Bazen insan şöyle bir tatil yapıp, ferahlamak, hoşça vakit geçirip kafa dağıtmayı planlar. Bunun için farklı yerler arayıp durur. Ya kendi ülkesinde bir etkinlik düşünür ya da yurtdışında. Ancak gidilen yerler pek tekin değil veya problem yaratacak mevkiler ise fayda yerine zarara bile uğrayabilir. Tam da  bu noktada aklıma Norveçli bir turistin başına gelenler takıldığı için sizlerle paylaşmak istedim.

24 yaşındaki  Birgitte Kallestad bu yıl Şubat ayında arkadaşlarıyla birlikte Filipinler'e tatile gider. Birgitte tatil yaptığı yerde, gezi sırasında kaldığı binaya geri dönerken yol kenarında rastladığı bir sokak köpeğini sever ve  iyilik olsun diye yanına alır. Amacı onu sokaktan kurtarmak, sevgisini paylaşmaktır. Genç kadın eve getirdiği köpek yavrusunu yıkar, temizler ve besler. Hatta bahçede kendi arkadaşlarıyla birlikte oyunlar oynamaya bile başlarlar. Fakat bir gün bahçede oyun esnasında köpek heyecana kapılır Birgitte'i  hafifçe ısırır. Kadın ısırık yarasına şöyle bir bakar, küçük olduğunu görünce de pek önemsemez. Ayrıca kendisi ülkesinde bir  hastanede sağlık çalışanı olarak görev yaptığı için, hemen ısırılan yeri temizler ve sterilize eder. Sonuçta bir tıbbi gözetime ihtiyaç olmadığını düşünür. Fakat malesef yanılır. Fark edemediği bir şey vardır o da "KUDUZ hastalığı". Bu illet Birgitte'in hiç de hesaplayamadığı bir  hatadır. Genç kadın Norveç'e döner dönmez  kendisini kötü hissetmeye başlar. Ateş ve baş ağrısı gibi belirtiler görüldükten sonra, halüsinasyonlar, kas spazmları da onu takip eder. Kuduz  teşhisi konulduktan sonra artık durum daha da fenalaşır ve ne acıdır ki bütün müdahalelere rağmen kurtarılamaz. Bir dikkatsizlik, bir tedbirsizlik sonucu hayata genç yaşta veda eder. İşin ilginç tarafı basın yayın organlarında Norveç'te 200 yıldır böyle bir vakanın görülmediği bildirilir. Yani iki asırdır Norveçliler KUDUZ hastalığı gibi bir problemi hiç görmemişler, tamamen unutmuşlardır.

            Kuduz, bilindiği gibi insanların dışında; kedi,köpek, tilki, kurt, çakal, fare, sincap, sansar, gelincik gibi yabani hayvanlarla birlikte, sığır, koyun, keçi, at, eşek gibi evcillerin beyinlerine yerleşen ve kısa sürede ölüme yol açan viral bir hastalıktır. Doğada yarasalar da kuduz virüsünü taşıyabilir. Ancak kendileri hastalanmaz, fakat ısırdıkları hayvan veya insana kuduzu bulaştırabilir. Genel olarak köpeklerde kuduz vakaları sıklıkla meydana geldiği için onlarda gözlenen belirtiler kısaca şöyledir;
 
1- Sakin dönem: Genelde 2-3 gün süren bu evrede köpeklerin huyları değişir, sahiplerini pek tanımaz ve evden kaçıp, uzaklaşırlar.
 
2- Saldırgan dönem: Hayvan huzursuzluk içindedir. Sağa sola saldırır, ışıktan ve sesten rahatsız olur. Bakışları değişir, göz bebekleri genişler, yabancı cisimleri kapıp ısırmak ister, hatta havayı ısırır gibi yapar, durup dururken havlamaya başlar, sesleri kalınlaşır, kendi salyasını yutamaz ve ağzından bol miktarda salya gelir.
 
3- Felç dönemi: Bu dönemde arka ayaklardan başlayan felç belirtileri tüm vücuda yayılır, özellikle alt çene düşer, dil gevşeyip dışarı sarkar, çene kaslarının felci nedeniyle yeme içmeyi beceremez. Alt çene bir sopa yardımıyla kaldırılıp bırakıldığında düşer. Sonuçta bir kaç gün içinde ölüm meydana gelir.
 
