Dünyada et ve süt üretimlerinin, dönüşüm zorlamaları sürecinde olduğu görülüyor.

Hayvancılıkta gelişme denilince akla gelen ilk veri hayvan sayısının arttırılması ikincisi ise, yapılan ıslah çalışmaları ile verimlerin arttırılması olagelmiştir. Yem üretim potansiyeli, mera, fiziki altyapı uygun olduğu süreçte bu konulara ağırlık verilmiştir. Ancak, dünyadaki toprakların kullanımında zirai faaliyetler ve hayvancılık sanayi, maden, yerleşim alanları kullanımlarının “saldırıları” karşısında gerilemiş ve hatta bu rekabette, güzel ve süslü sözlerin ötesinde, süreci keskin bir virajdan döndürüp başka bir yola çıkaracak olağan üstü bir gelişme olmazsa mağlup olmak üzeredir diyebiliriz. Bir şeyler yapıyor gibi görünmekten öte çaba sarf etmeyen, adeta kendilerini akışa bırakmış, teslim olmuş ülkelerin yanı sıra, mevcut kaynakları korumak, üretimi sürdürülebilir kılmak için çok ciddi planlar programlar, uygulamalar için önemli bütçeler ayıran ülkeler de var. Yapay et giyotini tehdidi altındaki bu çabalarla, hayvancılıkta değişim, dönüşüm, alternatif arayışları sürmektir. Bu çabalar çözüm mü olacak yoksa mağlubiyeti ne kadar geciktirebiliriz çabasından öte bir sonuç vermeyecek mi, zaman gösterecek.

Sayı kısıtlaması ve ıslahta daha ilerisi için zorlamalar; Hayvan ıslahı, az hayvanla, az masrafla çok üretim mantığı ağırlıklı olarak ekonomik gerekçelere dayalı olan bir durumken, iklim ve çevre politikalarının etkisiyle hayvan sayısını daha da azaltma baskısının etkili olduğu/olacağı bir döneme girildiğini gösteriyor. Bu nedenle hayvan sayısının arttırılması seçeneği her geçen gün uygulanabilir olmaktan uzaklaşmaktadır. Islah ile verimlerin arttırılmasının sınırsız olmadığı da malum.

AB, 2021-2030 döneminde inek sütü planlamasında birlik içerisinde süt ineği sayısının %6 azalması, süt veriminin %14 artışla yıllık ortalamanın 8342 lt olmasını hedeflemiştir. İnek sayısının azalmasına rağmen süt üretiminin %6 artması öngörülmüştür. İsviçre örneğinde; 2010 yılından bu yana İsviçre’deki süt sığırcılığı yapan işletme sayısı %25 den fazla azalarak, 26.151 iken 19.000 civarına kadar inmiştir. İnek başı süt üretimi ortalaması bu süreçte 5847 lt iken, 7000 lt’yi epeyce aşmış durumdadır.

Etçiden et, sütçüden süt söylemi nereye kadar; Uzun bir süre ‘eti etçi ırktan, sütü sütçü ırktan’ yaklaşımı adeta slogan hale gelmişse de durum tamamen böyle devam edebilecek mi, ya da bu trendi zorlayan gelişmeler oluyor mu, olacak mı? Bazı ülkelerde süt ve et üretimi konusunda ulaşılan ıslah düzeyi itibariyle, devasa artışların olması konusunda daha ileri gidilmesi imkânı daraldı. Bu durumda hem süt üretimi hem de et üretimi için ıslah faaliyetleri dışında ya da bunlara ilave olarak bazı uygulamalar yeni yaklaşımlar, uygulamalar gündemdedir.

Süt sığırlarının et üretimine katkı trendi artmakta olup, bu amaçla iki ana uygulama vardır;

1-Sütçü ırkların et üretimine katkısının arttırılması çalışmaları; AB ve ABD gibi ülkelerde pek kale alınmayan sütçü ırklardan et üretimi konusunda çalışmalar artarak sürmekte ve ‘et etçi ırktan, süt sütçü ırktan’ algısının değişme sürecinde olduğu görülmektedir. Süt sığırcılığı, et üretiminin önemli bir ayağı haline gelmiş olup, üretim oranları yıllar itibariyle de artmaktadır.

