Lira ilave ödenekle birlikte toplam 23 Milyar Lira destek vereceğiz. Son 2 yılda 12 yeni destek başlattık, birçok destek kalemi birim fiyatında artış yaptık”
SON 18 YILDA SERTİFİKALI TOHUM ÜRETİMİ 8 KAT ARTTI
Türkiye’nin tohumculukta ulaştığı seviyeyi herkesin bilmesi gerektiğine vurgu yapan Bakan Pakdemirli “Son 18 yılda; sertifikalı tohum üretimini 8 kat artışla 1 milyon 143 bin tona çıkardık. Yurtiçinde kullanılan sertifikalı tohumluk miktarının %96’sı yerli. Ayrıca, atalarımızdan kalan tohumların üretimi ve bu tohumlardan elde edilen ürünlerin marketlerde daha fazla yer alması için önemli çalışmalar yapıyoruz.
Tohum ihracatımız 18 yılda 9 kat artışla, 155 Milyon Dolara ulaştı. Tohumluk ihracatının ithalatı karşılama oranı ise 18 yılda %31’den %86’ya yükseldi. Hedefimiz bunu %100’ün üzerine taşımak. Bu hedefe ulaşmak için 2020 yılı bitkisel üretim desteklemeleri içerisinde en yüksek artışı yurtiçi sertifikalı tohum kullanım desteğine yaptık. Sertifikalı tritikale, yulaf ve çavdar tohumu kullanım desteğini yüzde 166, Sertifikalı çeltik kullanım desteğini yüzde 100, Sertifikalı buğday ve arpa tohumu kullanım desteğini ise yüzde 88 artırdık” dedi.
Tarım-sanayi entegrasyonunu güçlendirmek için kırsaldaki yatırımlara önemli destek sağladıklarını belirten Pakdemirli “Ekonomik yatırımlar, TKDK-IPARD hibeleri ve ORKÖY projeleri dâhil bugüne kadar toplam 316 bin projeye, reel rakamlarla 24,5 Milyar Lira hibe desteği ödedik. Bu destekler sayesinde, kırsalda reel olarak yaklaşık 46,5 Milyar Liralık yatırım yapıldı, 230 bin yeni istihdam oluşturuldu. Önümüzdeki dönemde daha çok projeye destek verebilmek amacıyla Ekonomik Yatırımları 2025 yılına kadar uzattık. TKDK- IPARD kırsal kalkınma destekleri ve ORKÖY kredileri devam ediyor” diye konuştu.
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, video konferans yöntemiyle bakanlığa bağlı bölge ve 81 ilin tarım ve orman müdürleriyle istişare toplantısı düzenledi.
Bakan Pakdemirli, bölge ve il müdürlerinden illerindeki tarım ve hayvancılığın potansiyelini harekete geçirecek projeleri belirlemelerini ve bu projelere öncelik vermelerini istedi.
Ayrıca, ekim alanları, rekolte bilgileri, küçükbaş, büyükbaş hayvan sayıları gibi konuların yakından takip edilmesini ve ildeki et, süt, yem, yem hammaddeleri, hububat fiyatları, meyve ve sebze fiyatları gibi tarım ürünleri fiyatlarının yakından takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Pakdemirli, “2021 yılında, 2020’den daha çok çalışmamız gerekiyor. Muhakkak ki; her mevki, her makam, her unvan geçicidir. Kanunun, mevzuatın arkasına sığınmayın, bahane etmeyin, insanımızı eli boş göndermeyin! Bakanlığımızla ilgiliyse mutlaka ama mutlaka çözün, başka bakanlığı ilgilendiriyorsa da yine çözün, gidin görüşün, mutlaka çözün! Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, işte tam da bu etkileşim için, yani bürokrasiyi azaltmak, hızı arttırmak, vatandaşın işini kolaylaştırmak için var!” diye konuştu.
Toplantıda konuşan Bakan Pakdemirli, Tarım ve Orman Bakanlığı olarak 150 binden fazla personelle 83 milyon vatandaşın gıdasını, havasını, suyunu, toprağını, ormanını koruyan, insanların en temel ihtiyaçları konusunda büyük sorumlulukları bulunan güçlü bir büyük bir bakanlık olduklarını söyledi.
“İşimiz de gücümüz de saha” diyen Pakdemirli, göreve geldiği günden beri 71 ili ziyaret ettiğini, 239 il programı ve 51 sektör buluşması gerçekleştirdiğini belirterek, daima sahada bulunmaya gayret ettiğini dile getirdi.
Son iki yılda, çok büyük başarılara birlikte imza attıklarını ifade eden Pakdemirli, bakanlık olarak, COVİD-19 salgınının yaygın etkilerini en aza indirmek için sürecin başından beri tüm imkânlarını seferber ettiklerini belirtti.
Son yayımlanan genelgede tarım ve gıda sektörünü ilgilendiren yeni tedbirlerin bulunduğuna dikkati çeken Pakdemirli, “Gıda sektöründe; restoran ve pastane gibi yemeiçme yerleri 10:00 ila 20:00 saatleri arasında sadece paket servis hizmeti verecek şekilde açık olabilecek. Bununla birlikte; üretim ve imalat tesisleri saat sınırı olmadan açık kalabilecek. Küçükbaş ve büyükbaş hayvanları otlatanlar, arıcılık faaliyetini yürütenler, veteriner hekimler, bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretimi, sulaması, işlenmesi, ilaçlaması, hasadı, pazarlanması ve nakliyesinde çalışanlar da yasaklardan muaf olacak, yani işlerini yürütebileceklerdir.” dedi.
“TARIMSAL HASILA SON 2 YILDA YÜZDE 47 ARTTI”
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle, “Tarım ve Ormanın” tek bir bakanlık çatısı altında toplandığını hatırlatan Pakdemirli, “Bu sayede alınan hızlı kararlarla 2018 yılını %2,1 ve 2019 yılını ise % 3,7 büyüyerek tamamladık. 2020 yılının ilk çeyreğinde ise sektörümüz, %2,6 ve ikinci çeyreğinde de %4 ile ilk altı ayda ortalama %3,5 büyüdü.” diye konuştu.
2002 yılında 37 milyar lira olan tarımsal hasılanın 277,5 milyar liraya çıkardıklarını dile getiren Pakdemirli, son iki yılda ise hasılanın toplamda %47 arttığını söyledi.
“DİTAP’TA TİCARET HACMİ 150 MİLYONA ULAŞTI”
Bu yıl hayata geçirdikleri DİTAP’ın yaklaşık 150 milyon liralık işlem hacmine ulaştığını ve sisteme 105 binin üzerinde kayıtlı alıcı ve satıcının bulunduğunu anlatan Pakdemirli, sistemin daha yaygınlaşması için taşra teşkilatına önemli görevler düştüğünü söyledi.
Türkiye’de her yıl 18,8 milyon ton gıdanın çöpe gittiğini belirten Pakdemirli, bunun önüne geçmek için “Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık” kampanyasını başlattıklarını belirterek, “Eğer, toplumsal farkındalık meydana getirebilir, yüzde 2’lik bir tasarruf sağlayabilirsek, 10 milyar liramızı çöpe atmamış oluruz. Bu rakam, 360 bin ailenin yıllık asgari geçimi demektir!” dedi.
Pakdemirli, bu kapsamda “Söz Ver, Rekor Gelsin” sloganıyla hayata geçirdikleri kampanyayla şuana kadar 700 bin vatandaşın gıdasını koruyacağına dair söz verdiğini dile getirdi.
“11 KASIM’DA 13,8 MİLYON FİDANI TOPRAKLA BULUŞTURDUK”
Geçen yıl başlattıkları ve halkın sahiplenerek büyük destek verdiği “Geleceğe Nefes, Dünyaya Nefes” kampanyasının da kalıcı hale geldiğini belirten Pakdemirli, son 18 yılda yaklaşık 5,4 milyon hektar alanda çalışma yapılarak, 5,1 milyar fidanı toprakla buluşturduklarını, böylece 20,8 milyon hektar olan orman varlığını 22,7 milyon hektara çıkardıklarını söyledi.
“2023 YILINA KADAR 100’ÜN ÜZERİNDE YERALTI BARAJINI ÜLKEMİZE KAZANDIRACAĞIZ”
Bu yüzyılın stratejik sektörlerinden birisinin su olduğunu ve bu nedenle bakanlık olarak 2021 yılını “Su ve Sulama Yatırımlarında Hamle Yılı” olarak ilan ettiklerini kaydeden Pakdemirli, son 18 yılda suya toplam 254 milyar liralık yatırım yaptıklarını, 2023 yılına kadar ise 100’ün üzerinde yeraltı barajını ülkeye kazandıracaklarını dile getirdi.
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, geleneksel kıyı balıkçılığının kayıt altına alınması ve desteklenmesine bu yıl da devam edeceklerini belirterek, küçük ölçekli tekne sahiplerine son 3 yılda 28,2 milyon lira ödeme yaptıklarını bildirdi.
Bakan Pakdemirli, Geleneksel Kıyı Balıkçılığının Kayıt Altına Alınması ve Desteklenmesi Tebliği’nin, Resmi Gazetede yayımlanarak bugün itibariyle yürürlüğe girdiğini söyledi.
Bu kapsamda, balıkçılık filosunun büyük kısmını oluşturan, 10 metreden küçük boylardaki balıkçı gemilerine 2017 yılında beri sürdürülen destekleme ödemelerinin bu yıl da devam edeceğini belirten Pakdemirli, şöyle konuştu:
“2017 yılından beri sürdürülen bu destekleme programından elde edilen avlanma yöntemleri, av miktarları, gelir-gider bilgileri ve balıkçıların sosyo-ekonomik durumlarına ilişkin güncel verilerin, küçük ölçekli balıkçılık sektörünün refahı ve menfaati için kısa, orta ve uzun vadeli planlarda devreye alınacaktır.
Bu çerçevede, 2017 yılında 8.762 balıkçı gemisi sahibine toplam 7 milyon TL, 2018 yılında 10.297 küçük ölçekli avcılık yapan balıkçıya 8 milyon 200 bin TL ve 2019 yılında ise 12.269 adet destek başvurusu alınmış, bunun karşılığında balıkçılara 13 milyon 00 TL destekleme ödemesi yapılmıştır.”
Bakan Pakdemirli, balıkçıların bu yılki destekleme başvurularını, covid-19 ile mücadele nedeniyle en yakın İl/ilçe müdürlüklerine yapabileceklerini söyledi. Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, bugün itibariyle İstanbul’a su sağlayan barajların doluluk oranı ortalamasının yüzde 27, Ankara’nın ise yüzde 13 olduğunu belirterek, hiç yağış olmaması durumunda bile İstanbul’un yaklaşık 3 ay, Ankara’nın da 5 aylık suyunun bulunduğunu açıkladı.
