Kurban bayramını vesile ederek; maddi ve manevi bakış açısıyla bazı değerlendirmeler sunarak farklı bir pencereden bakmanızı sağlamayı umuyorum.

Kurban ibadeti, Hz. İsmail ve Hz. İbrahim vesilesiyle insanlara verilen ilahi mesajın hatırlanması yanında; insanın sağlıklı beslenmesinde önemli bir kaynak olan hayvansal ürünlere dikkatin çekilmesi, ulaşmada sıkıntısı olan insanlarımızın et ile buluşturulması yoluyla sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı arttırması, çok sayıda kişinin geçim kaynağı olan hayvancılığın ve yetiştiricilerin desteklenmesi, çayır/ mera/ yem bitkisi üretimi ile doğal dengeye katkısı, önemli bir ekonomik potansiyel oluşturması gibi birçok sonuçları da olan; manevi, maddi, sosyal, ekonomik, çevresel etkileri bakımından toplumsal bir yenilenme ve bilinçlenmenin her yıl tekrarlanan bir uyanışını ifade ettiğini söylemek de mümkündür.

Şüphesiz ibadetler, Allah’ın emri olarak yapılır ve maksat O’nun rızasını kazanmaktır, İbadet olarak emredilenlerin tamamında aynı zamanda insanın beden ve ruh sağlığı, sosyal dayanışma, aile ve toplumsal huzuru açısından birçok yararları olduğu da inansın ya da inanmasın, bir şekilde hemen hemen herkesin kabulüdür.. Hz. İbrahim’ e olduğu gibi herkese gökten koç indirilmeyeceğine göre, İbadeti yerine getirmede hayvancılığın yapılması, üretilmesi için bir çaba gösterilmesi gerektiğinin kurban ibadetinin verdiği bir mesaj olduğu da göz ardı edilebilir mi. Bu hayvanları yetiştirenlere verilen isim olan “çobanlığın” peygamberler mesleği olduğu kavramının mistik anlamda derinliğini de düşünmek gerekmez mi.. Sonuçta kurban, bir canı Allah için feda etmek olduğuna göre, bir avuç hurma ya da eşdeğeri bir yiyeceğin dalından kopartılması tanımlanarak ibadet emretmek de her işte olduğu gibi Allah’ın gücü dahilinde değil miydi.. Hz İbrahim ve Hz. İsmail’in Allah’a teslimiyet sembolü örnek davranışlarını yad etme yanında neden sadece kırmızı et kaynağı olan hayvanların, kurban ibadetinin materyali olarak seçildiği de düşünülmesi gereken bir konu değil midir..

İnanç, aklı kullanarak gönülden kabule ve uygulama taahhüdüne dayanan, değişmez kurallardır. Bir pencere açılıp cehennemi, ya da cenneti görseydik herkes inanırdı. Böyle bir seçenek yok. Bu nedenle iman, aklı kullanarak Allah’a ve peygamberi vasıtasıyla gönderdiği ve bize öğrettiği dine iman etmek ya da etmemek tercihli bir zorlu imtihandır. Allah bizleri bunu başaranlardan eylesin.

“Bilimsel” dediğimiz çalışmalarda ise, her bildirilen konuya kayıtsız şartsız inanmak yoktur; sonuçlar, bilimsel yöntemlerle her zaman test edilmeye, tekrarlanmaya açıktır. Elde edilenler ise, konuyla ilgili mevcut bilgi birikimi çerçevesinde açıklanabilen sonuçlardan ibarettir. Bir süre sonra yeni gelişmeler, incelemeler, elde edilen bilgiler, gelişen teknolojinin etkileri, değişik ortamlardaki denemelerle bir önceki “bilimsel” sonuçlar değişebilir, farklılaşabilir ki, bilimde gelişmenin yolu da budur. Bilim, genel anlamda kainattaki sistemin ne olduğu ve nasıl olduğunu anlamaya, bilmeye çalışma çabalarıdır. “İnançlı” olmak hiç bir zaman “bilimsel” çalışmalara karşı olmak anlamını taşımaz. Aksine Allah’ın yarattığı alemin mekanizmasını anlamaya, çözmeye çalışmak ve sonuçlarını hayatı kolaylaştırıcı anlamda kullanmak her inananın görevidir. “İlim, Müslümanın kayıp malıdır nerde bulursa alır” hadisi şerifi bu konuda noktayı koyuyor.

