Su, yaşamın vazgeçilmez unsurudur. Ancak son yıllarda Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde uzun süreli, plansız ve sık tekrar eden su kesintileri, vatandaşları ciddi şekilde mağdur etmektedir. Bu kesintilerin ardında yatan sorunların başında, altyapı yetersizlikleri, bakım ihmalleri ve yerel yönetimlerin yetersizliği gelmektedir
5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre belediyeler; içme suyu temini, dağıtımı, kanalizasyon ve altyapı hizmetlerinden sorumludur. Bu hizmetler, vatandaşın temel yaşam kalitesini doğrudan etkiler. Ancak birçok belediye, bu sorumluluğu yerine getirmekte sürekli başarısızlık göstermektedir.
Sağlık sorunları; Temizlik, hijyen ve gıda hazırlanması gibi temel ihtiyaçlar aksar.
Ekonomik kayıplar; Esnaf, sanayi ve küçük işletmeler iş yapamaz hale gelir.
Sosyal huzursuzluk; Halkın devlete ve yerel yönetime olan güveni sarsılır.
Eğitim ve kamu hizmetleri aksar; Okullar, hastaneler ve kamu kurumları da etkilenir.
Teknik altyapıya yatırım yapılmaması, Personel yetersizliği veya liyakatsiz atamalar, Siyasi kaygılarla önceliklerin yanlış belirlenmesi, Denetim eksikliği ve hesap vermezlik.
Eğer bir belediye, uzun süredir temel hizmetleri veremiyor ve çözüm üretme kapasitesi göstermiyorsa, bu noktada halkın mağduriyetini ön planda tutan bir devlet müdahalesi kaçınılmazdır.
Sürekli su kesintisi yaşanan bölgelerde geçici olarak su idaresi devlet eliyle yürütülebilir, Belediyelere belirli bir süre içinde altyapı yatırımı yapma şartı konulabilir, Devlet, kritik altyapı projelerini doğrudan üstlenip, sonra belediyeye devredebilir, Gerekirse belediyelerin ilgili birimleri geçici olarak merkezi idarenin denetimine alınabilir.
Vatandaş için suyun kim tarafından getirildiği değil, kesintisiz bir şekilde gelmesi önemlidir. Yerel yönetimlerin siyasi kimliği, hizmetin önüne geçmemelidir. Eğer bir belediye bu sorumluluğu yerine getiremiyorsa, Devletin devreye girerek vatandaşın hakkını koruması hem anayasal hem de vicdani bir zorunluluktur.