Türkiye genelinde işletmede olan;
Enerji maksatlı barajlarda yüzde 37,5
Sulama maksatlı barajlarda yüzde 32,6
İçme suyu maksatlı barajlarda yüzde 33,5 doluluk oranı bulunduğunu belirten Bakan Pakdemirli, 374 adet depolama tesisinde ise doluluk oranı ortalamasının yüzde 35,6 mertebesinde bulunduğunu ve mevcut su miktarının da 126,7 milyar metreküp olduğunu kaydederek, bu oranın geçen sene ile yaklaşık aynı miktarda olduğunu söyledi.
Baraj doluluk oranlarının geçen yılın aynı dönemine göre biraz daha düşük olduğunu ancak ‘sulama sezonunun bitmesi, buharlaşmanın azalması ve yağışlı periyoda girilmesi’ sebebiyle önümüzdeki günlerde barajlardan daha az su tüketimi olacağının beklendiğini dile getiren Pakdemirli, bu süreçte önemli bir su sıkıntı yaşanmayacağını öngördüklerini söyledi.
Pakdemirli, konuya ilişkin şu bilgileri verdi;
“İstanbul’un günlük içme ve kullanma suyu ihtiyacı ortalama 3 milyon 200 bin metreküptür. Bu ihtiyacın önemli bir miktarı Devlet Su İşleri’nin (DSİ) daha önce inşa ettiği Ömerli, Alibeyköy, Büyükçekmece ve diğer barajlar ile Yeşilçay ve Melen Sistemi’nden karşılanıyor. Dünya’nın en büyük şehirlerinden biri olan, Ülkemizin göz bebeği İstanbul’a su sağlayan barajların bir kısmı Anadolu yakasında bir kısmı ise Avrupa yakasında bulunuyor. Bu barajlar birbiri ile entegredir ve tüm barajlardan İstanbul’un her tarafına arıtma tesislerinden su aktarılabiliyor. Bugün itibariyle İstanbul’umuza su sağlayan barajların doluluk oranı ortalaması yüzde 27’dir. Şu anda hiç su gelmese dahi İstanbul’un yaklaşık 3 aylık ihtiyacını karşılayacak su rezervuarlarda mevcuttur. Ayrıca her yıl olduğu gibi önümüzdeki kış aylarındaki yağışlarla birlikte baraj giriş akımlarındaki artışla birlikte İstanbul’da herhangi bir su problemi yaşanmasını beklemiyoruz.”
Ankara’daki barajlarla ilgili de bilgi veren Bakan Pakdemirli, “Şuan itibariyle Ankara’daki barajlarda doluluk oranı yüzde 13 seviyesinde. Geçen yıl aynı tarihte bu oran yüzde 12,7 seviyesinde idi. Ankara’da günlük 1,2 milyon metreküp su kullanılıyor. Ankara’nın su yeterlilik durumunu barajlardaki doluluk oranları üzerinden kıyaslayarak belirtmek doğru bir yaklaşım değildir. Zira 1 milyar 500 milyon metreküp depolama hacmine sahip Ankara’daki barajlarda şu an itibariyle 185 milyon metreküp su bulunuyor ve hiç yağış olmaması durumunda bile barajlardaki su, şehrin 5 aylık ihtiyacını karşılayabilecek miktardadır” dedi.
“ANKARA’NIN 2050 YILINA KADAR SU SIKINTISI OLMAYACAK”
Ankara İçme suyu 2. Merhale Projesi Gerede Sisteminin inşasının 2019 yılında tamamlanarak regülatör ve tünelle birlikte işletmeye alınarak ASKİ’ye devredildiğini hatırlatan Pakdemirli, şunları kaydetti:
“Ankara’nın 2050 yılı itibariyle ihtiyacı olan içme suyunu karşılayacak olan ve DSİ tarafından inşa edilen Gerede Sistemiyle, Bolu Gerede havzasındaki suların Işıklı Regülatörü ve 31,6 km uzunluğunda 4,5 m çapında 40 m³/s kapasitesinde Türkiye’nin en uzun içme suyu tüneli ile Çamlıdere Barajına cazibeli olarak aktarılmaktadır.
Söz konusu tesisle Ankara’ya yılda ortalama 226 milyon m³ içme ve kullanma suyu temin edilmesi planlanmış olup, 01.01.2020 – 16.11.2020 tarihleri arasında Çamlıdere Barajına 170 milyon m³ içme ve kullanma suyu aktarılmıştır.”
“SU SIKINTISI YAŞANMAMASI İÇİN GEREKLİ YATIRIMLARI HAYATA GEÇİRİYORUZ”
Türkiye genelinde önümüzdeki dönemde mevsimsel yağışlarının da etkisiyle önemli bir su sıkıntısı yaşanmayacağını öngördüklerini belirten Bakan Pakdemirli, ancak vatandaşlarımızın her zaman olduğu gibi suyu israf etmeden ihtiyacı kadar tüketmelerini ve tasarruf ilkelerine azami derecede uymalarının önemli olduğunun altını çizdi.
Bakan Pakdemirli, bakanlık olarak geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de içme ve kullanma suyu sıkıntısı yaşanmaması için gerekli yatırımları planlayarak, peyderpey hayata geçirdiklerini ve gerekli tedbirleri aldıklarını da sözlerine ekledi.Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, düzenlediği basın toplantısında "Deprem bizim gerçeğimiz. Gelin deprem dönüşümünü tamamlamış bir İzmir'e, geleceğine güvenle bakan bir Türkiye'ye ulaşalım. Çocuklarımız için evlerimizi iş yerlerimizi dönüştürelim. Vakit İzmir tarihinin en büyük dönüşümüne 'Bismillah' deme vakti. Şimdiden hayırlı olsun diyorum" dedi.
Geçtiğimiz günlerde İzmir'de meydana gelen 6,6'lık depremin ardından bölgedeki hasar tespit ve yıkım çalışmaları devam ediyor. Çalışmaları yerinde takip eden Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, İzmir İl Afet Koordinasyon Merkezi'nde bir basın toplantısı düzenledi.
İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in de katıldığı toplantıda deprem sonrasında iki haftanın geride bırakıldığını hatırlatan Bakan Bekir Pakdemirli, "Hem devlet hem belediyelerimiz hem de sivil toplum kuruluşları ve gönüllülerimiz İzmirli kardeşlerimizin yanında olduk. İzmir’imizin sıcak insanlarıyla beraberdik. Enkaz altında hayat arayan AFAD, Kızılay, UMKE, JAK ve tüm gönüllülerimize şükranlarımızı sunuyorum. Öpülesi elleriyle enkaz alanlarında canhıraş çalışarak İzmirlilerin yanında oldular. Depremin ardından hızlıca başlamış olduğumuz hasar tespit çalışmalarını da hızlıca tamamladık. Önümüzde riskli yapıların fotoğrafı var. Arama kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmalarını tamamladık. İzmir için dönüşüm çalışmasının başlamasının vakti. Hızlıca ilk kazmayı vurup, bir yıl sonra kış gelmeden evleri yıkılan İzmirli kardeşlerimize sıcacık yuvalarını teslim ediyor olacağız. Arkadaşlarından uzak kalan çocuklar, komşularından ayrılan ailelerimiz bir yıl sonra birbirlerine kavuşacak. Vefat edenlerin sayısı 115 oldu. 10 vatandaşımızın tedavisi sürüyor. Bugüne kadar 768 bin kap sıcak yemek dağıtıldı. Kınık Belediye başkanımız, Afyonkarahisar'da Dinar Belediyesi'ndeyken yaşadığı afeti bize anlattı: 'Biz devletin ve kamunun en üst düzey yöneticisi olarak, 20-25 gün sonra yarım ekmek arası pilav yedik, bunun için rabbimize müteşekkir olduk. Çünkü o güne kadar yemek yiyememiştik' dedi" diye konuştu.
Deprem sonrasıyla ilgili sayısal verileri aktaran Bakan Pakdemirli, "Sahada 10 binin üzerinde personel vardı. Çalışmaların azalmasıyla şu an 5 bin 225 personel alanlarda. 109 bin binada hasar tespit çalışmaları tamamlandı. Hasar tespit çalışmalarına göre, 506 ağır hasarlı acil yıkılacak bina ve 5 bin 119 az hasarlı ve 510 orta hasarlı bina tespit edildi. 14 okul ve 8 cami ağır hasarlı gözüküyor. İki haftada 60 milyonun üzerinde bir ödeme yapıldı. Eşya tahliye çalışmaları biten 118 bina var. 18 bina yıkıldı, 8'i yıkım aşamasında" dedi.
Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdür Vekili Mehmet Hasdemir, Türkiye’nin organik tarım yapan çiftçi sayısında dünyada 6ncı sırada olduğunu söyledi. Hasdemir, 75 bin çiftçiyle 500 bin hektar alanın üzerinde 200’ün üzerinde üründe organik tarım yapılarak, 200 milyon dolar ihracat gerçekleştirildiğini kaydetti.
Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü’nün destekleri ile organik tarımda çiftçi sayısı arttı. 1980 yılında 8 ürün ile başlayan organik tarım, bugün verilen desteklerle 200 ürüne çıktı. Bugün 75 bin çiftçi, 500 bin hektar arazide organik tarım yapıyor. Ürettikleri ürünleri açılan organik pazarlarda satan çiftçiler, ülkeye 200 milyon dolarlık ihracat geliri sağlıyor.
Hasdemir, organik tarıma 1980li yıllarda ihraç edilen 8 ürün ile başlandığını ifade ederek, "Şu anda 200ün üstünde üründe organik tarım yapılıyor. 1994 yılında ilk defa ekolojik tarım yönetmeliği çıkarıldı. Daha sonra 2004 yılında organik tarım kanunu çıkartıldı. Şu anda Türkiye’de 75 bin çiftçiyle 500 bin hektarın üzerinde bir alanda organik tarım yapıyoruz. Türkiye organik tarım yapan çiftçi sayısı bakımından dünyada 6ncı sıradadır. Ülkemizde dünya ortalamasının üzerinde bir organik tarım yapma süreci içerisindeyiz. Biz bakanlık olarak organik tarım yapan her çiftçimizin yanındayız. Türkiye 200 milyon doların üzerinde organik ürün ihracatı gerçekleştirmektedir. Dünyanın önemli ihracatçı ülkelerinden biridir. Organik ürünlere olan talep özellikle pandemi sürecinde daha da arttı. Bu da organik tarım için önemli bir fırsat oluşturmakta" ifadelerini kullandı.
