Tarımda yanlış politikalar ve kötü yönetim konusunda bir örnek inceleyelim.
Tarımda ülkelerin uyguladığı başarılı örneklerden önceki yazılarımızda bahsetmiştik. Son yıllarda yaptığı atılımlardan bahsetmeden önce, Çin‘de 1958-1962 yıllarında uygulanan yanlış tarım politikalarının ve kötü yönetim doğurduğu Büyük Çin Kıtlığı felaketini hatırlamak faydalı olabilir.
1-Büyük Atılım; Komünist Partinin yönetime geldiği 1949 yılında, Çin ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanan bir ekonomiydi. Devlet başkanı Mao Zedong, ülkesini geri tarım toplumundan sanayi toplumuna hızlıca dönüştürmek için, çok iddialı hedefleri olan “Büyük Atılım (Great Leap Forward)” seferberliğini başlattı. Stalin’in politikalarını örnek alan ve demir-çelik sanayisini de merkezine alan bu atılım için, çoğu çiftçilerden oluşan milyonlarca insan seferber edildi. Hızla sanayileşmek için ihtiyaç duyduğu tüm makina ve teknolojiyi, tek kayda değer ihracat kalemi olan tarım ürünü satarak almak zorundayken, çiftçilerin çoğu madenlerde kömür ve demir çıkarmaya, odun kömürü elde etmek için ağaç kesmeye, kilden basit fırınlar kurmaya ve bulabildikleri tarım aletleri de dâhil, her metal aleti eritmeye yönlendirildi. Bu çelik üretimi çılgınlığı sonucunda, basit el aletlerinde bile kullanılamayacak kalitede dökme demir elde edildi.
2-Tarımsal Üretimde Sovyet Modeli Tercihi; Bu amaçla bazıları 5-15, bazıları 100-300 aileden
oluşan binlerce kolektif çiftlik kurarak demir-çelik seferberliğinden arta kalan tüm çiftçileri buralara yönlendirdi. Çiftçilerin beraber yaşayıp, beraber çalıştığı, aynı mutfaktan yemek yiyip, ekipmanları ortak olarak kullandığı bu çiftliklerin amacı her ne kadar verimliliği arttırmak gibi gözükse de, asıl amacın 1958 yılında özel mülkiyetin yasaklanarak tüm çiftçilerin devlet yönetiminde bulunan kolektif çiftliklerde çalıştırılması olduğu görüldü.
Kolektif çiftliklerden gelen abartılmış üretim raporlar sonucunda bu çiftlikleri barındıran şehirlerin paylarının arttırılması nedeniyle, kolektif çiftliklerin ne kadar başarılı olduğunu göstermek isteyen eyalet bürokratları, abartılı üretim raporlar hazırlayarak Pekin’e göndermeye başladı. Gerçek olan ise, toplam tarım üretiminin ciddi oranda düşmesi, şehirlere daha fazla tarım ürünü yollanması nedeniyle çiftçilerin kendilerine çok az ürün kalmasıydı.
3-Yanlış Tarım Uygulamaları; Kolektif çiftliklerin yanı sıra, Sovyet tarım uzmanı Trofim Lysenko’nun radikal fikirlerinin uygulaması kararı verildi. Bu fikirlerinden ilki, tohumların birbirine çok yakın ekilmesinin faydalı olacağıydı. Lysenko’nun aynı türden bitkilerin birbiriyle rekabet etmeyeceği varsayımından hareketle, kolektif çiftliklerinde tohum ekilme sıklığı önce üç katına, daha sonra altı katına çıkarılmış; sonuç olarak bitkiler gayet de birbirleriyle rekabet etmiş ve büyümeleri de sınırlı olmuştu. İnsanoğlunun tarım devrimini başlattığı yıllardan bu güne kadar tarlalar 15-20 cm derinlikte sürülürken, Lysenko’nun toprağın en verimli yerinin 1-2 metre derinlikte olduğuna ve tarlaları derin sürmenin çok güçlü kök büyümesine neden olacağı fikri de sorgusuz sualsiz uygulandı. Yüzeye çıkan verimsiz toprak, kum ve kayalar bitkilerin büyümesini engelledi. Bu fikirlerin uygulanması sonucunda kolektif çiftliklerden alınan verim oldukça düştü.
