Cumhuriyet Halk Partisi Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmekte olan 548 Sıra Sayı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerine konuştu. 
Gaytancıoğlu, yasa tasarısının, ne bir sivil toplum kuruluşunda ne üniversitelerde ne de meslek örgütlerinde tartışıldığını söyledi. Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonunda bazı düzeltmelere CHP’li Komisyon Üyelerinin ısrarları üzerine gidildiğini belirtti. Eğer bunlar da düzeltilmeseydi; bütün tarlalara su sayacı takılacak, ne var ne yok kullanılan sular özelleştirilecekti. Fakat hâlâ bu özelleştirme tehlikesi var çünkü bu yasa bu hâliyle geçerse suyun parayla satılmasına olanak sağladığı gibi ormanların da talanına yol açıyor, ifadelerini kullandı.

ÇED Raporu Şart

Maddelere göre, bütün su alanlarına, nehirlere, göllere, barajların üzerine güneş enerjisi panellerinin kurulabileceğini söyleyen Gaytancıoğlu,”Başlangıçta güzel geliyor ama bakalım çok modern güneş enerjisi panelleri mi kuracaksınız, yoksa basit, düzmece düzenekler mi kullanacaksınız? Çünkü suyu kim yönetirse istediği şekilde devri edebiliyor, bunda ÇED raporu da yok. Suyun altında, üstünde binlerce, on binlerce canlı hayvan var, ekolojik sistem var, denge bozulursa bozulsun. Siz ona bakmıyorsanız ki, siz sadece paraya bakıyorsunuz. Dolayısıyla bunda acilen ÇED raporu alınması gerekmektedir” dedi.
Gaytancıoğlu sözlerine şöyle devam etti; “Bu ülkede daha önceden toprak, su genel müdürlüğü vardı. Toprak toplulaştırması işlerini onlar yapıyordu, her türlü haritalar üzerinde çalışarak nerelere barajlar kurulacağı, nerelere sulama tesisleri kurulacağı konusunda bilimsel araştırmalar yapılıyordu, onu kapattınız, Köy Hizmetleri kuruldu. Köy Hizmetlerinin yerine şimdi görevleri başka başka kurumlara veriyorsunuz. Toprak toplulaştırma işini de Tarım Bakanlığına bağlı Toprak Reformu Genel Müdürlüğü yapıyordu, şimdi Devlet Su İşleri bu işi yapacak. Yani Devlet Su İşleri, bırak bu işleri; başka işlere bakın. Siz tarlalara su götürmeye, üreticiye su götürmeye bakın. Barajlar delik deşik; barajlara o tamiratı yapalım. Artık dünyada ciddi bir su sıkıntısı başlayacak, belki yirmi, otuz yıl sonra dünyada su savaşları çıkacak; 1 gram su bile önemli. Tarlaya da suyu götürmemiz lazım, sağlıklı suyu insanlara da içirmemiz lazım. Ama dediğim gibi Devlet Su İşleri, açık olan sulama havzalarını artık kapatması lazım, suyu damla damla tarlalara götürmesi lazım. Bu yönde yasalar getirdiniz de biz "Hayır." mı dedik? Ama sizin getirdiğiniz yasalarda ne var? Demokrasiyi ortadan kaldırıyorsunuz. Yirmi beş yıl önce "Aman bu DSİ bu işi yapamıyor, bu işleri bıraksın." dediğiniz, sulama birliklerine suyu devrettiğiniz konuyu tekrar Devlet Su İşlerine alıyorsunuz” dedi.
