Tarım

Tarımsal Girdi Fiyatları Üretimi Nasıl Şekillendiriyor?

Türkiye’de tarımsal üretim son yıllarda hiç olmadığı kadar maliyet baskısı altında. Gübre, mazot, tohum, yem ve elektrik gibi temel girdilerde yaşanan fiyat artışları, üreticinin tarlasına ve ahırına yansıyan en önemli sorun haline geldi. Üretici artan maliyetler karşısında ekim alanlarını daraltırken, bazı bölgelerde tamamen üretimden çekilen çiftçilerin sayısı da dikkat çekici biçimde artıyor.

Abone Ol

Son beş yılda tarımsal girdi fiyat endeksi neredeyse üç katına çıkarken, ürün fiyatları aynı oranda artmadı. Bu dengesizlik, çiftçinin kazancını değil, zararını büyüten bir tabloya dönüştü.

Mazot, Gübre, Elektrik: Üretimin Kaderini Belirleyen Üçlü

Mazot fiyatlarındaki artış, doğrudan tarlaya çıkış maliyetini belirliyor. Çiftçi, artık traktörünü her çalıştırdığında maliyet hesabı yapmak zorunda. Birçok üretici “ekmek yerine boş bırakmak daha az zarar” diyerek tarlaları nadasa bırakıyor.

Gübredeki durum da benzer: Özellikle azotlu gübre fiyatlarının 2020 sonrası yüzde 400’e yakın artış göstermesi, verim kaybına yol açtı. Çiftçiler daha az gübre kullanmak zorunda kaldıkça, birim alandan alınan ürün miktarı da düştü.

Elektrik maliyetleri ise özellikle sulama yapılan bölgelerde üretimin geleceğini belirliyor. Devlet destekli tarımsal sulama tarifelerine rağmen, elektrik bedellerinin her yıl artması, çiftçiyi gece sulamaya yönelten bir başka maliyet politikası olarak öne çıkıyor.

Tohum ve Yem Fiyatları: Bağımlılığın Sessiz Yüzü

Tohumda ithalat bağımlılığı, Türkiye’nin en kırılgan noktalarından biri. Hibrit tohumlar, özellikle sebze üretiminde dışa bağımlı olduğumuz bir alan yaratıyor. Yurt dışı döviz kurundaki her hareketlilik, tarladaki tohum maliyetini doğrudan yukarı çekiyor.

Hayvansal üretim tarafında ise yem fiyatları üreticiye adeta kıskaç oluşturmuş durumda. Türkiye’de yem hammaddesinin önemli kısmı ithalatla karşılandığı için döviz artışları doğrudan maliyete yansıyor. Birçok küçük ölçekli işletme, “sütü satıp yemi alamaz hale” geldiğini belirtiyor.

Üretim Azalıyor, Fiyat Artıyor: Kısır Döngü

Artan girdi maliyetleri yalnızca çiftçinin cebini değil, sofradaki fiyatları da etkiliyor. Üretim azaldıkça arz daralıyor; arz daraldıkça tüketici fiyatları yükseliyor. Bu da tarımsal üretim sisteminde bir kısır döngü oluşturuyor: Üretici pahalı girdiden kaçıyor, üretim azalıyor, tüketici pahalı ürüne mahkûm kalıyor.

Uzmanlara göre bu döngüyü kırmanın yolu, tarımsal üretimin planlanması ve girdilerin yerli üretimle desteklenmesinden geçiyor. Aksi halde Türkiye, hem girdi hem de ürün bazında dışa bağımlı bir modele sıkışma riskiyle karşı karşıya.

Destekler Ne Kadar Yeterli?

Tarım ve Orman Bakanlığı her yıl mazot, gübre, yem bitkisi ve hayvancılık destekleri sağlıyor. Ancak üreticiler, bu desteklerin artan maliyetleri telafi etmekten uzak olduğunu savunuyor. Çiftçinin beklentisi, desteklerin girdi maliyetlerine endeksli hale getirilmesi ve ödeme takviminin daha erken yapılması yönünde.

Örneğin 2024 yılında mazot desteği dekara ortalama 75 TL olarak açıklandı. Ancak çiftçiler, aynı dönemde mazotun litre fiyatının 45 TL’yi aşmasının bu desteği sembolik hale getirdiğini dile getiriyor.

Yerli Girdi Üretimi: Çözümün Anahtarı

Uzmanlara göre tarımsal üretimde sürdürülebilirlik, ancak yerli girdi üretiminin güçlendirilmesiyle sağlanabilir. Türkiye’nin yıllık yaklaşık 10 milyon tonluk kimyasal gübre ihtiyacının neredeyse yarısı ithalatla karşılanıyor. Benzer şekilde, yem hammaddelerinin büyük kısmı (soya, mısır küspesi vb.) yurt dışından geliyor.

Gübre ve yem fabrikalarının yerli üretim kapasitesinin artırılması, hem döviz çıkışını azaltacak hem de çiftçinin maliyetlerini dengeleyecektir. Ayrıca yenilenebilir enerji destekli tarımsal sulama sistemleri (örneğin güneş enerjili sulama) bu maliyet yükünü hafifletmede önemli bir potansiyele sahip.

Üretimin Rotasını Fiyatlar Belirliyor

Türkiye tarımının geleceğini belirleyecek temel unsur artık sadece iklim değil, maliyet dengesi. Girdi fiyatları ne kadar artarsa, üretim o kadar şekil değiştiriyor: bazı çiftçiler üretimi azaltıyor, bazıları ürün desenini değiştiriyor, bazıları ise tamamen üretimden çekiliyor.

Eğer girdi maliyetleri kontrol altına alınmazsa, tarladaki üretim dengesi bozulmaya devam edecek. Bu da yalnızca çiftçinin değil, tüketicinin de sofrasındaki tabağı etkileyecek.

Enflasyon Beklentileri Girdi Maliyetlerini Daha da Zorlayacak

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) açıkladığı son Enflasyon Raporu’na göre, 2025 yıl sonu enflasyonunun yüzde 31–33 aralığında gerçekleşmesi bekleniyor. Bu oran, bir önceki tahmin aralığı olan yüzde 25–29’un üzerinde. 2026 için öngörülen aralık ise yüzde 13–19 seviyesinde sabit bırakıldı. TCMB Başkanı Fatih Karahan, 2025 sonu için enflasyonun tahmin edilenden daha yüksek gerçekleşebileceğine dikkat çekti.

Bu güncel tahminler, tarımsal üretim açısından da doğrudan alarm niteliği taşıyor. Çünkü genel fiyat seviyesindeki artış, mazot, gübre, yem, tohum ve elektrik gibi tarımsal girdilerin maliyetini daha da yukarı çekecek. Özellikle döviz kuruna duyarlı girdilerde yaşanacak artış, üreticinin yükünü ağırlaştıracak.

Artan maliyet baskısı, ekim alanlarının daralması, verim düşüşü ve ürün deseninin değişmesi gibi sonuçları beraberinde getirecek. Kısacası, yalnızca iklim koşulları değil, makroekonomik göstergeler de tarımsal üretimin yönünü belirleyecek.

Çiftçiler açısından en kritik nokta, girdi maliyetlerinin genel enflasyonun da üzerinde artma eğiliminde olması. Çünkü mazot, gübre ve yem fiyatları genellikle TÜFE’den daha hızlı yükseliyor. Bu durum, üretici gelirlerinin erimesine ve kârlılığın giderek azalmasına neden oluyor.

{ "vars": { "account": "G-E7JE8FH3KL" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }