Sorunlarla dolu 2020 yılını geride bıraktık. 2021 yılına salgın hastalık ile başlamak gerek. Dünya gündemi 2020 yılında Covid-19 hastalığı ile epeyce bir meşgul oldu.

Sabah akşam Covid ile yattık, Covid ile kalktık. Şimdide aşılar ile meşgul ediliyoruz. Ancak; dünyamızı salgın hastalıktan daha fazla meşgul etmesi gereken gıdayı artık birinci sıraya koymamız gerekir.

Dünyanın birçok ülkesinde açlık ve susuzluk ile mücadele edilirken; biz ise hala salgın hastalık ve aşı ile uğraşmaya devam ediyoruz. Elbette salgın hastalık ve aşı için gerekli iş ve işlemler yapılmalı ve uygulanmalıdır. Ama “Tarım ve Gıda” unutulmamalıdır.

Gıda sorunu bütün insanlığı tehdit etmektedir. Tarımsal üretim açısından düşüş yaşamasak da çiftçi açısından geride bıraktığımız yılı iyi geçirmedik. Üreticimiz her ne kadar etkilenmedi gibi görünse de derinden yara almıştır. Tarımda sürdürülebilirliğe her zamankinden daha fazla önem vermemiz gereken bir zamandayız.
Geçtiğimiz günlerde Alman medyası ülkemizin buğday durumunu inceledi. Sonuçlar çok ilginç. “Türkiye’nin buğday politikası ne kadar sürdürülebilir? “ başlıklı incelemede “Türkiye’de son yıllarda buğday ekim alanları daralırken ithalat hızla artıyor. Son 18 yılda 59 milyon ton OLAN buğday ithalatı, 2019’ yılında 9.8 milyon ton yapıldı? “deniliyor. Aynı incelemede TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez’in tespitlerine yer verildi. Suiçmez, buğday ithalatı için belirlenen alım fiyatının Türkiye’de yerli üretim için belirlenen taban alım fiyatından yüksek olduğuna işaret ederek, Türkiye’deki çiftçiden esirgenen desteğin başka ülke çiftçilerine verildiğini söyledi. Yine aynı sayfadaki başka bir haberde, “Buğday, anavatanında ithal ediliyor. Çiftçinin traktörü hacizli, devletin traktörü Afrika’yı sürüyor.

Bir zamanlar ‘tarım ülkesi’ olarak bilinen Türkiye, Afrika’da arazi kiralıyor. Çiftçi, ‘Önce kendi üreticine destek ol’ diyerek hükümete karşı çıkıyor. Uzmanlara göreyse bu kiralamalar politik nedenlerle yapılıyor.” Deniliyor. Sonuç olarak buğday üretimi ve ithalatına, yapılan desteklemelere bakılarak bu konuda nasıl bir politika izlendiği anlaşılmaya çalışılıyor.

Dikkat çekici bu düşüncelerden sonra bir diğer konu ise 2021 yılı yatırım programları oldu. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde yüzdeler açıklanmıştı. Bu yatırım programlarından tarıma ayrılan para 8,7 olarak planlandı. Bütün bu açıklamaların ardından biraz düşünelim. Sizce acaba bu yatırım miktarı insanların gıdasını sağlayan Tarım sektörüne yeterlimi? Bu durum başka hangi soruları işaret ediyor.
Acaba asıl tarım yatırımlarını, yabancı şirketler mi yapacak? Yeni yılın ilk günlerinde tarım sektöründe kafa karıştıran ve neler olduğunu sorgulayan bu düşünceler konuşuluyor. Kalın sağlıcakla…

   Muhammet OLUKLU
   Anadolu İzlenimleri 
Genel Yayın Yönetmeni