Son günlerde ülkemizin güney illerinde büyükbaş hayvanlarda özellikle sığır ve mandalarda bir hastalık çıktığına dair bilgiler geliyor. Hastalık yüksek ateş, titreme, halsizlik, tutuk yürüyüş ve topallık gibi belirtiler gösteriyor. Bir kısım hayvan kendiliğinden iyileşirken, bazıları da malesef telef oluyor. Ayrıca, aynı anda birçok hayvanda görüldüğü ve hayvanlar arasında bulaşıcı bir karakterde seyrettiği sahadan aldığımız bilgiler arasıda. Aslına bakarsanız bu hastalık çok bilinmedik, çok gizemli bir sorun değil. Teknik adı “Efemeral Fewer”, Türkçesi ÜÇ GÜN HASTALIĞI olan bu rahatsızlık önceki yıllarda da karşımıza çıkmıştır. Basına yansıyan haberleri şöyle bir gezerseniz, 2012 yılı yaz ve sonbahar aylarında aynı şeylerin yazıldığını görmeniz mümkün. Örneğin; 13 Kasım 2012 tarihli Anadolu Ajansının bir haberlerine bakalım. Haberde şu başlıkla karşılaşıyoruz;
Bakanlıktan “Üç Gün Hastalığı“ açıklaması
devamında da;
“Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatı (OIE) tarafından bildirimi zorunlu olmayan ''üç gün hastalığından'' dolayı çok sayıda hayvanın telef olduğu ve bu hayvanlara ait etlerin tüketime sunulduğu şeklindeki açıklamaların gerçekle ilgisi bulunmadığını, hastalıkla ilgili her türlü takip ve tedbirlerin ivedilikle sürdürüldüğünü bildirdi.
Bakanlık'tan yapılan açıklamada, son günlerde bazı basın yayın organlarında, ''üç gün hastalığı''na ilişkin çeşitli iddiaların yer aldığı belirtildi. Söz konusu iddialar kamuoyunda yanlış anlaşılmalara neden olacağı için bilgilendirme yapılmasına ihtiyaç duyulduğu ifade edilen açıklamada, bunun, Haziran-Eylül döneminde görülen ve sinekler aracılığıyla hayvanlara bulaşan mevsimsel bir hastalık olduğu anlatıldı.
Bu yıl sıcakların Ekim ortalamalarının üzerinde seyretmesi sonucu görülme süresi uzayan hastalığın, görülme döneminin sona erdiği belirtilen açıklamada, insan sağlığı için herhangi bir risk oluşturmayan bu hastalığın hayvandan hayvana bulaşmadığı bildirildi.
Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay'da, kısmen de Şanlıurfa'da görülen ve haberlere konu edilen hastalıkla ilgili şu ana kadar 2 bin 200 ölüm vakasının meydana geldiği ve bunların veteriner hekim kontrolünde imha edildiği ifade edilen açıklamada, hastalık belirtileri görülen ancak antibiyotik kullanılmadığı kesim öncesi ve kesim sonrası muayenede resmi veteriner hekimlerin kontrolüyle kesinleşen 722 hayvanın kombinalarda kesildiği vurgulandı.” türünde bir açıklamayı görüyoruz.
Dikkat ederseniz şimdi de benzer haberler gündemde. Yukarıda size güney illerimiz derken; Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman, Diyarbakır gibi vilayetlerden bahsediyorum. Şimdilerde bu şehirlerimiz Üç Gün hastalığından oldukça şikayetçiler. Bu subtropik alanlarda yaygın seyreden hastalığın pençesindeler. Malesef etken bir virus ve bazı sinek ve sivrisinekler tarafından bulaştırılmakta. Enfekte hayvanın kanını emen sinek hastalık taşıyan hortumunu başka bir hayvana batırdığında o da bu derde yakalanıyor. Ya da aynı ortamda yer alan hayvanlarda damlacık enfeksiyonu tabir edilen solunum havası veya aksırık tıksırıkla bile geçtiği bildirilen hastalığın aslında aşısı var. Ama, her yıl ortaya çıkmadığı için çiftçilemiz tarafından pek bilinmiyor ve de yaptırılmıyor. Öyle olunca hastalık çıktığı bölgede hızla yayılıyor. Hatta rüzgarlar ve hayvan nakilleri de bunu körüklüyor. Ama bir sevindirici tarafı var ki, o da 3-4 gün içinde kendiliğinden geçebiliyor. Fakat böyle olması hayvanı tedavi etmeyin anlamına gelmiyor. Mutlaka veteriner hekimlerin muayenesi sonrasında, önerecekleri ateş düşürücüler, antibiyotikler, vitamin ve mineral takviyelerini kullanmak çok çok fayda sağlıyor. Bakın bu son söylediklerimi lütfen yabana atmayın. Aksi halde istemeden de olsa hayvanlarınızın bir kısmını telef edeceğinizi bilin. Memleket ekonomisine büyük darbe vuran böylesi hastalıklar dünyanın pek çok ülkesinde de görülmektedir ve onlarda da ciddi kayıplara yol açmaktadır. Malesef hayvan hastalıklarıyla yeterli mücadele edemeyen Irak, Suriye, İran gibi sınır koşumlarımızdan bizlere gelip bulaşan pek çok hastalık vardır. Bu da onlardan biridir. Dolayısıyla bu gibi ülkelere komşu olan vilayetlerimizdeki üreticilerimizin bir kat daha dikkatli olması gerekmektedir.
Sevgili okurlar sonuç olarak; Üç Gün hastalığı ülkenin her yerinde değil, iklimin sıcak olduğu yerleri seçiyor. Sıklıkla uçucu ve sokucu sinekler vasıtasıyla bulaşıyor. Çok çabuk yayılıyor. Bunu engellemek için adı geçen sineklerle mücadeleden bahsediliyor ancak takdir edersiniz ki bu çok başarılı bir yöntem olmuyor. Ayrıca maharet hasta olanları tedavi etmek değil, onları hasta olmaktan korumaktır. Her zaman “hastalıklarla mücadelede en iyi yöntem aşılamadır”. O yüzden işletmelerinizde hastalık görülmesini istemiyorsanız lütfen hayvanlarınızı zamanında AŞILATINIZ.
Dr Öğr. Üyesi Hakan KEÇECİ
Bingöl Üniversitesi
Veteriner İç Hastalıkları Anabilim Dalı