Ayaş Gökler köyünde 8 yıldır 35 dönüm alanda organik tarım yapan çiftçi Muharrem Canlı da organik tarıma bakanlığın ’organik meyve’ projesiyle başladığını söyledi. Canlı, şu an 40 kalem üründe organik tarım yaptığını, ürünlerini organik pazarlarda sattığını anlatarak, "Organik tarım yapmak için öncelikle araziniz temiz olacak, arazinizde gübre kullanılmayacak, zaten ilk sene başladığınızda ürettiğiniz ürünleri hemen pazarlarda satamıyorsunuz. İkinci sene kontrollü şekilde satışa çıkabiliyorsunuz. Organik tarım kararını aldıktan sonra ilçe tarım ve sertifika kuruluşları gelip tarlayı ve ürünleri inceliyorlar. Ürünler analize gidiyor ve temiz gelirse satma izni veriyorlar. Organik tarımda kesinlikle gübre ve ilaç kullanamıyoruz. İlaçları da kendimiz doğal olarak yapıyoruz. Kükürt, kireç, sirke, ısırgan otu kullanarak kendimiz yapıyoruz" dedi.
Canlı, Ayaş’ta sadece kendisinin, Ankara’da 70 kişinin organik tarım yaptığını söyleyerek, "Çiftçilerimiz organik tarım yapmaktan korkmasın, o kadar da zor değil. Son birkaç senedir, biz organik tarımdan güzel para kazanıyoruz. Normal tarımdan daha az verim alıyoruz ama satarken de daha pahalı sattığımız için para kazandırıyor. Bu sene sadece domateste 15 ton verim aldım. Toplam bütün ürünlerde de 30 ton üretim yaptım" diye konuştu.
Kahramanmaraş Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri, Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olan çiftçilere yem bitkisi tohumu dağıttı.
Kahramanmaraş’ta sonbahar hasat dönemi ile ilkbahar ekiliş dönemi arasında geçen sürede vejetasyon süresi yem bitkileri yetiştiriciliğine uygun tarımsal üretim alanları ile nadas alanlarında, hayvancılığın ihtiyaç duyduğu kaliteli kaba yem ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla, İl Tarım ve Orman Müdürlüğünce hazırlanarak Tarım ve Orman Bakanlığına sunulan, yüzde 75 Bakanlık ve yüzde 25 çiftçi katkısı şeklinde uygulanacak "Ara Dönem Yem Bitkileri Yetiştiriciliği Projesi" Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğünce kabul edilerek uygulanmaya başlandı.
Bu kapsamda, Kahramanmaraş Tarım Kredi Kooperatifi Müdürlüğü aracılığı ile piyasadan temin edilen, sertifikalı veya analiz raporlu adi fiğ, macar fiği, yem bezelyesi, tritikale ve arpa olmak üzere toplam 439 bin 500 kilogram yem bitkisi tohumu satın alınarak, talepler doğrultusunda İlçe Tarım ve Orman Müdürlükleri aracılığı ile Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olan Kahramanmaraşlı çiftçilere dağıtımı yapıldı.
Proje kapsamında İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından dağıtım töreni yapılırken, programa Tarım Kredi Kooperatifi Gaziantep Bölge Müdürü Mustafa Aslan, İl Tarım ve Orman Müdür Vekili Salih İnan, İl Müdür Yardımcısı Ramazan Bilir, Çayır Mera ve Yem Bitkileri Şube Müdürü Hüseyin General, Onikişubat İlçe Tarım ve Orman Müdürü İsmail Kıraç, teknik personeller ve üreticiler katıldı.
Proje bütçesi 2 milyon 430 bin 200 TL olurken, 26 bin dekar alanı kapsıyor. Yem bitkisi yetiştiriciliği yapmak isteyen Kahramanmaraşlı çiftçiler, İlçe Müdürlükleri aracılığı ile sertifikalı Adi Fiğ + Arpa, Macar Fiği + Arpa ve Yem Bezelyesi + Tritikale karışımı yem bitkisi tohumluk dağıtımı yapılacak. Aynı zamanda yem bitkisi üretimi yapacak bu çiftçilerimize, başvurmaları halinde sertifikalı tohum, mazot gübre ve yem bitkisi üretim desteği verilebilecek.
Dağıtımı yapılan bu tohumluklar ile çiftçiler yaklaşık 35 bin ton kaliteli kaba yem üretimi yaparak, Kahramanmaraş’taki hayvancılığının ihtiyacı olan kaliteli kaba yem açığının kapatılmasına katkı sağlayacak.
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, çiğ süt desteği kapsamında üreticilere 607 milyon liralık ödemeyi, Bugün (4 Kasım 2020) saat 18.00 itibariyle yapılacağını açıkladı.
Bakan Pakdemirli, TMO’nun besici ve yetiştiricilere 3 ay vadeli arpa satışına başlayacağının da müjdesini verdi.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, 2020 yılı Temmuz-Ağustos aylarına ilişkin çiğ süt desteği ödemelerine dair şunları kaydetti:
“Geçtiğimiz günlerde Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarına ait çiğ süt desteğini 40 kuruş olarak ödeyeceğimizi kamuoyuna açıklamıştık. Bu kapsamda ilk etapta 246.649 üreticimizin; işlemleri tamamlanan Temmuz ve Ağustos aylarına ait 1 milyon 629 bin ton çiğ sütü için 607 milyon TL destek ödemesini, bugün saat 18.00’den itibaren yapacağız. Eylül ayında üretilen çiğ süte ait çalışmalar ise halen devam etmekte olup; işlemlerin tamamlanmasının ardından bu aya ait desteği de ödeyeceğiz.”
TMO, 3 AY VADELİ, VADE FARKSIZ ARPA SATIŞI YAPACAK
TMO’nun besici ve yetiştiricilere vadeli arpa satışına başlayacağının da müjdesini veren Bakan Pakdemirli, “Geçenlerde bununla ilgili bir çalışma yapıldığını açıklamıştım. TMO tarafından besici ve yetiştiricilere vadeli arpa satışını başlatıyoruz. Bu kapsamda Toprak Mahsulleri Ofisimiz (TMO) tarafından yem piyasalarında istikrarı korumak, besici ve yetiştiricilerimizin üretim maliyetlerini düşürmek için 3 ay vadeli vade farksız arpa satışlarına başlıyoruz. Kasım ayında, 100 bin ton arpa 1.425 TL/ton fiyattan satılacak. Buna göre, büyükbaş hayvan başına günlük 5 kg, küçükbaş hayvan başına günlük 1 kg hesabı üzerinden besici ve yetiştiricilerimize 1 aylık tüketimleri nispetinde satış yapılacak.” dedi.
TMO’nun yapmış olduğu stok planlaması ile tüketim merkezlerinin çoğuna arpa sevkiyatı gerçekleştirdiğini dile getiren Pakdemirli, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere ihtiyaç duyulan tüm TMO işyerlerinde arpa stoku bulunduğunu söyledi.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, İzmir'deki depremle ilgili, "11 baraj ve gölette problem yok, hepsinin kontrolleri bitti” dedi. 13 baraj ve göletteki çalışmaların da sürdüğünü söyleyen Bakan Pakdemirli, “Bunlarda da bir problem çıkmayacağını düşünüyoruz."dedi.
Pakdemirli şöyle konuştu:
“Bakanlık olarak elbette hasar gören, görmesi muhtemel her ilçeyi çevre iller dahi bunların kontrollerini yapıyoruz yapmaya da devam ediyoruz. Tarım alanlarında zararımız yok Seferihisar açıklarında olduğu için balık çifliklerinde bir sorunumuz yok. Tabiki batan hasar gören balıkçı teknelerimizle ilgileniyoruz. İzmir’deki 11 baraj ve gölette problem yok, hepsinin kontrolleri bitti. 13 baraj ve göletteki incelemelerimiz sürüyor. Bakanlık olarak bölgede çiftçimize ve üreticimize yönelik olası hasar tespit çalışmalarımız devam ediyor. Ama genel olarak söyleyeyim buralardan da bir problem çıkacağını düşünmüyoruz.”
Miras ve satış yoluyla tarım arazilerinin bölünmesini önlemek amacıyla, mirasçılara arazi ediniminde finansal destek sağlanacak.
2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'ndan yapılan derlemeye göre, ülkenin tarım arazisi varlığı 2010 yılında 24,4 milyon hektar iken 2019 yılında 23,1 milyon hektar olarak belirlendi.
Bunun 15,4 milyon hektarını ekilen, 3,4 milyon hektarını nadasa bırakılan, 790 bin hektarını sebze yetiştirilen ve 3,5 milyon hektarını meyve, zeytin ağaçları ve bağcılık için ayrılan alanlar oluşturdu.
Tarım arazilerinin korunması ve etkin kullanılmasına yönelik arazi kullanım planlarının yapılması ve erozyonla mücadelenin etkinleştirilmesi amaçlanıyor. Bu çerçevede, tarımsal arazi piyasasının düzenlenmesi, mülkiyetten kaynaklanan ihtilafların giderilmesi ve işletme ölçeklerinin artırılmasına yönelik kurumsal ve hukuki düzenleme çalışmaları devam ediyor.
İzmir'deki depremde enkaz altından telefonla görüştüğü Buse Hasyılmaz’a nikah şahitliği sözü veren Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Buse’nin nasıl kurtarıldığınıda anlattı.
Bakan Pakdemirli sözlerine şöyle devam etti:
"Çok büyük bir afet, her yer toz duman, kendimi bir anda enkazın üzerinde buldum. O sırada Kızılay'dan bir görevlimiz, işini çok iyi bir şekilde yapmaya çalışıyordu. Ama içerde kıpırdayamayan, üzerine ağırlık düşmüş, önünü görmeyen bir kızımız vardı. Yıkıntının altında moral verici, kendisini destekleyici bir şeyler duymaya ihtiyacı vardı. Buse'ye 'Ben Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli. Devlet olarak buradayız. Seni kurtarmak istiyoruz. Sadece senden sakin olmanı istiyorum, bana tarif et' diye seslendim. Buse'nin tarifleri sonrası binayı bilen birisini yanıma davet ettim. Nerede olabileceğini tahmin ettik, giriş katında olduğunu belirledik. Aldığımız bilgileri AFAD yetkilileri ile paylaştıktan sonra çalışmalar hızlı bir şekilde başladı. Binada ağır bir göçük vardı. 3-4 saat sonra ulaşabildik. Bu sürede sürekli görüştük. Her 15 dakikada bir 3 dakika konuştuk. Buse'nin cep telefonunun pili bitti, annesinin telefonundan görüştük. Başlangıçta 'hiçbir yeri göremiyorum, gözüm toprak dolu' diyen kızımız bizimle konuşmaya devam etti. Hala kıpırdama sorunu vardı. AFAD ve arama kurtarma ekiplerimizin özverili çalışmasıyla kendisine ulaşıldı. Tabii ki bizi çok memnun eden bir olay. Sağlam ve sağlıklı bir şekilde çıktı, ikinci hayatını yaşıyor." dedi.
