Yıllardır tarım sektörünün sorunlarından ve bunları etkilerinden bahsedilir. Sorun her ne olursa olsun çözüm devletten beklenir. Destek verilmesi, mevzuat değişikliği yapılması ve yeniden yapılanmanın gerektiği söylenir. Geçen bunca zamana karşın ne tarımın sorunları çözülür ne de bu klasik yaklaşım değişir. Üstelik devlet kendisinden istenileni fazlası ile vermiştir. Destekleme, mevzuat ve yapılanma açısından son 60 yıla bakarsak durum açıkça görülmektedir.

1- Destekleme: Ülkemizde çiftçiye ve tarım sektörüne verilen desteklemelerin çeşitleri, tipleri ve her biri için ödenen miktarlar ciddi anlamda büyük meblağlara karşılık gelmektedir. Hemen her alanda hem sosyal, hem de teknik içerikli ciddi miktarlarda desteklemeler yapılmaktadır.

2- Mevzuat: Sektörün kendine ait özel bir kanunu ve bununla birlikte 200’e yakın tarım ile ilgi kanun bulunuyor. İkincil mevzuat ile birlikte ciltler dolusu haddinden fazla mevzuata sahip olduğumuz iddia edilebilir.

3- Yapılanma: Tarım sektöründe devlet yapılanmasına baktığımızda Cumhuriyetin en eski bakanlıklarından birine sahip olduğu ve bakanlığın ülke çapında bütün ilçelere kadar teşkilatlandığı ve sayısı 100 binden fazla, kalabalık bir personel ordusuna sahip olduğu görülmektedir. Bakanlığın görev ve sorumlulukları yerine getirebilmek için ihtiyaç duyulan fiziksel alt yapı, personel ve para da yeterince mevcuttur. Görevlerin ifası ile ilgili mevzuat ile verilmiş yetki, kalifiye yetişmiş eleman, teçhizat donanım, araç gereç, yolluk, ödenek, proje imkanları ile oluşturulmuş bütçeler acısından hiçbir eksik bulunmamaktadır. Üstelik bu bakanlığın haricinde en az 10 bakanlık daha doğrudan sektöre hizmet vermektedir. Bu arada Bakanlığın bugüne kadar defalarca yeniden yapılandığı da bilinmektedir. Tarım ile ilgili kamu kuruluşlarını, özel kurumları ve sivil toplum teşkilatlarını sayarsanız ciddi kalabalık bir yapılanmanın olduğunu görülmektedir.

Demek ki, para, yasa ve yapı bakımından eksiğimiz yok aksine fazlamız vardır. Belki de bu kadar çok kanun ve sorumlu olması sorun yaratmaktadır. Örneğin tarımda sadece üreticilerin örgütlenmesi ele alınırsa 5 farklı Bakanlığın sorumluluğunda 13 farklı kanunla kurulan 15 farklı türde üretici örgütü kurulduğu görülmektedir. Gelişmiş bir ülke için zenginlik sayılabilecek bu durum bizim ülkemizde kirlilik olarak değerlendirilmektedir. Eğer bir yerde, bir görevi yapabilmek için her şey fazlası ile olduğu halde; orada işler yapılamıyorsa, sorunlar çözülemiyorsa bunun sebebi nedir diye fazla düşünmeye gerek yoktur. Tek sebep, liyakat sahibi olmayanların sevk ve idare bozukluklarıdır. Bir kişi eğer size destek, mevzuat ya da yapılanma gibi sıkıntılar nedeniyle işini başaramadığını, sorumluluklarını yapamadığını söylerse, bu sözlerini iyi irdeleyin.

