Bitkisel üretim yapanlar bu soruyu kendi kendine çoktandır sormaya başladı. Bu sezon tarlaya ürün “Ekeyim mi-Ekmeyeyim mi ?“

Gerçekten ne demeliyiz bu soruya, emin olun tam bilemiyorum! İki ucu keskin bıçak gibi, nereden tutsan oradan kesiyor.

Şimdi, çiftçimize “ek kardeşim” desem; “Gübre, mazot, enerji ve girdi fiyatlarından haberin var mı?” diyecek.

“Yok canım! ekmeyelim desem”; insan ne yer, ne içer? Boş duracak değiliz diye düşünür durur. Fakat onlar düşünürken, cüzdanı dolu kolaycı tayfa hemen ithalat silahını kullanacak. Artık bize ne kadara patlar, kaça mal olur bilinmez! ithal gıdalar, ithal meyve- sebzeler, hatta ithal zahire tüketeceğiz o zaman.

Peki, siz olsanız ne yaparsınız, ne önerirsiniz, bu kardeşlerimize?

Aslında, üretici iki ateş arasında kalmış gibi. Bir taraftan maliyetler, bir taraftan geçim derdi. Yani, tek varlığı toprak olan ve boş bırakmaya da gönlü varmayan o, eli öpülesi üreticimiz var ya! İşte onlar, gerçekten zorlanıyor, bir karara varamıyor. İşte onlar, kabaran göğsünü de bir türlü indiremiyor. Kimseyi de incitmek istemiyor ama, belli ki devletten bu hususta güçlü bir destek bekliyorlar.

Şu günlerde “Gıda ürünlerindeki yüzde 8 KDV'nin yüzde 1'e düşürülmesine ilişkin Cumhurbaşkanı kararı” Resmi Gazete'de yayımlanıp uygulamaya başlandı. Ardından amonyum sülfat ve nitropower gibi gübrelerde %30’a varan indirim kararı ile karma hayvan yemlerinde %12’lik indirimli satış müjdelerinin gelmesi yönetim tarafından atılan olumlu birer adım, olumlu birer hamle. Ama tüm bunlar inşallah tansiyonu düşürmeye yeter!  Bana kalırsa bunun gibi, hatta bundan daha fazla jestlere ihtiyaç var.

Bu süreç içerisinde üretici umudunu yitirmeden, sabırla bekleyip kararını ona göre vermeli. Fakat beklenen süre de uzun olmamalı. İnanın devletini, milletini seven herkes bir taşkınlık yapmadan bu sabrı gösteriyor ve gösterecek. Bunun semeresini de en kısa zamanda alacak. Bir de dünyanın yaşadığı pandemi ve onun getirdiği tüm sorunlar, hızla ortadan kalkarsa, işte o zaman ülke olarak bir nebze daha rahatlayacağız. Yoksa dünyanın bu gidişi pek hayra alamet değil.

Ama ne olursa olsun, hayat bir taraftan devam ediyor. Bizler de bu hengamenin tam ortasında bir oraya bir buraya savrulup duruyoruz. Fakat boş durmak, kenarda kıyıda beklemek de bizlere yakışmaz. O zaman kendi göbeğimizi kendimiz keselim. Ayakta kalmak ve mücadeleyi sürdürmek için sanki buna da mecburuz. Ben umuyor ve bekliyorum ki yem, gübre, mazot ve elektrik hususunda çiftçimiz lehine yapılan pozitif uygulamalar, aynı zamanda diğer alanlarda da genişletilir. Bu hassas süreçte onların üretimlerini devam ettirebilmesi, tüm ülkenin uygun ve ucuz gıda tüketebilmesi için ekstra efora ihtiyaç var. İnanın devletimiz güçlüdür ve bunu da yapabilecek kabiliyettedir.

Şimdi üretimi sürdürüp, genel ihtiyaçlarımızı da kendimizin gidermesi gerekiyor. Neden biliyor musunuz? Dünya şu karambol vakitte kaderini yaşarken üreten kazanacak. Başkasına muhtaç olanlar ise, daha büyük köleliğin eşiğine gelecekler. Hatta köle olacaklar.  Bakın bunu Pandemi başladığında görmedik mi? O, devasa devletler o, koca koca ülkeler maske ve hijyen ürünlerini birbirlerinden havada, karada kapmadılar mı? Birbirlerini ezip geçmediler mi? Dün bir maske için bunu yapanlar, bu gün gıda için ne yapmaz! Öyle değil mi?

O zaman dostlar, belki tarlamızın hepsini ekmek büyük maliyet getirecek, bunu yerine getirmek için kredi çekip ürün yetiştirmek isteyeceksiniz, ama sanki başka çare de yok gibi. Fakat çiftçimizi ufak da olsa sevindirecek şey varsa, o da yurdumuzun büyük bir bölümünün kar ve yağmura doymuş olmasıdır. İnşallah şu yağışın bereketini üreticimiz görür, bizler de bununla mutlu oluruz. Hiç değilse bol ürün elde edip, değerinde satarak borcunu hafifletir. Ailesini geçindirir ve önümüzdeki yıla mutlu, umutlu girer diye ümit ediyoruz. Çünkü köylü- çiftçi bu milletin omurgasıdır, çatısıdır. Omurganın da çatının da sapasağlam ve dimdik ayakta kalması dileklerimle…

Dr. Öğr. Üyesi Hakan KEÇECİ

            Bingöl Üniversitesi

Veteriner İç Hastalıkları Anabilim Dalı Bşk.