Ülkemizdeki Sığır Islahı sürecine kısaca bir göz atarsak;
Cumhuriyetle beraber başlayan ıslah çalışması sonucu suni tohumlama da yaygınlaşmaya başladı. Bu süreçte, “Karacabey Esmeri” sığırı geliştirildi. Ancak veri kayıt sisteminin olmaması ve buradan kaliteli damızlıkların üretilmesi hedefinin eksik olması zayıf noktalardı. Bu ırkın devamı sağlanamadığı gibi, holstein başta olmak üzere yoğun şekilde ithalatla ve ülkemizde de sperması üretilen bir çok ırka ait spermalar ile tohumlamalar arttı.
 Bu nedenle, sığır ırklarının Islahı ve yüksek damızlık vasfında hayvan yetiştirilerek, sığırlarda verimin artırılması amacıyla Uluslararası işbirliği ile yürütülen projeler ( ANAFİ, GTZ) sonucu damızlık sığır birlikleri ve E-ıslah kayıt sistemi kuruldu. Uzun yıllar sadece holstein birlikleri ve holstein ırkı kayıt sistemi gibi çalışan sisteme, yakın zamanlarda 2011 yalından sonra Esmer ve Simental kayıtları da eklendi. 
 
ŞİMDİ NELER OLUYOR;
 
Saf ırk sığır ırklarının  bozulmasına yol açacak ve ırklara ait saf damızlık üretimini tamamen bitirecek her ırkın her ırkla tohumlanması/ melezlenmesi yolunu açan talimatının sektörden tepki görmesi üzerine  yeni bir talimat hazırlığında olunduğu duyumu alınmıştı. Hayvancılık destekleme tebliği  yayınlandı. Ancak bu “sıkıntılı” talimatı düzeltici bir hüküm olmadığı görülüyor. Peşpeşe yapılan yanlışlıklar bazı konularda  spekülasyonun da dışına taşarak bu genel müdürlüğün son zamanlardaki bazı uygulamalarıyla açıkça ortaya çıkmıştır;
 
1- Bakanlığın AB uyum sürecinde çıkardığı ıslah mevzuatının uygulanmaması sonucu oluşan eksiklik ve yanlışlıklar nedeniyle ülke ihtiyacı damızlık hayvanlar üretilmemiş ve sürekli ithalat yapılmıştır.
2- Sistemin bilimsel ıslah sistemine göre geliştirilememesi, alınması öngörülen verimler ve ırkın özelliğini ortaya koyan dış görünüş, tip puantajı, yetiştirme, hastalıklarla ilgili kayıtların olmaması, eksik olması, yanlış olması önemli eleştiri konuları olagelmiştir.

3- Bakanlığın verdiği yetkiyle kayıtla görevli olan damızlık sığır birliklerinde sperması kullanılarak doğan yavrularının ve ebeveynlerinin verimlerine göre  progeny test adı verilen ve boğaların damızlık değerlerinin tahmininde kullanılan (varsa, doğruysa spekülasyonu bir yana) verilerinin ne olduğu ve damızlık değerlendirme yöntemi bile sorumlu genel müdürlüğün bilgisi dışındadır.
4- Sığır ıslah kayıt sistemindeki verilerin önemli bir kısmının  olmadığı ya da eksik ve yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Alınan bilgilere göre; suni tohumlamadan doğan (özellikle doğru çıkacağına güvenilerek seçilen işletmelerdedeki ) buzağıların kanları alınarak yapılan babalık  testleri büyük ölçüde (duyumlara göre % 60-70 e yakın oranda) uyumsuz çıktığı konuşulmaktadır. Yani suni tohumlama ile  sisteme girilen babalık bilgilerinin uymadığı (uydurma olduğu) ortaya çıkmıştır.

5- Bu kayıtlara göre önemli miktarda destek ödemesi yapıldığından ve geri tahsili ile ilgili işlem yapılması halinde oluşacak toplumsal tepki ve sistemin kayıtlarının güvenilmez olduğunun da ortaya çıkacağı endişesi ile bu sonuçların  ilgili genel müdürlük tarafından “sümenaltı” edildiği duyumları alınmıştır.