Kurumsal bir yapıya sahip bütün işyerlerinde, en alt birimden en üst makama kadar herkesin bulunduğu pozisyon itibariyle vazifeli oldukları sorumlulukları kuruluş mevzuatına göre, belirlenmiş ve tarif edilmiştir. Bu vazifelerin yerine getirilebilmesi için ihtiyaç duyulan donanım, bilgi kaynağı, teknoloji, para, personel ve düzenleme yapma hakkı tahsis edildiği halde bulunduğu görevin hakkını vermeyen, işlerini yapmayan, sorumluluklarını yerine getirmeyenler, makamlarını işgal ettikleri süreyle doğru orantılı olarak yapılmayan ya da eksik yapılan işlerle kendilerini apaçık belli etmektedirler. Belli bir süre sonunda işlerini beceremeyenleri tespit etmek gayet kolaydır. Bu kişiler mazeret üretmek konusunda maharet sahibi olabilirler. Ama Büyük Önderin dediği gibi hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz. Bu kişilerin başarısızlıklarının ardında iki neden olabilir. Başarısızlık zeka ve algı ile ilgili sorunlardan ya da daha da acısı liyakat eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir. Bu durumda bu kişileri bu görevlere, kimlerin niçin getirip, neden sorumluluk verdikleri dikkate alınmalıdır. Eğer kasıt varsa bu bir suçtur. Her iki durumda da kaynaklar heba edilmektedir.

Her bakımdan üstün özellikleri ve kabiliyeti olan çiftçimizin, gelişmiş ülkelerdeki meslektaşları kadar başarılı olmaması için önlerinde hiçbir engel bulunmamaktadır. Üstelik ihtiyaç duydukları her türlü donanıma ve araca sahip oldukları da söylenebilir. Bu araçlar içinde en önemli bütün Dünyada olduğu gibi başta kooperatifler olmak üzere üretici örgütleridir. Özellikle son dönemlerdeki ekonomik buhranlar sırasında tarım sektörünün her alanında, faaliyetlerin her aşamasında karşılaşılan sorunlar üretici örgütleri aracılığıyla çözülmüştür. Bizim üreticimizin de bu konuda geri olduğu söylenemez. Uzun yıllardır çeşitli adlar altında çok sayıda üretici örgütü kurulmuştur. Yani Türk çiftçisinin örgütlenme açısından da geri olduğu söylenemez. Sorun bu örgütlerin nitelikli hizmet verebilme kabiliyetleri ile ilgilidir. Çok büyük bir çoğunluğu, zamanında verilen destekleri almak ya da ileride verilecek destekleri şimdiden kapmak maksadıyla kurulmuş sonra da sadece tabelası kalmış örgütlerdir. Büyük çoğunluğu destekleme primlerinden geçinmektedir. Halbuki başarılı bir üretici örgütünün devletin desteklerine ihtiyacı yoktur. Kendisi tek başına piyasada bir güç olabilmelidir. Aksi takdirde kendilerinden beklenen faydayı mensuplarına sağlayamazlar.

Üretici örgütlerimizin AB’deki emsalleri kadar sektörde güçlü olmaları gerekmektedir. Bunun için yeterli idari, teknik ve finansal güce sahip olmalarını sağlayacak bir dizi çalışma yapılmalıdır. Ülke şartlarına uygun şekilde bunun nasıl başarılabileceğine ilişkin ön çalışma ve araştırma daha önce farklı fon kaynakları ile yapılan çeşitli projeler ile yapılmış ve ihtiyaç duyulan bilgiler üretilmiştir. Bunun için Strateji Belgesi, bu belgenin sahada uygulanabilmesi için Eylem Planı, planın uygulanması sırasında yol göstermesi amacıyla sektördeki paydaşların her birine özel Kılavuz Kitaplar, Yol Haritaları ve Bilgilendirme Broşürleri hazırlanmıştır. Uygulama sırsında ihtiyaç duyulacak eğitim paketleri ve taslak mevzuatlar bile hazırlanmıştır. Hatta bu çalışma için donanımlı personel yetiştirilmiş ve iç ve dış kaynaklı bütçe dahi oluşturulmuştur.

Sonuç olarak, tarım sektörünün sorunlarının çözümünde varlık içinde yokluk çektiğimizi, bunun tek sebebinin ise liyakatten uzak makamların sevk ve idare bozuklukları olduğunu söyleyebiliriz. İşin kötüsü ellerindeki altın anahtarın bile farkında olmayan bu kişiler ülkenin kaynaklarını da boşa harcamaktadırlar. Ülkemizde tarımın bütün sorunlarını çözebilecek üretici örgütlenmesi yapılanmasının oluşturulması için ihtiyaç duyulan her şeye sahibiz. Sadece bunu yönetebilme ve hesap verebilme liyakatine sahip kişilere ihtiyacımız var.

Dr. Erhan EKMEN 
Ziraat Yüksek Mühendisi