Irk özelliklerini ve ıslah sistemini bozmadan, sütçü ırk sürülerinden et üretiminin kalite ve miktarının arttırılması çalışmaları yaygınlaşıyor. Sütçü ırklarda verimi arttırmak, genetik ilerleme sağlamak için sütçü inek damızlıkların % 25-30 kadarı her yıl sürüden çıkarılarak (damızlık yenileme oranı) yerlerini yeni, jenerasyon almaktadır. Bu önemli kaynağın daha iyi değerlendirilmesi gerektiği gündeme gelince, ABD’de süt sığır istatistiklerine göre sürü yenileme amaçlı kesilen hayvanların kırmızı et üretimine katkı oranının %25’e ulaştığı ve önümüzdeki dönemde de artması öngörülmektedir. Sütçülerden elde edilen etin ana kaynağı ayıklanan inekler iken, erkek yavrular ile damızlık yenileme sayısı dışındaki dişi yavrular da İspanya, Fransa veya Hollanda, İrlanda, İngiltere gibi ülkeler de dâhil olmak üzere yıllar itibariyle artan oranda tüm AB ülkelerinde besiye alınmaktadır.

Yeni Zelanda’da süt sığırları, sığır eti üretim sisteminin ayrılmaz bir parçasıdır. Sığır etinin %74 kadarı süt endüstrisinden sağlanmaktadır. Süt inekleri büyük yaşta kasaplık edilse bile karkasları, parça sığır eti, biftek ve rosto olarak pazarlayan restoranlar, büfeler ve kafeteryalar gibi yiyecek hizmeti kuruluşları için değerli bir üründür. Sütçü ırk kaynaklı bu etlerin kalitesini ve tüketiciye sunum yöntemlerini iyileşmeye yönelik araştırmalar da yapılmaktadır.

2-Sütçü ırklardan et üretimi için kullanma melezlemesi yapılması çalışmaları; Süt fiyatlarının düştüğü bazı dönemlerde süt sığırcılığı işletmelerinde daha yüksek değerli bir buzağı elde etmek için damızlık süt ineklerini etçi ırk sperma ile tohumlayarak melez yavrular üretilmeye başlandı. Böylelikle, üreticiler sütçü sürüleri için gebeliği ve sürekli sağımı sağlamanın ve sütçü damızlıkları elde tutmaya devam edebilmenin yanı sıra, daha yüksek değerde pazarlayabilecek buzağılar alabildiler. ABD’de, bu yaklaşımı yetiştirme programına dâhil eden sütçü işletmelerin kırmızı et arzına katkı trendi artmaktadır.

Bu melezleme sonunda ‘ne idüğü belirsiz’ sürüler oluşturulmamakta, başka bir deyişle sütçü damızlık popülasyonun ırk özelliği bozulmamaktadır. Burada önemli nokta, sütçü ve etçi ırklardaki ıslah programları zarar görmeden bunun planlanması ve uygulanıyor olmasıdır. Melezleme ile elde edilen yavruların tümü besi materyali olarak kullanılarak et arzına katkı amaçlı kullanılmaktadır. Planlamada, sütçü ırk işletmelerin ihtiyacı olan damızlık yenileme oranını sürdürebilecek ölçüde sütçü dişi buzağı üretiminin dikkate alındığını da hatırlatmak gerekir. Ulusal Hayvan Yetiştiricileri Birliği NAAB’a göre, süt üreticilerinin damızlıklarından sığır eti üretimine bu şekilde katkı yapması, pazarlanan sığır eti miktarında keskin artışa katkıda bulunmuştur 2020'de bile bu şekilde sığır eti üretimi %28 artmıştır.

İngiltere’de sütçü damızlıkların yavrularından elde edilen sığır eti üretim oranı %40 düzeyine ulaşmıştır. Bu durum, süt sığırı melezi buzağıların İngiliz sığır eti üretimi üzerindeki artan etkisini ortaya koymaktadır. Süreçte etçi sığır varlığı da azaltılmadığı için, sütçü işletmelerden gelen bu katkı ile kırmızı et üretimi arttırılmakta olup, üretim yapısındaki değişimin devamı beklenmektedir.

Bizde durum nedir?

Sütçü ırk; Bilindiği gibi, ülkemizde sığır eti üretiminin tamamına yakını sütçü ırklardan ve bunların melezlerinden sağlanmaktadır. Besiye alınanlardan başka ya da buna ilave olarak sütte “krizin yükseldiği” dönemlerde kesime giden ana kadro damızlıklardan sağlanan et de kırmızı et arzı miktarı içerisinde önemli yer tutmaktadır. Ülkemizdeki damızlıkların işletmede kalma süreleri kısa olup buna sonucu olarak işletmede kaldığı sürede elde edilen buzağı sayısı, damızlık kadro yenileme, kapasite artırımı, hatta mevcut damızlık sayısının korunabilmesi için yeterli olamamaktadır.

