Ülkemizde tarımsal işgücünün en önemli kaynağını oluşturan kadınlar tarımsal üretimin ve kırsal hayatın devamlılığının sağlanmasında en önemli rolü almıştır.

Kırsal alanda kadınlar, günlük hayatında ve tarımsal faaliyetlerdeki birçok faaliyette çoğunlukla büyük bir yükü üzerinde taşımaktadır. Kadınlarımız, tarımsal faaliyetler içinde tarlada toprak işlemesinden, tohum ekmeye, yeri geldiğinde ürünü hasat etmeye, hayvanların bakım ve beslenmesine kadar tarımın her alanında bizzat çalışmaktadır. Bütün bu çalışmaların yanında asli görevi olan ev işleri, annelik gibi kutsal bir görevi de yürütmektedir.

Kırsalda yaşayan kadınlarımız; tarım istihdamının %40’dan fazlasını oluştururken yaklaşık %80’lik kesim ücretsiz aile işçisi ve yaklaşık %95’i sosyal güvenlikten yoksun olarak çalışmaktadır. Tarım işçilerinin de yarısı kadındır.

Günümüz Türkiye’sinde ülkemizin birçok bölgesinde kırsaldaki kadının eğitim, sağlık ve diğer alanlarda halen erkeklere göre daha düşük oranda faydalanmaktadır. Kırsal alanda gerçek anlamda kalkınmayı sağlayabilmek için kırsalda kadınlarımızın sağlık, eğitim, altyapı, sosyal güvence, teknoloji gibi alanlarda fırsat eşitliğine kavuşturulması, hatta pozitif ayrımcılıkla öncelik sağlanması gerekmektedir.

Ne yazık ki bugün özellikle kırsal alanda, yani köylerimizde kadınlara gereken önem verilmemektedir. Bu da birçok konuda olduğu gibi kadınlar konusunda da Dinimizin emirlerini yeterince anlayamadığımızdan kaynaklanmaktadır. Bakınız İslam Dini bu konuda ne diyor?

İslâmiyet’in hedeflerinden birisi, geldiği zaman itibariyle câhiliye sisteminde bir hiç olan kadını aşağılanma batağından kurtararak saygının zirvesine ulaştırmaktır. Eğer günümüzde kadın aleyhine bir takım düşünce ve faaliyetler varsa bunun dinden değil, içinde yaşanılan toplum ve kültür algısıyla yakından alakalı olduğu bilinmelidir. Kur’ân’da kadınlarla ilgili hem müstakil sureler, hem de pek çok âyetler vardır. Her kadın, bir erkeğin ya annesi, ya kızı, ya kardeşi, ya da hanımıdır. Bizler annelerimizi, ilâhî kudretin genişletilmiş bir rahmet kucağı, ailede saadet kaynağı, aile fertlerinin şefkat odağı olarak görürüz. Kadınlara kötü şeyleri reva görmek bir yana onları başımızın tacı olarak nitelendiririz.

Nitekim "Cennet annelerin ayakları altındadır" Hadisiyle anne olmanın önemini vurgulayan Peygamberimiz Veda Hutbesinde: ”Ey İnsanlar! Kadınların haklarını gözetin ve bu konuda Allah'ın koyduğu ölçülere hassasiyetle uyun. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız. Onları, Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır” demiştir. Anadolu kültürümüzde bekâr olan erkeğe başıboş, evlenen erkeğe başı bağlandı, hanımı vefat eden erkeğe de başı bozuldu denir.

Tarımsal üretimin yarısını gerçekleştiren kadınların, bu kadar emeğe ve üretkenliğe karşı bu çabanın karşılığını elde ettiklerini söylemek zordur. Türkiye’de kırsal alanda çalışan kadınların büyük bir kısmı ücretsiz aile işçisi olarak yer almaktadır. Toprağı yoksa, ya da azsa tarım işçisi olur. Bugün tarım işçilerinin de çoğu kayıt dışı olarak istihdam edilmektedir. Emekleri çoğu zaman aile içi katkı olarak görülmekte, bu da onların üretici kimliğini gölgelemektedir.

Ülkemizde genç nüfusun kırsaldan göç etmesi sonucu son yıllarda Çiftçilerin yaş ortalaması 59’a yükselmiştir. Erkek çiftçilerin yaş ortalaması 58, kadın çiftçilerimizin yaş ortalaması da 61’dir. Yaş dağılımı tarımsal nüfusun hızla yaşlandığını göstermektedir.

Çiftçilerimizin; yüzde 35’i 65 yaş ve üzerinde, yüzde 35’i 50–64 yaş aralığındadır. Yalnızca yüzde 5’lik bir oran 18–32 yaş grubundadır. Bu tablo, tarım sektöründe genç nüfusun hızla azaldığını ve üretimin geleceği açısından ciddi bir sorun oluştuğunu gözler önüne sermektedir.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 2024 yılı verilerine göre; Türkiye’de 4/B kapsamındaki 427 bin 298 zorunlu tarım BAĞ-KUR’lu çiftçinin yüzde 24,69’unu yani 105 bin 478’ini kadın çiftçilerimiz oluşturmaktadır. Verilere baktığımızda kadın çiftçilerin yalnızca yüzde 11’i Tarım BAĞ-KUR primini ödeyebilmekte, geri kalan büyük çoğunluğu gelir yetersizliği nedeniyle sistem dışında kalmaktadır.

Tarımdan yaş ortalamasını düşürmek ve özellikle Gençleri tarıma kazandırmak için büyük bir proje dahilinde Tarım arazisi edinmeleri kolaylaştırılmalı, Düşük faizli veya faizsiz kredi ve hibe destekleri sağlanmalı, Tarımsal girişimcilik ve teknoloji temelli eğitimler yaygınlaştırılmalıdır.

Aynı şekilde Kadın çiftçilerin güçlendirilmesi için de Kadın çiftçilere özel prim desteği ve pozitif ayrımcılık uygulanmalı, Kadın girişimcilere yönelik destek programları yaygınlaştırılmalıdır.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 1995 yılında alınan bir kararla kırsalda yaşayan kadınların durumuna ve önemine dikkat çekmek amacıyla 15 Ekim Dünya Çiftçi Kadınlar Günü olarak benimsenmiş, ülkemizde de 1997 yılından bu yana özel günler kapsamında çeşitli etkinlikler yapılmaya başlanmıştır. Bu günlerde yapılan kutlamaların faydaya dönüştürülerek kalıcı bir plan dahilinde kırsalda kadının sorunlarına kalıcı çözüm bularak tarımsal üretime katkılarının artırılması gerekmektedir.

Bakanlıkların uyguladığı hibe programlarında kadın veya genç yatırımcılara puanlamalarda öncelik sağlanması bu konuda alınan önemli bir tedbir olmakla birlikte destek aracı olmaktan çıkarılarak bu işin dosya üzerinde kalmadan pratiğe uygulanması, kadın işgücünün daha fonksiyonel hale getirilmesine bağlıdır.

Her türlü yokluk ve zorluklara rağmen kırsalda fedakarca çalışarak üretime katkı sağlayan, Anadolu’nun mert ve yiğit gençlerini yetiştiren eli öpülesi kadın çiftçilerimize saygılarımı sunuyorum.