''Nice oruç tutanlar vardır ki, kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz!” Hz. Muhammed (SAV)

Belli dönemlerde hataları, yanlışları, ailevi, beşeri ve toplumsal ilişkilerdeki eksiklikleri, sorumlulukları gözden geçirerek, çeki düzen vermek huzurlu bir fert ve toplum için gereklidir.

Her inanç ve ideolojinin hem bireysel hem de toplumsal huzuru sağlama iddiası ya da öngörüsü vardır ve ortaya koydukları bir takım kurallarla “iyi” fertlerin sayısını çoğaltmaya çalışırlar. Bunun için, belli dönemlerde manevi muhasebe durumu hemen her inanç sisteminde vardır. Tüm peygamberler, Allah (CC) nın insanları doğru yola, kurtuluşa erecekleri, huzur bulacakları yola çağırma, davet etme bakımından aynı temel kuralları insanlara bildirmiştir. Bu bildirimin ana temeli; yaratıcının tek olduğu, O’ndan başka yaratıcı olmadığı, yaratma da eş ve ortağı bulunmadığına iman edilmesi ve peygamberler vasıtasıyla insanlara bildirilen emir ve yasaklara belirtilen çerçevede uyulmasıdır. Bu dünya hayatının sonunda da özgür iradesiyle yaptığı tercihlere ve sonuçlarına göre bir hesaba çekilmenin olduğu haber verilerek “hayatınızı buna göre yaşayın” uyarısının yapılmasıdır.  

Kuran-ı Kerim’de ramazan ve oruçla ilgili okumanızı önereceğim ayetlerde (Bakara 183- 184-187-196, Nisa 92, Maide 89-95, Meryem 26, Ahzab 35, Mücadele 4,Tahrim 5) bizden öncekilere de orucun emredildiği, Ramazan ile Kuranı Kerim ilişkisi, orucun kişisel ve toplumsal faydaları, hangi şartlarda tutulabileceği ve ertelenebileceği, tutulamadığı durumlarda ne yapılacağı hiçbir ibadette olmadığı uzunlukta ve açıklıkta yer almaktadır. Kuranı Kerim’de ismi geçen tek ay ramazandır. Ayrıca, bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen üstelik adına bir sure olan tek gece, ramazan ayı içinde bulunan Kadir Gecesi’dir.

Müslümanın hayatı boyunca geçerli olan davranış kurallarına uyma konusunda rutinleşmenin getirdiği gevşeklik durumu ile dünyaya ait hırs talep ve istekleri bu kurallardan az ve ya çok sapmalara neden olmaktadır. İnsanın dünyevi işlerinde, mal/mülk para konusunda her yıl muhasebesini yapıp kar ya da zarar etme durumuna göre bir sonraki dönemini planlaması gibi Müslümanın da inançlarının öngördüğü maddi ve manevi yükümlülükler konusundaki durumunu gözden geçirmesi, muhasebe yapması eksik ve yanlışlarını düzeltecek adeta yoğunlaştırılmış bir kampa gireceği zaman dilimi üç aylar dediğimiz dönemdir. Ramazan ayı ise bu muhasebe döneminin doruk noktasıdır.    

Manevi ve Maddi Muhasebe; İnsan, İslam’ın öngördüğü (yapılmasını ya da yapılmamasını emrettiği) konularda nefis denilen istek ve arzularını ön plana çıkartmaya ve kurallara uymamaya meyilli bir yapıdadır. Bu kurallardan bazılarına uymama konusu, beşeri sistemlerde de suç sayılarak cezalandırılması ülkelerin hukuk sistemlerinde olsa da sonuçta, mutlak adaletin ve hükmün Allah tarafından verileceği inancın temelidir. Bu kapsamda ramazan mevsimi, insanların kendisi de dâhil olmak üzere, canlıların ve çevrenin zararına ve aleyhine yaptığı tüm eylem ve söylemlerini gözden geçirme ve mümkün olduğunca düzeltme, hakları iade, helalleşme, hatalarını düzeltme ve bir sonraki süreçte mümkün olduğunca bu çizgiden çıkmama kararlılığı konularında nefsini eğitme ve terbiye etme için adeta yoğunlaştırılmış bir eğitim dönemidir. Az yeme, az konuşma ve az uyuma manevi nefis terbiyesi için temel başlangıç noktaları olarak görülmüştür.

İslam’ın öngördüğü sadaka, zekât gibi maddi yardımlar da bu empatinin bir parçasıdır. Yani fakirlerin yiyecek, giyecek, barınma gibi insani ihtiyaçlarını karşılamak için hiç olmazsa İslam’ın öngördüğü asgari mali yardımların yapılması gerekir. Asgari yardım miktarı zorunlu olup pazarlık yoktur. Aynı zamanda üst sınırı da yoktur ve kişi zekâtını, sadakasını, yoksullara, yetimlere, muhtaçlara yardımlarını dilediği çoklukta yapabilir. Peygamberimiz (SAV)’den itibaren İslam büyüklerinin hayatını incelediğimizde varlıklarının, kazançlarının büyük kısmını kendine saklamaktan ziyade ihtiyaç sahiplerine dağıttıklarını görürüz. Bu davranışlarının temelinde “zenginin malında fakirin hakkı vardır” ayetindeki ilahi emre uyulması gayretinin etkisi olduğu muhakkak.

