Birleşmiş Milletler, 2050'lerde dünya nüfusunun 10 milyara çıkacağı tahmininde bulunarak, insanlığın önündeki en büyük sorunun gıda güvenliği olacağı ve bu süreçte bu kadar nüfusun beslenebilmesi için gıda üretiminin az % 70 arttırılması gerektiğini belirtiliyor. Ayrıca gıda güvenliği ile ilgili karşılaşılan ve gelecekte etkileri daha da artarak hissedilen sorunlar olarak, iklim değişikliği, doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi, kırsal kesimin yönetimi ve bu kesimin ekonomisinin canlı tutulması  zorunluluğu sıralanabilir. Ülke yönetimleri de bu  yönde bütçeler ayırmakta, planlar / programlar uygulamaktadırlar.

Daha önceki yazılarımızda ABD ve Rusya Federasyonu’ndaki tarım politikalarını, desteklerini anlatmaya çalıştık. Bu yazımızda ise, Avrupa Birliğindeki durumu özetleyip son kısımda da örnekleri anlatılan bu ülkelerin  tarımsal politikalarının ve destekleme uygulamalarının tarım sektörünü nasıl bir korumacı yapıya sahip kıldığını görelim.

AB Tarım Politikaları ve Destekler

Avrupa Birliği’nde tarıma verilen destek, Ortak Tarım Politikası kapsamında gerçekleştiriliyor. AB ortak tarım politikası (OTP), tarımda  Avrupa  toplumu ile çiftçileri arasında kurulan bir ortaklıktır. Politikanın ana amaçları, tüketicilerin uygun fiyatlı gıdaya her zaman ulaşabilmesini garanti altına almak amacıyla tarımsal verimliliği artırmak ve AB çiftçilerinin geçirebilecekleri makul bir gelir elde etmelerini sağlamaktır.

OTP, Avrupa Birliği Üye Ülkelerin tamamında geçerli olan ortak bir politikadır. Politika, AB yıllık bütçesinden alınan kaynaklarla AB düzeyinde yönetilir ve finanse edilir.

Ortak Tarım Politikası, sanayi malları için uygulanan rejimlerden daha farklı, korumacı bir yapıya sahiptir. 1962’den bu yana uygulanan sistem kapsamında OTP yönlendirmeleri;

● İç Piyasa Düzenlemeleri,

● Dış Piyasa Düzenlemeleri

● Piyasa Düzenleyici Diğer Önlemler olarak üç ayrı konuda yapılmaktadır.

Ortak Tarım Politikası kapsamında gerçekleştirilen fiyat ve pazar mekanizmalarından en fazla yararlanan ürünlerin başında tahıllar, şeker, süt ve süt ürünleri, sığır/dana eti ve zeytinyağı gelirken; domuz eti, kümes hayvanları, yumurta, şarap ve tütün gibi ürünler de önemli şekilde destekleniyor.

AB’nin uyguladığı politika kapsamında, fiyatlar yıllık olarak tüm ürünleri kapsayacak şekilde belirleniyor. AB Komisyonu, üye ülkelerin talepleri ve meslek gruplarının görüşlerini dikkate alarak, takvim yılı başında ya da sonunda yeni üretim dönemi fiyatlarıyla ilgili öneri paketini hazırlayarak Konsey’e sunuyor. Konsey tarafından benimsenen fiyatlar, ilkbaharda açıklanıyor. Fiyatların belirlenmesinde tarım işletmelerinin varlığını sürdürmesine ve tarım sektöründe çalışanların diğer sektörlerde çalışanlara eşdeğer bir gelir elde etmesine imkan sağlayacak bir fiyat düzeyi hedefleniyor. Ayrıca, fiyat belirlemesinde AB bütçesi, ürünün iç ve dış piyasalardaki durumu, kalitesi ve standart özellikleri de önem taşıyor.

Ortak Tarım Politikası kapsamında piyasa mekanizması, AB ülkelerinde yetiştirilen tarımsal ürünlerin yaklaşık yüzde 95’ini kapsıyor. Yürütülen mekanizmanın yaklaşık % 70 ini destekleme fiyat sistemi, % 25’ini dış koruma sistemi, % 3’ünü  üretimi arttırmak için ek yardımlar ve % 1-2 kadarını ise, alan veya üretim miktarına bağlı olarak doğrudan destek yardımları oluşturmaktadır.

