Eğitimin Merkezinde Tüketim Kültürü, Bir üniversite kampüsünün etrafı, öğrencilerin zihinsel gelişimini destekleyecek alanlarla çevrili olmalı. Ne yazık ki, artık bu alanlarda kitapçılar birer birer kapanıyor, kütüphane girişleri sessiz, edebiyat veya sanat atölyeleri yok denecek kadar az.
Buna karşılık, her köşe başında zincir kahveciler, nargile kafeler, gece kulübüne dönüşen barlar var.
Bu manzara, akademik ortamla ne kadar örtüşüyor?
Sosyalleşme mi, Savrulma mı?
Elbette öğrencilerin dinlenmeye, sosyalleşmeye hakkı var. Ama bu sosyalleşme alanları kültürel boşluklarla doldurulursa, gençlik enerjisi üretkenliğe değil, zaman kaybına dönüşür.
Okumak yerine saatlerce bir kafede oturmak, fikir üretmek yerine yüzeysel sohbetlerle günü bitirmek, üniversite ruhuna yakışmıyor.
Sorumluluk Kimde?
Belediyeler, üniversiteler ve yerel esnaf bu konuda ortak bir bilinç oluşturmalı.
Kütüphaneler sadece ders çalışılan yerler olmaktan çıkarılıp sosyal alanlara dönüştürülmeli.
Küçük kitapçılar desteklenmeli, gençlere hitap eden kültürel merkezler kurulmalı.
Yani üniversite bölgesi sadece tüketim değil, üretim ve gelişim merkezi olmalı.
Kitapçıların kapanıp barların açıldığı bir üniversite çevresi, geleceğimizin nasıl şekilleneceğine dair endişe verici bir ipucudur.
Eğitim sadece sınıfta değil, çevresinde de yaşatılır.
Gençliğe ne sunarsak, yarın onu biçeriz.
Kitapla değil kahveyle vakit harcayan değil, kitapla düşünen, sorgulayan ve üreten bir gençlik için yeniden düşünme zamanı…