İzmir’in Bornova ilçesinde oluşturulan kriz merkezinde düzenlenen basın toplantısında söz alan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli İzmir’de meydana gelen depremle ilgili son gelişmeleri anlattı ve "geçmiş olsun" temennisinde bulunarak, yaralılara acil şifa, vefat edenlere de Allah'tan rahmet diledi.
Deprem sırasında İstanbul'a doğru yolda olduğunu ve haber alır almaz İzmir'e geldiklerini belirten Pakdemirli, şöyle devam etti:
"Öncelikle sahaya intikal ettim, sahadaki hasarlı binalarımızı gezdim. Tabii ki burada en büyük önceliğimiz canları yani ne kadar hayat kurtarabilirsek o kadar iyi bizim için, öncelik bu olmalı. Ondan sonraki öncelikler için plan ve program yapılıyor. Sahada Buse kızımızla telefonla konuştuk, ablasıyla konuştuk. Buse kızımızın yanında İnci kızımız var, bununla ilgili de arkadaşlar çalışmaları yapıyorlar. İnşallah daha çok Buselerimiz kurtulur. Binaların altında kalan her vatandaşımız bir şekilde çıkar."
Pakdemirli, binaların kimisinin tamamen yıkıldığını, bazılarının ise tek katının hasar gördüğünü söyledi.
Ekiplerin sahada çalışmalarını sürdürdüğünü dile getiren Pakdemirli, "Hiçbir eksiklik yok. Sahada yeterince AFAD ekipmanı, personeli ve teçhizatı şu anda sevk edilmiş durumda. Elbette çok özellikli ve incelikli bir çalışma isteyen bir çalışma olduğu için hepimiz çok sabırsızız biliyorum ama yavaş yavaş ilerlememiz gerekiyor çünkü binaların altında kalanlara da zarar vermememiz öncelik olmalı diye düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Bakan Pakdemirli, kentteki hava durumuna da değindi.
Bir haftaya yakın süreçte, 5 gün içinde İzmir ve çevresinde yağış beklenmediğini bildiren Pakdemirli, "Özellikle evine girmek istemeyen ve dışarıda barınmak zorunda olan vatandaşlarımıza bu, bir artı olacaktır diye düşünüyorum. Bu gece beklenen en düşük sıcaklık, bu da binaların altında kalan ve kurtarılmayı bekleyen vatandaşlarımız için önemli, 8 ila 11 derece, gündüz beklenen en yüksek sıcaklık 19-22 derece arasında." diye konuştu.
Pakdemirli, hasarlı binaların olduğu bölgelerde fazla ses çıkarılmamasını ve yakınları olmayanların bu bölgeye girmemelerini istedi.
Kriz merkezinde çok çabuk bir şekilde organize olunduğunu vurgulayan Pakdemirli, İzmir Valiliğine teşekkür etti.
"Olay çok üzücü. Bayraklı'daki binada da belki gördünüz, üç hamlede üç defa adım atmayla 7. kata kadar ulaşabildim. Bu binanın altında hala kurtarılmayı bekleyen insanlar var. Umudumuz, tüm gayretimiz sağ salim çıkarılmaları, çalışmalarımıza gece boyu devam edeceğiz. Onları da bırakmadan, amaç inşallah hepsini enkazın altından çıkarmak olacak. Tekrar tekrar İzmirlilere geçmiş olsun diyorum. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum" dedi.Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, üreticilere destek için daha önce Ekim, Kasım ve Aralık ayları için 40 kuruşa çıkartılan çiğ süt destek priminin, 3 ay erkene çekilerek Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları için uygulanacağını söyledi. Pakdemirli, TMO’dan besiciye vadeli olarak yem temini konusunda bir çalışma yapıldığını da açıkladı.
Çiğ süt fiyatları piyasa koşullarında yaşanan değişiklikler sebebiyle 9 Ekim’de toplanan Ulusal Süt Konseyi (USK) toplantısından sonra yapılan açıklamada, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 15 krş / lt olan çiğ süt destek priminin Ekim, Kasım ve Aralık ayları için 40 krş / lt olarak belirlendiği kaydedilmişti.
TGRT Haber Gündem Özel programında Gazeteci-Yazar Ziya Osman Açıkel’in sorularını yanıtlayan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, çiğ süt destek priminin 3 ay öne çekildiğini bildirdi.
Pakdemirli, şunları söyledi:
“Çiğ süt, ciddi miktarda insanı ilgilendiren bir konu, özellikle bizim sürdürülebilirlik anlamında kendi kendimize yeterliliğimizi korumamız gereken bir konu. Geçen yıl 15 Kasım 2019’da biz 2.30 lira tavsiye fiyatına gıda komitesinde görüşüp ulusal süt konseyine iletmiştik. Bu sahada da çok büyük bir memnuniyet oluşturdu. Bir kilogram sütün karşılığında 1.50 gram yem alınabiliyordu. Bu rasyo 1’e 1,50 rasyosu, Cumhuriyet tarihinde belki süt üreticisine verilen en önemli desteklerden bir tanesiydi. Çünkü ulusal süt konseyi de üreticiler de herkes bir kilograma 1,30 rasyosunu kabul eder ve 1,30’da bu işin kar ettiğini konuşurlar.
“Süt üreticimizin maliyetleri arttı”
Şimdi maalesef son dönemde pandemiyle beraber hem kurlardaki artış hem de dünyadaki emtiya fiyatlarındaki artışla birlikte süt üreticimizin ister istemez maliyetleri arttı. Bu konuda talepte arttı. Bunu normalde karşılıyoruz. Ancak biraz bu talebe karşı cevap vermekte geciktiğimizde, üreticimiz bu konuda çok sabırsız. Biraz sabırlı olmalarını istiyorum ki, şöyle bir rakam vereceğim. 2020 yılının ilk 6 ayında parite ortalama 1.35 olarak gerçekleşmiş 1.30’un 5 üzerinde ve ilk açıkladığımızda 1.50 ve maliyet artışına rağmen ilk 10 ayda ortalama 1.28 civarında seviyelerinde seyretti.
Çiğ süt destek primi 40 kuruş üzerinden ödenecek
Biz süt konseyine şöyle bir destek verdik. 40 kuruşa desteği çıkartalım, fiyat henüz artmasın, destekte 40 kuruş olsun diye. Yoğun talep üzerine bu 40 kuruşluk desteği erkene çekme konusunda bir insiyatifimiz oldu. Bunun parasını ve bütçesini ayarladık. Çünkü 40 kuruşu açıkladığımızda üreticide şöyle bir soru işareti oldu. Tamam 40 kuruş ama ne zaman ödenecek bu, şimdi ödenecek. 40 kuruşluk çiğ süt destek primini 3 ay erkene çekerek Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları için uygulayacağız. Temmuz ve Ağustos’u da hemen ödemeye başlayacağız. En yakın zamanda da 2021 Ocak ayında geçerli süt fiyatını gıda komitesinde tartışıyor olacağız. En geç Aralık ayında tartışmış oluruz. Ulusal Süt Konseyine de biz Gıda komitesinin tavsiyesi olarak iletiriz.
Burada çiftçimizin, üreticimizin başımızın tacı olduğunu tekrar ediyorum. Onların dertleriyle dertlendiğimizi bilsinler. Elimizin rahat olduğu durumlarda aynı gıda komitesinin 1.50’lik rasyo
ile üreticimize destek olduğunu hatırlatmak istiyorum. Yine en yakın zamanda bu konuda tekrar gıda komitesinin gündemine girecek.”
Bakan Pakdemirli, uygulamayı sosyal medya hesabından da duyurdu.
TMO, besiciye vadeli yem tahsis edecek
Yemle alakalı çalışmanın yapıldığını belirten Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli, “Besiciyi, üreticiyi desteklemek gayesiyle yemle alakalı bir çalışma yapıyoruz. Toprak Mahsulleri Ofisine bir talimat verdim. Çalışmayı henüz bitiremediler. Bu akşam bitirselerdi belki onu da açıklayacaktık. Vadeli bir şekilde besiciye yemin Toprak Mahsulleri Ofisinden tahsis edilmesi konusunda, yem hammaddesinin tahsis edilmesi konusunda bir çalışma arkadaşlar yürütüyorlar.
Elbette bu arada döviz ve emtia fiyatlarının artışıyla beraber buradaki maliyetlerde artıyor. Bu maliyetlerin artmasıyla beraber Ticaret Bakanlığı bizimde uyarımızla tedbir aldı. Maliyet sürekli artıyor, buradaki gümrük vergilerinin gözden geçirilmesi, belirli bir süreliğine gümrük vergilerinin birçok kalemde sıfırlanması söz konusu oldu. Geçen hafta ciddi bir değişiklik yapıldı. Böylelikle de ana amaç artan maliyetlerin artmaması belirli bir yerde sabitlenmesi konusunda, çapa oluşturması konusunda bir gayretimiz oldu. Özellikle besici üretici tarafını desteklemek için Toprak Mahsulleri Ofisimiz böyle bir çalışma içerisinde, çalışmayı bitirdikleri zaman bizde kamuoyuyla paylaşırız” dedi.
Tarım arazilerinin hobi bahçeleri gibi uygulamalarla bölünmelerinin engellenmesi, sahipli arazilerde izinsiz ağaç kesimiyle ilgili cezaların artırılması, makaron, yaprak sigara kağıdı, sigara filtresi ve alkol üretimi, satışının Tarım ve Orman Bakanlığının denetimine alınması, taklit ve tağşiş ürünleri üreten ve piyasaya arz edenlere yönelik yaptırımların ağırlaştırılmasını da içeren kanun teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Sulama kooperatifleriyle ilgili iş ve işlemlerde Tarım ve Orman Bakanlığı yetkili olacak.
Özel ormanlar için ağaçlandırma teşviki
Düzenlemeyle, "özel orman" sayılan sahipli arazilerde, ekim ve dikim yoluyla ağaçlandırmanın teşvik edilmesi hedeflenerek Orman Kanunu'nda değişikliğe gidiliyor.
Buna göre, "orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazilerde tabii olarak yetişen her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler" ile "orman sınırları dışında olup, alan büyüklüğüne bakılmaksızın sahipli arazilerde, ekim ve dikim yolu ile yetiştirilen her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerlerin" orman sayılmaması öngörülüyor.
Kanunla, devlet ormanlarındaki bozuk orman alanlarında orman bitkisi fidanlıkları kurulmasına, mantar ve tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliğine, orman alanlarından üretilen odun dışı ürünlerin mamul ya da yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulmasına bedeli alınarak 29 yıla kadar izin verilebilecek. Ancak saha tesliminden itibaren 2 yıl içinde tesislerin işletmeye alınmaması halinde izin iptal edilecek.
Orman sınırları içerisinde söz konusu faaliyetleri izinsiz yapanlar veya tesis kuranlar, 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacak.
