Türkiye hayvancılık sektörü uzun zamandır alarm veriyor; Alarma ne kulak veren ne de o sesi duyan var. Bu kez sektörde yaşanan durum, önceki yıllardaki dalgalanmalardan çok daha derin, çok daha yıkıcı. Sektörün belini kıran yalnızca ekonomik kriz değil; salgın hastalıklar, maliyet baskısı ve yapısal sorunların birbirini tetiklediği sessiz bir çöküş yaşanıyor. Bu yıl yaşanan şap hastalığı salgını ise adeta bardağı taşıran son damla oldu. Artık bardakta kırıldı!
Şap Hastalığı Aile İşletmelerini Yıktı Geçti!
Şap hastalığı, özellikle süt ve et üretimiyle ayakta duran küçük aile işletmelerini vurdu. Salgın nedeniyle verim ciddi şekilde düştü, çok sayıda büyükbaş hayvan hastalandı ve üretici damızlık hayvanlarını kesmek zorunda kaldı.
Bu durum sadece bugünün kaybı değil; kesilen her damızlık hayvanla birlikte geleceğin buzağıları, geleceğin sürüsü ve geleceğin üretimi de kesildi. Salgının açtığı yara, yıllardır çözülmemiş kronik sorunlarla birleşince sektör nefes alamaz hale geldi.
İthalat sarmalı Kısır Döngünün Ana Kaynağı
Hayvancılıkta en temel sorunlardan biri hâlâ çözülmedi: ithalata bağımlılık. Yemin büyük bölümü dışa bağlı. Girdi maliyetleri, yem, veterinerlik hizmetleri, aşı, işçilik her yıl katlanarak artıyor. Buna karşın üretici, sattığı süt ya da etten aynı oranda gelir elde edemiyor. Bununla beraber çiftçiye ödenen hayvancılık desteklerinin ise yetersiz ve işlevsiz olması aynı zamanda yapılan aşıların ödemeleri bu desteklerden kesilmesi de üreticiyi isyan noktasına getirdi. Üretici: ‘ Ne Verdinde Ne Alıyorsun’ sözünü söyleyerek sadece meramını anlatmaya çalışıyor
Son yıllarda “fiyatı düşürme bahanesiyle” yapılan et ithalatı, tüketiciyi ucuz etle buluşturmak şöyle dursun, fiyatları her yıl daha da artırdı. Süt ve süt ürünlerinde de aynı tablo karşımızda: Artan maliyet, düşük fiyat, daralan üretim ve büyüyen bir dışa bağımlılık.
Çiğ Süt Fiyatı Baskı Altında
Ulusal Süt Konseyi, 17 Eylül’de çiğ süt referans fiyatını 19 lira 60 kuruş olarak açıkladı. Ancak gerçek ortada: Bu fiyat, bugün süt üretim maliyetlerinin çok gerisinde. Yıllardır baskı altında tutulan çiğ süt fiyatı, üreticiyi zararına üretime mahkûm ediyor. Girdi maliyetleri artıyor ama süt fiyatı aynı oranda güncellenmiyor. Sonuç? Üretici, ekonomik zorunluluk nedeniyle damızlık hayvanlarını kesime gönderiyor.
Bu yalnızca üreticinin sorunu değil; birkaç ay sonra raflara, pazarlara, sofralara yansıyacak olan yeni bir fiyat dalgasının habercisi.
Girdi Maliyetlerindeki Artış Aile İşletmelerini Bitiriyor
Türkiye’de hayvancılığın bel kemiği olan aile işletmeleri, artan maliyet yükünü taşıyamıyor.
Sadece yem değil; veterinerlik hizmetleri, aşı ve ilaç giderleri, barınak maliyetleri, işçilik hepsi üreticiyi boğuyor. Girdi maliyetlerindeki sürekli artış üreticinin elini kolunu bağlarken, tüketici de artan fiyatların altında eziliyor. Çünkü hayvancılıkta maliyet artarsa, bunun bedelini sadece üretici değil, hepimiz ödüyoruz.
Şap salgını sadece bir hastalık değil; yıllardır ötelenen sorunların açığa çıkmasına neden olan bir büyüteç oldu. Üretim düşüyor, yetiştirici sektörden çekiliyor, hayvan varlığı azalıyor ve Türkiye giderek daha fazla ithalat bağımlısı hale geliyor. Kimin umurunda vesselam…