Küçükbaş hayvancılığın, otlatma ağırlıklı yapılması gereken ve bu durumda kârlı olabilen bir yetiştiricilik olduğu hemen herkesin malumudur. Ancak, mera alanlarının yıllar itibariyle çeşitli nedenlerle azalması, mera vasfının ve kalitesinin düşmesi, mera ıslah çalışmalarının bunları telafi etmede yeterince etkin olamaması gibi nedenler, üreticinin gündeminde olan diğer sorunlarla birleşerek, her geçen gün küçükbaş hayvancılığın sürdürülmesini zorlaştırdığı ve maliyetinin arttırdığı yetiştiricilerin sıklıkla gündeme getirdiği bir konudur. İklimin müsait olmadığı bir kaç aylık süre, üretici açısından katlanılabilir olsa da sürenin uzaması ve özellikle meranın ekonomik kaba yem kaynağı olamadığı her durumda girdi maliyetleri nedeniyle küçükbaş hayvancılık yapan işletmeler zora girmektedir. Meraların azalışının devam etmesi halinde “taşıma suyla değirmen dönmez” atasözünde olduğu gibi maliyeti yüksek kaba yem üretimi ve satın alınan “taşıma otla” ve yemle küçükbaş üretimi çok zor, maliyeti yüksek ve sürdürülebilirliği olmayan bir faaliyet haline dönüşür.

Mera konusu herkes tarafından bilinmekte ve her vesile ile gündeme getirilmekle birlikte, maalesef mera alanlarımız azalmaya devam ettiği kalitesinin düştüğü de dillendirilmektedir. Mera mevzuatındaki istisnaların kaldırılarak mera vasfının her halükarda korunması, meralarımızın ıslahı, büyükbaşta da önemli olmakla birlikte küçükbaş yetiştiriciliğinde vazgeçilmez bir yere sahiptir. Meraların önemi ve korunması gerektiği konusunda karar vericilere doğru bilgiler verilmesi ve özellikle “ meralar boş duran, ekonomik değeri olmayan atıl arazilerdir” kulisini aşabilecek yoğunlukta karar vericiler üzerinde sektörün güçlü bir bilgilendirme yapılamaması halinde meralarımız, mera kapsamı dışına kolaylıkla çıkmaya ve amaç dışı kullanımla hızla azalmaya devam eder. Mera kanunu olmasına rağmen bu azalışın devam etmesinin yasal düzenlemenin yetersiz kalmasından mı yoksa uygulamadan mı kaynaklandığının geniş çaplı olarak yeniden değerlendirilmesi ve görülen açıkların giderilmesi ihtiyacı olduğu görülüyor.

Bakanlığımızın, hayvan sayımızın arttırılması planlamasının başarılı olabilmesi için, meraların korunması ve ıslahı vazgeçilmez olduğu gibi, mera varlığına her türlü ilave kaynakların da özellikle küçükbaş otlatılması için katkısı da değerlendirilmek zorundadır. Ülkemizde anız alanlarının otlatılmasının küçükbaş yetiştiricisinde katkısı olmakla birlikte bu süre kısıtlı bir zamanı kapsamaktadır.

Diğer önemli bir kaynak orman içi alanların otlatmaya açılmasıdır;

Ülkemizde bir taraftan küçükbaş hayvanların orman zararlısı olarak algısı, diğer taraftan orman içi alanların bilerek ya da bilmeyerek kontrolsüz ve izinsiz otlatılması, sürülerini ormana sokan üreticilerle orman teşkilatı arasında hukuki ve idari alanda bir takım sıkıntılar oluşturmaktadır.

Orman içi alanların küçükbaş otlatmasına açılması, iyi bir planlama ile yapıldığında hem ormanı koruyacak hem de küçükbaş yetiştiricisine katkı verecek sonuçlar almak mümkün olabilmektedir. Çeşitli ülkelerde orman içi alanlarda otlatma yönetimleri konusunda yaygın uygulamalar söz konusudur. Hatta bazı ülkelerde peyzaj yönetimi ve muhafazasında, örneğin geleneksel kırsal peyzajların ve biyotopların (habitat, bitkilerin ve hayvanların belirli bir birleşimi için bir yaşam alanı sağlayan tek tip çevresel koşulları alanı ) yapısını korumak için bile kullanılmaktadır. Ekstrem bir örnek vererek bu konuda en küçük fırsatın bile küçükbaş yetiştirmede avantaj haline nasıl getirilmeye çalışıldığını görelim; Avrupa’nın birçok ünlü kayak merkezlerinde, yokuşlarda ağır makinelerle çalışmanın zor ve tehlikeli olması, kayak pistlerinin yönetimini sıkıntılı bir süreç olması ve ayrıca bu tür bir operasyon ciddi bir erozyon riski oluşturması nedeniyle koyun otlatması ile kayak pistlerini yönetmede çok etkili olduğu bildirilmektedir.

