DÜÇ ve TİGEM işletmelerinde bizim kuşaktan önce yöneticilik yapmış ağabeylerimiz” Tarım üstü açık fabrikadır”derlerdi. Kuraklık, dolu, sel baskınları, kış ve ilkbahar donları, yangın vb. Türkiye’nin her tarafında üreticilerimizin sıkça karşılaştıkları doğal afetlerdir.  Son yıllarda yaşanan iklim değişiklikleri,  tarımsal üretimlerde zararların boyutlarını daha da arttırmıştır.  Tabii afetlerin açtığı üretici zararlarının telafisi konusunda, geçmişten günümüze bazı yasal düzenlemeler yapılmıştır.

Afetlerden zarar gören çifçilere yardım amaçlı ilk çıkartılan kanun 14.07.1948 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan “Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkında Kanun”dur.

Bu kanunun 1’inci maddesinde:

Madde- 1 Kuraklık, don, sel, haşere, yangın vb afetlerden:

a) Mahsülü en az % 40 nispetinde zarara uğrayıp elinde tohumluğu kalmamış ve T.C. Ziraat Bankasından veya Tarım Kredi Kooperatiflerinden tohum kredisi alamayacak halde bulunmuş olan; aynı kanunun b) maddesinde ise kanunundaki ifadesi ile “… fakru zarurete düçar olarak tohumluğunu tedarike imkân bulamayan ve çiftçiliği bırakacak hale düşen çiftçilerede…” ödünç ve faizsiz tohumluk verilmesi, kanunda yer almıştır.  Ancak b) maddesi hiçbir zaman uygulanmamıştır.

Kanunun 1’inci maddesi kapsamında DÜÇ ve akabinde TİGEM İşletmelerinde üretilen hububat tohumluklarından mevcut ödenekler çerçevesinde yılda 30-50Bin Ton tohumluk çiftçilere yıllarca dağıtıla gelmiştir.  Zaman içinde Devlet bütçesinden ayrılan ödenekler, afetin fazla olduğu yıllarda yetersiz kalmış, dekar başına verilen tohumluk miktarı 1 kg’ma kadar düşmüş, çiftçilerin eleştiri ve yakınmalarına sebep olmuştur. 5254 s.k. göre tahsis edilen tohumluklar el değiştirmiş, bir kısmıda ilaçlı olduğu halde değirmenlere gitmiştir(1). Çıktığı yıllarda eskilerin tabiri ile “Efradına cami, ağyarına mani” bir kanun iken, zaman içinde amacından uzaklaşarak, amacı dışına çıkan bu kanun 1999 yılında yürürlükten kaldırılmıştır.

Tabii afetlerden zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlar hakkında kanun ( 20.06.1977 tarihli 2090 Sayılı Kanun )

Bu kanunun amacı; yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, fırtına, taşkın, sel, don, dolu, kuraklık, haşere ve hastalık gibi nedenlerle tarımsal ürünleri; canlı-cansız( toprak dahil) üretim araçları ve tesisleri zarar gören veya yok olan ve bu yüzden çalışma ve üretme imkanları önemli ölçüde bozulan çiftçilere, köylünün kurmuş olduğu tarımsal amaçlı üretim kooperatiflerine, Devletçe gerekli yardımların yapılmasını sağlamak ve yapılacak yardımlara ilişkin Usül ve esasları belirlemektir.

Bu kanun, genel olarak üretim araçları ve tesislerinin değer itibari ile en az % 40 oranında zarar  görmesi halinde, kredi alma imkanı olmaması, başka geliri bulunmaması, geçimini sağlayamayacak duruma düşmesi halinde uygulanmaktadır. 5254 sayılı kanundan farklı olarak, 2090 sayılı kanuna göre yapılan yardımlar ayni olarak verilmekte ve geri alınmamaktadır. 

