Değerli Okurlar, Son iki sayıda birbirini takip eden makaleler yayınladık. İlkinde “Çiftçi Uyanırsa” başlığı altında, eğer çiftçi devletin verdiği 3 kuruş desteklemeyi kenara itip, kendi gücünü kullanırsa önünde kimsenin duramayacağını anlatmıştım. İkinci makalede ise, “Çiftçi Nasıl Harekete Geçer” başlığı altında ise, bunu başarabilmek için kooperatifler sayesinde çok kısa sürede nasıl güç birleştirilebileceklerini 10 maddede açıklamıştım. Bu yazımızda ise; oy kaygısı ya da şahsi menfaat içinde olan bazı küçük gruplar haricinde bütün vatandaşlarımızın faydasına olacak bu durumun toplumda kabullenilmesi için yapılması gerekenlere bakalım.

Burada toplumu 3 gruba ayırabiliriz. İlk grup, hiç şüphesiz çiftçiler olacaktır. Ama bu kadar büyük bir grubu, özellikle de gördüğünü yapmayı benimsemiş insanları kısa sürede bilinçlendirmek ve harekete geçirmek zor olacaktır. İkinci grup, yukarıda bahsi geçen sayıca çok az olmalarına rağmen sistemdeki açıkları çok iyi bildikleri ve değerlendirdikleri için belli bir güce ulaşanlardan oluşmaktadır. Durumun farkında oldukları için de çiftçinin uyanmaması ve harekete geçmemesi için her türlü önlemi almaktadırlar. Son grup ise; tüketiciden oluşan bütün vatandaşlarımızdır. Bu insanların mutlaka yeterli ve kaliteli gıdaya, ucuz şekilde ve sürekli ulaşmaları gerekmektedir. İşte bu mutlak şartın yerine getirilmesi önemli bir kamuoyu gücü oluşturmaktadır. Halkımıza bu koşulun ancak üreticinin bilinçlenmesi ve güçlenmesi ile garanti altına alınabileceğinin anlatılmalıdır.
Peki, burada bize düşen görev nedir, ne yapabiliriz?

Öncelikle bu kamuoyu gücünü harekete geçirecek adımlar atmalıyız. Bunun içinde toplumda milyonları etkileyebilen, kitleler üzerinde farkındalık oluşmasında yönlendirici olabilen kişiler ile çalışmaya başlamalıyız. İlk anda çok zor bir iş gibi gözükse de; aslında ülkemizde tarım sektöründe fikir ileri süren insanların sayısı çok fazla değildir. Sadece sorunlardan bahseden ve çözümlere değinmeyenleri bile saysak, kötümser bir tahminle birkaç yüz kişiden fazla oldukları söylenemez. Örneğin; tarım ve gıda alanında akademik unvanı olan, sektörde bizzat deneyimi olan, sivil toplum kuruluşlarında sözcü olan hatta başka meslekten olduğu halde hariçten gazel okuyanların hepsini toplasak sektörde söz sahibi olan ya da yazıp, çizen kişi sayısı, sektörün büyüklüğüne oranla gerçekten az olduğunu görebiliriz. Bu nedenle de bu kişiler bizim ilk etapta hedef kitlemizdir.
Bu kitle üzerinde aslında ilk başarı sağlandı. Yakın zamana kadar yukarıda bahsettiğim küçük ama etkili menfaat gruplarının da etkisi ile toplumda kooperatifçilik kötüdür, işe yaramaz algısı oluşturulmuştu. Uzun süredir kooperatifçiliği dava haline getirmiş bir avuç kişi, özellikle gelişmiş ülkelerden örnekler vererek, kooperatifçiliği çözümün temeli olarak yeniden gündeme getirmeyi başardılar. Yani çark tekrar işlemeye başladı.

Bundan sonra, sektörde fikri olan ve bunu beyan etmek için gayret gösteren kişileri gerçekten tebrik etmek ve kendilerine “Aferin” demeliyiz. Ama önerileri nasıl gerçekleştirilecek sorununa cevap olarak; yapmalı, etmeli, vermeli, kesmeli, asmalı gibi sadece mevzuat değişikliği ya da destekler gibi devletten beklentilere dayandığında hata yaptıklarını, aslında daha iyi bir çözüm olduğunu anlatmalıyız. Artık herkes “yapılan çalışmaların kooperatifler olmadan asla başarıya ulaşamayacağını ve devlet desteği ile gerçekleştirilemeyeceğini” bilmeli.

Sonuç olarak; her kim, ne öneriyor ya da neyi savunuyorsa mutlaka nasıl hayata geçirilebileceğini sorun. Özellikle kim, kiminle, nerede, ne zaman, hangi kaynaklarla, hangi yetkiyle, ne kadar sürede, hangi araçları kullanarak bu önemli fikri uygulamaya gerçekleştireceğini sorgulayın. Eğer tatminkar bir cevap yoksa emekler boşa gidecektir. Doğru cevabın kooperatif olduğunu kavrayabilen olursa; işte o zaman lütfen bu kişilere “Aferin” deyin. Bu onuru sadece hak edene verin, rastgele fikri olan ama daha nasıl yapacağını bile bilmeyen herkese değil.

Dr. Erhan Ekmen
Ziraat Yüksek Mühendisi