Şap hastalığı, özellikle çift tırnaklı hayvanları etkileyen, yüksek derecede bulaşıcı ve ekonomik kayıplara yol açan viral bir hastalıktır.
Özellikle sığır, koyun, keçi ve domuz gibi hayvanlarda görülen bu hastalık, ağız içinde, dil, tırnak araları ve meme başlarında su kabarcığı (vezikül) oluşumu ile başlayan yaralarla karakterizedir. Hayvanlarda ağız köpürmesi ve salya artışıyla birlikte iştahsızlık, topallık ve süt veriminde büyük oranda azalma görülür. Ölüm oranı düşük olarak bilinse de bazı salgın dönemlerinde hiç de azımsanmayacak seviyelere çıkabilir. Ayrıca verim kayıpları nedeniyle oldukça büyük ekonomik etkisi vardır.
Türkiye’de şap hastalığının sıkça görülmesinin temel nedenleri;
1- Hayvan hareketlerinin kontrolünün tam olarak yapılamaması
2- Karantina tedbirlerinin yeterince uygulanamaması
3- Aşılamalarda sürekliliğin istenildiği seviyelere erişememesi sayılabilir.
Özellikle canlı hayvan ticaretinin yoğun olduğu bölgelerde, hayvan pazarlarının istenildiği gibi denetlenememesi hastalığın hızla yayılmasına zemin hazırlamaktadır. Ayrıca kaçak yolla hayvan girişleri, aşılama programlarının aksatılması, üreticilerin bilinçsizliği ve yeterli veteriner hekim denetimlerinin olmayışı da hastalığın ülke genelinde kontrol altına almamasında önde gelen sebeplerdendir. Tabi ki bu dediklerimin biri veya birkaçının aynı anda ortaya çıkması durumun vahametini iyice artırmaktadır. Bunların yok edilebilmesi için hastalığın çıkması durumunda hızlıca kontrolünün sağlanması gerekir.
Şap hastalığıyla etkin mücadele hem yetiştiricilerin hem de devletin eşgüdümlü çabasını zorunlu kılmaktadır. Yetiştiriciler, öncelikle kendi hasta veya şüpheli hayvanlarını sürüden ayırmalı, teması acilen kesmeli ve derhal bir veteriner hekime bildirmelidir. Hayvanların farklı bölgeler arasında nakli ancak veteriner sağlık raporu alınarak yapılmalı, hayvan pazarları ve mezbahane gibi topluca hayvanların bir araya geldiği alanlarda hijyen koşulları titizlikle uygulanmalıdır. Ayrıca yetiştiricilerin aşılama programlarına tam manasıyla uyması, hastalığın kontrolü için en kritik ve en ciddi tedbirlerden biri olduğu unutulmamalıdır.
Şap hastalığının önlenmesinde aşılama, nerdeyse tek ve en etkili koruyucu yöntemdir. Aşının etkisi 4-6 ay kadar sürdüğü için, ülkemizde genellikle yılda iki kez (ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde) devlet eliyle yapılmaktadır. Tüm çift tırnaklı hayvanların şap aşısı ile aşılanması zorunludur. Aşı uygulamaları rastgele kişiler eliyle değil, düzenli aralıklarla aşıda soğuk zincir kırılmadan ve veteriner hekim gözetiminde yapılmalıdır. Karantina tedbirleri ise hastalık görülen işletmelerle bunlara yakın veya temasta olanları da kapsamalı, bu alan derhal karantinaya alınmalıdır. Hastalıklı bölgeye hayvan giriş-çıkışlarının yasaklanması, ekipman ve araçların da dezenfekte edilmesi şarttır. Ayrıca hastalık çıkan bölgelerde en az 21 gün süreyle titizlikle hayvan hareketlerinin kısıtlanması önerilmektedir.
Sonuç olarak şap hastalığı, yalnızca bir veterinerlik sorunu değil, aynı zamanda ülke ekonomisini etkileyen önemli bir halk sağlığı meselesidir. Hastalığın kontrol altına alınabilmesi için sürdürülebilir bir aşılama politikası, etkin karantina uygulamaları, üretici eğitimi ve sıkı denetim mekanizmaları bir bütün olarak ele alınmalıdır. Devletin, şimdiye kadar uyguladığı sınır kontrollerini güçlendirmesi ve bölgesel aşılama kampanyalarını tavizsiz uygulaması uzun vadede Türkiye’nin şaptan arındırılmış ülkeler statüsüne ulaşmasında belirleyici rol oynayacaktır. Sıkıntısız günlere tez zamanda erişmek dileğiyle…