Covid salgını sağlık açısından etkilerini azaltıp, hayat normale dönerken dünya bu sefer de ekonomik kriz ile karşı karşıya. Ülkemiz açısından tablo son derece ciddi; yıllık enflasyon TÜİK verilerine göre %54.44 ile son 20 yılın zirvesine çıktı. Gıda ve enerji fiyatlarındaki artış, artan işsizlik, azalan alım gücü, bu olumsuz tabloya bir de Rusya- Ukrayna savaşının etkileri eklenince, gıda güvencesi en önemli gündem!

Küresel anlamda yaşanan yüksek enflasyon gıda fiyatlarındaki artışı hızlandırdı. Tedarik zincirinde sorunlar baş gösterdi. Covid salgınının bu sonuçları doğuracağ zaten öngörülüyordu. İklim değişikliğinin, kuraklık başta olmak üzere artan etkileri de gıda açısından son derece önemli bir başka tehdit.

Mazotun litre fiyatı Ankara’da 5 Mart itibarıyla 19.86 lira oldu. Gübre fiyatlarına yapılan %30’luk indirim uzun sürmedi, savaşın etkisi ile gübre fiyatları artmaya devam ediyor. Elektrik zamları da yine önemli girdi artışlarından biri. Hayvancılık açısından baktığımızda, tablo bitkisel üretimden daha ağır, zira yıllardır ithalat eksenli bir bakış açısı ve başta yem olmak üzere artan girdi maliyetleri ile üretime devam etmek oldukça zor.

İktidar bu güne kadar gıda fiyatlarındaki artışın sebebi olarak zincir marketleri ve spekülatörleri gerekçe göstererek sorunun kaynağına inmedi!

Geçtiğimiz günlerde Tarım ve Orman Bakanı Bekir PAKDEMİRLİ görevden alındı yerine Vahit KİRİŞÇİ atandı. Beklenen hatta geç bile kalınmış bir adım olmakla birlikte önemli olan, aynı hataların tekrarlanmaması, yanlışta ısrar edilmemesi ve çiftçinin merkeze alınıp alınmaması. Gerçek değişim kuşkusuz eylemlerden ölçülebilir.

Dünyada dengeler değişiyor, oyun yeniden kuruluyor. Burada en önemli unsur ülkeler adına gıda güvencesidir! Özellikle stratejik ürünlerde kendi kendine yeterliliğin ötesinde, başat ülke olmak son derece önemli bir güç olacak. Gıda güvencesi bütün ülkeler için ulusal güvenlik meselesidir.

Ülkemiz açısından meseleye baktığımızda, uygulanan yanlış tarım politikaları,  kalıcı çözüm üretilmeyen yapısal sorunların bizi getireceği noktaya yıllardır dikkat çekerken bu tabloyu resmettik amacımız kötü bir kehanette bulunmak değildi elbette! Maalesef son derece zorlu bir noktadayız. Bu tabloyu değiştirmek, kötü gidişatı durdurmak, başarmak için zor da olsa hala şansımız var.   

  • Buğday başta olmak üzere stratejik ürünler için, sözleşmeli üretim yapılmalı, girdi maliyetleri çiftçiye hemen ödenmelidir. (Bahar ekimi için hala zaman var)
  • Destekleme modeli değiştirilmeli, destek miktarı enflasyona endeksli ve hasattan sonra değil, ekim zamanı ödenmeli,
  • Tarımda yaş ortalaması 55’e ulaştı, gençlerin üretime kazandırılması için gerekli imkân sağlanmalıdır.
  • Tarımsal sanayi ile üretim bir birine fiziki olarak da yakın olmalı, hem üreticinin kazancı artar hem de kırsal sosyal açıdan cazip hale gelir. KKB 2021 Tarımsal Görünüm Raporuna göre gelir memnuniyeti tarımda %19 ki bu araştırma, bu gün yapılsa bu oran çok daha düşük çıkacaktır.
  • Tarımın geleceği adına önemli bir fırsata sahibiz; tarımsal üretime hala küçük aile işletmeleri hakim, bu gıda güvencemiz için çok önemli. Aile işletmelerinde girdi maliyetlerini düşürmek, verimliliği artırmak için çiftçilerin kooperatifleşmesi özendirilmeli, örgütlenme kültürü artırılmalıdır.
  • Tarım ticari bir faaliyettir, karlı olmayan hiçbir ticari faaliyet sürdürülemez, çiftçinin girdi maliyetlerinin desteklenmesinin yanı sıra gelirini artırıcı politikaların da hızla hayata geçirilmesi gerekir
  • Tarım politikaları milli bir bakış açısı ile, küresel gelişmeler dikkate alınarak kısa, orta ve uzun vadeli planlanmalı, bu planlar siyasi ya da bürokratik kadroların değişiminden etkilenmeksizin, devlet politikası olarak uygulanmalıdır.
  • Değer zincirin en başından tüketiciye kadar bütün halkalarının uyumu ve sürdürülebilirliği esas alınmalıdır.
  • Tarımsal veriler,  özellikle üretim, stok, ihracat/ ithalat rakamları şeffaf bir şekilde paylaşılmalı, spekülasyona açık hale getirilmemelidir.
  • Artan kuraklık etkisi su kaynakları açısından da bir krizin habercisi, su kaynaklarımızın verimli kullanılması, sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması sulamada yenilenebilir enerji sitemlerinin desteklenmesi öncelikli olarak planlanmalıdır.

Gıda fiyatlarındaki artış, küresel bir gıda krizinin ve hatta üretime bağlı olmasa da, gıdaya erişim noktasın da bir kıtlığın yaşanacağını işaret ediyor. Başta Rusya- Ukrayna krizinin etkileri olmak üzere son günlerde yaşadığımız tablo henüz fragman! Filmin devamının pek de eğlenceli olmayacağı çok net. Uluslar arası arenadaki bu gerilim devam ederse bundan sonraki savaşların gerçek “sebebi” gıda ve olacak!

Ülke olarak bize düşen, yanlış politikaları, hamaseti bir kenara bırakıp, tarımı gündelik siyasetin dışına çıkartıp, ulusal gıda güvenmezi sağlayacak somut adımlar atmak, bu alanda adeta koşmak 7/24 çalışmak durumundayız. Başta çiftçi olmak üzere, sektörün bütün paydaşları verimli ve etkin bir şekilde sürece katılmalı, bakanlık koordinasyon ve imkân noktasında bütün imkanlarını seferber etmelidir. Her krizi “bir günah keçisi” ile perdelemek, sorunları görmezden gelmek ülkemizi açlığa mahkûm eder.

Çiftçi üretmezse, öngörü ya da kehanet değil AÇ KALACAĞIZ! Bu günlerde gıda adına gördüklerimiz sadece fragman filmin devamı çok daha kötü ve zaman yok hemen harekete geçin!

Kıtlık başlamadan, aç kalmadan, çok geç olmadan; çözüm toprakta-tarlada-çiftçide, ayağınız toprağa basarsa bu büyük krizden çıkarız.

Assiye Yıldırım

Tarım Yazarı