Tarihe baktığımızda medeniyetler genellikle su kaynaklarının bulunduğu yerlerde veya yakınlarında kurulmuştur. İnsanlar, gıda, ulaşım gibi alanlarda ekonomik değeri olan bu kaynağa sahip olmak ve kontrol etmek için mücadele etmiştir. Bu bölgelere sahip olanlar, su kaynaklarından çeşitli su ürünleri avlama ve üretme yolları aramışlar, büyük medeniyetler kurmuş ve çevresine de egemen olmuşlardır.

Yeryüzünün yaklaşık olarak %70’ini su alanları kaplamaktadır. Bu alanın büyük bir bölümü çok sayıda değişik türdeki su canlılarının yaşamasına elverişli özelliklere sahiptir. Bu canlılar, tek hücrelilerden memelilere kadar geniş bir dağılım gösterir. İnsanlar suda yaşayan canlılardan, başta balıklar olmak üzere diğer canlı topluluklarından besin kaynağı olarak yararlanmaktadır. Bu nedenle, tüm ülkeler güçlerinin elverdiği ölçüde, sahip oldukları su kaynaklarını, en rasyonel biçimde kullanmanın, hatta mevcut potansiyellerini olabildiğince arttırmanın çarelerini araştırma yolunu seçmiştir.

            Dünya nüfusunun, hızlı bir şekilde artışına karşılık gıda kaynaklarında aynı artışı görmek mümkün değildir. Çevresel faktörler, iklim değişiklikleri gıda kaynaklarına erişimi zorlaştırmaktadır. Dünyada insan beslenmesi için kullanılan hayvansal proteinin toplam miktarının % 25’i su kaynaklıdır. Bu nedenle hayvansal protein ihtiyacının giderilmesinde denizlerin ve iç suların önemi gittikçe artmakta ve su ürünleri yetiştiriciliği geleceğin sektörü olarak görülmektedir.

            Ülkemiz tarımının en önemli unsurlarından biri olan su ürünleri, insan beslenmesine katkısı, sanayi sektörüne hammadde sağlaması, istihdam oluşturması, kırsal kalkınmaya katkısı ve yüksek ihracat potansiyeli nedeniyle ön plana çıkmaktadır. Tarımsal faaliyetler içerisinde değerlendirilen su ürünlerinin tarımsal üretim içerisindeki payı istenen seviyeye gelememiştir.

            Avcılık, insanoğlunun ilk kazandığı yöntemlerden birisidir. Bu yöntem günümüzde de halen geçerliliğini korumakta ve doğal kaynakların büyük bir kısmı bu yolla kullanılmaktadır. Bugün avcılığın en yoğun yapıldığı alanlar su kaynaklarıdır. Su ürünleri avcılığı, diğer tarımsal faaliyetlerde olduğu gibi, ekosistem ve insan üzerinde belirli bir etkiye sahiptir.

            Su ürünleri avcılığındaki teknolojik gelişmeler ve av gücündeki artış su kaynaklarında bulunan ve insan gıdası olarak değerlendirilebilecek kaynakların tüketimini hızlandırmış ve bu kaynaklarda telafisi zor tahribatlara neden olmuştur. İnsanoğlu bu azalmalar ve tahribata karşı su ürünleri yetiştiriciliğini bir alternatif olarak görmüştür.

            Türkiye’nin üç tarafını çeviren denizler, balıkçılık alanında en önemli kısmı oluşturmaktadır. 24 Milyon hektar deniz yüzey alanı, 906 Bin hektar doğal göl alanı, 700 bin hektar baraj ve gölet alanı, 177 bin kilometre akarsu uzunluğu ile önemli bir potansiyele sahibiz. Ayrıca denizlerimizde 530, içsularımızda 380, ticari avcılığı yapılan 100 türle dünyanın en zengin balık türüne sahip ülkelerindeniz.

            2023 Yılı verilerine göre Dünyada avcılıkla üretilen 94.5 Milyon ton olan üretime karşılık Ülkemizde 335 Bin ton avcılık üretimi yapılmakta; Dünyada Yetiştiricilikle üretilen 79,6 Milyon ton üretime karşılık Ülkemizde 514 Bin ton yetiştiricilikle üretim yapılmaktadır. Avcılıkla üretimde fazla artış görülmezken yetiştiricilik üretiminde son on yılda %58 artış sağlanmıştır.

            Yetiştiricilikte yıllık 170 bin tonla Muğla, 111 bin tonla İzmir ilimiz ilk sıraları almaktadır. Yetiştiricilikte Levrek, Alabalık ve Çipura ilk sıralarda gelmektedir. Deniz avcılığında %73’lük oran ile Karadeniz ilk sırayı almaktadır. Deniz avcılığında da 126 bin tonla hamsi ilk sırayı alırken, 50 bin tonla Palamut ikinci sırada yer almaktadır.