            Kuduza yakalanan hayvanlar genellikle 3-14 gün içerisinde ölmektedir. İnsan ve bir çok hayvanda bu belirtiler üç aşağı beş yukarı aynıdır. Fakat şunu da unutmamak gerekir. Bir kuduz hayvan tarafından ısırılan sığır, olay üzerinden 5-6 ay geçse dahi hastalığa yakalanabilir. Bu çok önemli bir durumdur. Mutlaka hayvan yetiştiricileri tarafından bilinmesi gerekir.
            Norveç, İngiltere, Japonya  gibi ülkelerde Kuduz hastalığı uzun zamandır hiç görülmezken acaba bizde durum nasıldır?

            Pek tabi aynı değil. Keşke ada ülkelerinin birçoğunun uzun yıllar boyunca hem insan, hem de hayvanlarda görmeyi unuttuğu bu zoonozu bizler de hiç hatırlamasak, hiç görmesek. Keşke bizlerde de çıkmasa, bizlerde de olmasa. Tamamıyla bitirebilsek ve defetsek şu güzelim vatanımızdan. Aslında devlet yetkilileri, veteriner hekimler ve sağlık çalışanları bu hususta bayağı uğraş veriyor. Başı boş hayvanlar  sokaklardan toplanarak barınaklara alınıyor aşıları yapılıyor, sahiplendirilmeye çalışılıyor. Ayrıca hayvan severler de bu konuyu önemsiyor kendilerince birçok çabalar sarfediliyor, ama yetmiyor. Hala istenen konuma ulaşmış, istenen hedeflere varabilmiş değiliz. Dolayısıyla daha çok dikkat, daha çok gayret, daha fazla özene ihtiyacımız var.  Hala sokaklarda başıboş gezen kedi-köpekler var. Bunun sonucu olarak insanların yanı sıra diğer evcil hayvanlarımız da tehlike altında. Güncel haberlere bir bakın, yakın tarihli gazetenin birinde; " Denizli'nin Bekilli ilçesindeki 15 mahallede, bir inekte kuduz hastalığı tespit edilmesi üzerine karantina kararı alındı" ifadesi, bir diğerinde; "Kuduz vakalarında tehlike tırmanıyor" adlı başlık ve
Türkiye’deki kuduz tehlikesinin ulaştığı boyutlar belirtiliyor. Tarım ve Orman Bakanlığımızın TBMM'ye verdiği, Türkiye’deki kuduz tehlikesinin ulaştığı boyutları gösterir bir raporda; 2010 yılında 152 bin 236 kuduz vakası kayıtlara geçmişken, bu durum 2015’te 194 bin 59, 2016’da 211 bin 494, 2017’de ise 243 bin 769 olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca “Sokak Hayvan Popülasyonunun Artışı ile İlişkili Olarak Ülkemizde Görülen Kuduz Vakaları ve Maliyeti” konulu raporda da, “Hayvanların Üremesinin Kontrol Altına Alınmaması” ve “Sorumsuz Hayvan Sahipliği” gibi  nedenlerden dolayı sahipsiz köpek sayısındaki artışlardan bahsedilmektedir. Her yıl sağlık kuruluşlarına ortalama 200 binin üzerinde kuduz vakası başvurusu yapıldığı bildirilen aynı raporda, tedavi kapsamında uygulanan kuduz aşısı sayısının 2016’da 808 bin 557, 2017’de de 947 bin 438 olduğu söylenmiştir. Yine, 2017’de kuduz aşısı, at ve insan kaynaklı kuduz immunglobulini için 16 milyon 604 bin TL harcama yapıldığı, bu rakamın 2019’da 20 milyonu bulması beklendiği ifade edilmektedir. Kuduz hastalığına yakalanmış hayvanların imhası için 1 milyon 100 bin TL, imha edilen büyükbaş hayvan sütü için 1 milyon 875 bin TL, küçükbaş hayvan sütü için 500 bin TL olmak üzere toplam 3 milyon 475 bin TL harcama yapıldığı Bakanlık yetkililerince belirtilmiştir.

            Tüm bunları değerlendirmek amacıyla baktığımızda sonuç olarak; Kuduz hem insan hem de hayvan sağlığını ciddi manada tehdit eden ve ülkemize yüklü maliyetler doğuran bir hastalıktır. Bu konuda çok daha sıkı tedbirler ve uygulamalar yapılması şarttır. Özellikle evde hayvan besleyen insanların kedi ve köpek gibi canlıları yılda bir kez kuduz aşısı yaptırması zorunludur. Kendi sağlığımız için ısırılma, tırmalanma gibi hususları çok ciddiye alarak en kısa sürede aşımızı yaptırmayı ihmal etmemeli ve sağlık kuruluşlarından gerekli destek almak için çekinmemeliyiz.
 
 
Dr Öğretim Üyesi Hakan KEÇECİ
            Bingöl Üniversitesi
Veteriner İç Hastalıkları Anabilim Dalı Bşk.