Özel orman kapsamındaki yerlerde bulunan ağaçlar izinsiz kesilemeyecek. İzinsiz kesilen ağaçların dikili kabuklu gövde hacminin 5 metreküpe kadar olması halinde 500 lira, bu miktarı aşan her bir metreküpü için ilave 100 lira idari para cezası verilecek.
Orman Kanunu'na, Savunma Sanayii Başkanlığınca yapılacak savunma amaçlı tesislerle bunların müştemilatlarına bedelsiz olarak izin verilmesi de ekleniyor.
Yasayla, Adana'nın Karataş ilçesinde su ürünleri yetiştiriciliği konulu Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulacak.
Şeker piyasasında mal ve hizmet üretenlere inceleme
Düzenlemeyle, Tarım ve Orman Bakanlığına şeker piyasasındaki mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilere yönelik de inceleme, araştırma yetkisi verilecek.
Bakanlık, inceleme, araştırma ve denetim görevi kapsamında, her türlü defter, evrak ve belgeleri inceleyebilecek ve suretlerini alabilecek, yazılı veya sözlü açıklama isteyebilecek,
Şeker Kanunu kapsamına giren her türlü mala ilişkin mahallinde inceleme yapabilecek ve tüm teknolojik imkanlardan yararlanabilecek.
Avrupa Birliği (AB) ve aday ülkeler arasında Sivil Toplum Diyaloğu Programı'nın beşinci dönemi kapsamında hibe almaya hak kazanan Avrupa Birliği ve Türkiye'de Mutlu Hayvancılık Projesi tamamlandı.
Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliğinin (SETBİR) yaptığı açıklama da proje ortağı İspanya'dan Valencia Bölgesel Gıda İşleri Federasyonu (FEDACOVA) olan proje, Tarım ve Orman Bakanlığı ile birlikte yürütüldü.
Çiftlikte ve taşıma sırasında hayvan refahının sağlanması konulu projenin genel amacı; çiftçiler, hayvan sahipleri, nakil aracı sürücüleri, dinlenme yerleri ve sınır kontrol noktalarındaki görevlilerce yaygın olarak yapılan yanlış uygulamaların düzeltilmesi ve doğru uygulamaların öğretilip, benimsetilmesi yoluyla hayvan refahının artırılması olarak belirlendi.
SETBİR Başkanı Tarık Tezel, online gerçekleştirilen kapanış toplantısındaki konuşmasında, hayvancılığın gelişmesinde önemli basamaklardan olan hayvan refahını layıkıyla uygulayan bir üreticinin hayvanından elde ettiği sütün ve etin kalitesinin de artacağını belirtti.
"Bu projenin en büyük çıktısı, çiftlikte ve nakil esnasında hayvan refahına yönelik anlaşılır, kullanımı kolay rehberlerin ve bilgi notlarının hazırlanmış olmasıdır. Bu rehberler, çiftçilerimiz, hayvan sahiplerimiz, sınır kontrol noktalarında çalışan personelimiz ve taşıma elemanlarımızın her zaman başvurabilecekleri basit, anlaşılması kolay rehberlerdir. Projemizin en büyük ikinci çıktısı ise çiftçilere, büyükbaş ve küçükbaş hayvan sahiplerine ve tüm veteriner sınır kontrol noktalarına yönelik yaptığımız eğitim faaliyetleri olmuştur. Bu eğitim faaliyetleri, hayvan refahı uygulamaları, bunların hayvan ve hayvansal ürün kalitesi üzerindeki etkilerine yönelik farkındalık yaratmak açısından çok değerlidir."
AB ve Türkiye'de Mutlu Hayvancılık Projesi'ne ilişkin tüm bilgiler, toplantı notları, eğitimlerde gerçekleştirilen sunumlar ve hazırlanan rehberlere "www.hayvanrefahiprojesi.org" adresinden erişilebiliyor.
Tarım Ormanın Geleceği Zirvesi'nde gerçekleştirilen özel oturumda konuşan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli yeni 10 yılın stratejisine ilişkin açıklamalarda bulundu. Uyguladıkları tarımsal destekleme mekanizmalarına değinen Pakdemirli, hem destek hem de müdahale alımlarını aynı paketin içinde yürüttüklerini, aynı zamanda kırsal kalkınmaya yönelik ciddi desteklerin de bulunduğunu söyledi.
Pakdemirli, tarımsal desteği artırmanın moral etkisi yarattığını, tarımsal GSYH'ya etkisinin görüldüğünü kaydetti. 2018'de 14.5 milyar TL, 2019'da 16.1 milyar TL olan tarımsal desteklerin 2020'de 22 milyar TL'ye taşındığını vurgulayan Pakdemirli, "Bu yıl 2 bin TL'nin altında destek almayacak kimse kalmayacak. İlk sene, önümüzdeki yıl 2 bin TL'nin altında alanlar, bir sonraki yılın bütçesinden 2 bin TL'ye tamamlanacak şekilde formülize ettik. Ondan sonra bu otomatik hesaplanarak, hesaba yatacak duruma gelecek. 12 yeni destek başlattık. 32 desteğin birim miktarını artırdık" dedi.
Türkiye'de ilk Kovid-19 vakası görünmeden günler önce hazırlıklara başladıklarını söyleyen Pakdemirli, bakanlık olarak tüm marketleri toplayarak, stokları artırmalarını istediklerini vurguladı. Özellikle perakende sektörünün çok iyi bir sınav verdiğinin altını çizen Pakdemirli, "Gıda arzıyla ilgili bir problem olmamasına, tüketilenden fazlasının üretilmesine rağmen tüm dünyada rafların boşaldığını gördük. Hem bakanlık hem ilgili tüm sektörler, iyi bir hazırlık dönemi geçirdik. Perakende zincirlerini yönlendirdik. Yurtdışındaki market manzaralarının hiçbirini görmedik. Çiftçiye diplomatik pasaport vereceğiz dedik. Karşılığını da aldık" dedi.
Bakan Pakdemirli, tarımın ekonomideki yerine değindi. Türkiye'de tarımın GSYH'dan yüzde 6 pay aldığını dile getiren Pakdemirli, istihdam edilen kesimin ise beşte birinin tarımla uğraştığını vurguladı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde tarımsal üretimde yaşanan değişimi ortaya koyma adına son üç yılın verilerini karşılaştıran Bakan Pakdemirli, Türkiye'nin 2017'de 187 milyar TL olan tarımsal hasılasının yüzde 46 artışla 2019'da 277 milyar TL'ye ulaştığını vurguladı. 2019'da 48.9 milyar dolar tarımsal hasıla ile Türkiye'nin Avrupa'da lider olduğunu, geçen sene Fransa'nın da önüne geçtiğini dile getirdi.
Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile 1 Ocak 2020 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi.
Gerçek ve tüzel kişilerin damızlık manda düvesi yetiştiriciliği işletmesi kurmasına yönelik yatırımları, kapasite artırımı ve rehabilitasyon, makine alet ve ekipman ile hayvan alımı yüzde 50 hibe ile desteklenecek.
Yetiştiricilerce, 9 Ocak 2017 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Hayvancılık Yatırımlarının Desteklenmesine İlişkin Karar kapsamında kurulmuş veya yatırımı devam eden işletmelerden 1500 başa kadar koç ve/veya teke alımına yüzde 50 hibe desteği sağlanacak.
Küçükbaş hayvancılığın geliştirilmesi amacıyla Bakanlıkça belirlenecek iller ve şartlar doğrultusunda damızlık küçükbaş hayvan yatırımları yüzde 85, gerçek ve tüzel kişilerin, 1000 adet kapasiteli damızlık kaz, aynı kapasiteli ticari hindi ve 500 kapasiteli ticari kaz yetiştiriciliği için yapacakları inşaat, makine, alet ve ekipman yatırımları yüzde 75 oranında desteklenecek.
Arı Yetiştiricileri veya Bal Üreticileri birliklerine üye, Arıcılık Kayıt Sistemi'ne kayıtlı, 50 ve üzeri arılı kovan varlığına sahip üreticilerin arı ürünleri üretimi için yapacakları yatırımlarına yüzde 50, ipek böceği yetiştiriciliğinin geliştirilmesi için, gerçek ve tüzel kişilerin bu alanda yapacakları yatırımlara da yüzde 100 hibe olanağı sağlanacak.
Gerçek veya tüzel kişiler, hibe desteğine ilişkin yatırım konularından sadece bir proje için ve bir kez yararlandırılacak. Yatırım tutarının üst sınırı Bakanlıkça belirlenecek.
Hibe desteğinden, projesi onaylanan ve projesinde belirtilen süre içinde yatırımını tamamlayanlar yararlanabilecek.
Ödemeler, Ziraat Bankası aracılığıyla yapılacak ve bankaya kararın uygulanmasıyla ilgili olarak destekleme tutarının yüzde 0,2'si oranında hizmet komisyonu ayrıca ödenecek.
Karabük'ün Safranbolu ilçesinde yetiştirilen ve birçok alanda kullanılan safran, Tarım ve Orman Bakanlığının hayata geçirdiği Dijital Tarım Pazarı'nda (DİTAP) satışı yapılacak.
Safranın hasadına başlandığını söyleyen Karabük İl Tarım ve Orman Müdürü Çetin Ayvalık, uzun zamandır safran üzerine yoğun çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Safranbolu'da 7 köyde 20 çiftçi tarafından 40 dekar alanda safran üretimi yapıldığını belirten Ayvalık, "Safranda hasat dönemimiz başladı. Kasım ayının 20'sine kadar hasat devam edecek. Verimli bir yıl olmasını arzuluyoruz. Bir dekardan ortalama 300 ile 600 gram civarında ürün almayı hedeflersek 23-24 kilogram gibi üretim hedefimiz var." diye konuştu.
Safranın iç pazarda rahatlıkla pazarlanabildiğine dikkat çeken Ayvalık, sözlerine şöyle devam etti: "Üreticilerimizin Dijital Tarım Pazarı'na kayıt olmasını sağladık. Bu yolla elde ettikleri ürünleri sistem içerisine girecekler, fiyat skalası yapacaklar. Alıcı ile satıcının buluştuğu bu platformda ürünlerini rahatlıkla satma imkanı bulacaklar. Üreticilerin karşılaştıkları her türlü sorunlarında yanındayız.’’
Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Mustafa Aksu, bakanlıklarınca yürütülen çalışmaları denetlemek ve bir dizi temasta bulunmak üzere Kahramankazan Belediye Başkanı Serhat Oğuz’u ziyaret etti. Aksu’ya ziyaret sırasında, Tarım ve Orman İl Müdürü Bülent Korkmaz, DSİ Bölge Müdürü Murat Alp, Orman Bölge Müdürü Veysel Kodalak, Doğa Koruma ve Milli Parklar Bölge Müdürü Erdem Karaağaç, Tarımsal ve Kırsal Destekleme Kurumu İl Koordinatörü Emre Yeniay da eşlik etti. Başkan Oğuz Bakan Yardımcısı Aksu’ya ilçede bakanlık tarafından yürütülen proje ve çalışmaları kapsayan bir sunum yaptı.
