Türkiye olarak gönlümüz yanıyor ama sesimiz bazen kısık. Bir milletle aynı dili konuşmak değil sadece mesele, aynı acıyı hissetmek gerek. Doğu Türkistan, bizim kardeşimizdir. Ve kardeşlik, sadece güzel günlerde değil, zor zamanlarda da omuz vermektir.

Belki bugün güçlü platformlara sahip değiliz. Belki büyük devletler gibi yaptırım gücümüz yok. Ama hâlâ kalemimiz var, yüreğimiz var, hafızamız var.

Bugün sustuklarımız, yarın yüzümüze utanç olarak döner. O yüzden ses olmalıyız.

Çünkü Doğu Türkistan sadece bir coğrafya değil. Orası, insanlığın vicdan sınavıdır.

Türkistan’daki zulme sessiz kalan dünyaya karşı

Uygur Çığlıkları, Kulaklar Sağır Olunca Sessizleşir

Doğu Türkistan Bir zamanlar mavi gök bayrağın özgürce dalgalandığı, ezan sesinin yankılandığı topraklar. Şimdi o topraklarda sessizlik var. Ama bu sessizlik huzurun değil; bastırılmış çığlıkların, susturulmuş kimliklerin sessizliği…

Çocuklar kamplarda annesiz, kadınlar ibadetsiz, yaşlılar vatansız. İnsanlar, adeta unutturulmak isteniyor. Dilleri, dinleri, geçmişleri, kimlikleri sistemli bir şekilde siliniyor. Ve biz, ekranlarımızda başka coğrafyaların acılarına ağlarken, o çığlıklar kulağımıza hiç ulaşmıyor. Ulaşsa bille görmezden geliyoruz.

Dünya büyük, Devletler güçlü, Ekonomiler birbirine bağlı, Herkes stratejik sessizlik içinde. Çin’in küresel gücü karşısında ne insan hakları kalıyor ne de vicdan.

Ama unuttukları bir şey var ki Mazlumun sessizliği, zalimin rahatlığı değildir.

Bu sessizlik, günü geldiğinde bir vicdan patlamasına dönüşecektir.