5254 ve 2090 sayılı kanunlardan Tarsim’e ( Tarım Sigortası)

Tarım Sigortaları kanunu (5363 sayılı kanun 16.06.2005)

Bu kanunun amacı; Üreticilerin bu kanunda belirtilen riskler nedeniyle uğrayacağı zararların tazmin edilmesini temin etmek üzere, tarım sigortaları uygulamasına ilişkin usül ve esasların belirlenmesidir. Tarım sigortaları havuzu yönetim kurulu 7 kişidir. Tarım bakanlığı ve Hazineden ikişer kişi, Türkiye Sigorta ve Reasurans şirketler birliğinden 1 kişi, Ziraat Odaları birliği ve işletici şirketten 1’er kişi olmak üzere, 7 üyeden oluşur. Yönetmelikler ve diğer mevzuatlar tabii ki önemli olmakla beraber, uygulamalarda en az yasalar kadar önemlidir. Tarımda ürün çeşitliliği, teknik değerlendirmeler, eksperlerin konulara hakim olmaları, hatasız değerlendirmeler, sigorta- üretici ilişkileri açısından önem kazanmaktadır.

(Resim1)

Çiçek Donundan meyveleri % 98 zarar görmüş Kayısı Ağacı

Afetten zarar gören çiftçilerin zararlarının kısmende olsa telafisi amacı ile uygulamaya koyulan Tarsim Sigorta sisteminde, üreticiyi teşvik için sigorta priminin  % 50’si halen devletçe karşılanmaktadır. Ancak Tarsim’in uygulamalarından üreticilerin zaman zaman müşteki oldukları sıkça karşılaşılmaktadır.  Tarsim uygulamalarına örnek teşkil edecek, şahsen yaptığım tarım sigortasında karşılaştığım uygulamalar şöyledir:  Küçük çaplı bir meyve üreticisi olarak 2021 üretim yılında Aprikos ve Şekerpare çeşitlerinden oluşan kayısı ağaçlarımı dona karşı Tarım Kredi kanalı ile Tarsim’e sigorta yaptırdım.  Don ihbarindan sonra gelen eksper Aprikos çeşidinin kış donlarında %40, Şekerpare çeşitinin ise %20 zarar görüldüğünü rapor ederek, kapsam dışına çıkarttı. Yani ağaç başı 100 kg verim beyanım çeşite göre 60  ve 80 kg düşürülmüş oldu. Daha sonra çiçek donu zararı %100 olarak oluştu. Hesaplamada önce % 15 kesinti yaparak kalan verimin % 85’ini alıyorlar. Sonuçta toplam ödenecek zarar 24 Bin TL olarak tesbit edildi.  Prim borcum 5 Bin TL kesildikten sonra 19 Bin TL ödenmesi gerekirken 9200 TL ödeme yapıldı. Eksik ödemenin nereden kaynaklığını araştırıken, zararın üretici ile yarı yarıya paylaştırıldığını öğrendim.

Bir öncesi yılın sigortasında ise, bir grup kayısı ağacıma % 82 don zararı  tesbit edildi. Diğer gruba ise büyük ağaçların alt dalları ağacın yarısına kadar zarar gördüğü halde beyan edilen miktarı ağacın verebileceği iddası ile % 50 zarara rağmen eksper zararsız olarak rapor etmiştir.  Ödenen zarar prim borcumu dahi karşılayamamış, 1400 TL daha prim borcuma ilave ödeme yapılmıştır. İtirazlara karşı genel yaklaşım ilk eksperin tesbitlerine sadık kalınması şeklinde olduğu, gözden kaçmamıştır. Üreticiler arasında eksperlerin sigorta şirketi lehinde hareket edildiği konusunda yaygın bir kanaat oluşmuştur. Yaşadığım olumsuzluklar nedeni ile bu yıl sigorta yaptırmadım. Söz konusu kooperatife bu yıl sigorta yaptırılanların sayısında %50 azalma olduğu öğreniliştir.  ––––––––

 

(Resim – 2 )