            Protein, fosfor, selenyum, B grubu, A ve D vitaminlerinin en iyi kaynağı olan ve Omega-3 yağ asidi içeriği ile kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucu özelliği olan balık, ülkemizde yıllık olarak yeterince tüketilememektedir. Dünyada kişi başına su ürünleri tüketimi yıllık ortalama 22 kg iken ülkemizde bir önceki yıla göre 2022 yılında %12 oranında artış olmakla beraber 7.3 kg. ’dır. Tüketim miktarının azlığı, tüketim alışkanlığı, su ürünlerinin üretim miktarı ve fiyatı ile tüketici alım gücü gibi faktörlere bağlıdır. Su ürünleri yetiştiriciliğinde Avrupa’da 1. Sırada, Dünyada 18 sırada gelmekteyiz. Avcılıkta da içsularda Avrupa’da 1. Sırada, Denizlerde 5. Sırada yer almaktayız.

            Su ürünleri dış ticaretinde 2023 yılında 1.7 milyar dolar tutarında 272 bin ton ihracat yaparken, 279 milyon dolar tutarında 105 bin ton ithalat yapılmıştır.

            Su ürünleri sektörü, 2003 yılından itibaren destekleme kapsamına alınmış, 2022 yılında alabalık yetiştiriciliğine kilograma 0,75 TL, yeni türlerin yetiştiriciliğine kilograma 1,50 TL, kapalı sistem üretimine kilograma 1,50 TL, sazan üretimine kilograma 0,50 TL ve midye üretimine kilograma 0,10 TL destek verilmektedir. Ayrıca hastalıktan ari kuluçkahane damızlık alabalık desteği adet başı 60 TL olarak verilmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2022 yılında su ürünleri yetiştiriciliği kapsamında üreticilere yaklaşık 88 milyon TL destekleme ödemesi yapılmıştır. Ödenen destekleme miktarının %93’ü alabalık desteklemesi olarak gerçekleşmiştir.

                        Türkiye’de su ürünleri üretimi son yıllarda istikrarlı bir şekilde artış göstermektedir. Toplam su ürünleri üretimindeki bu artış 2023 yılı itibarıyla 1 milyon ton seviyesine ulaşmıştır. Bu üretimin yaklaşık %55’i yetiştiricilikten, %45’i ise avcılıktan sağlanmıştır. Yetiştiricilik alanında çipura, levrek ve alabalık gibi türler başı çekerken, avcılık yoluyla elde edilen türler arasında hamsi, palamut ve istavrit öne çıkmaktadır. Sektörün ihracat potansiyeli de dikkate değer seviyeye ulaşmış olup, 2024 yılında su ürünleri ihracatı 2 milyar dolar olarak kaydedilmiştir.

            Son yıllarda Akdeniz midyesi yetiştiriciliğinde de önemli bir artış olmuş buda istatistiklere yansımıştır. Su ürünleri sektöründe sürdürülebilirliğin sağlanması için atılması gereken adımlar son derece önemlidir. Öncelikli olarak, deniz ve iç sulardaki av baskısının azaltılması, kaçak ve aşırı avcılıkla mücadele edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, yetiştiriciliğin çevresel etkilerinin minimize edilmesi ve üretim süreçlerinde daha sürdürülebilir yöntemlerin benimsenmesi de önemlidir. Balıkçılık filosunun modernizasyonu, avcılık verilerinin dijital ortamda daha etkin bir şekilde takip edilmesi ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi, alınması gereken önlemler arasında yer almaktadır.

            İklim değişikliği ve çevresel faktörler, su ürünleri sektörünü doğrudan etkilemektedir. Deniz suyu sıcaklıklarının artması, stokların azalmasına ve türlerin dağılımında değişikliklere yol açmaktadır. Bu kapsamda, ekosistem temelli balıkçılık yönetimi anlayışının benimsenmesi, deniz ve iç sulardaki biyoçeşitliliğin korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, su ürünleri ile ilgili Ar-Ge çalışmalarına daha fazla destek verilmesi ve yeni türlerin yetiştiricilikte değerlendirilmesi için bilimsel projelerin teşvik edilmesi de sektöre olumlu yönden katkı sağlayacaktır. Su ürünleri yetiştiriciliğinde daha verimli yem kullanımı, hastalıklarla mücadelede biyoteknolojik çözümler, dijital izleme sistemlerinin yaygınlaştırılması ve sektörel teşvik mekanizmalarının daha etkin hale getirilmesi gerekmektedir.

            Sonuç olarak, Kaynakların daha etkin kullanılması, üretim ve ihracatın artırılması, çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması ve iklim değişikliğine uyum stratejilerinin geliştirilmesi, gelecekte Su ürünleri sektörünün rekabet gücünü artıracak temel unsurlar olarak öne çıkmaktadır.

            Kalın sağlıcakla…