İslam’ın şartı kaçtır deyince; genel kabul gören bazı konulara “kime göre, neye göre” diye bir çıkış yapma ihtiyacı duyan insanlar gibi spekülatif bir alan açacağımız endişesine kapılanlar olabilir. Amacımız bu değil.
Bir aile sohbetinde İslam’ın şartı kaç sorusuna hep beraber beş cevabı veren bizler hayır öyle değil; en azından herkes için öyle değil cevabı ile dikkat kesilmiştik. Konuşma devam etti;
- Fiili olarak İslam’ın şartı fakire kelime-i şehadet, namaz ve oruç olmak üzere üç, zengine ise zekât ve hac ilavesiyle beştir. Bu yaklaşımda, beş şartı yerine getirebilmek için Müslüman’a İslam’ın öngördüğü ölçüde varlıklı (zengin) olması gerektiği ve bunun için çabalaması gerektiği hedefi vardır. Bu amaçla hayvancılık, ziraat, sanayi, savunma silahları, araçları, ticaret, sanat gibi her sahada üretimi, gelişmeyi, bilimi teşvik etmek için kurallar ve öneriler hem Kuran’da hem de hadislerde bulunmaktadır. Bu da demektir ki fakirlik ve geri kalmışlık Müslümanların ve İslam ülkelerinin değişmez kaderidir kabulü ile tembellik yapmak Müslümanca bir tavır değildir. Tembelliği, miskinliği, umursamaz tavrımızı, kolaycılığı kader, nasip kısmet kavramlarının arkasına saklamamak gerekir. Burada İslam’ın ölçüsü, kazancın kul hakkına girilmeden ve helal yollardan elde edilmesidir. Bütün bu gayretleri ile hangi imkânlara ulaşılabiliyorsa, dini şartları yerine getirme yükümlülüğü o noktada başlar.
İslam’ın önemli ibadetlerinden olan Kurban da belli bir mali gücün ve hayvan varlığının olması halinde mümkündür.
Kurbanla birlikte her vesile ile adak, yemin kefareti, akika vb uygulamaları ile de ibadet yönüne ilaveten kırmızı ete ulaşmayı ve insanların sağlıklı beslenmesini sağlamaya yönelik sosyal dengeyi gözetmemizi öngören, emreden bir tarafının olduğunu da unutmamak gerekir. Bilindiği gibi kurban, yaş ve sağlık şartlarını taşıyan, kırmızı et elde edilen hayvanlardan olur. Dolayısıyla sağlıklı ve yeterli sayıda hayvan üretmek de Müslümanların bu ibadeti yerine getirebilmesi için ön şarttır. Hele bizim gibi potansiyeli çok yüksek olan Müslüman ülkelerde kurban olacak hayvan türleri yetiştiriciliği ve kırmızı et üretimi konusunda kriz yaşanması, İslam’ın diğer kurallarına olan kayıtsızlığımızdan, tembelliğimizden farklı bir durum değildir.
Hayvansal protein tüketimi, bir ülkedeki insanların sağlıklı beslenmesi hakkındaki göstergelerinin en önemlisidir. Tüm hayvansal üretimi, toplam hayvansal protein tüketimi, gelirin ne kadarının hayvansal ürüne ayırılabildiği gibi konuları uzun uzun yazı ve tablo ile anlatmak mümkün. Ancak, okuma alışkanlığımızın yok edilmiş olması nedeniyle uzun yazıları okuma ve çok sayıda tabloyu inceleyip karşılaştırma konusunda sabır eksikliğimiz olduğunu da dikkate almak gerekiyor. Bu konuda “Hayvansal Protein İhtiyacı İçin Gıda Tüketim Tercihleri Ve Gelir İlişkisi” başlıklı yazımızı okumanızı öneririm. Kırmızı et ve kanatlı eti üretiminde oldukça mesafe aldığımızı da not ederek, bu yazımızda iki et çerçevesinde hayvansal protein tüketiminde ülke olarak ne durumdayız konusunu hatırlatmak, durumumuzu yeterince ortaya koymaya yeterli olacaktır.
Kırmızı et tüketiminde dünya ortalamasının da gerisindeyiz.
OECD-FAO Tarım Görünümü 2024-2033 raporuna göre, kişi başı yıllık kırmızı et tüketimi OECD ülkelerinde 34,8 kg, Avrupa’da 34,5 kg ve dünya genelinde 18,1 kg seviyesinde görünüyor. Türkiye’de 16,6 kg ile dünya ortalamasının oldukça gerisinde kalıyoruz. (Tablo 1)
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), göre, kırmızı et üretiminin 2024 yılında düşmeye devam ettiği ve toplam kırmızı et üretiminin bir önceki yıla göre yüzde 11,7 oranında azaldığını açıkladı. Bu durumda ya yukardaki rakamın daha da aşağı doğru düşerek dünya ortalamasından aşağıya doğru biraz daha uzaklaşacağımızı ya da tüketicinin erişim güçlüğünün artması ihtimaline karşı ithalatın artacağı görülüyor. İthalatın artıyor olmasının, üretici ve üretim üzerine olumsuz etki riskini büyütüyor olmasını dikkate almak ve kişi başı tüketimi artıracağını beklentisinin de dayanağının olmadığını kabul etmek gerekiyor.
Beyaz et tüketiminde neredeyiz;
Beyaz et tüketiminde de benzer bir tablo gözlemleniyor. Türkiye’de kişi başı beyaz et tüketimi 12,8 kg iken, bu rakam OECD ülkelerinde 21,8 kg, Avrupa’da 17,1 kg ve dünya genelinde 10,2 kg olarak kaydedildi.
Tablo 2; Ülkelere göre 2023 yılı kişi başı kanatlı eti tüketimi (kg/yıl)*
*Kaynak; Durum ve tahmin kümes hayvancılığı 2024. tepge yayın no: 402
Neden helva olmuyor;
Hayvansal üretim konusunda potansiyelimiz yüksek, imkânlarımız çok, sorunların hiç biri çözülemez değil söylemleri sektör paydaşlarının çoğu tarafından da dillendiriliyor. Tüm malzemeler fazlasıyla varsa, istediğimiz “helva”yı neden yapamıyoruz konusunda tartışmalar çok gündemde oluyor. Taraflar tartışmalarını, eksikleri ve yanlışları toparlayıp, düzeltip ülkemizin büyük potansiyeli ile daha iyiye daha güzele ulaşma isteği noktasında tuttuğu sürece yararlı olur. Aksi halde sektör paydaşlarının motivasyonlarını bozmaktan öte işlevi olmuyor. Önce yeterli malzeme var mı, sonra ne tür bir helva yapmak istediğimizin kararı, daha sonra da bu malzemelerden istediğimiz helvayı yapmak için doğru yolda gayret var mı konusunu özetlemesi bakımından, şu özü paylaşayım;
“Gerekli malzemeleri (unu, yağı, şekeri, cevizi/fındığı/fıstığı) temin edip, sonra bunları bir araya getirerek uygun şekilde ve sürede karıştırmadığın, emek sarf etmediğin sürece ayrı ayrı yerlerde tutarak istediğin helvayı yapamazsın.”
Kurban Bayramımız Kutlu Olsun.