Mevsim sonbahar. Çiftçi için hasat mevsimi, harman zamanı. Yıl boyunca bütün emeğini, umudunu ve hayata dair bütün ihtiyaçları için harmanı bekler. Maalesef çiftçi harmandan borcuna borç ekleyerek döndü.

Art arda gelen kuraklık, yangın, sel gibi “felaketler” her birimizi derinden üzerken çiftçinin,  ekmeğini, emeğini, geleceğini ve daha da önemlisi canını tehdit etti. Tehlike büyük. Bu tehlikeye bilim insanları yıllardır dikkat çekiyor, uyarılarda bulunuyor maalesef bu gün geldiğimiz noktada pek de dikkate aldığımız söylenemez.

İklim değişikliğinin sonucu olan bu felaketler yıllarca insanın doğaya verdiği zararın sonuçları. Doğal afet demek mümkün değil. İnsanlık olarak doğaya o kadar hoyrat davrandık ki bu gün çok ağır bir tehlike ile karşı karşıyayız. İklim değişikliğini kısa sürede önlemek mümkün değil dolayısıyla uyum çalışmaları yapılmak zorunda. Doğrusu ülkemizde ilgili kurum ve kuruluşlarca raporlar hazırlandı, eylem planları ve  strateji belgeleri hazırlandı, toplantılar  yapıldı. Öte yandan uygulamaya yönelik adımların son derece yetersiz olduğunu yaşadığımız her felaketle derinden hissettik.

Meteorolojik verilere göre bu yıl, son 50 yılın en kurak aylarını yaşadık. Bilhassa  nisan-mayıs aylarında beklenen yağışın gerçekleşmemesi ve sıcaklığın mevsim normallerinin üstünde seyretmesi çiftçinin harmandan eli boş dönmesine neden oldu. Önümüzdeki yılın ekim hazırlığına başlayacak çiftçi maalesef hasattan umduğunu bulamayan, tarlasını işleyecek, tohumunu nasıl alacak kara kara düşünüyor.

Haziran ayından bu yana kuraklık desteği vereceğini söyleyen bakanlık hala ödemeleri yapmadı! Yıllardır gerek bozulan iklim dengesi gerekse her geçen gün artan girdi maliyetleri artan çiftçi üretimden kopuyor. Bir yanda işsizlik başta olmak üzere birçok sosyolojik sorun artarken bir yandan da en stratejik sektörümüz ağır darbe alıyor.

Tehlike büyük, bu anlattıklarımız sadece çiftçinin sorunu değil! Çiftçi üretmezse aç kalırız bunun lamı cimi yok. Uzmanlar kıtlık ve gıda krizi uyarısı yapıyor. Bütün dünyayı etkisi altına alan bu büyük probleme karşın çiftçi toprağından kopmamalı, üretimden vazgeçmemeli. Tarım stratejik bir mesele, gıda güvenliği en önemli Ulusal Güvenlik Politikası olmak zorunda.

Aile işletmeleri üretime ancak devlet desteği ile devam edebilir. Geçmişte yürütülen ihracat eksenli politikalardan derhal vazgeçilmeli. Yakın bir gelecekte paranız olsa dahi gıda ürünü alma şansınız olmayacak. Her ülke kendi ihtiyacını öncelikli karşılayacak.

Tarım diğer sektörler gibi değil. Üretimi bırakan çiftçinin tekrar başlaması neredeyse imkansızdır! Bu sebeple üretici toprağını terk etmeden önlem almak durumundayız. Sadece finansman ile değil aynı zamanda köylerin sosyal koşullarını da iyileştirerek üretim hamlesi yapmak şart. Aile işletmelerini destekleyen, gençlerin tarımı tercih ettiği bir sektör haline getirecek acil adım atmazsak çok büyük bir tehlike kapıda; Gıda Krizi!

Assiye Yıldırım

Tarım Yazarı