Eskiden birine yardım etmek, içten gelen bir duyguydu. Bir el uzatmak, gönülden gelen bir refleks… Şimdi ise iyilik yapılmadan önce soruluyor: Bana ne faydası olacak?
Birine destek olduğunda beklentiye giriyorsan, Karşılık alamayınca gönül koyuyorsan, Aslında yaptığın şey iyilik değil, bir tür ticaret oluyor. Ve iyiliğin ruhu da, değeri de burada yok olup gidiyor.
İnsanlar artık iyilik yapayım demiyor, Yapayım ama unutmasın diyor. Bu da gösteriyor ki, günümüzün iyilik anlayışı samimi değil, hesaplı.
Oysa gerçek iyilik, kimsenin görmediği yerde yapılan, Teşekküre bile ihtiyaç duymayan, Sadece vicdanı rahatlatan davranıştır.
Bir yetimin başını okşarken fotoğraf çekilmez mesela… Bir ihtiyaç sahibine yardım ederken reklam yapılmaz… Ama bugün iyilik bile *gösteri malzemesi* oldu.
Ne oldu bize?
Ne zaman bu kadar çıkarcı olduk?
Ne zaman iyiliği bile kazanca çevirdik?
Unutma…
Birine karşılıksız yardım ettiğinde, belki dünyayı değiştiremezsin ama o insanın dünyasını değiştirebilirsin. Ve asıl iyilik, o değişimin ardından sessizce uzaklaşmaktır. Ne takdir beklemek ne de minnet…
Sadece iyiliğin kendisiyle yetinmektir.
İyilik çıkarla değil, yürekle yapılır.
Gerçek iyilik, görünmeden yapılan ve unutulan iyiliktir.