Ülkemizde de bir yönetmelik uyarınca, otlatma planları çerçevesinde otlatmaya açılan orman içi alanlar bulunmaktadır. Bu konudaki yönetmelik kapsamında; “Ormanlarımızda yangın önleme alanlarında temel ilkelerdeki esaslar dikkate alınmak kaydıyla otlatma planlamasına öncelik verilir, ormanın durumuna göre diğer alanlarda serbest otlatma alanları belirlenerek plan yapılabileceği hükmü bulunmaktadır.

Orman içi alanlarda yapılacak otlatmalarda dünyada yapılan araştırmalar, planlamalar ve uygulamalarda genel kabul gören yaklaşımlar;

                •Orman içi otlatmalar iklim değişikliği ile artmakta olan yangın riskini azaltır, yangının hızla yayılmasını önler. Orman tesisinde yaprağını döken ağaçların diğer ağaçların arasında hat oluşturacak bölgeler olarak düzenlenmesi durumunda ormana ait risklerin azalması sağlanırken zeminde daha fazla ot yetişmesi ve dökülen yapraklar nedeniyle küçükbaş beslenmesine daha fazla katkı sağlayabilir.

                •Orman yönetiminde, meşcerelerin (Ağaç türü kombinasyonu, büyüme ya da kuruluş şekli, bunların hepsi veya bir kısmı ile kendisini çevresinden açık olarak ayıran ve en az bir hektar büyüklükte olan orman parçası) çoğu kurulduktan bir süre sonra bakıma veya seyreltmeye ihtiyaç duyar. Koyun otlatma, aynı zamanda birçok başka fayda sağlarken, erken seyreltme operasyonlarında maliyet tasarrufu sağlayabilir.  Oldukça genç ladin veya çam fidanları ve karışık orman meşcereleri bile koyunlar tarafından otlatılabileceği batılı kaynaklarda yer almaktadır. Bu sistemde, genç orman meşcerelerinin bakımı daha az yapabilmekte ve ilk seyreltme geciktirilebilmekte, bu da orman operasyonlarında maliyet tasarrufu sağladığı bildirilmektedir.

                •Meraların ıslahı ve iyileştirmesi yerine, bu alanlara orman tesis edilmesinin, küçükbaş yetiştiriciliğinde stresi arttıran bir uygulama olduğu unutulmamalıdır. Mera alanları, orman tesisi kapsamında olmamalıdır.

                •Belirlenen otlatma alanları için bitki çeşit ve miktarına göre otlatma kapasitesi (kaç hayvan için ne kadar süre otlatmaya uygun olduğu) belirlenerek bu kapasitenin üstünde hayvan sayısının bu alanlara sokulmaması,

                •Otlatma izinlerinde, orman alanına komşu yerleşim yerlerindeki hayvan yetiştiricilerine öncelik tanınması.

                •Hayvanları, çok dağılmadan birleşik bir birim olarak bir arada tutulması.

                •Koyunları bir otlama bloğunun herhangi bir bölümünde yalnızca bir kez hareket ettirilmesi ve koyunları otlatma alanına giriş çıkışında bunun için ayrılmış yolları kullanarak genç ağaçların ezilmesinden kaçınılması.

                •Deneyimli çobanları işe alınması ya da bu konuda eğitilmesi.

                •İyi eğitimli köpekler kullanılması.

                •Gece otlama alanında kalıyorsa, yırtıcıların zararlarından sürüyü korumak için gece ağıllarının yanında kamp yapılması.

                •Hayvanların asla başıboş, kendi hallerine bırakılmaması.

                •Yaban hayatını veya endemik canlıları korumak için konulan kuralların oluşturulmasının çok aşırı abartılmaması ve yetiştiricilerin konulan kurallara titizlikle uyulması.

Sonuç olarak; meraların muhafazası ve ıslahı, meraya ilave otlatma kaynaklarının kullanıma açılması bakımından dünyada yapılan uygulamaları ile uyumlu olarak orman içinde kontrollü otlatmaya açılan alanların ihtiyaca göre mümkün olduğunca fazla olarak planlanması değerlendirilmelidir. Orman içi alanlarda otlatma için abartısız, makul ölçüde konulan kurallara da titizlikle uyulmasıyla ülkemiz kaynaklarının birbiriyle çatışan, rakip alanlar olarak algılanmasını değiştirerek insanlarımıza arz edilen hayvansal protein kaynağı kırmızı et üretimi potansiyelimizi en verimli şekilde kullanmak zorundayız.