Ziyaret sırasında bakanlık tarafından ilçede yürütülen Ova Çayı Islahı Projesi’nin tamamlanması, Durhasan Şah Tabiat Parkı’nın Kahramankazan Belediyesi’ne tahsis edilmesi ile çiftçi ve üreticilere tohum, ilaç ve ve ekipman desteği sağlanması konuları masaya yatırıldı. Bakan Yardımcısı Aksu, hizmetlerin tamamlanması için yoğun şekilde çalışıldığını belirterek, bu projelerin en kısa sürede ilçeye kazandırılacağını kaydetti.
Bakan Yardımcısı Aksu ayrıca, ilçedeki çiftçi ve üreticilerin yüzünü güldürecek bir de müjde verdi. Aksu, ilçedeki çiftçilerin uzun yıllardır beklediği kapalı sulama sisteminin Kahramankazan’da hayata geçirilmesine ilişkin projenin, bakanlığın 2021 yatırım planına dahil edildiğini söyledi. Aksu, bu projenin de en kısa sürede tamamlanacağını ifade etti. Kapalı sulama sistemi projesinin tarım ve hayvancılık alanında yoğun bir potansiyele sahip olan Kahramankazan’da hayata geçirilmesiyle birlikte ilçeye bu alanda önemli bir katkı sunmuş olacak. Böylece, su kaybının önüne geçilerek, daha az suyla daha çok alanın sulanması sağlanarak, sulanamayan alanlar da suyla buluşturulmuş olacak.
Kahramankazan Belediye Başkanı Serhat Oğuz da, sanayinin yanı sıra aynı zamanda önemli bir tarım ve hayvancılık ilçesi olan Kahramanakazan’ın kapalı sulama sistemi ve diğer projelerin tamamlanmasıyla önemli değerlere kavuşacağını söyledi. Oğuz, özellikle çiftçilerin uzun süredir bekledikleri kapalı sulama sisteminin ilçelerine kazandırılması için yaptıkları girişimlerin meyvelerini vermeye başladığını görmenin kendilerini oldukça mutlu ettiğini belirtti. Projelerin ilçedeki çiftçi ve üreticiler başta olmak üzere tüm Kahramankazan’a hayırlı uğurlu olması temennisinde bulunan Oğuz, “Bakanımız Sayın Bekir Pakdemirli başta olmak üzere Sayın Bakan Yardımcımız Mustafa Aksu ve bakanlık bürokratlarımıza ilgi ve desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum” diye konuştu.Erzurum'da kadın çiftçilere, Tarım ve Orman Bakanlığı'nca hibe edilen süt sağım makineleri dağıtıldı.
Erzurum'un Olur ilçesinde 10 kadın üreticiye, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü önünde düzenlenen törenle, hibe edilen süt sağım makineleri verildi.
İl Tarım ve Orman Müdürü Osman Akar, yeni tip koronavirüs süreciyle tarım sektörünün öneminin bir kez daha ön plana çıktığını söyledi.
Tarımın dünyada stratejik sektör olduğunun bir kez daha kanıtlandığını ifade eden Akar, bu sektörü omuzlayan ve emek verenlerin de kadın çiftçiler olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Kırsalda yaşayan çiftçilerimizin hem sosyal ve ekonomik hayatta söz sahibi olabilmeleri hem de üzerlerindeki iş yükünü azaltmak adına mekanizasyon desteği sağlamaya çalışıyoruz. Erzurum'da şimdiye kadar 300 milyona yakın tarımsal destek verdik. Olur ilçemize de 4,5 milyon lira civarında şimdiye kadar tarımsal destek verdik. Olur'da 100 civarında sağım makinesi dağıttık. Bugün de 10 kadın çiftçimize tekrar dağıtıyoruz. İmkanlarımız oldukça desteklerimiz devam edecek. Özellikle son iki yılda yaklaşık 20 ton civarında yem bitkisi desteğinde bulunduk."
Ağrı Valiliğinin öncülüğünde İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Ağrı Belediyesi ve Ziraat Bankasının ortak çalışmalarıyla ''5 YILDA 750 BİN KOYUN'' projesinin protokol imza töreni gerçekleştirildi.
Ağrı İbrahim ÇEÇEN Üniversitesi Kültür ve Kongre Merkezinde gerçekleştirilen imza törenine Ağrı Valisi Dr. Osman VAROL, Ak Parti Ağrı Milletvekili Ekrem ÇELEBİ, Ağrı Belediye Başkanı Savcı SAYAN, AİÇÜ Rektörü Prof. Dr. Abdulhalik KARABULUT, Ziraat Bankası Van Bölge Müdürü Turgut ARVAZ, İl Tarım ve Orman Müdürü Kenan ENGİN, Ziraat Bankası Ağrı Şube Müdürü Faruk AKYEL, kurum müdürleri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, köy muhtarları, küçükbaş hayvan yetiştiricileri ile çok sayıda vatandaş katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başlayan törende konuşan Ağrı Valisi Dr. Osman VAROL '' İlimizin iklim şartları ve coğrafi yapısına adaptasyonu yüksek, hastalıklara dayanıklı yerel koyun ırklarımızla bölgesel kalkınmanın sağlanması ve kırmızı et açığının kapatılması hedeflenmektedir'' dedi.
Ağrı Milletvekili Ekrem ÇELEBİ, konuyla ilgili yaptığı konuşmasında; ''5 YILDA 750 BİN KOYUN Projesi hayvancılığımızın geleceği, küçükbaş hayvancılığının yarınları için; küçükbaş hayvancılığımızı geliştirme hedefiyle bu projenin hayırlara vesile olmasını diliyorum.'' dedi.
Konuyla ilgili konuşma yapan Ağrı Belediye Başkanı Savcı SAYAN; ''İnşallah bundan sonra hepberaber, el ele vererek Ağrı'yı hak ettiği noktaya getirmek için elimizden gelen bütün çabayı sarfedeceğiz. Ağrı'yı kalkındırmak, Doğuyu Türkiye'nin yıldızı yapmak boynumuzun borcu olsun.'' dedi.
İmza Töreninin açılış konuşmasını ve proje sunumunu yapan İl Müdürümüz Kenan ENGİN '' İlimiz sahip olduğu 3,5 milyon dekar tarım arazisi ile bitkisel üretimde, 400 bin büyükbaş, 1,5 milyon küçükbaş hayvan varlığı ve 24 bin arılı kovan varlığı ile de hayvancılık alanında bölgesinde ve ülke genelinde söz sahibi iller arasında yer almaktadır.
İlimizde tarım ve hayvancılık alanında yapılan bütün çalışmalar birim alandan alınacak verimin arttırılması, hayvan popülasyonundan elde edilecek verimin ve genetik kapasitenin en üst sınırına çıkarılması yönündedir. Bu amaçla her geçen gün yeni araştırmalar yapılmakta, yeni projeler hazırlanmakta ve yeni tarım politikaları geliştirilmektedir.
Tarım ve Orman İl Müdürlüğü olarak, tarıma yönelik altyapı projelerinin yanı sıra, bakanlık kaynakları ve yerel kaynakların etkin kullanımı ile çiftçilerimize yönelik birçok proje ve destekleme çalışmasını birlikte sürdürmekteyiz. '' diyerek sözlerine şöyle devam etti. 'Bugün, Sayın Valimizin destekleri ve öncülüğünde sürdürmüş olduğumuz tarıma yönelik yatırımlar kapsamında ''750 Bin Yeni Koyun Projesinin'' 1.etabı olan 150 bin baş koyun dağıtımı protokol imza töreni için toplanmış bulunmaktayız. Proje ile ilimizdeki küçükbaş hayvan işletmelerinin ölçekleri büyütülerek, 5 yıllık süre zarfında 1,5 milyon olan küçükbaş hayvan sayımızı kademeli olarak 2,5 milyona çıkarmayı hedeflemekteyiz. '' dedi.
Düzenlenen imza töreni tarafların protokole imzalarını atması ve hatıra fotoğrafı çekimi ile son buldu.Bloomberg HT tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Tarım ve Gıda Zirvesi'nin açılışını Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli gerçekleştirdi. Bakan Pakdemirli önemli açıklamalarda bulundu
Bloomberg HT Tarım ve Gıda Zirvesi’nin konuğu Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli oldu.
İrfan Donat’ın soruları cevaplayan Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli’nin açıklamaları şöyle;
Ekonominin olduğu yerde tüketim fiyatları hangi ekonomi olursa olsun bir artış içinde olacak. İster Batılı ister Doğulu ekonomi olsun ister istemez artacak. Burada ana eksenin şu olması lazım. Fiyatların artması kaçınılmaz olabilir ama ürün fiyatlarıyla da bunları desteklemek lazım. 2020 Temmuz itibari ile tarımsal girdi fiyat endeksinin yıllık 6,74 arttığını görüyorum. Ancak tarım ÜFE’ye baktığımız zaman Ağustos ayı itibari ile yüzde 17,36 artış var. Yani bunun anlamı biz maliyetlerin artışının üzerinde çiftçimizi, üreticimizi desteklemişiz. Rakamlar yalan söylemez, bunu her rakam destekliyor. Yani 216 milyar lira olan tarımsal gayrisafi milli hasılamız 275 milyar lira olmuş. Bugün üreticimize sorsak üreticimiz şunu söyleyecektir; evet mazot, tohum, gübre, fidan ve yem bunlar benim ana girdilerim ve benim maliyetlerim artıyor. Bu maliyetlerdeki artışı bir nebze desteklemek için sayacağım 4 destek tüm desteklerim yaklaşık yüzde 18 ile 20’sidir; Mazot ve gübre desteği, sertifikalı tohum desteği, fidan ve yem desteği. Bunların hepsi aşağı yukarı vermiş olduğumuz desteklerin kabaca yüzde 20’sidir.
Arkadaşlarımız bu konu hakkında gereken çalışmaları yapıyorlar. Geçen yıl ekim itibari ile biz çiğ sütte fiyatı 2.30’lara getirdiğimiz zaman bildiğiniz gibi süt-yem paritesi vardır. Bu süt yem paritesi normalde 1.30 tüm paydaşlar tarafından kabul edilen bir paritedir. Biz bunu belki de çok uzun zamandan beri ilk defa 1,50’ye çıkardık. Maliyetlerin arttığı bir ortamda bir marji olmalı ki 1,30’un altına düştüğü zamanlarda da üreticimizi kurtarsın. Arkadaşlar bu konu hakkında çalışıyor. yakın bir zamanda bu konu aydınlığa kavuşur.
