Geçtiğimiz sezonu pandemi sebebiyle buruk geçirmiştik. Yeni sezonda pandemiye birde kuraklık eklenince tarımsal faaliyetlerde ciddi sıkıntılar yaşadığımız bu günlerde, temel gıda gereksinimi önem kazanıyor. Her zamankinden daha fazla ihtiyacımızın olduğu şüphesiz, doğru gıdaların olması ve hatta rekoltenin yüksek olmasıdır. Doğamızı korumak ve kıt kaynaklarımızı doğru şekilde kullanmak elzem hale geliyor. Bütün dünya için doğanın korunması bu denli önemli iken, bir de kuraklık olması birçok sorunun tetikleyicisi olmaktadır. Tarımsal faaliyetlerin gıda gereksinimi konusunda önemi aşikardır. Alacağımız nefes kadar önemli olan tarımsal faaliyetler ciddi sekteye uğramaktadır. Ülkemizde bu yıl için bölgesel olarak %80’ varan hasar tespitleri yapılmıştır. Tabi bitkisel üretimde bu denli hasarın tespiti, diğer tarımsal üretimi de aynı oranda olumsuz etkileri sabittir.  Hele de %100 doğaya bağı olan arıcılık sektörü çok daha fazla etlenmektedir.

Arı ürünlerinin, insan sağlığı açısından önemini her koşulda dile getirip, her kesim tarafından bilinmesinin yanında, doğadaki bitki florasına etkisi çok daha büyük olduğu bildirilmektedir. Arıların doğamıza katkıları tartışmasız ürettikleri ürünleri gölgede bırakmaktadır. Arıların, doğanın canlı ve sağlıklı kalması üzerindeki payları oldukça önemlidir. Bunun yanında arıların da ihtiyaç duydukları en önemli ve tek kaynak doğanın kendisidir. Doğadaki bitki florasının zenginliği ve sürekliliği arıların gelişimi ve hatta yaşaması anlamında olmazsa olmazıdır. Bu nedenledir ki, arı yoksa doğa yoktur, doğa yoksa arı yoktur.

Ülkemizde bu yıl yağışların az olması bitki florasının tam yetişememesi ve var olan floranın çok çabuk kurumasına neden olmuştur. Ballı bitkilerin yoğunlukta olduğu güneydoğu Anadolu bölgemizde en fazla kuraklığın yaşanması, arıları, arıcılığı ve bal hasadını olumsuz etkilemiştir. Akdeniz ve güneydoğu bölgesindeki gezginci arıcılarımız doğu Anadolu bölgemize göç etmek zorunda kalmıştır. Doğu Anadolu bölgemizdeki yaylalarda konaklayan arıcılarımız bu günlerde az da olsa bal hasadına başlıyorlar. Tabi ki rekolte düşüklüğü ile birlikte, yaylalarımızdaki milli serveti çok zor şartlarda bizler için bal üretmeye gayret ediyorlar. İnsanların bu kaliteli şifa kaynağı olan balları tüketebilmeleri için canla başla mücadele ediyorlar. Bizlerinde bu zorlukların bilincinde olarak, doğamızı ve arıcımızı korumak ve onları desteklemek üzere bazı sorumluluklarımızı bilmemiz gerekmektedir.

Öncelikle doğamızı korumalıyız. Doğamız ve iklimler değişmekte, tahrip edilmekte ve yok olma yolunda hızlı bir şekilde yol almaktadır. Bu durumu bir an önce tersine çevirmek bizlerin görevidir. Bunun yanında arıcılarımızın zor şartlarda ürettikleri arı ürünlerini tercih etmeli bu konuda arıcımızı desteklemeliyiz. Daha güvenilir, markalı, analizli ve tarım bakanlığımızın denetimi altındaki firmaların ürünlerini tercih etmeliyiz. Bilgili olmalıyız ve kaynağı belli olan bilgileri benimseyip kulaktan dolma, yanlış bilgileri dikkate almadan davranmalıyız. Unutmayalım ki denetimi olmayan kalitesiz ürünler, gerçekten kaliteli üretim yapan üreticimizin emeğine saygısızlıktır. Nihayetinde arı ve ürünlerini üreten kimse bulamaz hale geldiğimizde işimiz çok daha zor olacaktır. Bu anlamda düşünüp doğamıza ve arıcımıza sahip çıkalım. Bu durum kendimize olan saygımızdan ötürü ve çocuklarımıza bırakacağımız bir yaşam alanı olması açısından önemlidir. Doğa bilincimizin artması, sağlık ve sıhhat dolu günler dileğiyle…

Ümit Saylak

Zir. Yük. Mühendisi / Beyçeri Arıcılık Üretim Müdürü