Önceki yıllardan edindiğimiz tecrübeler göstermiştir ki, ülkede uzun süren kuraklık veya bahar döneminde aşırı yağışlar meydana geldi mi, hayvanlar için ekilen ürünler ya çok az yetişmiş veya tarladan hasat edilmeden çürümüştür. Böylesi vakitlerde beslenme problemleri hat safhaya çıkmış, ahırdaki hayvanlar hızla kesime gitmiş ve ertesi yıl hayvan yetiştiricileri işlerini sürdürebilmek için besi ya da süt danası bulmakta zorlanmıştır. Bu klasik bir bilgidir ve sektörde bunu bilmeyen yoktur. Maalesef 2021 yılı yine kurak geçmiş ve yukarda söylediğim sorun benzer şekilde yürümüştür. O da yetmemiş bir de Korona Virüs pandemisi ardından da Rus-Ukrayna çatışması bardağı taşıran son damla olmuştur. Böylece hayvan yetiştirmek için yedireceğiniz kaba ve konsantre yem üretimi etkilenmiş, dünyadaki gelişmelere paralel fiyatlar da el yakacak boyutlara ulaşmıştır.

Bu yıl kış günlerini bol yağış alarak geçirdik, bahara ne olur bilmem ama meralarımızda çıkacak her tür çayır otunun ne kadar kıymetlendiğini söylemeye gerek yok artık. Bu bir fırsat fakat tek başına yetmez elbet ama küçük de olsa kaba yem ihtiyacımızı bir nebze rahatlatır inşallah. Ama konsantre yem fiyatlarını aşağı çekebilmek için bir karış yerimizi dahi boş bırakmadan yöreye uygun bir ekiliş deseni oluşturmak zorundayız. Bu hususta devlet millet sıkı bir işbirliğine gitmekten başka çare kalmamıştır. Eğer elimizdeki imkanları zorlamazsak ilerde bizi canlı hayvan ya da et ithalatı beklediği bilinen bir gerçektir. Fakat bu da hiçbir yerli üreticinin hoşuna gidecek bir şey değil.

O zaman hem çiftçimiz hem de ülke menfaati için güncel şartlar ne olursa olsun bir yolunu bulup yukarıda dediğim gibi kendimize uygun hayvan yemi üretmeyi hedefleyelim. Biliyorum aklınızdaki sorulardan biri “hangi parayla bunu yapacağız?” sorusu. Doğru tabi her şey nakitle dönüyor elbet. Ben bu konuda yetkililerimize sesleniyorum. Nasıl 2009-2010 yılları arasında hayvancılık yatırımları yapmak isteyen kardeşlerimize 7,5 milyon TL’ye kadar faizsiz kredi imkânı sunulmuş ve kredi almada patlama yaşanmıştı. Aynısını bu kadar yüklü olmasa da küçük-büyük fark etmez, bu sektörde hizmet verecek insanlarımıza kullandırılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü devlet bu işe erkenden el atmazsa ilerde çok geç kalınmış ve tren de kaçmış olacak. Bu yıl çok kritik bir süreçten geçiyoruz. Artık bazı şeyler çiftçimizin- üreticimizin kontrolünden çıkmış gibi. Nasıl ki, ülkemiz döviz kur politikasında farklı bir yöntem uygulayarak sistemi kontrol altında tutmayı başardıysa, yem ve gıda fiyatlarını dizginlemek hususunda da benzer bir yol bulmak zorundadır. İşte bu yolu oluşturmanın ya da bu konuda ciddi bir adım atılmasının ilk başlangıç noktası da çiftçiyi rahatlatıp, piyasaya bol ve ucuz malzeme yığmakla olur. İnanın bu dönemde üretilen hiçbir şey boşa gitmez ve gitmeyecektir. Emin olun değerinde birçok alıcı bulacaktır. Madem hububatta Rusya- Ukrayna gibi ülkelerle şimdiye kadar sıkı bir ticaret ağı oluşturmuş ve bundan da ciddi oranlarda etkileniyoruz. O halde kendimize kısa vadede yeni yerler keşfetmek yeni tedarik merkezleri bulmakla uğraşacağımıza iç piyasada bunun kısmi de olsa alternatiflerini oluşturalım. Sadece devletin vereceği teşvikleri değil, devlet özel sektör ve çiftçimizin ortak ve sözleşmeli “kimsenin kimseyi kandırmadığı “ ekim modellerini hızla devreye sokalım. Bu işi biraz önce söylediğim üç ortak bir arada yürütebilmenin kurallarını ve sınırlarını çizelim. Daha önceki yazılarımda sık sık vurguladım. Üretici ve satıcı arasındaki fiyat farklarını devlet kontrolünde yapılacak sözleşmelerle gidermeye çalışalım. Yani Antalya halinde karpuzu 1 TL fiyatla alıp, marketlerde 15-20 katı fiyatlara tüketmeyelim artık. Aradaki tedarik zincirlerini azaltarak gerçek emek sahiplerinin kazanmasını sağlayalım. Bunu sağlayalım ki üretim durmasın.

Hayvancılıkta da eğer kültür ya da melez hayvan beslemekte zorlanıyorsak, meralardan yüksek düzeyde yararlanan yerli ve milli ırklarımızı besleyelim. Yem maliyetlerini asgariye indirelim artık. Uzun zamandır ikinci plana attığımız, Yerli Kara, Doğu Anadolu Kırmızısı, Güney Anadolu Kırmızısı, Boz Irk vs. gibi kendi ırklarımızı biraz ön plana çıkaralım. Unutmayın mera besisine tabi tuttuğumuz ve çok az ticari yem verip elde ettiğimiz et ve süt, sürekli önüne yem dökerek, hep masraf ederek beslediğimiz kültür ırklarından elde ettiğimiz 25-30 litre süt ve etten daha ucuz ve kıymetlidir. Profesyonel çiftlikler dışında, küçük çaplı uğraşanlar ya da ev tipi hayvancılık yapanlar bu sözüme kulak verirse kendilerini belki bu ateş çemberinden uzak tutabilirler. Yoksa durum pek iç açıcı değil.

Hayırlı Ramazanlar, bereketli günleriniz olsun.

Dr Hakan KEÇECİ

  Bingöl Üniversitesi

Veteriner İç Hastalıkları Anabilim Dalı Bşk.