Buğday ve Arpada Başakta Çiçek Donu Zararı ( Başak’da Daneler eksik)

Gübre, mazot, tarım ilacı, enerji giderleri gibi girdilerin çok yüksek fiyat artışlarının yanında, birde afetten zarar görmüş üreticilerin üretimlerini devam ettirebilmeleri için ne denli zorlandıkları takdir edilecektir. Bu nedenle, Tarsim uygulamalarında kapsam,  eksperlerin yaklaşımları, konuya teknik hâkimiyetleri, çiftçileri mağdur edecek yaklaşımlardan kaçınmaları son derece önemlidir.

Resim –( 3 )

Mardin’de Kuraklıktan Kurumuş Çiftçi Buğday Tarlası ( Yeşil Alan Sulanan)

(Resim – 4 )

Ceylanpınar Tarım İşletmesinde Kuraklıktan zarar görmüş Buğday Tarlası

Bu yılın tabii afetlerinden örnekler

Bu yıl ilkbahar meyve ağaçlarının çiçeklenme döneminde meydana gelen düşük sıcaklıklar başta kayısı ve badem gibi erken çiçeklenen meyve ağaçlarında ciddi zararlara sebep olmuştur.  Malatya, Niğde gibi kayısı üretim merkezlerinde % 95- %98 don zararı meydana gelmiştir. Manisa başta olmak üzere birçok ilde bağlarda donlardan zarar görmüştür. Hububatta çiçeklenme döneminde yakalanan yerlerde de don zararı meydana gelmiştir. ( resim2 ) Başakta  daneler eksik kalmıştır. Kış aylarında yağan karlar sevindirirken nisan ve mayıs aylarında uzun süren kuraklık Güneydoğu ve Orta Anadolu’nun bazı yerlerinde hububatta kuraklık nedeniyle kurumalara sebep olmuştur. Resim 3 – 4 

Ceylanpınar Tarım İşletmesinde Kuruda ekili 143 bin dekar buğday alanı terkin edilmiştir.

Çocukluğumda büyüklerden duyduğum bir tekerleme vardı. Nisan yağmurlarının önemini, mera, hayvan besleme ilişkisini ne güzel anlatıyor. “ Nisanda yağsa dinmese, mayısta sıçan siğmese; otlarımız saz olur, koyunlarımız yoz olur.” Sonuçda bu yıl nisan kurar geçince otlar saz olmadı, koyunlarda yoz olmadı!

Son söz:  Tarım,  dünyanın pek çok ülkesinde desteklenmektedir. Bizde de desteklenmelidir. Pandemi ve akabinde Rusya - Ukrayna Savaşından gereken dersin çıkartılmış olması lazımdır. Tarımsal üretim, gıda güvenliği hiçbir zaman ihmal edilemeyecek, göz ardı edilemeyecek kadar stratejik bir öneme sahiptir.  Bir yılda gübre, mazot, tarım ilaçları, sulama enerji ve mekanizasyon giderlerinde % 100’den % 500’e varan fiyat artışları olmuş, çiftçinin üretim maliyetleri çok artmıştır. Üretimde hal böyle iken, birde tabii afetlerle çiftçi karşılaştığı zaman çok büyük zorluklar ortaya çıkmaktadır.  Türkiye tarımda afetlerin çok yaşandığı bir ülkedir. Tarsim’in uygulamaları, yaklaşımları, eksperlerin teknik yönden eğitilmeleri, prime olan devlet katkısı gözden geçirilmelidir. Sigorta caydırıcı değil teşvik edici olmalıdır.  Sözümü bir Kızıldereli atasözü ile bitirmek istiyorum. “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”

Kaynaklar:

  1. Harmanşah,Fahri. Tigem Hatıraları 2015

Fahri Harmanşah

Ziraat Yüksel Mühendisi / TİGEM Emekli Daire Başkanı

Gübre İthalatçıları Derneği Onursal Başkanı