Hayvancılıkta geleneksel bilgi birikiminin yanı sıra biliminde katkısıyla önemli gelişmeler, verim artışları, yetiştirme yöntemleri kullanılır olmuştur. Bilimle bütünleşmiş hayvancılık faaliyetleri yapamayan ülkeler geleneksel bilgi birikimleri ne kadar köklü olursa olsungeride kalmışlardır. Bireysel ihtiyaçların ötesinde büyük bir tüketici kitlesine üretim yapılması, küçük işletmeler de bile bir takım girdilerin işletme dışından temin zorluğu nedeniyle her ekonomik faaliyette olduğu gibi hayvancılığın da bir takım vazgeçilmez temeller üzerine kurulmuş olması ve faaliyeti yapan kişilere kar getirecek bir kurgu ile yapılması, işletmelerin ve sektörün sürdürülebilirlik düzeyinde karlılığı için zorunludur.

Ülkemiz, hem küçükbaş genetik çeşitliliği açısından çok zengindir. Hem genetik çeşitlilik hem de hayvan varlığı bakımından Avrupa ülkeleri arasında da birinci sıradayız. 
Sığır yetiştiriciliği ise, geçmişte yetiştirme ve tüketimde büyük ölçüde yer alan küçükbaşın yerini almıştır. Günümüzde gerek kırmızı et ve gerekse süt üretiminin kabaca % 85 civarı sığırlardan elde edilen üretimlerdir. Ülkemiz Sığır varlığı açısından Avrupa’da az bir farkla ikinci sıradadır.
Hayvancılıkta vazgeçilmez temel noktalar;

  1. Hayvan sayısı; ülkede yararlanılabilecek çayır, mera miktarı, yem bitkisi üretim kapasitesine, üretilmesi planlanan hayvansal ürün miktarına, coğrafi ve iklim şartlarına, üretici ve tüketici alışkanlıklarına göre hayvan tür ve ırkları belirlenmelidir. Bölgelere göre üretim modellemesi yapılmalı, sadece hayvan sayısını arttırmaya yönelik planlama sürdürülebilir olamaz.
  2. Hayvan Sağlığı; hayvan hastalıklarının önlenmesi, kontrolü, eradikasyonu konusu da istikrarlı, planlamalar ve uygulamalar vazgeçilmezdir.
  3. Hayvan Islahı; üretim hedefi olan hayvansal ürünlerin mümkün olduğunca az hayvandan elde edilmesi sağlanırken üreticinin de karlılığının artması yüksek verimli damızlıkların olmasına bağlıdır.Bunu sağlamamın yolu da hayvan ıslahıdır.

Hayvan ıslahı, nesilleri kapsayan uzun sürede ve sabırla kaydedilen verilerin, bilimsel metotlarla değerlendirilip hesaplanarak elde edilen damızlık değerlerine göre öne çıkan fertlerin bir sonraki generasyonda (nesil) çoğaltılmasına izin verilirken, diğerlerinin sürüden çıkartılması işlemlerini ve sürecini kapsar. Ekonomik önemi olan verim özelliklerinin çok sayıda gen tarafından belirleniyor olması, hayvan ıslahının bilimsel metotlarla yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Son dönemde genetik bilimindeki gelişmeler sonucu, süreci belli ölçüde kısaltan uygulamalar da başlamıştır. Sürülerin (popülasyon) verilerinin kayıtlarının genetik ilişkilendirmesi esasına dayanan bu uygulamalar için de et, süt, büyüme performansını gösteren veriler ve sağlık kayıtları, fenotipik değerlendirme, tip puantajı gibi kayıtlar tutulması genomik çalışmalar için de vazgeçilmez şarttır.

Damızlık ise, bu süreç sonunda istenen özellikler yönünden öne çıkan ve bu özelliklerini sonraki nesle aktarabilme kabiliyetinde olan bireyler demektir. Yani her dişi ve erkek hayvan damızlık olarak kullanılmamalıdır.

lkemizde hayvan ıslahı süreci;

