Su ürünleri sektörü, 2020 yılına yeni bir kanun ile girdi. Balıkçılarımızın yıllardır beklediği mevzuat değişikliği sonunda 2019 Aralık ayında yapıldı. Yaklaşık 50 yıllık bir geçmişe sahip 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununda yenilikler yapan bu yeni kanun ile umutlarımıza yenilerini eklemek için iyi bir ortam oluştu. Bu arada yıllardır ciddi uğraşlar verdiğimiz AB’ye uyum konusunda mevzuat göre eksik kalan birçok konuda önemli bir gelişme sağlandı. AB’de 2013 yılının yine Aralık ayında yayınlanan ve enteresan bir tesadüfle 1380 sayı ile yürürlüğe giren AB Kanunu kapsamında Ortak Balıkçılık Politikasında yapılan en son düzenlemelerle daha uyumlu hale gelindi.

Kanun birçok kısıtlama ve yasak içermesine rağmen sektörün tamamında memnuniyetle karşılandı. Geleceği güvence altına alabilmek ve stoklar üzerindeki baskıyı azaltabilmek amacıyla alınan sürdürülebilirlik ile ilgili bu zorlayıcı kararlara öncelikle balıkçımız sahip çıktı. Bu yaklaşım, balıkçımızın ne kadar bilinçli olduğunu gösteriyor. Artık ileriyi görmek ve yeni yatırımlarda bulunma zamanının geldiğini düşünebiliriz. Buraya kadar her şey gerçekten güzel olduğunu söyleyebiliriz.

2000’li yılların ilk 20 yılını tamamladığımız bu günlerde aslında tarihte ikinci bin yılın %2’sini tamamladık. Hızla akıp geçen zamanda geçen yıllara baktığımızda teknolojik bunca gelişmeye karşın, sorunların çözümünde hedeflere hala ulaşamadığımızı görüyoruz. Öyleyse fırsatları, daha hızlı ve iyi bir şekilde değerlendirmeliyiz.

Türkiye, FAO verilerine göre dünya su ürünleri üretiminin ancak %1’lik kısmını oluşturmakla beraber yetiştiricilik alanında Dünya’da en hızlı gelişen üçüncü ülke durumundadır. Avrupa Birliği ülkeleri arasında ise yetiştiricilikte ilk sıralarda yer alan ülkemiz, Avrupa Çipura-Levrek pazarında %25’lik paya ulaşarak lider durumu gelmiştir. Yine de ülkemiz gibi büyük ekonomik güce ve ciddi su ürünleri potansiyeline sahip bir ülke için bu üretim yeterli değildir. Dünya’daki ve AB’deki gelişmelere bağlı olarak dış ticaret yönelme ve iç tüketimdeki artış sonucunda su ürünleri sektörü giderek önem kazanmaktadır.

Bütün Dünyada olduğu gibi, bizde de giderek azalan stok miktarı karşısında getirilen sınırlamaların yanı sıra, yüksek girdi fiyatları, pahalı teknoloji ve finansman yetersizliği gibi sorunlar balıkçılarımızı daha üretime başlamadan zorlamaktadır. Bunun üzerine bir de balıkçıdan tüketiciye uzanan pazarlama kanalında aracı kademelerin çok olması ve gelirin önemli bir kısmının bunlar tarafından alınması eklenince, balıkçının zaten az olan geliri daha da düşürmektedir. Burada bir başka sorun ise, piyasanın taleplerinin takip edilmemesi nedeniyle doğru bir av planlaması yapılamaması ve avlanan balıkların gerçek değeri üzerinden pazarlanamamasıdır. Sonuçta insanüstü gayretlerle üretilen bu ürün değerinin altında satılmakta, balıkçı emeğinin karşılığını alamamakta, tüketici ise balığı pahalıya yemektedir.

Bu sorunların çözümü tek başına mümkün değildir. Piyasa şartlarında rekabet edebilmek ve hayatta kalabilmek amacıyla balıkçıların mutlaka birlikte faaliyet göstermeleri gerekmektedir. AB ülkelerinde balıkçılık sektöründeki başarıların ardında yatan temel etmen, örgütlenebilme kabiliyetleridir. Son model, modern av araç ve gereçleri ile AB’deki kadar büyük bir avcılık gücüne sahip olan balıkçımız, sürdürülebilirlik konusunda da AB’deki meslektaşları gibi hassasiyet göstermektedirler. Balıkçımızın bu bilinçli davranışı, bütün sorunlarının çözümü olan örgütlenme alanında da aynı şekilde göstermesi gerekmektedir. Bugüne kadar örgütlenme alanındaki birikimimizi artık daha etkili kullanma zamanı gelmiştir. Yeni Kanun, bunun için uygun ortamı sağlayacaktır.

Bu aşamada, kanunlar ile ilgili genel bir kuralı hatırlatmamızda fayda olduğunu düşünüyorum. Bir kanunun uygulanabilirliği, “devletin yaptırım gücü ve cezalarının büyüklüğünden daha ziyade hitap ettiği kesim tarafından sahiplenilmesine” bağlıdır. Kanunun gerekçesinin sektördeki paydaşlara net bir şekilde anlatılması ve uygulanması esnasında izleme, denetleme ve değerlendirme sorumluklarının en iyi şekilde yapılması gerekmektedir. Bu sorumlulukların devletten beklenmesi yerine AB’de olduğu gibi balıkçının temsilcisi olan kooperatifler tarafından yapılması daha makul olacaktır. Çünkü bu görevleri daha hızlı, daha güvenli ve daha ucuza ancak gelecekte de mesleğine devam etmeyi isteyen balıkçıların ortağı olduğu kooperatifler yapabilirler. Bu nedenle yeni Kanunun uygulanmasına ilişkin çıkartılacak ikincil mevzuatta kooperatiflere öncelikli ve ayrıcalıklı yer verilmesi gerekmektedir.

