Dünyanın en önemli problemlerinden biri çocuk işçiliğidir. Aslında bu kelime sorunu anlatmak için kullanılan yanlış bir kavramdır. Çünkü çocuktan işçi olmaz. Eğer bir toplumda çocuk kullanılıyorsa; o toplumda maddi ve manevi anlamda çok ciddi sorunlar var demektir. Bu nedenle gerek uluslararası kuruluşlar, gerekse ulusal düzeydeki çalışmalar ile dikkat çekici bir mesele olarak sıklıkla bu konu karşımıza çıkıyor. Sorun Küresel olmakla birlikte daha çok gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde yoğun olarak görülmektedir.

Maalesef ülkemizde de tarım, sanayi ve hizmet sektöründe çocuk işçiliği gerçeği göz ardı edilemeyecek bir düzeydedir.

Çocuk, dünyanın her yerinde o ülkenin, o milletin geleceği olarak kabul edilir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin birinci maddesi 18 yaş altını çocuk olarak kabul eder. Çocuğun fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimi için atılacak her adım, ülkenin geleceğine yapılan yatırımdır. Çocuğun başta güvenlik olmak üzere karşılaştığı beslenme, barınma, sağlık, eğitim gibi birçok insani hakkı korunmak zorundadır. Özellikle mevsimlik tarım işçiliğinde çalışan ailelerin çocuklarını irdelediğimizde; bu insani haklardan yoksun kaldıkları en azından yeterince ulaşamadıkları ve taşıyamayacakları kadar ağır yüklerin altında ezildikleri can yakıcı bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir.

Çocukların, çocukluk haklarını aldıktan yani eğitim ve oyun dışında arta kalan zamanlarında tarımsal üretimi tanıması, deneyimlemesi sektörün geleceği adına son derece önemlidir. Fakat bu, günde 10-12 saati bulan, yaşlarının ve fiziksel güçlerinin çok üstünde yük bindirilmesi, acil önlem alınması gereken ciddi bir sorundur. Yer yer 6 yaşa kadar çocukların tarlada, bahçede aileleri ile birlikte sabahtan akşama kadar zor ve sağlıksız koşullarda çalıştığı istatistiklere bile yansımaktadır. Yaşıtları okullarında eğitimlerine devam ederken, mevsimlik tarım işçisi çocuklar, güneşin altında, soğukta, tozda, yaşları için tehlikeli sayılan işlerde çalışmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2017 raporuna göre dünyada 152 milyon çocuk işçi bulunmaktadır. Ülkemizde mevsimlik tarım işçiliğinde çocuk sayısına ilişkin güncel ve detaylı bir veri maalesef bulunmaktadır. Bu durum bile, sorunun çözümüne ilişkin gerekli adımların atılmadığının göstergesidir. Çocuğun fizyolojik, zihinsel, kültürel gelişimi yasalar ve taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalar ile güvence altına alınmasına karşın uygulamada tablo maalesef son derece üzücüdür.

Çocuğun “işçi” olarak emeğinin sömürülmesi önlem alınması gereken ciddi bir sorundur. Covid-19 salgını ile birlikte yüz yüze eğitimin yapılamaması, mevsimlik tarım işçisi çocukların eğitimden uzak kaldığı gerçeği ile yüzleşmemiz için bir fırsat olmalıdır. Çadır okullar ile eğitim sorunun birkaç uygulama ile geçiştirilmeye çalışılmış kalıcı, sürdürülebilir bir çözüm üretilememiştir. Bu arada sağlık, güvenlik gibi imkânlardan da yeterince yararlanamadıkları gerçeği de göz ardı edilmemelidir.

Bugün soframızdaki birçok tarım ürünün minicik ellerle toplandığını ve çocukların emeğini yediğinizi unutmayın. Ülkemizin geleceği çocuklarımız, okulda, oyunda, sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunmak yerine tarlada, bahçede, omzuna yüklenen yükün altında ezilmeleri sonucunda yediğimiz sadece birkaç lokma değildir. Aslında tükettiğimiz, hepimizin bin bir güçlükle okutmaya çalıştığımız bütün çocuklarımızın geleceğidir!

Mevsimlik tarım işçisi aileler yılın 9 ayını evinden uzakta geçiriyor. Çocuklar okula başlıyor fakat devam edemiyor. Belki göç zamanında çocuklar, aile fertlerinden biri ile evinde kalıp, okuluna devam edebilir, ya da göç edilen yerlerde insana yakışır yaşam standartları oluşturulabilir. Bunun için gerekli finansal ihtiyaç devlet tarafından desteklenebilir. Diyelim ki, Dünyanın 18. büyük ekonomisi olarak bunu yapmaya muktedir bir devlet bütçemiz yok. Bütün gıda firmaları, giyim markaları kendi ürünleri üretilirken emeği geçen mevsimlik işçilerin hayat standartlarını yükseltecek dolayısıyla çocuklarımızın geleceklerini teminat altına alma imkânları sağlamak için finans sağlasalar. Bunun yarısını da bütün dünyada örnekleri olduğu gibi adil ticaret (fair trade) adı altında ürünün fiyatına binde bir oranında yansıtsalar yani tüketiciden alsalar ne olur. Kesinlikle ne bu firmaların biri batar, ne de sadece tüketici bunu ödemekten çekinir. Burada durum, sadece bu çocukların değil kendi çocuklarının da geleceği adına bu ödemenin yapıldığı farkındalığının topluma kazandırılabilmesiyle başarılabilir.

Çalışma sahaları yanında kurulan çadır sınıflar her açıdan bir okulla kıyaslanamayacak kadar yetersizdir. Yılda en az üç kez göç ettikleri dikkate alındığında; gittikleri şehirlerde bu tip okullara devam etmeleri, uyum sağlamaları ve başarı göstermeleri mümkün görülmemektedir. Yasal düzenlemeden çok somut adımlar atmak gereklidir... Çocukların bu koşullarda çalıştırılması yasalara aykırı ama yeterli denetim olmadığı için sorun çözülememektedir.

Toplumsal duyarlılık birçok sorunun çözümünün başlangıç noktasıdır. Kayıt dışı, sosyal güvenlik imkânından uzak “Çocuk işçiliği” çocukların sadece emeklerini sömürmüyor, aynı zamanda umutlarını, geleceklerini ve hayallerini de çalıyor. Farkında mısınız bilmem ama sadece onlardan değil hepimizden çalıyor!.

Assiye Yıldırım

Tarım Yazarı