Son dönemlerde kırmızı et üretimi aşamalarının ve tüketiminin doğaya ve insan sağlığına olumsuz etkisi olduğu konusunda yapılan bir şekilde de “bilimsel” bir temele yerleştirilmeye çalışılan propaganda ve kulislerin arttığı ve kırmızı et üretilen hayvan sayılarının ve tüketiminin azaltılması yönünde önerilere dönüştüğünü görüyoruz. Bu kulislerin kaynağının da müslüman ülkelerden kat kat fazla kırmızı et üreten/tüketen ülkeler olması ve bunu kendi ülkelerinde fazlaca uygulamayıp başka ülkeler üzerinde kulis yapmaları dikkatinizden kaçmasın.

Kırmızı et üretimi ve tüketimi üzerindeki spekülasyonlara bakacak olursak; yukarda bahsettiğimiz gibi kırmızı et üretiminin doğaya zarar vermede en önemli etkenlerden olduğu, tüketiminin sağlıksız olduğunu söyleyenler müslüman milletlerin onlarca katı fazla hayvan ve hayvansal ürün üretmekte ve tüketmektedirler. Bütün bu ülkelerde atmosfere zarar veren, sera gazı etkisi gösteren fabrikalardan çıkan gazların, kimyasal atıkların üzerinde fazla durulmayıp, göstermelik tedbirlerle geçiştirilirken, dünya kurulalı bu doğanın parçası olan sığır, koyun/ keçinin dağlarda meralarda otlaması veya bunlar kullanılarak ahırlarda beslenmesi sonucu çıkardıkları gazın atmosferi bozmada en büyük etken olduğu iddiasının, temkinle karşılanması gereken aşırı abartılı bir durum olduğunu düşünüyorum. Doğal kaynaklar insanlarca acımasız bir israf ve talan ile yok edilirken, et üretimi için şu kadar, süt üretimi için bu kadar su tüketilmesi gerekiyor imajı ile, doğanın tabii bir parçası olan bazı canlıların azaltılması, yok edilmesi sonucuna götüren ve çevreye duyarlılık hassasiyetinin ötesine taşan yaklaşımlara dikkat etmek gerekir.

Dikenin bile zor yetiştiği, bir avuç hurmanın dahi önemli bir ekonomik değer ifade ettiği, suyun servet değerinde olduğu bir coğrafyada yaşayan insanların kurban ibadetinin ilk muhatapları olduğu düşünüldüğünde, bu argümanların ne kadar dayanaksız olduğu görülür.

Kırmızı et üretimi ve tüketimi üzerindeki spekülasyonları yapan ülkelerin bu gayretlerini, her alanda ve her fırsatta olduğu gibi, dünyaya “dünya kadar” milyon dolarlık alet, ekipman, malzeme pazarlama çabaları ile birlikte değerlendirmek gerekir.

Dinimizde, kurban kesilmesi uygun görülen hayvanların tamamının sadece kırmızı et üreten hayvanlardan tanımlanmış olması, bunlar dışında hiç bir türdeki hayvanın, bitkinin veya canlı türünün bu amaçla kullanımının kabul edilmemesi, insanlarımızın sağlıklı beslenmesi için “yeterince” kırmızı et üretilmesi, tüketilmesi ve hatta ekonomik olarak erişimde güçlük yaşayan kişilere en azından kurban bayramı vesilesiyle bir şekilde ulaştırılması gerektiği konusunda müslümanlara yükümlülük getiren ve dolayısı ile, bu hayvanların yetiştirilmesini de “zorunlu” hale getiren bir ibadet olması nedeniyle “Kurban ibadeti” bunlara gerekli cevabı veriyor sanıyorum.

Sonuç olarak; kurban ibadetinin materyali, kırmızı et üretimi sağladığımız hayvanlarımızdır. Hayvanların sağlıklı koşullarda ve ülke potansiyelini en iyi şekilde kullanarak yetiştirilmesi, tüketiciye sunulması, ibadetin yerine getirilmesinin sağlanması, hayvancılık sektöründeki sorunların çözülmesi, üreticilerin sürdürülebilir üretim yapmasının sağlanması konularında yaptıklarımızın ve yapamadıklarınızın gözden geçirilmesi için kurban bayramının, hayvancılığımız açısından bir yıllık değerlendirme noktası ( check point ) olarak görülmesinde fayda vardır.

Kurban bayramınızı kutlar, ülkemizde iyiliklerin artmasına, kötülüklerin yok olmasına vesile olmasını Yüce Mevla’dan dilerim.

Dr. Ali AYAR

Tarım ve Orman Uzmanı