4-Serçe Soykırımı; Çin yönetimi, hem ülkede hem bulaşıcı hastalıkların önüne geçmek hem de tarım ürünlerine verilen zararı azaltmak gerekçesiyle, sıtmadan sorumlu tuttukları sivrisinekleri, vebadan sorumlu tuttukları fareleri, tohumları yiyerek tarım üretimine zarar verdiği düşünülen serçeleri, karasinekleri yok etmeye karar verdi. Tarihe “Four Pests Campaign” (Dört Haşereyle Mücadele) olarak geçen bu savaşın aptalca olduğuna aldırmayan milyonlarca Çinli, ellerine aldıkları tencere ve tavalarla, ağaçların altlarında ses çıkarıp serçeleri korkutarak hiç durmadan uçmaya zorluyor ve saatlerce, günlerce uçmak zorunda kalan serçeler yorgunluktan ölüyordu.
Yuvaları bozulan, yumurtaları kırılan, yavruları öldürülen serçelerin, kısa bir süre sonra Çin’de soyları tükenme noktasına geldi. Zavallı serçelerden bazıları, tıpkı II. Dünya Savaşı’ndan kaçan insanlar gibi, Çin’de bulunan yabancı elçiliklerin bahçelerine sığınmışlardı. Hatta kayıtlara geçen bir hikâyeye göre; bir grup serçe Pekin’de bulunan Polonya elçiliğinin bahçesine sığınmıştı. Çinliler elçilik bahçesine girip serçeleri öldürmek istemiş ama Polonyalı yetkiler buna izin verilmemesi üzerine elçiliğin etrafını sararak iki gün boyunca serçeleri korkutmak için sürekli davul çalmışlardır.
Ölen serçeleri, elçilik görevlileri ancak küreklerle temizleyebilmişlerdi. Serçelerin soyu tükenme noktasına gelince, çekirge ve haşereler tarım ürünlerine zarar vermeye başlamıştı.1960 yılında Çin Hükümeti hatasını kısmen anlamış olacak ki, serçe soykırımının bitirilip, yerine tahtakurularının yok edilmesinin emrini verdi. İki yıl süren bu çılgınlık döneminde, yaklaşık bir milyar serçenin öldürülmesinin yarattığı ekolojik zararın tamiri, bu süreçten çok daha uzun sürdü.
5-Doğal Afetler; Çin’in ünlü Sarı Nehir’i, 1959 yılının Temmuzunda taşarak doğu bölgelerini sular altında bıraktı. Çin hükümetinin rakamlarına göre bu sel sonucu doğrudan ve takip eden süreçte yaşanan salgın hastalıklardan ve tarım ürünlerinin gördüğü zararlardan dolayı 2 milyon insan hayatını kaybetti. Çin hükümeti yıllar boyunca kıtlığın tek suçlusu olarak doğayı göstermeye çalışsa da Büyük Çin Kıtlığı konusunda en önemli araştırmayı yapan ve bu trajedinin Dünya’ya duyurulmasında rol oynayan Hollandalı akademisyen Frank Dikötter’e göre, Sarı Nehir seli de yine “Büyük Atılım” hamlesi sırasında izlenen yanlış politikaların sonucu olup, yanlış ve plansız inşa edilen yüzlerce baraj ve sulama kanalları sonucu meydana gelmiştir.
Felaketin sonuçları; Büyük Çin Kıtlığı hakkında yazılmış önemli eserlerden birisi olan Mezar Taşı
(Tombstone) kitabının yazarı olan ve felaketi yaşayanlardan Jisheng, 18 yaşında bir öğrenciyken yakın bir arkadaşından, babasının açlıktan ölmek üzere olduğunu duyarak hemen köyüne döndüğünde içinde ne kedi, ne köpek ne de kuş olan hayalet bir köyle karşılaşır. Açlığın boyutu o kadar kötüdür ki, köyde bulunan ağaçların kabukları bile soyulmuş ve yenilmiştir. Getirdiği yiyeceklerden verse de babası artık çiğneyemeyecek kadar bitkin düştüğü için kısa süre sonra ölür.
