Siz hiç düşündünüz mü, biz neden birkaç yılda bir kapılarımızı açıyor ve dışardan ülkemize canlı hayvan getiriyoruz? Niye dönüp dolanıp aynı noktaya geliyoruz acaba?

Bakın söyleyeyim.

Hoşumuza gitse de gitmese de, biz hala damızlık hayvan üretiminde istediğimiz noktaya gelebilmiş değiliz. Kendi kendimize yetecek kadar besilik buzağı – kuzu – oğlak elde edemiyoruz ki, zaman zaman ithalat silahına sarılıp duruyoruz. Yine kısa süreliğine de olsa 55 bin hayvan getirmek için yola koyulduk. Yine et ihtiyacımızı tamamlamak için bir Avrupa’ya, bir Güney Amerika’ya savrulup duruyoruz. Anlaşılan yeni bir hamle daha yaptık. Sonu hayrolur inşallah. Ama bu ne ilk ne de son olacak besbelli.

Hiç kimse kızmasın ama bir hesap hatası var ortada, bir yanlışlık var hani. Genellikle böylesi hamleler, ülkede geniş çapta meydana gelen şap ve benzeri salgın hastalıklar ya da şiddetli yaşanan tarımsal felaketler neticesinde yapılırdı. Çok şükür birkaç yıldır geniş çaplı salgın hastalık problemi yaşamadık, inşallah yaşamayız. Öte yandan şiddetli kuraklık beklerken Mevlam rahmetini de esirgemedi bizlerden. Son aylarda yağan yağış çiftçinin, ahalinin yüzünü güldürdü çok şükür.

O halde bu hamle niye geldi ?

Çünkü, yem ve diğer girdilerin fiyatı hızla artmaya başlayınca dişi hayvan kesimleri de arttı. Bizler bunu önceki yazılarımızda belirtmiştik. Şayet damızlık dişi materyalinizi kaybetmeye başladıysanız, iyimser bir tahminle yerine yenilerinin gelmesi en az iki yılınızı alacaktır. Peki bu iki yıl süresince ne olacak dersiniz? İhtiyacınızı nereden ve nasıl karşılayacaksınız?

En kolay yoldan verilecek cevap; “İTHALAT”.

Tekrar belirteyim ki, gerektiğinde ithalat yapılması elbette lüzum eder. Elbette mecburi durumlarda olması ülke menfaatine olabilir. Fakat temcit pilavı gibi tekrar tekrar yapılmasının bir faydası yoktur. Kendi üreticilerimiz açısından hiç de iyi karşılanmamaktadır. Hatta hayvancılığa heves duyan, bu sektöre yatırım yapmayı planlayan insanların motivasyonunu da bozmaktadır.

Hâlbuki Tarım Bakanlığı başta olmak üzere birçok kamu Kurum ve kuruluşu tarafından hayvancılık yapmak, köyde ikamet etmek isteyen vatandaşlarımıza pek çok destek programı açılmıştır. İnsanları kırsalda-köyde yaşamağa yöneltmek için nice paralar harcanmakta, teşviklerin ardı arkası kesilmemektedir. Bu konuda takdire şayan Kırsal Kalkınma Yatırımları verilmektedir. Fakat moral ve motivasyon bir denge içinde sağlanamazsa, bu yatırımlar istenen sonuca varamamakta veya yarıda kalmaktadır. Demek ki, sadece teşvikleri vermek yetmiyor. Aynı zamanda teşvik alan-almayanların gönüllerini bazı ufak-tefek hamlelerle hoşnut etmeli ki, yaptığı işe dört elle sarılsın. İşini bırakmasın ve devam edebilsin. Hayvancılık yapmak, halka, insanlara et- süt tedarik etmek gerçekten çok kritik bir iş kolu. Hem büyük çapta istihdam sağlıyor, hem de ülkenizin gücünü ve bağımsızlığını pekiştiriyor. Gelin sözümü yabana atmayın ve bu konuda yapılacak hamleleri çok detaylı ve kılı kırk yararak yerine getirin. Yani kestirmeden giderek yol almaya çalışmayın. Aksi halde dünyanın parasını, pulunu da dökseniz ileride bu sektörde gönüllü insan bulmakta zorlanacaksınız. Kişi bir kez bu işten soğudu mu onu tekrar köye getirip hayvancılık yaptıramazsınız. Herkes şehre yerleşip yaşamaya çalıştığında işler çığırından çıkabiliyor.

Sözün özü; ülkemizin gerçeklerini göz önüne alarak hamleler yapalım, adımlar atalım. Gerisini ilgililerin takdirlerine sunuyorum. Sağlıkla kalın.

Dr. Öğr Üyesi Hakan Keçeci