Dünyada; arılı kovan bakımından 2. Sırada bulunmaktayız.
Bu sebeple arıcılık konusunda sorunlarımızın da olacağı muhakkaktır. Bu sorunların çözümü konusunda başarılı olmuş muyuz veya ne kadarında başarılı olmuşuz.
Tabi ki birçok konu çözülmeye çalışılmış başarılı olan kısımlarda vardır. Fakat gerek dünyada gerekse ülkemizde çözmeye çalışılan sorunlara yenileri baş göstermiştir. Yeni yeni sorunlar çıkmaktadır ve bu sıkıntılar bitmeyecektir. İnsan oğlu var oldukça sorunlarda var olacaktır.

Ancak sorunların birikmemesi için problemleri zamanında çözmek gerekir.
Ülkemizde de arı varlığı bakımından mutlaka gerekli tedbirleri zamanında alınmalı, aksi halde arıcılık konusunda da sınıfta kalırız. Mevcut durumda halen arılı kovan başına 17 kg bal alırken Avrupa ve diğer ileri ülkelerde arılı kovan başına 40 kg ve 80 kg kadar arılı kovan başına bal elde edebilmektedirler. Tabi ki ; arı sağlığı hijyenik durum, flora planlanması ve arı yönetimigibi nedenlerden dolayı kovan başına alınan bal ile bu ülkelerde dünya piyasasında fiyat konusunda rekabet etme şansımız azalmaktadır. Birim başına alınan bal yüksek olduğundan dolayı maliyetleri de bu oranda düşmektedir. Ülkemizde; arı sağlığı konusunda yeterince bir proje yoktur. Özelikle tarım ilaçları konusu almış başını gitmektedir. Arılarımızın kışlatılması ve geliştirilmesi Ak deniz sahil illerde yapılmaktadır. Meyve, sebze özelikle narinciye deki bilinçsiz ilaçlama arılara yıllarca zarar vermektedir. Arıcı ve bahçe sahipleri birbirinden habersiz gelişi güzel ilaçlama yaparak, arılara çok zarar vermektedir arı ölümlerinin en büyük sebebidir. Bilinçsiz ilaçlama bununla bitmemektedir. Trakya da ayçiçeği ilaçlaması iç Anadolu ve güneydoğuda bölgelerinde yapılan süne ve diğer (insektisit ve herbisit) pamuk ilaçlamalarında
gelişi güzel yapılması arı kayıplarının başında gelmektedir ve dünyada 8 milyon arılı kovana sahip dünya ikincisi bir ülke olmamıza rağmen, gerekli tedbirler ve projeler uygulanmıyor. Dolayısı ile arı ölümleri çok büyük masraf ve verim kaybına uğramaktadır. Flora ve ballı bitkilerin ülkemizde zengin olması bu milli servetin bal a dönüştürerek ekonomiye katkı sunmak yerine heba etmekteyiz. Bu konuda mutlaka projeler geliştirilmeli arılara zararsız ilaçları teşvik edimeli gerekirse kamu bu ilaçları sübanse etmelidir.

Arı hastalıkları konusu da gerekli tedbirler önceden alınmamaktadır. Hastalık yayıldıktan sonra her tarafa bulaştıktan sonra tedbirler düşünülmeye başlar. Bu da büyük ekonomik maliyetler ve arı kayıplarına sebebiyet vermektedir. Bunun içinde mutlaka bir proje yapılmalıdır. Bu konuda bazı ülkeler örnek verirsek; üreticiye verilen destekten ve kamu bir fon oluşturmakta, üniversite ve Arıcılık Enstitüsü ile her yıl İlk bahar ve Sonbaharda her ilden ve arıcılığın yoğun konaklama yerlerinden arılardan numuneler alınır ve analizler yapılır. Hangi hastalığın belirtisi var ise hemen önlem alınır gerekli tedaviler yapılır, gerekirse o bölgede yoğun hastalık var ise bulaştırılmaması için karantina uygulanır ve arı ölümleri en aza indiriyorlar, çünkü sürekli kontrol altında takip edilmektedir. Varsa hastalık ve zararlılarla ani müdahale söz konusudur. Her yıl veriler incelenir tespit edilen hastalık hangi aşamada olduğu takip edilir ve kontrol altına alınır.

