18 Temmuz 2017’de gerçekleştirilecek olan Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanlık seçimleri öncesi Diyarbakır İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Fahri Saylak, arıcıların yaşadığı problemlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Saylak, yaklaşan Genel Başkanlık seçiminde başkan adayı olduğunu ifade ederek, "Türkiye arıcıları için varım" dedi. Arıcıların beklenen düzeyde destek görmediğini söyleyen Saylak, devletle sivil toplum kuruluşlarının işbirliği içinde olmalarının önemine değinerek, " Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği başta olmak üzere diğer tüm İl Birliklerimizin devlet bürokrasisiyle ilişkilerini gelişmesi gerekiyor. Allahın izniyle başkan olursam kamuyla ve ilgili bakanlıklarla ilişkilerimizi geliştirip arıcılık konusunda adeta seferberlik ilan ettireceğimin altını çizmek istiyorum" dedi. 

Diyarbakır İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Fahri Saylak kimdir?

Fahri Saylak, 1960 yılında Şanlıurfa’nın Siverek ilçesine bağlı Beyçeri köyünde doğmuştur. Köy hayatını tam anlamıyla yaşayıp, çiftçilik ve arıcılıkla uğraşarak bu günlere gelmiştir. Öksüz olarak büyüyen Fahri Saylak aynı zamanda bir şehit çocuğudur. 1974’te Yugoslav göçmeni bir arıcının köylerine arılarını getirmesi ile onun yanında iki yıl boyunca ücretsiz çalışan Saylak, modern arıcılıkla bu vesileyle tanışmıştır. Arıcılığa dair birçok tekniği Yugoslav arıcıdan öğrenen Saylak, 5 adet karakovan arısını modern kovanlara aktararak modern arıcılığa başlamıştır. 1980 yılına geldiğinde 50-60 kovan arıya ulaşan Saylak,  arıcılığı gezgin olarak yapmaya karar vermiştir. 1995 yılına kadar 400’e yakın kovan sayısına ulaşan Saylak, arıcılığı profesyonel anlamda sürdürmüştür. İşletme mezunu olan ve hala arıcılıkla uğraşan Saylak, Diyarbakır İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı olarak görev yapmaktadır.

Aİ: Arıcılar Birliğinden önce herhangi bir Birlik oluşturma fikriniz oldu mu? Kendinizi diğer arıcılara ve Türkiye’ye açmaya nasıl başladınız?

FS: Diyarbakır eski vali yardımcısı Yılmaz Aydoğan, 1995 yılında Türkiye Kalkınma Vakfına Genel Müdür olmuştu. Genel Müdür olduktan sonra Güneydoğu’da da arıcılıkla ilgili aktif bir proje sürdürülmek istenmekteydi. Bu proje, GAP İllerinde Arıcılığın Geliştirilmesi Ve Yaygınlaştırılması Projesiydi. Sayın Yılmaz Aydoğan benden bu projenin başına geçmemi istedi. Bende bunu kabul ederek 1996 yılında Türkiye Kalkınma Vakfında bu projenin yöneticisi olarak çalışmalara başladım. Bu proje ile 8 ilde köylülere, 18 bin 400 kovan arı için, sözleşmeli üretim modeli projesi ile arı temini yapılarak, teknik bakım anlamında destekler vermeye başladık.  Döngü modeli olarak tanımlayacağımız bu destekleme neticesinde, arıcılarda bize kovan başına bal veriyordu. Biz de aldığımız balı satıyor, onların yatırım kredilerinin taksitlerini ödüyorduk. Bu sistemle yürüyen bir projenin başında bulunarak, kollektif çalışma sistemi ile hareket eden bir anlayışın merkezinde faaliyetlerime başladım. Dolayısıyla Birlik faaliyetlerimizin temeli bu çalışmalarla başladı diyebilirim.

Aİ: Arıcılık mesleğinin mutfağından gelen biri olduğunuzu ve birlik çalışmalarınızdan önce bölgenizde arıcılara destek olma anlamında bazı faaliyetler yürüttüğünüzü söylediniz.  Tüm bu unsurları göz önünde bulundurarak Arı Yetiştiricileri Birliğine nasıl geçiş yaptınız?

