İstanbul Adalar Kaymakamlığı'nın yaptığı ve Büyükada’daki bazı atların Ruam hastalığına yakalandığına dair basın açıklaması, medyada geniş yankı uyandırdı.  Yetkililerce yapılan incelemeler sonucu, hastalığın pozitif çıktığı 81 atın zorunlu olarak ilgili mevzuat hükümlerince itlaf edildiği bildirildi. Valilik açıklamasında üç ay süreyle faytonlarla at koşulması da yasaklandı. Ardından Bolu Abant'ta 8 atın Ruam şüphelisi olduğu bilgisi geldi. Aslında olaylar öncesinde Adalar'da zaman zaman atlarla ilgili değişik haberler yapılmıştır. Yazılı ve görsel basında at arabalarına ya da faytonlara koşulan hayvanların can sıkıcı halleri hep konu olmuştur. Atların iyi olmayan bakım koşulları olsun, gün boyu koşturmayla geçen yoğun tempoları olsun herkesin dikkatini çekmiştir. Hep acıyarak bakmışızdır onların bu hallerine. Tüm bunlara bir de Ruam hastalığı eklenince, yine atlar gündem oldu.

 Ruam genellikle tek tırnaklı hayvan hastalığı olarak bilinir. 'Pseudomonas Mallei' adlı bakteri tarafından meydana getirilir. Başta at, eşek ve katırlarda hastalık ortaya çıkarken, insan, kedi ve köpeklerde hatta; aslan, kaplan, leopar gibi bazı vahşi hayvanlarda da görülebilen ZOONOZ (hayvanlardan insanlara geçen hastalık) bir hastalıktır. Bahsi geçen mikrop; ısı, ışık gibi çevresel koşullara, çeşitli kimyasallara, dezenfektanlara ve antibiyotiklere karşı direnci düşüktür. Ancak bulunduğu çevrede inatla gizlenmeye çalışan sinsi bir illettir. Özellikle hasta hayvanların burun akıntıları veya deri lezyonlarından akan irinlerle mikroplar etrafa bulaşır. İrinli ifrazatlar içinde olsun, rutubetli ve karanlık yerlerle, su yalaklarında olsun, uzun zaman canlı kalabilmektedir. Enfekte hayvanlar mikrop taşıyıcısı olması nedeniyle potansiyel hastalık kaynağıdır. Bu sorun dünyada bir çok yerde,  Batı ve Orta Avrupa ile Kuzey Amerika'da tamamen ortadan kaldırılmışken, Doğu Avrupa ve bazı Asya ülkelerinde hala görülmektedir.

            Ruam bizlere en çok hasta hayvanların öksürük, aksırığıyla ya da solunum havasından, bazen de elimizdeki yara berelerden geçer. Hayvanlara ise solunum, sindirim  (özellikle bulaşık ot ve suların tüketilmesi, hasta hayvan etlerinin yedirilmesi vs) veya deri yoluyla bulaşır.

Hayvanlarda hastalık üç değişik formda görülür. Bunlar; "Burun, Akciğer ve Deri Ruamı" şeklindedir. Hastalık belirtileri vücutta görülmeye başladıktan sonra, kan yoluyla bu üç yer dışında; karaciğer, dalak, kemik dokusu ve testis gibi organlara da sıçrar, oradan da vücudun başka yerlerine dağılır. Böylece tipik irinli Ruam lezyonları ortaya çıkar.
Kısaca bu üç formu özetlersek:

Burun ruamı:  Burun içerisinde ve mukoza yüzeyinde önce bir takım kabartılar (nodüller) belirir, daha sonra bunların açılmasıyla ülserler meydana gelir. Çene altı lenf yumruları şişer, büyür, sıcak ve ağrılıdır. Kanlı bir burun akıntısı da dikkat çeker.

