Geçen ay dünyaca ünlü Ekonomist dergisinin dış kapağındaki resimler çok dikkat çekiciydi. Anne, baba, çocuk ve bir kedi kanepe üzerinde oturmakta, çocuk hariç anne- baba ve kedi ağzına gaz maskesi takmış, çocuk ise maskesiz ama başında askeri bir miğfer taşır vaziyette oturmaktaydı. Ailenin arkalarında yer alan duvarda 7 adet çerçeveli resim, 3 tane uçan ördek, bir tane de saat görünmekteydi. Kedinin durduğu tarafta yer alan en alt resimde bir domuz kafası, onun hemen üstünde aktif bir yanardağ, en üstteki resimde ise bir penguen denizde küçücük bir buz parçası üzerinde ve arkada kocaman bir güneş yer alırken, tam da bunun yanında duvarın ortasında 12 ye 1 dakika kaldığını gösteren bir duvar saati durmaktaydı. Saatin sol altında uçan ördeklerin arkasında dünyaya bir ateş topu yaklaşıyor, önlerindeki resimde de virüsler, bakteriler vs bulunuyordu. Bu resmin yanında üstte atom bombasını simgeleyen mantar bulutu izlenirken, son resimde de güneş ve uzay anlatılmaktaydı. Ne denmek isteniyordu, bunlarla okuyucuya ne mesaj veriliyordu acaba? Belli ki bir komplo teorisi gizlenmişti tüm bunların içine.
Ben bu tür senaryolara, böylesi komplo teorilerine pek inanan biri değilim. Ama mantığımı işletince kafamda bir şeyler canlanmaya başladı.
Değerli okurlar şöyle dünyaya ve etrafımıza kabaca bakarsak ne söylenmek istendiğini anlamak zor değil. Hepimizin başının belası, tüm insanlığı derde kedere boğan güçler ne amaçlıyorsa, ne yapacaksa onları özetliyordu kapakta yer alanlar. İlk önce Korona Virüs sahneye konuldu. Daha onun etkisi geçmeden Haziran sonunda Çin’de yeni tür domuz gribi tespit edildiği açıklandı. “Bilimsel olarak G4 EA H1N1 adı verilen küresel salgın riski bulunan virüs domuzlarda görülüyor, ancak insanlara da bulaşabiliyor” deniliyordu. Birinci resmi hatırladık mı ? “DOMUZ”. Domuz Gribi’ni işaret etmiyormu?. Peki uçan ördekler neydi? Tabi ki anladınız; “Kuş Gribi”. Ya virüsler, bakterilerin olduğu resim ? O da başka hastalıkları planladıklarının işareti değil mi? Bunların planlı bir şekilde yürütüldüğü ve de ne hikmetse her çeşit bilinmedik hastalığın kaynağı da ÇİN. Bu tesadüf mü sizce? Bence değil? Peki diğer resimler, uzay çalışmaları ve orada yaptıkları gizli saklı deneyler, jeomanyetik fırtınalar, doğaya verdikleri zararlarla meydana gelen İklim Değişiklikleri, bir çoğumuzun içeriğini tam manasıyla bilmediği, ama dünyanın belli bölgelerinde oluşturdukları yapay tektonik depremler, birçok yerde çıkarmayı düşündükleri saati de neredeyse tamamlanmak üzere olan kargaşalar veya savaşlar… Kimse saf değil. Herkes her şeyin farkında artık. Dünyada çeşit çeşit şeytani oyunlar oynanıyor. Bazı ünlü vakıflar insanları deney hayvanı gibi kullanıyor. Önce korkutulan insanlarda bir hastalık çıkartılıyor, sonra da yeni aşıları, biyolojik maddeleri üretip üretip pazara sunuyor ve tonla para kazanıyorlar. Ya da savaşlar çıkarıp silah ve teknoloji pazarlıyor bu vicdansızlar. Dua edelim de 3. dünya savaşı peydah olmasın. Yine dua edelim de kontrollü olarak planladıkları pislikler kendilerini boğsun. Artık Çin'in Wuhan şehrinde viroloji laboratuvarında çalışan uzmanlar birer birer dünya istihbarat servislerinin de yardımıyla başka ülkelere kaçıp sığınma talep ediyorlar. Bunları kabul eden ülkeler de Çin'e dava açmak için içerden bilgi topluyorlar. Şimdi soruyorum; Wuhan'da yaşanan bunca şeyi tesadüf olarak değerlendirebilir miyiz? Meydana gelen olaylar sizce de tuhaf değil mi?
Bu sebeple daha güzel bir hayat sürmek için artık bizler tedbirli bir yaşam sürmeyi öğrenmeliyiz. Cenazeler, düğünler, asker uğurlamaları vs. yeni yaşama uyarlamamız gerekmez mi? Bazı gelenek-göreneklerimizi, bazı alışkanlıklarımızı değiştirme zamanı gelmedi mi? Yoksa daha büyük felaketleri üzerimize mi çekelim? Ya da elin ürettiği ve ne idüğü belirsiz aşıları, ilaçları sorgusuz sualsiz satın alıp kullanalım mı? Ne dersiniz?
Bence artık kaynaklarımızı ölçülü ve akıllıca kullanmalı, devlet, millet birbirimize daha sıkı sarılmalıyız. Vatanımızı bu şeytani zekalılara peşkeş çektirmemeliyiz. Her bir vatandaş ülke için elinden gelenin en iyisini yapmalı. Hedefimiz büyük olmalı, üretim olmalı. İhtiyacımız olan her şeyi yerli ve milli damgayla üretmeliyiz. Ülkemize ve ülkesini sevenlere canı gönülden yardımcı olmalı ve destek vermeliyiz.
Dr. Öğr. Üyesi Hakan KEÇECİ
Bingöl Üniversitesi
Veteriner İç Hastalıkları Anabilim Dalı Bşk.