Pancarda biliyorsunuz ki ağırlıklı olarak özel sektör var. Aşağı yukarı yüzde 20-25 Türk Şeker’in etkinliği var. Halihazırda Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yönetiliyor. 2 kurum bunun için çalışıyor. Pamuk tarafında da destekler bir miktar artırılmalı ve yeni destek paketinde bunun bir çalışması var. Pamuğu biraz daha desteklememiz konusunda hemfikiriz.
Desteklemelerin açıklanması biraz gecikti bunun farkındayız ama unutmayalım ki hala bir pandemi dönemi yaşıyoruz ve hala bir belirsizlik yönetiliyor. Bu belirsizlik yönetilirken de üretici ve çiftçi lehine tek bir kazanım olacağına, bir miktar daha gecikebiliyoruz. Maalesef geçen sene de geciktik. Gecikmeye karşılık çok ciddi bir tarımsal destek bütçesinde de bir artış yakaladık. Tarımsal desteklerle ilgili çalışma henüz tamamlanmadı ama yakında gelecek. Desteklerde aile işletmeleri yönünde birkaç iyileştirme planlıyoruz. Üretici ve küçük üretici tarafından baktığınız zaman iş pazara ulaşımdan geçiyor. Bu kısmı halledersiniz geriye çok büyük bir problem kalmıyor. Pandemi dönemi için rakamlara bakmak lazım. İkinci çeyrekte Türkiye’nin büyümesi veya diğer sektörler büyümesine baktığınız zaman çoğunda negatif bir büyüme olduğunu göreceksiniz ama yüzde 4 tarım sektöründe ciddi bir büyüme var. Buğday, arpa, meyve, sebze, et, süt ve diğer konularda aslında 2019’da yakalamış olduğumuz performansı aynen devam ettiriyoruz. Her konuda aktif takip yapıyoruz. Son iki yılda üreticinin teri soğumadan kâra dönmesini ana amacımız haline getirdik. 2 yıldır aktif olarak ürün takibi yaptık. Serbest piyasaya inanırım ama tarım piyasalarının da regüle edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü üretim ve tüketim arasında geçen zamanda sizin mutlaka bu regülasyonu bir şekilde yapmanız gerektiğini düşünüyorum.Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Malatya’da bu yıl kuru kayısı alımına karar veren Toprak Mahsülleri Ofisi’nin (TMO) alım fiyatlarını, video konferansla katıldığı törende açıkladı. Bakan, 4 numara kükürtlü kuru kayısının kilosunu 21 TL’den, günkurusunun kilosunu ise 23 TL’den alacaklarını bildirdi.
Bakan, fiyatları şöyle açıkladı:
“Herkes hazırsa alım fiyatını açıklıyorum. 2020 numara 4 numara kuru kayısıyı kg başına kükürtlenmiş için 21 TL’den, -görüyorum ki yani sevinçle karşılandı bu fiyat, iyi biz de memnun olduk buna. İşin açıkçası tabi önümüzdeki yılları da düşünerek fiyatları yapmamız gerektiğinden dolayı, 20 TL gibi TMO aslında fiyat düşünmüştü. Ben acaba 20,5 TL olur mi diye arkadaşlarımla konuştum. Sayın Cumhurbaşkanımızla da konuştuğumuzda en az 21 TL olsun diye bize talimat verdi. Ve 21 TL’den açıkladık.- Şimdi günkurusuna da 2 TL fark veriyoruz. Günkurusu için ise 23 TL’den alıyoruz. Yani 21 TL’den 4 numara kayısıyı alıyoruz, günkurusunu da 23 TL’den alıyoruz. Hayırlı uğurlu ve bereketli olsun.”Tarım ve Orman Bakanlığı vatandaşımızın sağlığını korumaya, gıdada taklit ve tağşiş yapanlara göz açtırmamaya devam ediyor. Bu kapsamda, taklit, tağşiş yapıldığı veya ilaç etken maddesi ilave edildiği tespit edilen toplam 91 firmaya ait 113 parti ürün Bakanlık Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü internet sitesinde kamuoyunun bilgisine sunuldu. İlgili açıklamaya https://www.tarimorman.gov.tr/GKGM/Duyuru/411/Kamuoyuna-Duyurulur bağlantısından ulaşılabilir.
Vatandaşımızın sağlığı söz konusu olunca kimsenin gözünün yaşına bakmayacaklarını vurgulayan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, bu kapsamda son olarak 91 firmanın 113 parti ürününü ifşa ettiklerini duyurdu.Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, küçük aile işletmeleri kapsamında gençlerimize ve kadın çiftçilerimize pozitif ayrımcılık yapmaya devam ettiklerini belirterek, hibe müjdesi verdi.
Ülkemizde tarımsal işletmelerin büyük bölümünü oluşturan küçük aile işletmelerinin büyük işleme tesisi oluşturmak için ekonomik güçlerinin yeterli olamadığını belirten Bakan Pakdemirli, bu kapsamda özellikle gençleri ve kadınları destekleyerek bu işletmelerin pazardaki paylarını artırmayı hedeflediklerini ifade etti.
Bu doğrultuda hibe müjdesi veren Bakan Pakdemirli; “Kırsal Kalkınma yatırırım destekleri ile küçük aile işletmeleri kapsamında ve özellikle genç (18-40 yaş) ve kadın çiftçilerimize 2021-2025 döneminde bitkisel ve hayvansal ürünlerin işlenmesi (meyve sebzelerin dondurulması, kurutulması, konserve, reçel, erişte vb.), paketlenmesi faaliyetlerine %50 hibe desteği vereceğiz. Bunun için yeni dönem Cumhurbaşkanlığı kararını Temmuz ayında çıkardık” dedi.
Bakan Pakdemirli %50 Hibede öncelik tanınacak alanları da örnekledi;
“Genç ve kadın olması, kırsal da yaşıyor olması ve birincil tarım ürünlerini işleyerek katma değerli ürünlere dönüştürecek küçük ölçekli tesis kurmak istemeleri.
Örnek işletmeler; Salamura yaprak tesisi, Bal İşleme ve Paketleme Tesisi, Sebze Meyve Kurutma Tesisi, İstiridye Mantarı Üretim Tesisi vb.”
Bakan Pakdemirli ayrıca 4 ilde (Mardin, Düzce, İzmir, Amasya) pilot olarak uygulanan Uzman Eller Projesi’ni yeni dönemde 81 ile yayacaklarını da belirtti.Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli bu hafta Cuma günü Lisanslı Depo Desteği kapsamında 16,4 milyon lira destek ödemesi yapılacağını açıkladı.
Bakan Pakdemirli yaptığı açıklamada;
“Ticaret Bakanlığınca belirlenmiş ve Bakanlığımıza bildirilmiş 95 lisanslı depoya 2020 yılı ikinci dönem için toplamda, bu hafta Cuma günü 16,4 milyon lira, saat 18.00 itibariyle kira bedeli olarak ödenecek” dedi.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Rize'de ÇAYKUR'un Hayrat Botanik Bahçesindeki örnek çay bahçelerinde incelemelerde bulundu. Hayrat fidanlığındaki Ar-Ge çalışmaları hakkında ÇAYKUR Genel Müdür Vekili Yusuf Ziya Alim’den bilgi alan Pakdemirli, bakanlık olarak üretimi, araştırmayı, çeşitliliği, katma değeri desteklediklerini ifade etti. Pakdemirli ardından ÇAYKUR Genel Müdürlüğü’nü de ziyaret ederek Genel Müdür Vekili Yusuf Ziya Alim'le görüştü.
Rize Ticaret Borsası'nda Ulusal Çay Konseyi üyeleri ve çay sektörünün temsilcileri ile bir araya gelen Bakan Bekir Pakdemirli, Türkiye'nin tarımsal üretiminin ilk iki çeyrekte yüzde 4 büyüdüğünü kaydederek, "Bunda, pandemi sürecince üreticinin de evine kapanmaması için bakanlıkça, diğer kurumlarla birlikte aldığımız tedbirlerin etkili olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
Pakdemirli, Rize Ticaret Borsası salonunda gerçekleştirilen, Ulusal Çay Konseyi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin çay üretiminde dünyada beşinci, Avrupa'da birinci sırada olduğunu anımsatarak, buna rağmen yürünecek çok yol olduğunu ifade etti. ÇAYKUR'un, kendilerinin Ankara'dan Rize'ye uzanan elleri olduğunu vurgulayan Pakdemirli, görev ve sorumluluğun ağır olduğunu, bölge insanının beklentisinin ÇAYKUR ile çok bağdaştığını aktardı.
Pakdemirli, ÇAYKUR'un gen kaynaklarını geliştirmeyle ilgili araştırma ve geliştirme merkezini ziyaret ettiğine dikkati çekerek, "ÇAYKUR'un da ağır bir sorumluluğu var. Sadece malı alıp, üretip satacak bir kuruluş olarak değil, bölgede bu işin devamını sağlayacak ve bu işin de aslında hem iç hem de dünya ticaretini planlayıp programlayacak önemli kuruluşlardan bir tanesi" diye konuştu.
Kaçak çay konusuna da değinen Bakan Pakdemirli, bunun çok önemli bir sorun olmadığını ifade etti. ÇAYKUR'un gelişime açık yönlerinin bulunduğunun altını çizen Pakdemirli, şöyle devam etti: "Fabrikalardaki üretim süreci, paketleme ve depolama sorunları, çok minimal miktarda da olsa kaçak çay sorunundan bahsedilebilir ama bunların bir önemi olmadığını düşünüyorum. Pazarlama sorunları en büyük sorunumuz. Kimyasal gübre halen sorun olmaya devam ediyor. Tabii ki bahçelere bakım yapılması, bitki zararlıları ile mücadelenin iyi yapılması, yaşlanmış çay bahçelerinin rehabilitasyonu, budamaların yapılması, müstahsilin çay toplarken standart dışının önüne geçilmesi önem taşıyor."
Adana'nın Kozan ilçesindeki orman yangınına ilişkin açıklama yapan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, yangına 2 uçak, 19 helikopter, 35 iş makinesi, 153 arazöz ve 750 personelle müdahale edildiğini belirterek "En kısa sürede yangını tam anlamıyla kontrol altına alarak soğutma çalışmalarına başlamak üzere çalışmalarımız ve gayretlerimiz sürüyor. Henüz yangın tam anlamıyla kontrol altında diyemiyoruz ancak yukarıdan en son incelemelerimize göre iyiye doğru gidiş olduğunu da gözlemlemek mümkün." dedi.