Bu yaklaşım hem işleri kolaylaştıracak, hem de sektörde yer alan üretici örgütleri arasında ortaklaşa çalışma acısından önemli bir fırsat yaratacaktır. Bu çalışmanın nasıl yapılacağı konusunda, AB mevzuatı ve Bakanlıkta daha önceki yıllarda yapılan AB Projesi kapsamında hazırlanan “taslak mevzuat” oldukça yol gösterici olacaktır.

Ülkemizde sektördeki üreticiler tarafından kurulmuş tüzel kişiliğe haiz çeşitli örgütler bulunmaktadır. Bakanlığımız sorumluluğunda iki ayrı kanun ile üç tip örgüt kurulmaktadır. Bunlar 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ile kurulan “Su Ürünleri Kooperatifleri” ve 5200 sayılı Üretici Birlikleri Kanunu ile kurulan “Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birlikleri” ve “Su Ürünleri Avcıları Üretici Birlikleri”dir.
1163 Sayılı Kanun ile kurulan Su Ürünleri Kooperatiflerin amacı; her türlü su ürünlerinin üretimi, yetiştiriciliği, avcılığı, işleme, depolama ve pazarlama konularında yeteri derecede iktisadi güce sahip olmayan balıkçılara hizmet vererek, ihtiyaçlarını karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle rasyonel bir şekilde ve ekonomik olarak karşılamak ve temin etmektir. 5200 Sayılı Üretici Birlikleri Kanunu kapsamında yetiştiricilerin ya da avcıların bir araya gelerek kurdukları Üretici Birliklerinin amacı ise; kendi mülkiyetine almamak kaydıyla pazara uygun ürün sevk etmek ve yönlendirici, iyileştirici faaliyetlerde bulunmaktır.

Ülkemizde su ürünleri sektöründe çalışan yaklaşık 38.000 balıkçı bulunmaktadır. Bunlardan yaklaşık 32.000’i, toplam 590 Üretici Örgütü altında örgütlenmiş durumdadır. Örgütlenenlerin 31.000’e yakın önemli bir çoğunluğu 560 adet Kooperatif altında bir araya gelmişlerdir. Geriye kalan yaklaşık 1.200 balıkçı ise 30 adet Üretici Birliği kurmuşlardır. Her örgüt kendi içinde üst yapılanmaya sahiptir. Kooperatiflerin önemli bir çoğunluğu kendi bölge birliklerini ve onlarda Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliğini (SÜRKOOP) oluşturmuşlardır. 30 Üretici Birliği arasından yetiştiricilikle uğraşan 18 tanesi bir araya gelerek Yetiştirici Üretici Birliklerinin Merkezi Birliğini, avcılık yapan 8 tanesi de bir araya gelerek Deniz Avcıları Üretici Birliği Merkez Birliğini kurmuşlardır. Ülkemizdeki üretici örgütlerinin ve bunlara ortak/üye olanları sayıları, tabi oldukları kanuna göre aşağıda tablo halinde verilmektedir.

 
Tablo. Türkiye’de su ürünleri üretici örgütlerinin tabi oldukları kanuna göre dağılımı ve sayıları

TABİ OLDUĞU KANUN BİRİM
ÖRGÜT TİPİ
DİKEY
YAPILANMA
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu Birim
Kooperatif
Kooperatif
Bölge Birliği
Kooperatif
Merkez Birliği
Kooperatif
 Sayısı
Ortak
 Sayısı
 Bölge
 Sayısı
Ortak Koop
 Sayısı
Ortak
 Sayısı
Merkez
 Sayısı
Ortak Koop.
 Sayısı
Ortak
 Sayısı
560 30.668 17 231 14.523 1 200 11.608
5200 Sayılı Üretici Birlikleri Kanunu Birim
Üretici Birliği
Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birliği Merkez Birliği Deniz Ürünleri Avcıları Üretici Birliği Merkez Birliği
Üretici Birliği Sayısı  Üye
 Sayısı
Merkez
 Sayısı
Üye Birlik
 Sayısı
Üye
Sayısı
Merkez
 Sayısı
Üye Birlik
 Sayısı
Üye
 Sayısı
30 1.193 1 18 888 1 8 312
 
 
Sonuç olarak; balıkçımızın büyük oranda örgütlendiği hatta dikey yapılanmayı da tamamladığı görülmektedir. Yani balıkçımızın örgütlenme sorunu olmadığı söylenebilir. Esas sorun, mevcut örgütlerin gelişmiş ülkelerdeki emsalleri gibi piyasada daha etkin hale gelmeleridir. Halkımızın balık ihtiyacını karşılayabilmek, kaynakları koruyabilmek ve balıkçılarımıza sürdürülebilir bir iş ve gelecek imkanı sunabilmek adına yeni kanunumuzun, kooperatiflerimiz sayesinde etkin ve yaygın bir şekilde sahada uygulanabilmesini, ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Dr. Erhan EKMEN
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]