Tarım desteklemelerinin gerçekleştirilmesinde ithalatçılardan alınan vergiler önemli bir yer tutuyor. Bu kapsamda, üretim masrafları düşünülerek en düşük ithalat fiyatının belirlenmesi yanında, dünya fiyatları ile üretim fiyatlarındaki fark kadar ithalata konulan ve ithalatçıdan tahsil edilen vergiler de bulunuyor. Ayrıca gümrük vergisi yanında, üçüncü ülkelerden yapılan ithalattan alınan vergilere karşılık fiyatların ülkedeki referans fiyatının altında kalması halinde telafi edici vergiler de alınıyor.

Washington’daki Uluslararası Ekonomi Enstitüsü’nce yapılan bir araştırmaya göre, tarımın korunması için harcanan paranın Avrupa Birliği’nin yıllık Gayri Safi Milli Hasılası’nın yüzde 7’sine (yaklaşık 600 milyar dolara) ulaştığı ifade ediliyor.

ABD, Rusya ve AB ülkelerinde uygulanan tarımsal politikaların ve destek sistemlerinin ortak yönlerine gelirsek;

1- Tarımsal Politikalar ve buna bağlı olarak uygulanan destekler uzun vadeli planlanmış, hedefleri net tespit edilmiştir. Politikalar ve uygulamalar bu kapsamda düzenlenen bir yasal zemin üzerinde oluşturulmuştur.

2-Süreç içerisinde öngörülmeyen gelişmelere göre politikalarda revizyonlar yapılma yolu açık bırakılmıştır. Ancak, bu revizyonlar esas hedefe ulaşma amacından ayrılmamaktadır.

3- Çiftçiler, üretim sürecinde önünü görebildiği bir uygulama tabidirler. Süreç içerisinde üreticinin zarar göreceği, tereddüte düşeceği değişiklikler yapılmamaya özen gösterilmektedir. Şayet, bu yönde bir değişiklik yapılmak zorunda kalınırsa veya üretici aleyhine beklenmeyen fiyat hareketliliği olması halinde, üreticilere bunun telafi edileceği güvencesi verilmekte ve bu yönde  sübvansiyon mekanizması uygulanmaktadır. Hatta Rusya’da olduğu gibi ürünlerin taşınması/nakliyesi konusu da sübvansiyon kapsamında olabilmektedir.

4- Politikaların temel hedefleri kapsamında tarım sektörü, korumacı bir yapıya sahip kılınmıştır. Bu korumacı yapının özellikleri; Yerli üretimi arttırmak, üreticiye makul bir gelir sağlamak, ithalatı mümkün olduğunca azaltmak, ithal edilen ürünlere gümrük vergileri, KDV ve gerekirse başka ilave vergiler uygulayarak yerli üretime zarar vermesini önlemek için tedbirler almak olarak özetlenebilir.

5- Fazla üretilen ürünleri için dünya piyasasını yakından takip eden ve en iyi fiyatla ihracat yapmayı öngören bir mekanizma oluşturulmuştur. Bu mekanizmanın temelini tarım müşavirliklerini bu ürünlerin aktif pazarlamasını yapacak şekilde düzenlenmesi oluşturmaktadır.

6- Üreticilerin girdi maliyetlerinden, tüketicilerin gıdaya erişimine kadar süren tedarik zincirde fiyat istikrarı sağlayacak dinamik uygulamalara ait planlamalar yapılmıştır.

7- Bu ülkelerin, diğer sektörlerde genel ekonomik gelişmesinin artması sonucu, tarımın payı ulusal gelir ve istihdam açısından azaltılmış ve bunun sonucu olarak, yapılan tarımsal desteklemeler ekonomiler üzerine ağır bir yük olmaktan çıkmıştır. Bu durum tarım politikalarının finansmanını da kolaylaştırmıştır.

Ülkemizin de tarım alanında çözülemeyecek hiç bir sorunu yoktur. Ülkemizin sahip olduğu potansiyeli ve çiftçimizin gayreti, fedakarlığı ile hepsini aşabileceğimize dair  inancımı tekrar ederek tüm üreticilerimizin ürünlerinin bol, kazançlarının bereketli olmasını diliyorum.