Yanlış tarım politikaları, kötü yönetim ve bürokratların, yaranmak için merkezi yönetimle danışıklı olarak abartılı ve yanlış tarım üretimi rakamları raporlaması, Pekin yönetiminin büyük miktarlarda tarım ürününü şehirlere aktarması sonucu çiftçilerin elinde çok az ürün kalmaktaydı. Büyük Çin Kıtlığı, büyük ölçüde kırsal alanlarda yaşanmış ve şehirde yaşayan insanlar, çok geç olana kadar bu felaketten haberdar dahi olmamışlardı. Özellikle Komünist Parti’nin türlü yöntem ve sansürlerle yaşanan bu trajediyi dünyadan ve kendi halkından gizlemesi sonucu, gerçekte neler yaşandığı ancak çok yakın bir geçmişte su yüzüne çıkabildi. Xinyang şehrinde insanların büyük şehirlerde yaşayan akrabalarından ve devlet yöneticilerinden yardım istemek için postalamak istedikleri mektuplara el koyarak hasıraltı edilmiş ve bunlar hakkında soruşturmalar açılmıştır.
Tüm bu yaşananlar arasında belki de en acı olanı, Çin merkezi hükümetinin olan bitenden tamamen haberdar olmasıydı. Devlet ambarları tahılla doluyken, çocuklarını öldürüp yiyen ebeveynler, ebeveynlerini öldürüp yiyen çocuklar gibi düşünmesi bile insanın kalbine bıçak gibi saplanan vakalar yaşanıyordu. Milyonlarca insanı açlıktan ölürken, tahıl ihraç etmeye devam ediyordu.
25 Mart 1959 tarihinde Şangay’da gerçekleştirdiği bir toplantıda, Mao, parti yöneticilerine üretilen tüm tahılın üçte birini almaya devam etmelerini emretmiş ve akabinde şu unutulmaz cümleyi kurmuştu: “Yeterli yiyecek yoksa insanlar açlıktan ölür. İnsanların yarısının ölmesine izin vererek, hayatta kalanların daha çok yiyebilmesini sağlamak daha iyi olacaktır”
Benzer kafa yapısına sahip olan/olmak zorunda bırakılan Sichuan eyaleti lideri Jingquan ise, eyaletinde 10 milyon kişinin ölümünden sonra “biz zayıf değiliz, biz artık daha güçlüyüz çünkü omurgamızı korumayı başarabildik” gibi bir beyanatta bulunmuştu. Çin’in yönetim kademesinden gelen bu iki beyanat bile başlı başına Çin hükümetinin yaşanan ve büyük ölçüde kendi suçları olan bu trajediye nasıl kayıtsız kaldıklarını göstermeye yeterlidir.
Hem kalabalık nüfusu hem de ağırlıklı olarak tarıma dayalı ekonomisiyle Çin, aslında kıtlıklara yabancı bir ülke değildi. 1916-1927 yılları arasında yaşanan bir kıtlıkta 6 milyon, 1927-1949 yılları arasında yaşanan başka bir kıtlıkta da 8 milyon Çinli hayatını kaybetti.
1958–1962 arasında gerçekleşen Büyük Çin Kıtlığında ise, kaç insanın hayatını kaybettiği konusunda farklı rakamlar söyleniyor. Çinli araştırmacı Jisheng, ölü sayısının 36 milyon olduğunu söylerken, Hong Kong Üniversitesinde görevli Hollandalı akademisyen Frank Dikötter ise, toplam ölü sayısını 45 milyon olarak vermektedir. Çin arşivlerinde araştırma yapabilmiş bu iki araştırmacının verdiği rakamlar birbirinden farklı olsa da, daha düşük tahmin olan 36 milyon bile Büyük Çin Kıtlığını, dünyadaki tüm zamanların en çok ölümlü felaketleri arasında üçüncü sıraya yerleştirmiştir.
Büyük Çin Kıtlığı, insan hataları sonucu gerçekleşmiş olması nedeniyle, daha önceki kıtlıklardan ayrışmış olup, tarımdaki hataların ve kötü yönetimin nelere yol açabileceğinin acı bir örneğidir.