Anadolu’da bir zamanlar “geçim kapısı” olan toprak, bugün borçla boğuşan ellerin omzunda kambur oldu. Çiftçinin hali hazırda 970 milyar lirayı bulan borcu, sadece bir rakam değil;
Koca bir halkın, üretenin, doyuranın sırtındaki yükün sesi bu.
Mazot artmış, yem uçmuş, gübre el yakıyor…
Ama tarlaya umut eken ellerin cebinde bereket kalmamış.
Eskiden traktör sesiyle uyanırdı köyler.
Şimdi o ses yerini sessizliğe bıraktı.
Bir zamanlar dede mesleğini sürdüren torunlar vardı,
Şimdi o torunlar şehirde plazalarda mesai, toprağın kokusunu unutur olmuş.
Kırsaldaki ailelerin çocukları, “toprakla değil, teknolojiyle” geçinmek istiyor.
Süt sağmayı, koyun gütmeyi değil,
Kuryelik yapmayı, influencer olmayı tercih ediyor.
Çiftçilik yaşlandı…
50 yaş üstü nüfus çoğunlukta, gençler yok.
Hayvancılık desen; ahırdan kaçan sadece dana değil artık,
Gençlik de kaçıyor, heves de…
Peki ya biz ne yaptık?
Köylüyü dinledik mi?
Tarlasında ekemediğini, ahırında besleyemediğini duyduk mu?
Çiftçinin gözü kuraklığa değil, sessizliğe bakıyor artık.
Sesini duymayanlara…
Borç büyüyor, umut küçülüyor…
Sonra da sorarız “Niye üretmiyor köylü?”
Niye üretsin?
Borçla mı? Yalnızlıkla mı?
Kıymetli okurlarım,
Toprağa küsen gençliği geri kazanmazsak,
Bugün şehirde yediğimiz her lokma yarın hayal olur.
Köylü, bu milletin temel taşıdır.
Taş düşerse, duvar yıkılır.
Kurban Bayramı yaklaşırken,
Dualarımız berekete, kesilen her kurban, bolluğa vesile olsun.
Köydeki her yaşlı el, bir dua gibi yukarı kalksın.
Gençlerimiz tekrar toprakla buluşsun.
Bayramınız mübarek, sofranız bereketli, gönlünüz huzurla dolsun.