Hayvancılık, Anadolu topraklarında binlerce yıldır sürdürülen temel geçim kaynaklarından biridir. Coğrafi çeşitliliği, iklimi ve otlak zenginliği sayesinde Anadolu, tarih boyunca hayvan yetiştiriciliği açısından verimli bir merkez olmuştur. Göçebe toplumlardan günümüz modern çiftliklerine kadar evrilen bu süreç, sadece ekonomik değil, kültürel bir dönüşümün de göstergesidir.

Neolitik Çağ’da Hayvancılığın Anadolu’daki en eski izlerine Konya/Çatalhöyük ve Diyarbakır/Çayönü gibi yerleşimlerde rastlanmıştır. İlk evcilleştirilen hayvanlar koyun, keçi ve sığırdır.

Hititler Dönemi’de Hayvancılık, devlet kontrolü altında organize bir faaliyet haline gelmiştir. Hayvan sayımları ve üretim kayıtları tutulmuştur.

Selçuklu / Osmanlı Dönemi’nde Göçebe Türkmen topluluklarının ana geçim kaynağı hayvancılıktı. Osmanlı’da çiftlik sistemi içinde hayvan üretimi büyük bir yer tutuyordu.

Hayvancılığın Türleri ve Bölgesel Dağılımı, Küçükbaş Hayvancılık, Özellikle Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yaygındır. Koyun ve keçi et, süt, yün ve deri üretimi için yetiştirilir. Yaylacılık kültürü, bu hayvancılık biçimiyle gelişmiştir.

Büyükbaş Hayvancılık, Sığır yetiştiriciliği özellikle Karadeniz, Marmara ve Ege’de görülür, Et ve süt üretiminde önemli rol oynar. Son yıllarda büyük çaplı modern çiftliklere geçiş başlamıştır.

Kümes ve Arıcılık, Köy bazlı geçimlik üretimden, sanayi tipi üretime geçiş söz konusudur. Arıcılık, özellikle Doğu Karadeniz, Muş, Bitlis gibi bölgelerde yaygındır.

Hayvancılığın Kültürel Etkileri çok fazladır, Yaylacılık, göçer yaşam, çobanlık hikâyeleri, törenler ve halk müziği gibi birçok kültürel unsur hayvancılıkla bağlantılıdır. Kurban Bayramı, nişan ve düğün geleneklerinde hayvanların sosyal rolü büyüktür. Kıl çadır, keçe, deri işçiliği gibi el sanatları da hayvancılıkla iç içedir.

Cumhuriyet Döneminde Hayvancılık Politikaları çok daha farklılaşmış ve hızlanmıştır, 1923 sonrası hayvancılığı geliştirmek için devlet destekli kooperatifler kuruldu, Ziraat Bankası üzerinden hibe ve kredi teşvikleri, hayvan ıslah çalışmaları yapıldı.

1980 sonrası dönemde küresel ticaret, et ithalatı, yem maliyetleri gibi etkenler üretimi doğrudan etkiledi.

Modern Hayvancılığa Geçişten sonra Sorunlar fazlalaştı, Yem ve mera sorunu, Meraların azalması ve yem fiyatlarının artması, küçük üreticiyi zor durumda bırakmış, Hayvan hastalıkları Şap, brusella gibi hastalıklar hâlâ zaman zaman salgın boyutuna ulaşmaktadır. Göç ve yaşlanan nüfus Kırsaldaki genç nüfusun azalması, hayvancılıkla uğraşanların sayısını düşürmektedir. İthalat politikaları ise Et ve canlı hayvan ithalatı, yerli üreticiyi olumsuz etkilemektedir.

Destekler ve Çözüm Önerileri ne kadar etkili oldu tartışılır, Devlet destekleri, küçük üreticiye yönelik daha etkili planlan lamalar, Hayvan sağlığı hizmetleri, bölgesel olarak güçlendirilmiş, Yaylacılık geleneği desteklenerek kırsal turizmle entegre edilebilir. Modern teknolojilerin (yem üretim sistemleri, otomatik sağım, veri takibi) kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.

Anadolu’da Sürdürülebilir Hayvancılık, sadece bir üretim faaliyeti değil Anadolu’nun ruhunu ve geçmişini taşıyan bir kültürdür. Hem ekonomik hem sosyal kalkınma için, bu sektörün modernleşerek ama özünü kaybetmeden yaşatılması gerekmektedir. Geleneksel üretim yöntemleriyle teknolojinin buluştuğu bir model, Türkiye’nin hem gıda güvenliği hem kırsal kalkınma stratejisi için vazgeçilmezdir.