Çiftçi Kredi Çekmeden Nasıl Dursun
CHP’li Gaytancıoğlu, “On yıl önce 1 kilo buğday 80 kuruştu, hâlâ 80 kuruş ama on yıl önce 1 litre mazot 1,5 liraydı, şimdi 5,5 lira. Hangi sulama birliği, hangi kooperatif, hangi çiftçi buna dayansın, dayansın da kredi çekmesin; var mı böyle bir şey? Siz iktidara geldiğinizde 1 milyar lira olan çiftçi borcu 100 milyar liraya dayandı yani tabii ki birlikler çalışamaz. Buna rağmen, DSİ'nin raporlarına baktığınızda, sulama birlikleri o kadar da kötü değil. Bırakın demokrasin yaşasın; eksiklikler varsa, sorunlar varsa denetleme mekanizmalarını çalıştıralım”
Nişasta Bazlı Şekerin Kotasını Israrımız Üzerine Yüzde 5’e Çektirdik Ama Denetim Yok
CHP’li Okan Gaytancıoğlu,”Bunun dışında, eklediğiniz yeni genel müdürlükler var. Nişasta bazlı şekerin denetimini sağlayacak Şeker Kurumu, Tarım Bakanlığına bağlandı. Burayı getirdiniz Komisyona, 6 tane daire başkanlığı ihdas ettiniz, Maliye Bakanlığı "Vermem." dedi. Ben o bürokratları tebrik ediyorum. Şimdi tekrar Komisyondan Genel Kurula indi, "Onu da denetleyeceğiz..." İnşallah bu kurum denetler yani denetim görevini yapar, halkımızı nişasta bazlı şekere muhtaç etmeyiz, sağlığını tehlikeye sokmayız. Tarım Bakanlığını bu konuda göreve davet ediyorum. Çünkü nişasta bazlı şekerin kotası, biliyorsunuz, yüzde 15'e çıkarılmıştı, ciddi baskılar yaptık, yüzde 5'e çekildi ama denetim yok. Denetim olmazsa, isterseniz sıfıra çekin, denetleyemezseniz nişasta bazlı şeker kansere, şekere, obeziteye yol açar. Niye bunu söylüyorum? Çünkü torba yasa, torba yasanın içinde bu da var, tabii ki bunları konuşacağız. Yani suyun içinde şeker var, şekerin içinde toprak var, toprağın içinde orman var yani karman çorman bir şey”
Bu Yasayı Geri Çekin
CHP’li Gaytancıoğlu,”Komisyon aşamasında yüzlerce sulama birliğinin yöneticisi bizlere geldi, dolaştılar. Cumhuriyet Halk Partisi demokrasinin sonuna kadar işlemesinden yana. Bu yasayı çekin. Sulama birliklerini tarihe gömdüğünüzde ne olacak? Asıl sorun, sizin, tarıma, çiftçiye yeterli önemi vermemeniz, bir türlü çiftçiyi efendi görmemeniz. Yahu, o çiftçi güneşin alnında ter ter terliyor, güneşin altında elleri nasırlı çalışıyor; tarlasına suyu götürebildi mi, hele hele o suyu ucuza götürebildi mi ondan mutlusu yok. Burada bu çiftçimize hep beraber yardımcı olalım; tarlasına suyu en ekonomik nasıl götürürse, nasıl başarılı olursa, üretimi nasıl artırırsa ona destek verelim. Yem bitkileri ekilişini artıralım. Ama siz ne yapıyorsunuz? Yem ithalatını artıyorsunuz yani yem bitkileri ekilişine destek vermiyorsunuz, çayır, meralara gübre götürmüyorsunuz, su götürmüyorsunuz, onun yerine ithalatı artırıyorsunuz. Bakın, şu anda Türkiye'ye yem ham maddelerinden soyayı, mısırı, buğdayı, arpayı; tam yarısını ithal ediyor, yazık değil mi? Kendi çiftçimiz borçlanıyor, kendi çiftçimiz perişan bir vaziyette, sizden destek alamıyor. Siz ne yapıyorsunuz? Su parasını ödemediği için onun desteğine bile göz dikiyorsunuz, diyorsunuz ki: "Destekleme ödemelerinden kesinti yapacağım." Çiftçi ne yaparsa yapsın. Çiftçi de ne yapıyor? Çiftçimiz köyden kente göç ediyor. Peki, köyünü terk ettiği zaman mutlu mu oluyor? Hayır, kesinlikle mutlu olmuyor.
Pazar günü Tokatlıların dernekleri ağırlıklı olarak İstanbul'da, şeker özelleştirmesine karşı bir yürüyüş ve ardından bir basın açıklaması yaptık. Bizler de Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak oradaydık. "Ya biz Tokat'ı terk etmek zorunda kaldık." diyor oradakiler. "Niye terk etmek zorunda kaldınız?" "Çünkü bize AKP Hükûmeti söz vermişti." "Neyin sözünü vermişti?" "Şu sigara fabrikasını bir kapatalım, burada 300 kişi çalışıyordu, 1.000'e çıkartacağız. "Tokatlılar da inanmış. Sigara fabrikasını kapatmışlar, şimdi o fabrikanın yerinde yeller esiyor. Şimdi şeker fabrikaları özelleştiriliyor. Biz size güvenmiyoruz. Fabrikaları sözde satmaya çalışıyorsunuz ama bunlar kapanacak. Kapandığı zaman da Anadolu boşalacak, Türkiye'deki çiftçiler büyük şehirlere göç edecekler. Bunu mu istiyorsunuz? Birazcık da bizi dinleyin” diyerek konuştu.