Zamanın ruhu değişti… Değerler sorgulanıyor, insanlık yaralı, yürekler yorgun. Her şey hızla akıyor ama içimizde bir boşluk büyüyor. Güvensizlik, bencillik, yozlaşma... Peki bu karanlıktan çıkış mümkün mü?

Evet.

Çıkış yolu hâlâ var.

Ve o yol, vicdan ve inançtan geçiyor. Vicdan, insanın iç sesi.

Kimse bakmazken doğru olanı yapma gücü. Kural değil, yasa değil; kalpten gelen adalet duygusu. Toplumda bu sesi susturduk. Oysa vicdan konuşursa, yanlış susar.

İnanç ise sadece bir din meselesi değil. Hayata, insana, adalete, iyiliğe duyulan derin bağlılık… Bir anlam arayışıdır inanç. Bir sabırdır, bir umut, bir dirençtir kötülüğe karşı.

Bugün karşımıza çıkan sorunların çoğu, Vicdanları körelmiş, inancı zayıflamış bir toplumun yansıması. Dürüstlük unutulmuş, empati silinmiş. İnsanlar sadece kendini kurtarmanın derdinde.

Ama unuttukları bir şey var:

Kimse tek başına kurtulmaz. Ya hep birlikte çıkarız ya da birlikte tükeniriz.

Çıkış arıyorsak...

Yeniden içimize dönmeliyiz. Kendimize, kalbimize ve değerlerimize. Bir çocuğun gözyaşını, yaşlının duasını, mazlumun sesini duyabilecek bir vicdan gerek.

Ve her şey düzelir diyebilecek kadar güçlü bir inanç...

Çünkü vicdanı olan insan, yalan söylemez. Hak yemez, zulme sessiz kalmaz. Ve inancı olan insan, yılmaz. Düşse de kalkar, kötülüğe teslim olmaz.

Belki de her şeyin bu kadar zorlaştığı şu dönemde, En büyük devrim; yeniden insan olmak.

Ve bunun tek anahtarı:

Vicdan ve İnanç.