Tarım, günlük siyasetin, politik polemiklerin konusu yapılmaması gereken, kendi teknik ve bilimsel sistematiği içerisinde sorunların çözüldüğü, yeni oluşan sorunlara da aynı yaklaşımla doğru tespit yapıldığı ve çözüm üretildiği bir platform olmak zorundadır. Hayatın tam içinde olan, hatta hayatın bizzat kendisi olan sektörde süreç içerisinde her şey çok iyi, hiç sorun yok. Ya da, her şey çok kötü, öldü bitti yaklaşımı ile tartışılması da yanlıştır. Bu şekilde sorunlar çözülmez, belki daha da derinleşir.

Zirai üretimde sektörel çapta bir sorun ve geri gidiş olduğunda bir yıl sonra tamamına yakın şekilde telafi edilebilir. Ancak, hayvancılıkta böyle bir geri gidişin tekrar eski haline getirilmesi beş yılı alır. Bu da hayvancılık politikalarının daha titiz, dikkatli ve doğru belirlenmesinin, planlanmasının ve istikrarlı uygulamanın çok daha fazla önem taşıdığını gösterir.

Ülkemizde, hayvancılık konusunda önemli gelişmeler, başarılar olduğu muhakkaktır. Sıfır sorun hiçbir sektörde olmaz. Bu kapsam da hayvansal üretimi sıkıntıya sokan, üreticileri sektörden uzaklaştıran, tüketicilerin hayvansal ürünlere ulaşımını gün geçtikçe zorlaştıran yapısal, konjonktürel ve uygulama eksikliği yada yanlışlığından kaynaklanan bir takım sorunlar olduğu da sektörün paydaşlarınca zaman zaman dile getirilen konulardır.

Hayvancılığımızda “herkesin bildiği” bir solukta sayılabilecek olan sektördeki sorunlar; Gençlerin hayvan yetiştiriciliğine rağbet etmemeleri, çoban sorunu, canlı hayvan ve hayvansal ürün konusunda girdi maliyetlerinin ağırlığı, yetiştiricinin pazarlama sorunu, ithalatın yetiştirici üzerinde oluşturduğu gelecek kaygısı, sürdürülebilirlik endişeleri, çayır mera alanlarının hızla azalması, yeterince mera ıslahı olmaması, mevcut meraların kullanımında bir takım sıkıntıların devam etmesi, kaba yem üretimi, salgın hayvan hastalıkları, koruyucu hayvan sağlığı hizmetleri, yavru ölümleri, hayvanların kayıt ve kimliklendirme konusundaki sıkıntılar....

Başta da denildiği gibi; Tarımın günlük politikalardan ve siyasi polemiklerin dışında tutulması, durum tespitinin doğru yapılması, kayıtların güncelliğinin sağlanması, ülke şartlarına ve ihtiyaçlara göre yapılmış bir planlama ve kararlı/ istikrarlı duruş, uygulama kararlılığı ve üreticimizin geleneksel bilgi birikimine bilimin katılması  halinde bunların hiçbiri çözülemez konular değildir.

Ülkemizin ve yetiştiricimizin var olan potansiyeli ile tümünün üstesinden gelinebilir. Sektör paydaşlarını  karamsarlığa düşürmemek, ümitleri diri tutmak gerekir.

Dr. Ali Ayar

Tarım ve Orman Uzmanı