Sütte piyasa biraz düzeldiğinde, ülke içinde yeterli damızlık üretilemediği ya da kalmadığı için sıklıkla ithalat gündeme gelmektedir. Sütte sıklıkla tekrarlayan yeni bir kriz durumunda, yine damızlıkların kesimi ile başa dönülen bir kısır döngü yapısı sürmekte olup; işletmelerin, üretim sürekliliğini baltalayan bir durumdur. Ayrıca, istikrarlı ve hedefe yönelik ıslah sisteminin kurulamamasının da ana nedenlerinden biridir. Bakanlık, ikinci madde benzeri bir uygulama hazırlığında olduğunu açıklanmıştır.

Etçi ırk; Etçi ırk konusunu ayrı bir yazıda detaylı incelemek gerekirse de özetle; etçi ırk damızlık işletmelerinin kurulması ve sürdürebilmesi önünde mera ve kaba yem üretim yetersizliğimiz ile oturmuş fiyat politikalarının olmaması gibi engeller belirleyici oluyor. Üreticinin, ‘Sütçü besi danası ile etçi besi danası karkasını aynı fiyata ya da çok az farklı bir fiyattan satacaksam, süt gelirinden vaz geçip üstelik ilave maliyetlere katlanarak, neden sütçü yerine etçi sığır yetiştireyim’ sorusuna verilecek cevap önemli.

Tüketicinin; ‘Satın aldığımız etin, etçi mi yoksa sütçü hayvandan mı elde edildiğini, genç besi hayvanı mı, yaşlı inekler mi olduğunu zaten bilmiyoruz. Tüketiciye satılan etlerin tümü için dana ya da kuzu deniyor. Ne hikmetse hiçbir kasapta ya da market reyonunda yaşlı hayvan eti satılmaz! Etçi ırk eti yüksek fiyatla piyasada olursa, bu sadece tüm et fiyatlarının o fiyata çıkartılması sonucunu doğurur.’ sitemi ile üreticinin farklı fiyat talebinin nasıl örtüşeceği bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Halletmemiz gerekenler; Daha iyi sonuçlar için, bazı konuları da tamamen halletmemiz gerek;

.Meraların işe yaramaz boş arazi olmadığı, süt ve etin hammaddesi olduğu, en zayıf meranın bile gözden çıkarılmaması, güçlendirilmesi, çoğaltılması gerektiğinin karar vericilere gereği şekilde anlatılamaması,

.Islah sisteminin üretimi somut hedeflerinin ve damızlık üretimi çıktısının olamaması,

.Süt verimi ortalamamızın diğer ülkelerde ulaşılan ortalamanın hala çok altında kalıyor olması,

.Desteğe rağmen kayda giren/sanayiye ulaşan miktarın, toplam süt üretiminin yarısı civarında kalması,

.Hayvan varlığı, sağmal sayıları, üretim miktarlarındaki soru işaretlerinin giderilememesi,

.Üretici örgütlerinin kurumsallaşamaması; girdi temini ve ürün pazarlamada, pazar payında ve piyasa regülasyon mekanizmasında yok hükmünde olmaları durumunun aşılamaması,

.Sektör paydaşlarının ve STK’larının, karar vericiler üzerinde diğer lobi güçleri kadar etkili olamaması,

Potansiyelimiz yeterli mi? Hayvancılık durağan bir sektör değildir. Öngörülü planları, önlemleri her an canlı tutmak, yapılanları yeterli görüp rehavete kapılmamak ve istikrar sektör için önemli noktalardır. Doğru planlama kadar titizlikle, ciddiyetle uygulanmak da önemlidir. Hayvancılıkta, çözülemeyecek hiçbir sorun alanı bulunmamaktadır. Üretimi daha da arttırma potansiyelimiz çok yüksektir. Bütün bunları yapabilmek için, doğru verileri ortaya koyacak ve güncelleme mekanizması iyi çalışacak tarım sayımı sonuçları ile yeni ve doğru bir başlangıç noktası yakalama şansımız var.

Diğer yandan, ithalata konu ürünlerde dünya pazarının daralmakta olduğunu, yakın gelecekte ithal edecek et ve canlı hayvan bulmanın çok zorlaşacağını, hatta mümkün olmayabileceğini unutmayalım.

Özet olarak; Süt, hayvancılığın amiral gemisidir. Sektörü düzenleyici, düzeltici etkisi vardır. Sütün girdileri, üretimi ve pazarlamaya kadar tüm süreci doğru ve istikrarlı bir sistemde olursa; et sorunundaki sıkıntılar da büyük ölçüde çözülür. Bol ve bereketli kazanç dileklerimle..