Küçükbaşta ıslah çalışmaları,
Bu alandaki çalışmalar, 1800 lü yıllar itibariyle merinos koçların ithali ve yerli koyunlarımızla melezleme çalışmaları başlatılmıştır. Merinos koyunlarda getirilerek Marmara ve Trakya bölgelerindeki yetiştiricilere,yapağısını devlete satması koşulu ile maliyetinin üçte biri fiyatına verilmiş ve on yıl vergiden muaf tutulmuşlardır. Ülkemizdeki hayvancılık konusundaki ilk teşvik/destek ödenmesinin de bu olduğu söylenebilir. Türkiye’nin tekstil endüstrisine uygun yapağı ihtiyacını karşılamak üzere Bandırma Merinos Yetiştirme Çiftliği, Bursa Merinos Yetiştirme Çiftliği ile Bursa Merinos Fabrikası gibi oluşturulan kurumların katkısını da unutmamak lazımdır. Cumhuriyet dönemi ile birlikte merinos yetiştiriciliği tekrar ele alındı. Tarım ve hayvancılık üzerine kalkınma amacı doğrultusunda ülkede yünlü dokuma sanayisini geliştirmek için bu atılması gereken bir adım olarak görüldü. Nitekim 1923’te İzmir’de toplanan Türkiye İktisat Kongresi’nde ülkede her cins ehil hayvanın ıslahı ve çoğaltılması için çalışmalar yapılması gerektiği üzerine görüş beyan edilmişti.Bu kapsamda merinos koyunu da ıslah ve çoğaltım kapsamına alındı. Yoğun olarak Marmara bölgesi illerinde merinos koçlar kıvırcık koyunlarımızla melezlenerek sürdürülen faaliyetler 1951 yılından itibaren orta Anadolu başta olmak üzere diğer bölgelere de yaygınlaştırılması kararlaştırıldı. Bu bölgeler için ana hattı olarak akkaraman koyunlar kullanıldı. Doğu ve güney doğu bölgeleri için de çalışmalar yapılmıştır. Baba merinos, ana materyali Ege ve Marmara bölgelerinde kıvırcık, orta ve iç Anadolu bölgelerinde ise akkaraman olan iki temel merinos genotipi yaygınlaşmış durumdadır.

Günümüzde ise, TAGEM tarafından Bandırma Koyunculuk Araştırma Enstitüsü ve Konya Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitülerinde yürütülmekte olan Ülkesel Merinos Geliştirme Projesi ile, bulunduğu bölgedeki koyun yetiştiricisinin damızlık koç ve koyun ihtiyacını imkânları ölçüsünde karşılamaktadır. Bandırmadaki enstitümüzde Karacabey Merinosu, Konya’daki enstitüsünde ise Anadolu Merinosu uzun yıllardır pedigrili yetiştirilmekte ve ıslah süreci sürdürülmektedir. Bu Enstitülerimizin damızlık satışlarına üreticiler tarafından büyük rağbet gösterilmektedir.

Üreticinin elindeki Merinos varlığının ise, ıslaha, damızlık değer tespitine yönelik kayıtları tutulmadığından yapağı kalitesinin bozulmakta olduğu spekülasyonları yapılıyordu. TAGEM tarafından yerli ırklarımızın ıslahı amacıyla 2005 yılında başlatılan 56 ilde 28 koyun ve keçiırkıyla, 171 adet alt projede, bir milyon baş civarında hayvan materyalinde yetiştirici işletmesinde sürdürüldüğü “Halk Elinde Hayvan Islahı Ülkesel Projesi” kapsamında 8 ilde 11 Merinos ıslah projesi üretici şartlarında yürütülmektedir.  Halk Elinde Hayvan Islahı Ülkesel Projesi kapsamına doğum ağırlığı, sütten kesim ağırlığında artış sağlanmış, kasaplık çağa gelme yaşı bir ay kısaltılmıştır. Aynı zamanda yapağı analizleri yapılarak ıslah parametreleri arasında değerlendirilmektedir. Bugün itibarıyla proje kapsamındaki hayvanlar da damızlık kalitesi açısından rağbet görür hale gelmiştir. Günümüzde toplam merinos varlığı 3 milyonu geçmiş durumdadır.

Ülkemizde ıslah çalışmaları ile elde edilen bazı ırklar olmuş ancak çeşitli nedenlerle merinos kadar yaygınlaşamamışlardır. Bu ırklardan bazıları olarak; Karacabey Merinosu, Malya Koyunu, Anadolu Merinosu, Konya Merinosu, Ramlıç, Tahirova, Sönmez, Türkgeldi, Bafra koyunu sayılabilir.

Ülkemiz iklim ve doğal şartları ile mera yapısı ve yetiştirici alışkanlıkları küçükbaş hayvancılık için çok uygun ortama sahiptir. Kırmızı et açığımızın kapatılmasında en büyük avantaj olarak durmaktadır.

