Fahri Harmanşah
TİGEM Emekli Dai. Bşk

GİRİŞ

İklim değişiklikleri ve bunun sonunda yaşanan iklim âfetleri (sel, dolu, aşırı kuraklı vb.) dünyada pek çok ülkeyi olumsuz etkilediği gibi, ülkemizi de etkilemektedir. Kısa aralıklarla başta İstanbul olmak üzere yaşanan sel, su baskını ve dolu âfeti dikkatleri bu konu üzerine çekmiş ve herkesi düşünmeye sevk etmiştir. Son yıllarda yaz aylarında Ankara gibi ılıman iklime sahip bir Orta Anadolu şehrinde, Temmuz – Ağustos aylarında hava sıcaklığı uzun yıllar ortalamalarının çok üstünde 38 – 40 ºC’lerde günlerce seyretmiş olması gözlerden kaçmamıştır. Bilim insanlarının tespitlerine göre, enerji üretiminde kullanılan fosil yakıtların (petrol, doğalgaz, kömür) saldıkları karbondioksitin ortaya çıkardığı sera etkisiyle, atmosferde 1980’den bu yana, dünyada ortalama 1,1 ºC’lik ısı artışı olduğu, yeni tedbirler alınmadığı takdirde 2030 yılında dünya ısı artış ortalamasının 2 ºC’ye varacağı hesaplanmaktadır. Bunun ötesinin insanlık için bir felaket olacağı iddia edilmektedir. Buzulların erimesi sebebiyle denizlerde su seviyesinin yükseleceği, bazı yerlerin yaşanmaz hale geleceği söyenedursun, bu konuyu, konu bilim insanlarının tartışmalarına bırakıp; biz tarım uzmanı gözü ile iklim değişikliği bitkisel üretimi nasıl etkilemektedir ve biz ne yapmalıyız sorularına cevap arayalım.
 
2.YÜKSEK SICAKLIĞIN ETKİLERİ VE SONUÇLARI
 
Mevsim özelliği ve gidişatına bağlı olarak, sıcaklık değerleri dışında ani sıcaklık yükselmeleri bitki gelişimini nasıl etkilemektedir?
 
Ani sıcaklık yükselmeleri bitki gelişimini olumsuz etkilemekte, verim ve kalitesini düşürmektedir. Şöyle ki: Bahar aylarında meyve ağaçları çiçek açıp meyve bağlarken ani sıcaklık yükselmesi durumunda dişicik tepesindeki sıvıyı kurutmakta, dişicik tepesinde tutunamayan erkek çiçek tozu polen çim borusu salma ve dölleme imkanı bulamamakta, dolayısıyla meyve bağlamamaktadır.
 
İlkbahardan sonra bastıran ani sıcaklarda meyve dökümleri artar ve meyve yanıklıkları meydana gelir. Böyle yıllarda bilhassa Antep fıstığı, badem ve asmalarda meyve dökümleri kendini gösterir. Sebzelerde yapraklar çabuk bozulur ve verim azalır.
 
Sıcaklık bitkilerin büyümesi ve ürün vermesi için optimum dereceleri aşınca, zararlı etkiler yapmaya başlar. Genel olarak 35 ºC’nin üstünde büyüme durur ve daha yüksek sıcaklıklarda zarar başlar. 40 ºC’yi aşan uzun süreli sıcaklıklarda su ihtiyacı artar, topraktaki nemin azalması ile yapraklarda terleme ile kaybedilen suyu yeterince karşılayamayınca, yaprak yanıklıkları meydana gelir. Beton ve asfaltın hakim olduğu büyük şehir bulvarlarında bilhassa at kestanesi, adi akça ağaç gibi iri yapraklı ve su tüketimi fazla ağaçlarda daha Ağustos ayı başlarında yapraklar kavrulur.
 
Yüksek sıcaklık etkisiyle büyümedeki duraklamalar, bir sene sonra bize meyve verecek ve Haziran ayında teşekkül etmeye başlayan meyve gözlerinde gelişmeleri yavaşlatır ve gelişme sonbahara kalır. Bu nedenle aşırıya kaçmamak şartıyla sonbahar sulamalarının önemi ve mahsuldarlık üzerinde olumlu etkileri ortaya çıkmaktadır. Ancak ceviz ve kayısı gibi ağaçlarda sonbahar sulamaları ile pişkinleşemeyen sürgünler daha kış başlarında ve ilk donlarda zarar görmektedir. Buradan çıkartılacak sonuç, tür ve çeşide göre sonbahar sulamalarına dikkat edilmelidir.
 