6- Diğer bir konu ise, gelişen genetik bilimi sayesinde hayvanlara ait alınması gereken ve yukarda belirtilen kayıtlar ile, genetik analizleri yapılan hayvanların genetik bilgilerinin uyumlaştırılarak belirlenen test yöntemine göre hayvanın bir buzağı iken bile damızlık değerinin tahmini imkanı sağlayan “genomik seleksiyon” uygulamasının e ıslah sistemindeki bilgilerin eksik, yanlış veya uydurma olması nedeniyle başarısız olma yolunda  olduğu duyumları alınmaktadır. 

     Yapılması gereken sistemin yanlışlıklarını düzeltip,  her ırkta kaliteli damızlıkların ( etçi, sütçü, kombine) yetiştirilmesi yerine; her ırkın her ırkla tohumlanması ve saf ırkların yok edilmesi ve bunlara ait damızlıkların üretilebilmesi yolunu tamamen yok eden, sistemi tamamen yıkıcı etkisi olacak bir yola girilmiştir. Yakın vadede bir miktar kırmızı et üretimini artıracağı anlayışı ile sığır Islahı sistemi ve ülke sığırcılığının geleceği yok edilme, damızlık açısından tamamen dışa bağımlı hale getirme yolu seçilmiştir. Burda en büyük sorumluluğun, yetki devrettiği birliklerin kayıtlarını kontrol altında tutmayan, fazla ve haksız destek alacak şekilde yanlış suni tohumlama kayıtlarının girilmesine göz yuman genel müdürlüğe  ait olduğu görünüyor.

Çözüm, yıkmak değildir. Sistemi düzelterek kaliteli damızlıklar üretilmesi yolunun takip edilmesidir. Aksi durum, eti de, sütü de ve haliyle damızlıkları da sürekli ithal eden bir ülke olmaya razı olacağız anlamına gelir.

7- Cumhurbaşkanlığı kararnamesine bu genel müdürlükçe eklenen; 20 baş ve üzeri sütçü ırkların olduğu işletmelerde damızlık ineklerin % 60 ına kadar başka ırklarla tohumlama halinde destek ödeneceği hükmünün saf sığır  ırklarını bozucu etkisinin nasıl giderileceği karanlıktır. Bu konuda Tebliğde de bir netlik olmadığı görülüyor.
Irkı ırkına tohumlamada bile babalık doğrulamalarının büyük ölçüde yanlış olduğu dikkate alındığında  hangi hayvanların % 60 içine dahil olduğunun, hangilerinin saf sütçü ırk olarak tohumlandığının takibi ve doğrulanması fiilen imkansızdır.

Sonuçta başta sütçü ırklar olmak üzere, ülkemizdeki tüm saf ırk ırkların yok edilme süreci başlamış oluyor.
8- İyi bir şey yapılıyormuş gibi; İzin verdikleri ve halen sperması üretilen ve sahada kullanılan boğalara ilave test talimatı verildi. Yani cari Mevzuatın öngördüğü şartları yerine getiren ve kendilerinin izin verdiği boğalara sonuçta bir şey çıkmadı diyecekleri önceden belli bir şey için ilave test yaptırmanın mantığı var mi? 
 
Son dönemde devam ettirilen yanlış politikalarla, yoğun şekilde sütçü damızlıklar kesilmesinin sonucu olarak  (TÜİK rakamlarına göre);
Süt üretiminde Mayıs'tan bu yana düşüş trendi devam ediyor
Toplanan inek sütü miktarı Eylül'de yıllık bazda %7,3 azaldı.
Ticari süt işletmelerinin içme sütü üretimi yıllık bazda %5,2 azaldı.
Aynı dönemde yıllık bazda:
İnek peyniri üretimi %4,6
Yoğurt üretimi %6,1
Ayran üretimi %0,3 azaldı.

Durum böyleyken bu tür yanlış uygulamalar ile yakın zamanda saf ırk kaliteli damızlık ve süt/süt ürünleri ithalatının  patlayacağını görmek için müneccim olmaya gerek yok.
Üzüntü verici bir durum ancak; ülkemizin, ne  olduğu tanımlanamayan sığır tiplerinin görüleceği bir genetik çöplük olma yolu açılmış oldu.

Muhammet OLUKLU
Anadolu İzlenimleri Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]