Son zamanlarda yine köpek saldırıları, yine yurttan manzaralar. Değerli arkadaşlar internette “köpek saldırısı haberleri” yazarsanız karşınıza 340’dan fazla haber çıkıyor. Bu da ülkemizde var olan bir gerçeği bize tekrar tekrar hatırlatıyor. Geçen hafta malumunuz Ankara’da köpek saldırısına uğrayan bir çocuk, bu hafta Rize’de, yarın bilmem nerede? Ne olacak bu halimiz!

Bu haberleri biz yazmaktan, siz okumaktan bıktınız, eminim. Ama değişmeyen bir gerçek var, o da kısa sürede pik yapan bu haberlerin birkaç hafta geçtikten sonra çabucak unutulduğu. Biz niye böyleyiz bilemiyorum. Sanırım bir konuyu kapatmadan başka bir konu hızlıca gündem olduğu için böylesi önemli sorunlar çabucak unutuluyor.

Peki, ne yapmalıyız? Öyle sus pus oturmalı mıyız? Tabii ki hayır.

İlla bir suçlu aramak veya bir günah keçisi bulmak yerine, hızlıca çözüm odaklı formüller üretmeliyiz. Belli ki belediyeler genellikle bu işi tek başına halledemiyor, çözemiyor. Evet, bugünkü yasalar evcil hayvanların (başı boş kedi-köpek, at- merkep gibi hayvanlar) belediyelerin gözetiminde ve sorumluluğunda olduğunu bildiriyor. Yine yaban hayvanlarının bakım ve idaresi de İllerde Orman müdürlüklerine bağlı “Doğa koruma ve Milli Parklar müdürlüğü” himayesinde. Yani, sokakta yaralı, bakıma muhtaç bir kuş bulsanız bunu götüreceğiniz yer Orman müdürlüğüne bağlı “Yaban hayatı koruma birimi” iken, dışarıda sahipsiz tedavi ve bakım isteyen sokak hayvanını götüreceğiniz yer ise “belediyelere bağlı barınaklar” olduğunu eminim birçoğumuz bilmiyor. Yine sokak hayvanlarıyla Tarım ve orman müdürlüklerinin bir ilgisinin olmadığı, toplatma ya da tedaviyle alakalı herhangi bir yetki ve sorumluluklarının bulunmadığı da pek çoğumuz tarafından bilinmiyor.

Şimdi bir genel hatırlatma yaptıktan sonra, gelelim ne yapmalıyız? Sorusunun cevabını bulmaya.

Tabii ki, konu belediyeleri doğrudan ilgilendiriyor. O zaman Belediye merkezli bir çözüm bulmak gerekiyor. Şimdi aklımıza gelen bazı çözüm önerilerini şöyle birkaç başlıkta özetlersek;

1- Belediyelere ayrılan kaynaklar olağanüstü düzeyde artırılmalı, öyle ki gönderilen bütçenin binde biri binde beşi gibi rakamlarla bu işlerin yürümediği ifşa oldu.

2.- Kendi bulundukları il ya da ilçelerde belediyelerin acilen barınak, hayvan bakımevi ve sahiplendirme evleri ve terapi merkezleri oluşturmalı. Ya da var olan mevcut birimlerin teknik malzeme ve personel durumları olabildiğince artırılmalı ki başıboş dolanan ve psikolojisi bozulmuş köpeklerin muayene ve tedavileri daha hızlı yapılabilsin. İnsanlardan uzakta kontrol sahaları içinde barındırılsın.

3- Aynı insanlardaki gibi, saldırgan-saldırıya meyilli ve grup halinde insanlara zarar verebilecek bu hayvanlar en kısa sürede toplatılarak uygun mekânlarda tutulmalı, sokağa asla salınmamalıdır. Belediyeler ve bağlı kuruluşlar bu işletmelerde profesyonel uzman ve pratisyen veteriner hekimler, tekniker ve teknisyenler çalıştırmalı, bunların eşliğinde tehlikeli olduğu düşünülen bu hayvanları kısırlaştırma başta olmak üzere, acilen rehabilitasyona alınmalıdır.

4- Bahsedilen konuyu sadece belediyelerin veya hayvan sever cemiyetlerin sırtına yüklemek dışında, üniversiteler, Tarım ve Orman Müdürlükleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, gibi kamu kurumları iş birliğinde yeni oluşturulacak yasal mevzuat çerçevesinde yürütülmelidir.

5- Bu konu, sadece fiziki kedi köpek saldırıları şeklinde değerlendirilmeden, ayrıca kuduz gibi birçok zoonozun da önlenmesi adına son derece önemlidir. Maalesef ülkemizde hala büyükşehirler dahil her yerde kuduz hastalığına rastlamaktayız. Bu üzücü bir şey. Bundan kurtulmak istiyorsak sokakta yaşayan bu canlıların hayat hakkını da düşünerek ona uygun bir yaşam ortamı oluşturmalıyız.

6- Özellikle kedi köpek yetiştirip satan kişi ve işletmeleri de sıkı sıkıya kontrol etmek başka bir çözüm başlığını oluşturuyor. İnsanlar bir taraftan sokak hayvanlarıyla uğraşırken başkaları da etkin kontrolün sağlanamadığı üretimler yaparak bu sektöre bilinçli bilinçsiz katkı sunmaktadır. Bu hususu da atlamamak gerekiyor.

7- Çözümün olmazsa olmazlarından biri de gönüllü dernek ve kuruluşların yine etkin denetimler eşliğinde bu sisteme entegrasyonunun sağlanmasıdır.

8- Bu ve benzeri konular medya organlarınca sürekli gündeme taşınarak, çeşitli platformlarda çözüm yolları aranmalı, iyi-faydalı işler yapan kişi ve kuruluşlar örnek gösterilmeli ve hatta ödüllendirilmelidir.

Bütün bu konu başlıklarının yanı sıra toplumun da ilginç katkı ve fikirlerini ortaya koyan etkinlikler, tanıtım filmleri ve bilgilendirme çalışmaları yapılmalı, elde edilen kayda değer bilgiler bir kaynakta toplanarak, hızlıca işe koyulmalıdır.

Yoksa bizler böyle pek çok haberi okur dururuz.  Lütfen bu konuyu önemseyelim, unutulmasına da asla müsaade etmeyelim.