Tarım ve Orman Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Orman ve Köy İlişkileri Dairesi Başkanlığı faaliyetlerinin 13 Haziran 2012 tarihli ve 28322 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 'Orman Köylülerini Kalkındırılmalarının Desteklenmesi Faaliyetlerine İlişkin Yönetmelik' ve bu yönetmelikte muhtelif tarihlerde yapılmış değişiklik ile yürütüldüğü anımsatıldı.
Orman köylüsü lehine gerçekleştirilecek iyileştirilmeler ve yönetmeliğin bazı maddelerinin daha anlaşılır hale getirilmesi, yürürlükte bulunan mevzuat ile yönetmelik arasındaki uyumsuzluğun giderilmesi amacıyla yönetmelikte tekrar değişiklik yapılması ihtiyacı olduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi:
"Bu yönetmelik değişikliği ile özetle aşağıdaki iyileştirmeler sağlanmıştır. Orman köylülerine kullandırılan tüm ferdi, kooperatif ve kooperatif üst kuruluşları kredilerinde faiz kaldırılmıştır. Olası doğal afet, salgın, vb. durumlarda orman köylülerinin taksitlerinin faizsiz ertelenebilmesi imkanı getirilmiştir. Orman köyünde yaşayan gazilerin, şehidin dul ve yetimleri yanı sıra anne-baba ve kardeşlerinin öncelikli olarak kuraya tabi tutulmadan kredilerden faydalanabilmesi sağlanmıştır. Kredi başvurularının Kurumun resmi elektronik ortamı üzerinden veya e-devlet üzerinden yapılabilmesi imkanı getirilmiştir. Kredi kullandırılan orman köylülerinin kabul edilebilir bir gerekçeyle krediden vazgeçebilmesi sağlanmıştır. Bu durumda vazgeçme tarihi itibariyle borcu ve aldığı hibeyi ödemesi esastır."
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, çiftçilerin e-Tarım portalıyla köylerinde en çok ihtiyaç duydukları hizmetlere dijital olarak rahatlıkla ulaşabileceğini söyledi.
Tekirdağ Şarköy ilçesinde çiftçilerle bir araya gelen Bakan Pakdemirli, zeytini, üzümü, bağları ve bahçeleriyle meşhur "Tekirdağ'ın incisi", "Marmara'nın mavi boncuğu" Şarköy'de bulunmaktan büyük memnuniyet duyduğunu dile getirdi.
Son 18 yılda Şarköy'ü hiç yalnız bırakmadıklarını, bundan sonra da yalnız bırakmayacaklarını belirten Pakdemirli, şöyle devam etti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 18 yılda Şarköy'e 130 milyon lira yatırım yaptık ve tarımsal destek verdik. Genç Çiftçi Projesi kapsamında 72 projeyi 2,2 milyon lirayla destekledik. Kırsal Kalkınma Yatırımları kapsamında 14 projeye 3,5 milyon lira hibe desteği sağladık. Süt desteği kapsamında üreticilerimize 8,4 milyon lira destekleme ödemesi yaptık. Tabii vermiş olduğumuz destekler ve sizlerin gayretleriyle Şarköy, tarımsal hasılasını 5,1 kat artışla 61 milyon liraya çıkardı."
Çiftçileri Bakanlık olarak gerçekleştirdikleri devrim niteliğindeki büyük, faydalı ve çok yönlü projelere davet eden Pakdemirli, bu projelerden ilkinin sözleşmeli tarım modelinin ilk adımı Dijital Tarım Pazarı (DİTAP) olduğunu anlattı.
Pakdemirli, şunları kaydetti:
"DİTAP ile tohumdan çatala, gıdaya dair toplumun her kesimini birleştiriyoruz. Bu vesileyle sizleri de DİTAP'ta emeğinizin karşılığını almaya davet ediyorum. İkinci projemiz ise Gıdanı Koru Seferberliği. Bu konuyu çok fazla önemsiyorum çünkü gıda kaybı ve israfıyla mücadelede dünyaya örnek olacak, kapsamlı büyük bir mücadeleyi hayata geçirdik. Zira yüzde 2'lik gıdayı çöpe atmazsak 360 bin ailenin bir yıllık asgari geçimini sağlıyoruz. Bu nedenle artık Şarköy ile 'Gıdanı koru, sofrana sahip çık' diyoruz. Seferberlik için 'gidanikoru.com' web sitesini ziyaret etmenizi önemle rica ediyorum."
Pakdemirli, üçüncü büyük çalışmalarının da e-tarım portalı olduğunu vurgulayarak, "İnşallah bu sistemle çiftçimiz, artık köyünde en çok ihtiyacı olan hizmetlere dijital olarak rahatlıkla ulaşabilecek. Çiftçilerimiz için 88 hizmet, vatandaş ve firmalar için de 50 hizmet olmak üzere toplam 138 hizmeti inşallah bundan sonra buradan sunuyor olacağız." diye konuştu.
Ürün etiketi üzerindeki son tüketim tarihi ve tavsiye edilen tüketim tarihi arasındaki fark anlatılacak ve güvenilir tüketim konusunda farkındalık artırılacak. Evlerde gıda israfını azaltmaya yönelik tarifler ve çözümler yaygınlaştırılacak.
Kusurlu, şekil bozukluğu olan ancak güvenilir ve besleyici meyve ve sebzelerin israfının önüne geçilmesi mesajı verilecek.
Şekli bozuk ürünlerin süpermarketlerde satışa sunulması sağlanacak, bu kapsamda gıdanın şeklinden öte kalitesinin önemli olduğuna ilişkin bilgi posterleri kullanılacak. Şekli bozuk ürünler restoran ve hazır yemek şirketlerinin satışlarına da entegre edilecek.
Gıda israfıyla mücadele için mesaj verilecek
Okullarda, temel askeri eğitim müfredatında, Gençlik ve Spor Bakanlığı yurtlarında, gençlik merkezlerinde, gençlik kamplarında, cezaevlerinde ve hastanelerde, posterler, seminerler, videolarla gıda israfı konusunda bilgi, bilinç ve farkındalık düzeyi artırılacak.
Ramazan da dahil, kültürel ve sanatsal faaliyetler yoluyla porsiyon ayarlama ve pişirme kalan yemekleri muhafaza etme ve raf ömrünü uzatma, yeterli miktarda meyve ve sebze satın alma yöntemleri konusunda tüketicilerin farkındalığı sağlanacak.
Televizyon programlarında, filmlerde veya TV dizisi senaryolarında gıda kaybı ve israfıyla mücadele konusunda gizli veya açık mesajlar verilecek.
Koronavirüs’le mücadele tedbirleri kapsamında tüm imkanlarını seferber eden ve çok sayıda çalışma yürüten Tarım ve Orman Bakanlığı, şimdi de maske üretimine başladı.
Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı’na bağlı El Sanatları Eğitim Merkezlerinde günlük ortalama 2 bin 500 – 3 bin adet maske dikiliyor.
KOVİD-19 SALGININA KARŞI MASKE SEFERBERLİĞİ BAŞLATILDI
Tarım ve Orman Bakanlığı vatandaşlarımızın sağlığının korunması için, Koronavirüs salgınıyla mücadelede çok yönlü bir çalışma yürütüyor. Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı’nın yürüttüğü çalışma ile el sanatları atölyelerinde kadınlarımız, salgınla mücadelede aranan standartlara uygun tıbbi koruyucu maske üretimine başladı.
Kırsalda yaşayan çok sayıda kadına, gence, ihtiyaç sahibine eğitim vererek meslek sahibi olmalarını sağlayan Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı’na bağlı El Sanatları Eğitim Merkezleri, şimdi de vatandaşımızın sağlığı için seferber oldu.
Halk Eğitim Merkezleri, Milli Eğitim İl Müdürlükleri ve Sağlık İl Müdürlükleri’yle işbirliği yapılarak yürütülen çalışmanın hazırlıkları tamamlandı ve Sağlık il müdürlüklerinin maskeye uygun kumaş temini sağladığı çalışmada usta öğreticiler halk sağlığı için binlerce maske dikimine başladı.
Bilecik, Düzce, Elazığ, Kastamonu, Silifke ve Sivas’ta bulunan El Sanatları Eğitim Merkezlerinde günlük ortalama 2 bin 500 ile 3 bin arasında maske dikiliyor.
Halk sağlığının korunması için çalışan atölyelerde kısa sürede üretim kapasitesinin de artırılması amaçlanıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamada, Ankara’nın Polatlı ilçesine bağlı Yassıhöyük Mahallesinde meydana gelen hayvan ölümleri ile ilgili Ankara İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ve Polatlı İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından 6 Temmuz 2019 tarihinde gerekli incelemelerin başlatıldığı vurgulandı. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
“İlk incelemeler neticesinde 05.07.2019 tarihinde koyunların sahibince, Sakarya Nehri’nden pancar tarlasına çekilen sulama sisteminin içine üre gübresi katarak gübreleme yapıldığı anlaşılmıştır. Tarla içindeki yalağa da aynı sulama sisteminden su çekilerek, hayvanlar sulanmıştır ve 9 hayvanın ölümü gerçekleşmiştir.
Polatlı İlçe Müdürlüğümüz ekipleri tarafından, 06.07.2019 günü öğle saatlerinde hayvanlardan numune alınmıştır. Bu numuneler Etlik Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü’nde incelenmektedir.
Ayrıca, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekiplerince de Sakarya Nehri’nden su numuneleri, incelenmek üzere alınmıştır.
Ayrıca resmi ve özel Veteriner Hekimler tarafından ölen hayvanlar üzerinde yapılan otopsi incelemesinde üre gübresine bağlı zehirlenme bulguları gözlemlenmiştir.
Bölgeye yönelik denetim ve kontrol işlemleri sürerken, numuneler ve analizlerden gelecek sonuçlar ayrıca kamuoyu ile paylaşılacaktır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Bakan Pakdemirli yaptığı açıklamada; “Bilindiği üzere Ulusal Süt Konseyi çiğ sütün tavsiye fiyatını 2018 yılı Temmuz ayında Litre başı 1,70 TL olarak belirlemişti.
Geçen süreç içerisinde Bakanlığımız, üretimde sürdürülebilirlik ile arz/talep dengesinin sağlanması için süt destek primi fiyatlarını 2018 yılı son dört ayında 15 Krş, 2019 yılı Ocak Şubat Mart ve Nisan dönemi için ise 25 Krş olarak belirlemişti.
Bu kapsamda Ulusal Süt Konseyi üretim maliyetlerini göz önünde bulundurarak,
1 Mayıs 2019’tan geçerli olmak üzere “Soğutulmuş Çiğ Sütün” tavsiye fiyatını litre başı 2 TL olarak belirlemiştir.
Bu sürece katkı yapan, üreticilerimize, örgütlerimizin başkanlarına ve yönetimlerine teşekkür ediyorum.
Açıklanan süt tavsiye fiyatı, 1 milyon 200 bin işletmemize, üreticimize hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum”dedi.