Ülkemizdeki yerli ırkların gerçek potansiyelini ortaya çıkartan, küçükbaş ve manda da ülkenin kaliteli damızlık ihtiyacını karşılayabilecek düzeye ulaşan “Halk Elinde Hayvan Islahı Ülkesel Projesi” konusunu da sonraki sayılarda ayrıntılı olarak ayrı bir başlık altında anlatabilmeyi umuyorum

Büyükbaş hayvanlarda ıslah süreci;

Yine,1923’te İzmir’de toplanan Türkiye İktisat Kongresi kararları sonrası 1926 yılında 904 sayılı “Islahı Hayvanat Kanunu”nun çıkartılması ile birlikte gelişen süreci dönemler halinde incelemek daha anlaşılır olacaktır.
1926-1972 dönemi;

Devlet işletmelerinde oluşturulmuş olan yerli ırklardan oluşan sürüler süreç içerisinde azaltılmıştır. 1924 yılında Avusturya’dan ithal edilmiş esmer ırk hayvanların ithalatı, İsviçre’den (Brown Swiss/Montofon)  1935 ve 1947 yıllarında devam etmiştir. 1950 yılından itibaren “devlet üretme çiftliklerinde üretilen boğalar, 1970 yılından itibaren köylere dağıtılmaya başlanmıştır. Bu faaliyetler sonucu “Karacabey Esmer Sığırı” olarak bilinen genotip yaygınlaşmaya başlamıştır. 1958 yılında ise holstein (siyah alaca), jersey le birlikte aberden angus ve hereford da ithal edilerek yerli ırkların boşaltılmış olduğu devlet işletmelerinde yetiştirilmeye başlanmıştır.

1972- 1984 dönemi;

Dünya bankası desteği ile uygulanan “Hayvancılığı Geliştirme Projesi” kapsamında çoğunluğu siyah alaca ırktan olma üzere gebe düveler ithal edilerek yetiştirici işletmeleri de dahil olma üzere “damızlık işletmeler” kurdurulmuştur.Daha önce bu konuda 1960 lı yıllaradn bu yana tecrübe ve birikimi olan TAGEM e bağlı Lalahan’daki enstitümüzde dondurulmuş boğa sperması üretimi ve ülke çapında dağıtım faaliyetleri özellikle 1973 ten itibaren arttı.

1987-1995 dönemi;

Gebe düve ithalatına dayalı “anlaşmalı çiftçi projesi” sürecinde yine çoğunluğu siyah alaca olan 300.000 kadar düve ithal edilerek yetiştiricilere dağıtılmıştır. Bu işletmelerde verim ve sok kütüğü kayıtlarının tutulması sağlanamamıştır. Bunu sağlamak için1989 yılında yurtdışı iki proje ile bu eksiğin giderilmesi planlanmıştır. Bu amaçla 1989 yılında Türk-İtalyan işbirliği ile ANAFi ve 1990 yılında Türk-Alman işbirliği ile GTZ projeleri uygulamaya konulmuştur.

1995-2010 dönemi;

Bu süreçte oluşan birikim ve ANAFİ ve GTZ projelerinin de etkisiyle, işletmelerde kayıt tutulması progeny test (döl kontrolüne dayalı) boğa seçim yapılması sistemi kurulmaya çalışıldı. 1995 yılından itibaren il üretici örgütleri ve üst örgüt DSYMB kurulmuş, 1998 yılında itibaren devlet eliyle ücretsiz yapılan suni tohumlama uygulamaları özelleştirilmiş ve ücretli hale getirilmiştir.

2010 sonrası dönem;

Talebin üretim miktarından daha hızlı artması ve kırmızı et arzının bunu karşılayamadığı gerekçesiyle, damızlık, besilik, kasaplık başlıkları altında önceleri etçi hayvan, sonra et olarak ithalatlar dönemsel olarak yapılmıştır. Buna sütçü damızlık ithalatları da eklenmiştir.
 