FS: 2001 yılında dönemin Tarım ve Köy işleri Bakanı, Arıcılar Birliği’nin kurulmasına ilişkin yönetmeliğin çıkmasını sağladı.  Bakanlık yetkilileri, Arı Yetiştiricileri Birliklerini yaygınlaştırılmasının hızlandırılması için 2003 yılında Türkiye Kalkınma Vakfı yönetimi ile birlikte beni Ankara’nın Kazan ilçesin’e görüşmeye çağırdı. Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki 8 ilin yapılandırılması Bakan Beyin talimatıyla bana verildi. Arı Yetiştiricileri Birliğini 2003 yılında ilk olarak Diyarbakır’da kurdum. Ardından Güney Doğu Anadolu Bölgesindeki bu proje kapsamındaki kredilendirdiğimiz önder arıcılarla bölgemizdeki birliklerimizi kurarak yaygınlaştırdık. Siirt, Mardin, Adıyaman, Urfa, Batman gibi birkaç ilde de il birliklerin kurulmasına öncülük ettim. Yine 2003 yılında Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliğinin kuruluş aşamasında rahmetli Genel Başkanımız Bahri Yılmaz ile birlikte yer aldım. Merkez Birliğinde, Denetleme Kurulu Başkanı olarak göreve başladım. 2003 yılından bugüne kadar bir fiil Arıcılar Birliği faaliyetlerinin içerisinde yer almaktayım.

Aİ: Önümüzde Arı Yetiştiricileri Merkez Birliğinin seçimleri var. Merkez Birliğinin başkan adayı olduğunuzu açıkladınız. Neden adaysınız?

FS: Türkiye arıcılıkta, kovan sayısı bakımından Dünyada ikinci, kovan başına düşen bal miktarı bakımından da üç veya dördüncü sıradadır. Arıcılık konusunda önde gelen ülkelerden biri olarak bu konuda birçok sorunumuz bulunmaktadır. Arıcıların üretim yapabilmek için çektiği zahmetleri çok iyi biliyorum. Bilhassa gezgin arıcılar barakalarda kalarak bu mesleği icra etmeye çalışırken, doğadaki birçok tehlikeyle baş başa kalıyorlar. Zaruri ihtiyaçların karşılanması konusunda zorluk çekilen bir ortamda, bal üretimini gerçekleştiren arıcılarımızın emeklerinin karşılığını alamadığını gördüğüm için Genel Başkanlığa adaylığımı koydum.

Aİ: Sizce arıcıların temel problemleri nelerdir?

FS: Glikoz ve nişasta bazlı sahte ürünler ile bal aromalı şurup gibi maddelerin piyasada çok yaygın olması, bal fiyatlarının gerçek değerini bulmasına engel olmaktadır. Her geçen yıl arıcıların üretim maliyetlerinin artmasına rağmen piyasaya giren bu yapay ürünler arıcının emeğinin karşılığını almasını engellemektedir. Zarar eden işletmeler ya küçülmeye ya kaliteden taviz vermeye veya mesleği bırakmaya mecbur edilmektedir. Kaldı ki arıcılık, dünyada ve ülkemizde bitkilerin döllenmesinde büyük katkısı olmasına rağmen, destek anlamında yetkililer tarafından yeterince karşılık bulamamaktadır. Ayrıca arıcılarımız tüm bu zahmetlere katlanırken, bitkisel üretim yapan üreticilerin yanlış ilaçlama yapmaları nedeniyle de arı ölümlerine sebebiyet verilmektedir. Arıcılarımız da bu ölümlerden muzdarip olmaktadırlar. Dolayısıyla yanlış ilaçlamadan kaynaklanan arı ölümlerinin önüne geçmek gerekmektedir. Bu da arıcıların temel problemlerinden biridir.

Aİ: Arıcılık sektörünün geliştirilmesinin önemi nelerdir?

FS: Türkiye’de 60 bin aile arıcılık yapmaktadır.  Bunu 5 ile çarparsanız 300 bin kişi bu sektörde faaliyet gösteriyor demektir. Bununla birlikte 300 bin kişinin de bu sektörün oluşturduğu petek, kovan ve arıcılık malzemeleri gibi yan sanayilerde faaliyet gösterdiğini düşünürsek, göz ardı edilemeyecek bir sektör olduğunu görmüş olacağız. Arı ürünlerinin alternatif tıpta kullanılması halk sağlığına ve ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır.  Ayrıca az öncede söylediğim gibi dünyada arıcılık polinasyon için yapılıyor. Doğal döngünün önemli bir parçası olan arıcılık, arı sağlığının korunması ve arıcılığın yaygınlaştırılması ile mümkündür. İşte bu sebeple sektörün geliştirilmesi için, milli gelirimize büyük katkı sunacağını düşündüğüm arıcıların problemleriyle hemhal olmak için Genel Başkanlığa aday oldum.

Aİ: Son dönemde artan sahte bal konusuna ilişkin düşünceleriniz nelerdir?