Ölüm Var, Hesap Var; Müslüman için bu uyarı hayat yolunda önüne çıkacak tüm yanlışlara karşı adeta bir uyarı levhasıdır. Ramazan ayında, kendi iradesiyle helal olan şeylerden uzak kalabilen insan, haram olanlara hiç yaklaşılmaması gerektiği konusunda bilincini ve iradesini güçlendirir. Maddi yardımların her türlüsünün gösterişten uzak, insanların onurunu kırmadan, aşağılanmış hissi oluşturmadan mümkün olduğunca gizli yapılması, yardımın yapılmasından daha önemlidir.

Ramazan’a Kuran ayı da denilmektedir. Bu ay içerisinde Kuranı Kerimi aslından okumanın yanı sıra, doğru kaynaklardan meallerini de okuyup, Yüce Mevla’nın bize verdiği mesajları anlama çalışmalarımızı yoğunlaştırmalıyız. Ramazan’da tazelenmesi ve güçlendirilmesi gereken diğer bir alan da kişi, aile ve toplumsal huzursuzluğa neden olan kötü davranışları terk etmektir. Hırslarımıza ve nefsimize kapılarak yaptığımız dedikodu, gıybet, yalan, çirkin söz, kul hakkına girme gibi kötü vasıflara da sürekli oruç tutturmamız gerçeğini kavramış olmalıyız. Yanlışları terk etme yanında, bu yanlışlarımıza muhatap olarak üzdüğümüz, hakkına girdiğimiz, kalbini kırdığımız insanlardan özür/helallik dilemek şarttır. Allah (CC) bu tür durumlarda hakkı geçen kulların razı edilmesini, özür dilenmesini, helalleşmeyi emreder ve kul hakkını kendisinin affetmeyeceğini buyurur.   

Ramazan Karşılama; Müslüman bir ülkede ramazan mevsiminde ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarına ulaşmasının kolaylaştırılması, yardım yapacak kişilerin bu amaçla ayırdığı bütçeleri ile daha fazla kişini ihtiyacını karşılayacak piyasa ortamının da olması gerekir. Uygulamada ise tamamen fırsatçılık ve reklama dönük ramazan karşılaması yaptığımız bir gerçektir. Piyasada her yeni yıl başlangıcında her şeye zam yapılması gerekli olsun olmasın adeta rutin bir uygulama haline gelmesine herkes alıştı. Zamların üstüne zamlar diyebileceğimiz ikinci bir zam dalgası da ramazan ayı yaklaşınca meydana gelmekte, gıda, giyim dâhil alakalı olan olmayan her şeyin fiyatlarının arttırılması rüzgârı da maalesef olağan hale gelmiştir. Allah aşkı ve İslam’a inancımız Ramazan ayında bir sevgililer günü kadar fiyatlarda indirime yol açmıyorsa, “külahı” önümüze koyup düşünmemizi gerektirmiyor mu?

Yapılan yardımları fotoğraf ve video ile sosyal medyada yayınlamanın, yardım edilenler için onur kırıcı olduğuna dikkat edilmiyor olması çok garip ve yanlıştır. Diğer bir garip olay ise iftar sofralarıdır. Yoksulların, gariplerin, yetimlerin, ihtiyaç sahiplerinin sofralarını zenginleştirmek, onları evlerimizde, sofralarımızda ağırlamak gerekirken körler sağırlar birbirini ağırlar deyimine uygun olarak varlıklı olanların birbirini ağırladığı gösterişli davetlere dönüşmüş durumdadır. Hatta büyük mekânlarda iftar düzenleyen kişi ve kuruluşlar da fakirlerle pek ilgilenmemekte reklam ve gündem olma vasıtası olarak görmektedirler. Hâlbuki fakirlerin olmadığı sofralar “iftar” sofrası değil “israf” sofrasıdır.

Önce Samimiyet; Söylemlerimizle, yaşadıklarımız arasındaki tutarsızlıklara bakıldığında; bireysel ve toplumsal samimiyetimizin büyük bir tamirata ihtiyaç duyduğu görülüyor. Bununla ilgili bir hatırayı paylaşarak bitireyim.

Grup olarak bulunduğumuz bir ülkede topluca akşam yemeği planımızı gerçekleştirmek için domuz eti hassasiyetimize göre bir lokanta seçtik ve sipariş aşamasında garsona da hatırlattım. Arkadaş grubundakilere, sipariş aşamasında “no pig! müslim, müslim!” diye yüksek sesle garsona seslenirken, bazısı da önceden yapılan uyarıya rağmen tekraren uyarmamı istediler. Gürültü, patırtı siparişler verildi. İçecekler konusunda siparişlere sıra gelince biraydı, kırmızısı – beyazı ile şaraptı derken siparişleri verdiler. Garson, büyük bir sabırla ve şaşkınlıkla siparişleri aldı ve gitti. Bir süre sonra yanıma gelen garson bir şey sormak istediğini söyledi. Soru şuydu; “Ben Hristiyan’ım ancak Müslüman arkadaşlarım var. Onlar da domuz yemiyorlar ama alkollü içecekler de içmiyorlar. Buradaki kişilerden bazıları domuz eti konusunda defalarca uyardı ama alkollü içecekler de istediler. Merak ettim, arkadaşlarımın inandığı İslam ile buradakilerin İslam’ı farklı mı?” Soruyu tercüme ettim ve cevap verecek varsa buyurun arkadaşlar diye ekledim. Cevap uzun bir sessizlik.

Allah (CC), Ramazan ayını hakkımızda hayırlı başlangıçlara vesile kılsın.