Kısa süreli aşırı yağış ve sel baskını, sıkça karşılaşılan iri dolu daneleri tarım ürünlerine ve ağaçlarda ciddi zararlara sebep olmaktadır. İri dolu daneleri tarla ürünlerini mahvettiği gibi meyve ve orman ağaçlarında dal yaralanmalarına yol açmakta, hastalık etmenlerinin gelişmesine imkan yaratmaktadır. Dolu afetinin ağaçlar üzerinde açtığı yaralar uzun zaman içerisinde telafi edilebilmektedir.
 
3.GELELİM DÜŞÜK SICAKLIKLARA
 
Mevsim normalleri dışında sıcaklık değerlerinin bölge mevsim normallerinin altına düşmesi ile bitkiler kış soğuklarından zarar görebilmektedir. Bunun en bariz örneği 3-4 yıldan beri birçok ilde ceviz ağaçlarında sürgünler ve ince dallar soğuktan yanmak suretiyle ciddi zararlar meydana gelmiştir.
 
Ani düşük sıcaklıkların en yoğun zararı, ilkbaharda çiçek açmış kayısı, badem gibi erken çiçeklenen ağaçlar başta olmak üzere meyve ağaçlarında meydana getirdikleri çiçek donu zararıdır. Hemen hemen 4-5 yıldan beri Malatya, Niğde, Nevşehir, Kırşehir gibi kayısı üretiminin önemli olduğu illerde çiçek donu zararı meydana gelmektedir. Üst üste gelen çiçek donu zararı son yıllarda daha da artmıştır.
 
Seller ve donun meydana getirdiği zararlar için, bütün bu iklim olumsuzluklarına karşı bizler ne yapmalıyız? Ne gibi tedbirler almalıyız?
 
ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER 
 
Tür ve çeşit seçimi açısından iklim değişikliklerini gözden geçirmeliyiz. İklim değişimi streslerine (sıcaklık ve soğuk) dayanıklı tür ve çeşit seçimine ağırlık vermeliyiz. Bu konuda ar-ge ve ıslah çalışmalarını artırmalıyız. (Örneğin buğdayda erkenci çeşitlerin önemi gibi)
 
Tür ve çeşit seçiminde bulvar ağaçlamalarında sıcaklık stresine dayanıklı Ailantus (kokar ağaç) sofora, dişbudak gibi sıcaklık stresine dayanıklı ağaçların seçilmesi önemlidir. Vadi, boğaz gibi hava almayan yerlerde sıcaklık ve soğuk stresine dayanabilecek tür ve çeşitleri seçmek doğru olacaktır. Ekolojik şartlara göre tür ve çeşit seçiminin ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
 
Aşırı sıcaklarda bitki su tüketimi artacağından sulama aralığını buna göre artırmalıyız. Su kaynaklarımızı daha efektif şekilde kullanmalıyız.
 
İklim afetlerine karşı tarım sigortalarının genişletilmesi ve gerektiğinde Bakanlıkça sağlanan destek priminin artırılmasında yarar olacaktır. Zarar tespitinde eksperlerin sigorta lehine işlem yapmaları uygulamasından vazgeçilmelidir. Üretici zararının telafisi ve üretim devamlılığı esas alınmalıdır. Aksi davranış, üreticiyi üretimden uzaklaştırabilir.
 
İlkbahar donlarını önlemede çiftçi eğitimi ve dona karşı tedbirlerin alınmasına önem verilmelidir. Don zararına karşı uygulanacak teknolojiler Bakanlıkça desteklenmeli ve teşvik edilmelidir.
 
Yeşil alanların fazlalığı iklimden kaynaklı afetleri ve olumsuz etkileri azaltmaktadır. Hem şehirleşmede hem de ülke genelinde doğru seçilmiş tür ve çeşitler ile ağaçlandırmalar yapmak ve yeşil alan oluşumlarını artırmanın ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
 
Bütün bu gelişmeler tarıma yön veren sorumlu ve yetkililerin, tarım uzmanlarının bazı tedbirleri almalarını zorunlu kılmaktadır. Büyük şehirler başta olmak üzere ülke genelinde ağaçlandırma ve yeşil alan oluşturma projelerinin ne kadar hayati önem taşıdıkları ertelenemeyecek bir gerçektir.
 
Tür ve çeşit seçiminde bu tür iklim değişim streslerine dayanıklı olanların, ekolojik şartların, yetiştirme alanlarının bu çerçevede yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Aksi halde, bu işle geçimini sağlamaya çalışan üreticilerin zarar görmesi ve karınlarının doymaması gibi hale düşmelerini hüzünle seyretmek durumunda kalabiliriz.