Özellikle parazit olarak varroa, yıllardır mücadele ediliyor fakat başarılı olamiyoruz. Bir milli ilaçımız yok bu konuda eksikliğimiz vardır. Oysa 8 milyon arılı kovanımız vardır. Bu kovanların yılda 4 veya 6 defa ilaçlanması 24 milyon doz eder buda birçok ilaç firmanın iştahını azda olsa kabartmaktadır. Bu arada bakanlığımızın ruhsat verdiği ilaçları kullanıyoruz fakat ülkemizde kaçak uygun olmayan ilaçlar daha fazla satılıyor ve o ilacın içinde hangi etken maddeler var bilinmiyor.Bu maddelerin arıya ve bal a ne kadar etki ettiğini bilinmemektedir. Neden tercih edildiğine gelince ucuz olduğundan, vergi yok etkili maddeler belki konulmamış veya fazla etkili madde konulmuş bu arıya ana arıya ne kadar zarar verilmiştir. Bu kaçak ilaçlar normal ilaçların 3,4 katı kadar daha fazla satılmaktadır ve denetimler yapılmamaktadır arıcılar, birlikler veya başkaları, şikayet etikleri zaman nerde ise suçlu duruma düşmemektedirler. Her tarafta güçlü lobileri vardır sağlıksız bal a sirayet eden ilaçlar maalesef ülkemizde üretilip satılıyor. İlaç üretmek bir sürü prosedürü; denemeler, etkili madde, girdi masrafları, üretim yerinin hijyenik yeri ve maliyetin yükselmesi dolayısı ile merdiven altında yaptığı ilaçlar daha ucuz maalesef buna rağbet daha fazladır. Bilinçsiz arıcılık eğitimsiz arıcılık ve her yıl kamu tarafından yeniden arıcı yetiştirmeye çalışmak genç çiftçi vb.

Arıların beslenmesinde; arı kekleri ve çeşitli şuruplar yapılmaktadır ve satılmaktadır. Önüne gelen bu yemleri üretmekte ve piyasaya sürmektedir. Biraz da ucuz sattıkları için rağbet görmekte ve daha çok bu yemler tüketilmektedir. Tabi ki bu konuda da denetim yapılmamakta ve bu konuda bir kodeks uygulanmamakta
Vergisiz masrafsız ürettiği için, ucuz maliyet, kaçak imal ettiği için pazar fiyatı bakımından daha güçlüdür.
Arıcılıkta; Tarım Bakanlığımızın izin verdiği ruhsatlandırdığı gerek ilaç gerekse arı yemi veya bal dolum tesisleri olsun hiç birisinin rekabet şansı, kaçak yapanlar karşısında olamaz. Buda sektörü olumsuz etkilemektedir.
Tüm bu olumsuzlukları yan yana getirdiğimizde; yine karşımıza çıkan yeterince kamu denetimsizliği.
Gelişi güzel Arı yemleri, yapay ballardan yapılan kekler, arı hastalık ve zarlılara karşı ruhsatsız ilaçlar, bazı önemli hastalıklarda yani ihbarı mecburi hastalıklarda arıların tazim edilmemesi ve hastalığın gizlenmesi ve yayılması. Ve her yıl binlerce arılı kovan kayıp etmekteyiz bu da arıcımızın ve ülkemizin çok önemli bir ekonomik kayıptır.
 
Umudumuz bu konunun özerinde durulması ülke olarak bu konuda projeler yapılması uygulanması dileklerimle
Saygılar sunarım,

Fahri SAYLAK
Diyarbakır İli Arı Yetiştiricileri Birliği
Yönetim Kurulu Başkanı