HABER: Muhammet OLUKLU
İYİ Parti Grup Toplantısı’nda konuşan Müsavat Dervişoğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) yeni seçilen Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ı tebrik ederek sözlerine başladı. Dervişoğlu, “Kıbrıs Türklüğü için de, Kıbrıs Milli Davamız için de, Türkiye için de hayırlara vesile olmasını diliyorum” diyerek seçimin önemine dikkat çekti.

Dervişoğlu, Kıbrıs’ta iki temel önceliğin olduğunu belirtti: Birincisi Kıbrıs Türklüğünün, bireylerin ve toplumun güven içinde yaşaması; ikincisi ise KKTC’nin bir hukuk devleti olarak, kanunlar ve kurallar çerçevesinde ilelebet varlığını sürdürmesi. KKTC’nin “kötü eğilimlerin, kural haline getirilmeye çalışılan, norm dışı siyasi, ekonomik ve yönetsel yöntemlerin odağı” haline gelmemesi gerektiğini söyleyen Dervişoğlu, “Mafyalara sığınak, kumar ve bahis piyasasına cennet, uyuşturucu, fuhuş ve kara para ekonomisine merkez olarak tanımlanması herkes açısından bir namus meselesi olarak görülmelidir” ifadelerini kullandı.
KKTC Cumhurbaşkanı Erhürman’ın açıklamalarına atıfta bulunan Dervişoğlu, Erhürman’ın Kıbrıs Türklerinin kendisine verdiği desteği bu çerçevede değerlendirdiğini söyledi. Seçmenlerin genel beklentilerinin; hem KKTC’nin hem de Türkiye’nin dış güvenliği ile birlikte halkın can ve mal güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün birlikte sağlanması olduğunu vurguladı. “Bu hususlar birbiriyle çatışıp, çelişmediği gibi, bunlardan biri yek diğerine feda edilemez. Çünkü bunlar bir arada olmadıkça; ne içeride ne de dışarda güvenlik olmaz” dedi.
Dervişoğlu, seçim sürecinde ve sonrasında Türkiye’den bazı siyasi aktörlerin KKTC seçimlerini etkilemeye yönelik açıklamalarını esefle izlediklerini belirterek bu açıklamaları not ettiklerini söyledi. KKTC’nin bağımsız bir devlet olduğunu savunurken, bunun önce Türkiye tarafından saygı görmesi gerektiğini belirtti: “Çünkü Türkiye’nin saygı göstermediği bir alanda, başkalarının saygı göstermesi beklenemez.” KKTC’nin bağımsız ve egemen bir ülke olduğuna inanan herkesin, Kıbrıs Türk halkının hür iradesiyle yaptığı seçimlerin sonuçlarının KKTC’nin bağımsızlığını perçinlediğini kabul etmesi gerektiğini; “KKTC Cumhurbaşkanı atanmış bir vali değildir” diyerek ifade etti.
Ekonomi ve bütçe eleştirilerine geniş yer veren Dervişoğlu, “Bugün halkın alın teri, faiz kuyusunda kaybolup gitmektedir” diyerek 2025 yılına ilişkin faiz giderlerine dikkat çekti. Konuşmasında, “2025’te geçen seneye göre faiz giderleri, 1.662 milyar TL’ye yani 40 milyar dolara yükselmiştir. Artış, yüzde 82’dir” ifadelerini kullandı. Bu yükün çocukların öğlen yemeğinden, emeklinin hak ettiği maaştan kesildiğini; ödenen vergiler aracılığıyla halkın değil, “faiz baronlarının” beslendiğini savundu.
Dervişoğlu, sadece ilk dokuz ayda 40 milyar dolar faiz ödendiğini, oysa çiftçiye ayrılan tarımsal desteğin yalnızca 4,9 milyar dolar olduğunu belirterek 2006 tarihli Tarım Kanunu’na atıfta bulundu: “Devlet, çiftçiye milli gelirin en az yüzde 1’i oranında destek vermek zorundadır. Türkiye’nin milli geliri 1,5 trilyon dolardır. Bunun yüzde 1’i, on beş milyar dolar eder. Ama bu hükümet, çiftçiye yasal hakkının üçte birini bile vermiyor.” Tarımdaki mevcut tablonun bir ihmal değil, bir tercih olduğuna; “oligark ekonomisini tercih edenlerin, bile isteye yarattığı bir bataklık” olduğuna vurgu yaptı.