Değerlendirme Ve Sonuç

Küçükbaş olarak adlandırılan koyun/keçi varlığı açısından Avrupa ülkeleri arasında birinci, sığırda ise ikinci sırada olduğumuzu tekrar ederek bir değerlendirme yapılacak olursak;

TAGEM tarafından yürütülen ve 2005 yılında başlayan  “Halk Elinde Hayvan Islahı Ülkesel Projesi” sayesinde proje kapsamındaki 23 koyun ve 7 keçi ırkı için projedeki hayvanların ıslah sürecindeki damızlık yenilemeleri karşılandığı gibi ayrıca, proje dışındaki işletmeler için de ülke ihtiyacı olan kaliteli damızlıklar karşılanabilecek hale gelinmiştir. Aynı durum Anadolu mandasında da söz konuş olup, ilaveten ıslah sisteminden seçilen, yüksek verim genetik kapasitesine sahip manda boğalarından dondurulmuş sperma üretimi de başlatılmıştır. Bu spermalar, proje kapsamında olsun olmasın tüm manda popülasyonu için sahada kullanıma sunulmuştur. Gerek küçükbaşta ve gerekse manda da sayının artmasında proje sürecinde kullanıma sunulan kaliteli damızlıkların etkisi yüksektir. Özellikle manda da projesinin başlangıcından bu güne manda sayısında 86.000 civarında olan sayı 200.000 sayısına ulaşmıştır. Uzun olmayan bir dönemde bu sayının 500.000 e çıkmasını sağlayacak üretici talebi ve ülke şartları çok uygundur.

Sığırlarda ise; ıslah süreci konusunu uzunca anlattığımız sığır konusunda, sadece suni tohumlama yapılarak ırkın dönüştürülmesine odaklanması, ırkların coğrafi bölgeler göre uygunlukları ile ilgili planlamaların yetersiz kalması, her ırkın her bölgede aynı destek kapsamında değerlendirilmesi sistemi sıkıntıya sokmaktadır. Ayrıca, ıslahla ilgiliverilerin yetersizliği nedeniyleüreticilerin bu sistemden üretilen hayvanların damızlık değerlendirmelerine ve kalitesine güveninin düşük olması sonucunu sistem içerindeki damızlık düvelere ve üretilen yerli spermaya talep olmamakta, ithal olması yönünde talep ve kulisler etkili olmaktadır. Ülkemizde üretimi yapılan sperma miktarı ihtiyacı karşılayacak sayıda olmasına rağmen, bunun üç katına yakın sperma ithalatı yapılmaktadır. Yerli spermaya ilave destek verilmesi üreticinin kayıtta yerli sperma, ancak gerçekte ithal sperma kullanımı spekülasyonları ve uygulamaları ıslahın temel yapısında yok eden bir faktördür.

Genel anlamda hızlıca düzeltilmesi gereken noktalar özetle;

*Sadece hayvan sayısı artışını tek hedef alarak planlama yaklaşımının revize edilmesi,
*Üretilecek hayvansal ürünler için, bölge, “kültür ırkı” seçimi, ıslah hedefi planlaması
*Marjinal bölgelerde ise yerel ırklarla maliyeti çok düşük yetiştirme modeli planlamaları yapılması,
*Hayvan kayıt sistemlerinin ıslaha yönelik verilerin toplanmasında spekülasyona ve suistimale açık alanların düzeltilmesi,
*Damızlık değerlendirme yöntemlerinin bilimsel temele dayandırılması,
*Hayvan varlığı, kesilen hayvan, toplam üretim miktarları konularındaki kayıtların/ istatistiklerin makul ve izah edilebilir olmasının sağlanması,
*Damızlık güç kullanımının yönetilmesine aksaklıkları giderilmesi,
*Sığırlardaki “ıslah istemi” nin çok köklü bir revizyonu..
 
Önümüzdeki 10 yıl içinde; Avrupa Birliği’nde süt ineği sayısının yüzde 6 azalması,
Süt ineği veriminin yüzde 14 artışla yıllık inek başına 8 bin 342 kilo olması bekleniyor.İnek sayısının (dolayısı ile) işletme sayısının azalmasına rağmen süt üretiminin yüzde 6 artması öngörülüyor. Ülkemizde bu planlama yapılırsa, artan fiziki kapasitenin et üretimi amaçla kullanılması yolu açılabilir.
 
Hayvancılık alanındaki konuların çözümünün tümünün bir bütünlük içinde ele alınması, Ülkemizde mevcut mera/çayır, yem üretim potansiyeli, coğrafi uygunluk, fiziki kapasitenin doğru kullanılması ve hayvan sayısı/ hayvansal üretim planlamasının yapılması halinde hayvansal üretim ihtiyacımızın tamamının ithalata gerek kalmayacak şekilde sağlanması mümkündür, böyle bir potansiyelimiz mevcuttur.
 

Dr. AliAyar
Tarım Orman uzmanı