Deri ruamı :  Vücudun değişik yerlerinde en fazla da bacaklarda deri altı lenf yumruları şişer, sonrasında bu şişlikler patlayarak içinden irin akan ülserler oluşur.
Akciğer ruamı:  Hastalık çok ağır ilerler, bazen aylar sürer. Solunum sistemine ait belirtiler vardır ve bu form en çok tüberkülozla (verem) karıştırılır.

            İnsanlardaki belirtilere gelince; genel durum bozukluğu, ateş, eklemlerde ağrı, burun mukozasında yangı, ödem ve iltihap şeklinde seyreder. Ayrıca gerek deri altında, gerekse kaslarda içi irin dolu şişlikler meydana gelir. Antibiyotikler keşfedilmeden önce bir çok insan, bu hastalıktan dolayı feci şekilde can vermiştir. Şimdilerde de dikkat edilmez ve tedavide geç kalınırsa yine ölümler kaçınılmaz olacaktır.

            Hastalığın koruyucu bir aşısı bulunmamaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığının talimatlarında İhbarı Mecburi Hastalıklar sınıfındadır. İnsan ve hayvan sağlığı açısından çok fazla tehlike arz ettiği için, hastalığa tutulan hayvanların imhası kanuni bir zorunluluktur. Bu hoş bir durum olmasa da, bulaşıcı hastalıkların ortadan kaldırılması, hastalığın başka yerlere ve canlılara bulaşmasının önlenmesi, kısaca kontrol edilmesi adına şarttır. Aksi takdirde bizlere daha ağır bedeller ödetecektir.

            Hayvanlarda Ruam, Mallein Testi yapılarak teşhis edilir. Bu amaçla; önce hayvanın boyun derisi tıraş ve dezenfekte edilir. Sonra deri kalınlığı kompas denen aletle ölçülüp kaydedilir. Deri içine özel iğnelerle 0.2 cc Mallein adlı test maddesinden enjekte edilir ve deride oluşan reaksiyon yine kompas yardımıyla 72 saat geçtikten sonra okunup değerlendirilir.

            Değerlendirmede; Mallein enjekte edilen derideki kalınlaşma iki ölçüm arasındaki fark 5 mm’ den fazla ise pozitif, 3-5 mm ise şüpheli, 0-2.9 mm ise negatif kabul edilir. Eğer aynı canlıda Mallein testi tekrarlanması gerekirse,  uygulanan hayvanlara en erken testten iki ay sonra yapılabilir.

            Sonuç olarak; böyle bir hastalığın ülkemizde özellikle İstanbul ve Bolu gibi güzide şehirlerimizde görülmesi bizleri üzmüştür. Başka şehirlerimizde de görülebilme olasılığı da  vardır. Bu sebeple hastalığın kontrol altına alınması ve yayılmasında herkese çok iş düşmektedir. Özellikle hayvan sahiplerinin sürülere kontrolsüzce atların alınmasını engellenmesi, enfekte hayvanların naklini yapmaması, sergi, panayır ve hayvan alım satımlarının durdurulması da bu anlamda çok önemlidir. Devlet yetkililerinin hastalık çıkan alanlarda uygulayacağı her çeşit tedbire sıkı sıkıya bağlı olmak gerekir. Çünkü hijyen kurallarına uymak diğer bulaşıcı hastalıklarda olduğu gibi, Ruamın engellenmesi adına da şarttır. Şunu biliyoruz ki, ihtiyaca göre Tarım ve Orman Bakanlığı ülke çapında kontrol amacıyla tek tırnaklı hayvanları test etmektedir. Bu sebeple yetkili kurumlarca vakit geçmeden ülke çapında genel bir kampanya düzenlenmelidir. Tek tırnaklı hayvanlar belli aralıklara allerjik ve serolojik testlere tabi tutularak tek tek enfekte veya taşıyıcılar bulunup, ayıklanmalıdır. İnanıyorum ki,  en kısa sürede hayvan sahipleri ve devlet  yetkilileri el ele vererek bu sorunu çözeceklerdir.
 
Dr Hakan KEÇECİ
Bingöl Üniversitesi Veteriner Fakültesi
İç Hastalıkları Anabilim Dalı Bşk.