Üretim yerine ithalatı, çiftçi yerine faizi tercih eden anlayışın sonucu olarak “tarlalar boş, haralar sessizdir” diyen Dervişoğlu, çiftçinin kazanamaz hâle geldiğini ve tüketicilerin markette ve pazarda gıdaya ulaşamaz hale düştüğünü savundu. “En verimli zamanları bile kıtlıkla geçiriyoruz. İnsanımız meyve yiyemiyor, neredeyse her ürünü ithal ediyoruz. Hayvancılık bitmiştir” sözleriyle tarım ve hayvancılıktaki tahribatı özetledi.
Bandırma Limanı örneği üzerinden ithal hayvancılığa dikkat çeken Dervişoğlu, “Turhan bey, Bandırma Limanından her gün haber veriyor. İnsanlar kokudan ve sinekten pencerelerini açamaz hâle gelmişler. İthal edilen on binlerce hayvan ülkemize giriyor. Ve acı gerçek şu: Bizim çiftçimize verilmesi gereken destekler, başka ülkelerin çiftçilerine akıtılıyor. Bu fakir milletin parası ithalata, krediye ve oradan da yine faize gidiyor” dedi.
Ekonomik politikalarda değişiklik talep eden Dervişoğlu, “Bu ülkenin çiftçisi üretmeden bu ülke ayağa kalkamaz. Çiftçi kazanmazsa üretim durur. Üretim durursa ithalat artar. İthalat arttıkça da ülke yoksullaşır” diyerek üretimi büyüten, ithalatı değil istihdamı destekleyen bir bütçe çağrısında bulundu. “Faizi besleyen değil üretimi büyüten, ithalatı değil istihdamı destekleyen bir bütçe istiyoruz” ifadelerini tekrar ederek taleplerini netleştirdi.
2026 bütçe tasarısı eleştirisinin de sert olduğu konuşmada Dervişoğlu, bütçeyi hazırlayanları “amirine yaranma telaşıyla yapılmış palavra sporu” ile suçladı. Meclise alelacele getirilen 2026 bütçesinin kabaca rakamlarını aktaran Dervişoğlu, “16.2 trilyon gelir, 18.9 trilyon gider, 2.7 trilyon lira bütçe açığı bekleniyor. Ödeyeceğimiz faiz de aynı miktarda yani 2.7 trilyon. Büyüme ise yüzde 3.8 olacakmış. Bu açıkla da enflasyon yüzde 16’ya düşecekmiş. 3 haftada çöken, 3 yıllık Orta Vadeli Yalanların yeni bir versiyonu” diyerek hükümet projeksiyonlarının gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmadığını ileri sürdü. “Bütçe eskiden bir hükümetin yol haritasıydı, namusuydu. Şimdi ise yalanın resmî belgesi hâline gelmiş durumdadır” diyerek bütçeye yönelik güven eksikliğini dile getirdi.
Son bölümde yanlış ekonomik politikaların halkı tükettiğini, kepenk kapatan esnafı, ay sonunu getiremeyen emekliyi, toprağına küsen çiftçiyi ve genel olarak tükenen toplumu anlatarak konuşmasını noktalayan Dervişoğlu, “Emeği zayi olan emekçi, maaşı kuşa dönen memur, maaşının yarıdan fazlasını kiraya veren kiracı tükenmiştir” ifadeleriyle ekonomik tablonun günlük hayata yansımasını özetledi.
Müsavat Dervişoğlu’nun TBMM’deki konuşması, hem KKTC’nin bağımsızlığı ve güvenliği vurgusunu hem de Türkiye’deki ekonomik önceliklerin yeniden belirlenmesi çağrısını bir arada taşıdı. Dervişoğlu, hukukun üstünlüğü, toplumsal güvenlik ve üretimi koruyan bütçe politikaları talebini yinelerken, mevcut ekonomik yönetimi sert bir dille eleştirdi.