FS: Öncelikle sahte bal söylemini doğru bulmuyorum. Her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de ürünlerinde tahşiş ve sahtekârlık yapan kişiler vardır. Bunları denetlemek ve gereken cezaları vermek devlet kurumlarının işidir. Sahtekârlık yapanları, alın teriyle bal üreten arıcılarımız ile bir tutmamak gerekiyor. Diğer yandan sahtecilikle mücadele ile ilgili kamu kurumları konuya yeterince dahil edilemediğinden söz konusu sahtecilikle ilgili çözüm bulunmuş değildir. Arıcılarımızın da bu sahte ürünleri 174 alo gıda hattına şikayet etmeleri gerekmektedir. Ayrıca arıcılarımız sahtecilikle karşılaştıkları zaman , bulundukları ilin birlik başkanlarına bunu bildirmeleri de kaçak balın önlenmesi anlamında faydalı olacaktır. Bizde bu sahte balları üniversite hocalarımız ile devletin referans laboratuarları aracılığıyla bilimsel olarak ispat edip, avukatlarımız aracılığıyla da yasal zeminde de topyekün bir mücadele başlatmış oluruz. Arıcılarımızın emeğini çalan bu sahtekârlarla mücadele edeceğimi, projelerimden en önemlisinin bu olduğunu belirtmek istiyorum.

Aİ: Arı Yetiştiricileri olarak bir sivil toplum kuruluşu olmanız devlet bürokrasisiyle olan ilişkilerinize fayda sağlıyor mu?

FS: Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği başta olmak üzere diğer tüm İl Birliklerimizin devlet bürokrasisiyle ilişkilerini gelişmesi gerekiyor. Yönetim kurulunda olan biri olarak bu konularda özeleştiri yapmamız gerektiğinin farkındayım. Ben bu konuda yönetimsel eksikliğin olduğunu görüyorum ve sivil toplum kuruluşlarıyla devletin iç içe olması gerektiğini düşünen biri olarak, bürokratik engellerin de üzerine gideceğimi ifade etmek istiyorum.  Allahın izniyle başkan olursam doğal çevrede denge unsuru olan arıların korunması için, kamuyla ve ilgili bakanlıklarla ilişkilerimizi geliştirip arıcılık konusunda adeta seferberlik ilan ettireceğimin altını çizmek istiyorum.

Aİ: Apimondia 2017 Dünya Arıcılık Kongresi İstanbul’da yapılacak. Bu konu ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

FS: Apimondia için rahmetli genel başkanımız Bahri Yılmaz ile birlikte 2005 yılında İrlanda’nın başkenti Dublin’de ilk üyelik başvurumuzu yaparak üyeliğe kabul edildik. Bu kongrenin ülkemizde yapılabilmesi için rahmetli genel başkanımız başta olmak üzere, şu an merkez birliği yönetiminde bulunan; denetleme kurulunda ve il birliklerimizin yönetiminde olan arkadaşlar ile birlikte çok mücadele ettik. Allah’ın izniyle, dünyanın en prestijli 10 kongresinden biri olan 2017 Apimondia’yı İstanbul’da yapmaya hak kazandık. Biz dünyaya kendimizi tanıtmış ve kabul ettirmişken maalesef ülkemizdeki yetkililerimize kendimizi anlatamadık. Allah aşkına söyleyin, Türkiye’nin dünyada birinci veya ikinci olduğu kaç tane sektör vardır? Bizim sektörümüz bacasız sanayi gibidir. Tamamen doğada olan bir ürünü arıcılarımızın büyük özverisi ile milli bir sermayeye çeviriyoruz. Bu bakımdan, yaklaşık 12 bin ila 15 bin arıcının ve katılımcının beklendiği bu kongreyi alnımızın akı ile yapacağız.  Merkez Birliği seçimlerinden sonra çok hızlı hareket ederek başta cumhurbaşkanımız olmak üzere, başbakanımızla ve tüm ilgili bakanlarımızla görüşerek, turizm açısından sıkıntı yaşayan ülkemizin elde edeceği katma değere de vurgu yaparak, biz arıcılara önem ve öncelik verilmesi gerektiğinin altını çizeceğiz. En önemlisi de, ben başkanım ben yapacağım anlayışıyla değil, biz kazandık ve ülkemizin onuru ve gururu olan bu organizasyonu tüm arıcılar birliği başkanlarımız, eski, yeni merkez birliği yöneticilerimiz ile; yani emeği geçen herkesle hep beraber yapacağız.

 Aİ: Uzun yıllar yönetimin içerisinde olan biri olarak arıcılara ne söylemek istersiniz?

FS: Uzun zamandır yönetimde olan biri olarak üreticilerimizin birçok sorununu çözmeye çalıştık. Çözdüklerimiz de oldu çözemediklerimiz de. Ben arıcılık yapan arkadaşlara şu mesajı vermek istiyorum: Biz doğru olalım doğru balı üretelim ama sahtekârlarla ve nişasta bazlı glikoz içeren ürün üretenleri de bitirmek için elimizden geleni yapalım. Ben arıcıların geleceğini sahteciliğin ortadan kalkmasında gören biri olarak, şayet başkan olursam bu konuda yoğun çalışmalar yaparak arıcılarımızı refaha kavuşturacağımızı düşünüyorum.


Haber:Ali Suzi Doğan